Gönderen Konu: Namaz mü´minin miracidir*  (Okunma sayısı 11966 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Namaz mü´minin miracidir*
« : 14 Ağustos 2005, 03:33:56 »

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuslardir ki; "Kul, namaz icin tekbir aldigi zaman, Cenab-i Hakk meleklerine: " Kulumun üzerinden günahlarini kaldiriniz. Ta ki bana temiz olarak ibadet etsin." buyurur.

Bunun üzerine melekler, kulun bütün günahlarini kaldirirlar. Kul namazdan ayrildiktan sonra melekler; "Ya Rabbi! Günahlarini iade edelim mi?" derler....

Cenab-i Hakk, "Ey meleklerim! Benim keremime ancak afv yakisir; muhakkak ki, (onun) hatalarini afv ettim" buyurur...

Imam-i Rabbani Hazretleri buyuruyor ki: "Sahih bir hadis-i serifte söyle varid oldu: ´Namaza baslarken, kul ile Allah (c.c.) arasindaki perde kaldirilir.´ Bunun icin namaz mü´minin mi´raci oldu......."

(Kaynak: Fazilet Takvimi, 13 Agustos)
« Son Düzenleme: 07 Mayıs 2009, 14:11:53 Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı Evfacan

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 441
Namaz mü´minin mi´racidir
« Yanıtla #1 : 14 Ağustos 2005, 03:36:27 »
Bilgiler icin te$ekkürler  
« Son Düzenleme: 07 Mayıs 2009, 14:12:09 Gönderen: Ay Işığı »
Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

Çevrimdışı dihancioglu

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 244
Namaz mü´minin mi´racidir
« Yanıtla #2 : 14 Ağustos 2005, 12:16:59 »
ELLERİNE SAĞLIK.
 
Cenab-i Hakk, "Ey meleklerim! Benim keremime ancak afv yakisir; muhakkak ki, (onun) hatalarini afv ettim" buyurur...

CÜMLEMİZDE AFV EDİLEN KULLARINDAN OLURUZ İNŞAllah.
Of eşrafından 80 yıllık bir M E K T U P

Çevrimdışı GEZGİN

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 353
Namaz mü´minin mi´racidir
« Yanıtla #3 : 14 Ağustos 2005, 13:41:37 »
amin blim kardes sayenizde bol bol amin der olduk
Allah razi olsun dualariniz icin...
ve hersey icin tabii... :D
An oluyor bir garip hisse kapılıyorum...
Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?'..........

Çevrimdışı zambak313

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 187
Namaz mü´minin mi´racidir
« Yanıtla #4 : 14 Ağustos 2005, 16:39:13 »
Amin...

Bizimle paylaştığınız için Rabbim razı olsun...
Çocuk olsam yeniden..
Bir tek düştüğüm için acısa içim.. Kalbim; çok koştuğum için çarpsa sadece...

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #5 : 07 Mayıs 2009, 14:19:14 »
Ebû Hüreyre radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:

– “Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” Sahâbîler:

– O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, dediler. Resûl–i Ekrem:

– “Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder” buyurdular.


Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 283. Ayrıca bk. Tirmizî, Emsâl 5; Nesâî, Salât 7; İbni Mâce, İkâmet 193.

Çevrimdışı feyiz

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 436
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #6 : 07 Mayıs 2009, 17:46:37 »
            Paylaşımlar için teşekkürler...Allah razı olsun...
     Rabbim bizleri namazı vaktinde kılanlardan eyler inşaAllah.
"Allah'ın elinden daha üstün el yoktur.Zulmünün cezasını çekmeyen hiçbir zalim yoktur".

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #7 : 07 Mayıs 2009, 18:58:36 »
            Paylaşımlar için teşekkürler...Allah razı olsun...
     Rabbim bizleri namazı vaktinde kılanlardan eyler inşaAllah.
Ve hakkıyla kılanlardan... Amin...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı gurbetci

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 168
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #8 : 26 Kasım 2010, 01:57:39 »
Allah razi olsun
llahi seven bir Kalp  bu yolda yorulmayida sever

Çevrimdışı insirah

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1090
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #9 : 26 Kasım 2010, 06:22:50 »
Hayat başladığı noktaya, bittiğinde geri döner! Hayatta her şey noktayla başlar, noktayla biter... Sümeyra Denizli

Çevrimdışı cennet_nuru

  • Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değil...
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 485
  • Her nefesimi SANA yönelmiş dualar eyle ...
    • sadakat.net
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #10 : 26 Kasım 2010, 15:49:46 »
            Paylaşımlar için teşekkürler...Allah razı olsun...
     Rabbim bizleri namazı vaktinde kılanlardan eyler inşaAllah.
Ve hakkıyla kılanlardan... Amin...
O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #11 : 25 Aralık 2011, 19:19:47 »
NAMAZIN EHHEMİYETİ ((imam-ı Rabbani HZ. , mektubat)
 İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh” (Mektûbât) kitâbının birinci cild, ikiyüzaltmışbirinci mektûbunda buyuruyor ki:
 
Şurası muhakkak olarak bilinmelidir ki, namaz, İslâmın beş şartından ikincisidir. Bütün ibâdetleri kendisinde toplamıştır. İslâmın beşte bir parçası ise de, bu toplayıcılığından dolayı, yalnız başına müslümânlık demek olmuştur.

İnsanı, Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işlerin birincisi olmuştur. Âlemlerin Efendisi ve Peygamberlerin “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vesselâm” en üstünü olana mi’râc gecesi, Cennette nasîb olan rü’yet şerefi dünyaya indikten sonra, dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız namazda müyesser olmuştur. Bunun içindir ki: (Namaz mü’minlerin mi’râcıdır) buyurulmuştur.
 
Bir hadîs-i şerîfte, (İnsanın Allahü teâlâya en yakın olması namazdadır) buyurulmuştur.
 
Onun yolunda, tam izinde giden büyüklere o rü’yet devletinden, bu dünyada büyük pay, yalnız namazda olmaktadır. Evet, bu dünyada Allahü teâlâyı görmek mümkün değildir. Dünya buna elverişli değildir. Fakat, ona tâbi olan büyüklere, namaz kılarken rü’yetten birşeyler nasîb olmaktadır.
 
Namaz kılmağı emir buyurmasaydı, maksadın, gayenin güzel yüzünden perdeyi kim kaldırırdı? Aşıklar ma’şûku nasıl bulurdu? Namaz, üzüntülü rûhlara lezzet vericidir. Namaz, hastaların, rahat vericisidir. Rûhun gıdâsı namazdır. Kalbin şifâsı namazdır. (Ey Bilâl, beni ferahlandır!) diye ezan okumasını emr eden hadîs-i şerîf, bunu göstermekte, (Namaz, kalbimin neş’esi, gözümün bebeğidir) hadîs-i şerîfi, bu arzûyu işâret etmektedir.
 
Namazın hakikatını anlamış olan bir kâmil, namaza durunca, sanki bu dünyadan çıkıp âhiret hayatına girer ve âhirete mahsûs olan ni’metlerden bir şeylere kavuşur. Bu ni’met, yalnız bu ümmete mahsûstur. Peygamberlerine tâbi olmak sâyesinde buna kavuşurlar. Çünkü bunların Peygamberi “sallAllahü aleyhi ve sellem”, Mi’râc gecesi dünyadan çıkıp, âhirete gitti. Cennete girdi ve rü’yet saâdeti, ni’meti ile şereflendi.
 
Yâ Rabbî! Sen o büyük Peygambere “sallAllahü aleyhi ve sellem” bizim tarafımızdan Onun büyüklüğüne yakışan iyilikleri ihsân eyle! Bütün Peygamberlere de, “alâ nebiyyîna ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” hayırlar, iyilikler ver ki, onlar insanları seni tanımağa ve rızâna kavuşmağa çağırmış ve beğendiğin yolu göstermişlerdir.
 
Namazların hepsinde hâsıl olan lezzetten, nefse bir pay yoktur. İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekte, feryât etmektedir. Yâ Rabbî! Bu ne büyük rütbedir! Bizim gibi, rûhları hasta olanların bu sözleri duyması da büyük ni’met, hakîkî seâdettir.
 
İyi biliniz ki, dünyâda namazın rütbesi, derecesi, âhirette Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği gibidir. Dünyâda insanın Allahü teâlâya en yakın bulunduğu zaman, namaz kıldığı zamandır. Âhirette en yakın olduğu da, rü’yet, ya’nî Allahü teâlâyı gördüğü zamandır. Dünyadaki bütün ibâdetler insanı namaz kılabilecek bir hâle getirmek içindir. Asıl maksat, namaz kılmaktır. Se’âdet-i ebediyyeye ve sonsuz ni’metlere kavuşmak ancak namaz kılmakla elde edilir.
 
Namaz, bütün ibâdetlerden ve orucdan kıymetlidir. Namaz vardır ki, kırık kalbleri zevkle doldurur. Namaz vardır ki, günâhları yok eder. İnsanı kötülükden korur. Hadîs-i şerîfde, (Namaz, kalbimin neş’esi ve sevinç kaynağıdır) buyuruldu. Namaz, üzüntülü ruhlara lezzet verir. Namaz, rûhun gıdasıdır. Namaz, kalbin şifâsıdır.
 
Namaz şartlarına uygun kılırsa kötülüklerden uzak tutar. Kur’ân-ı kerîmde, Ankebût sûresi, kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Kusursuz kılınan bir namaz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur) buyurulmaktadır.
 
Namaza dururken, “Allahü Ekber” demek, (Allahü teâlânın, hiçbir mahlûkun ibâdetine muhtâc olmadığını, her bakımdan hiçbir şeye ihtiyâcı olmadığını, insanların namazlarının, ona faydası olmıyacağını) bildirmektedir.
 
Namaz içindeki tekbîrler ise, (Allahü teâlâya karşı yakışır bir ibâdet yapmağa, liyakat ve gücümüz olmadığını) gösterir.
 
Rükû’daki tesbîhlerde de bu ma’na bulunduğu için, rükû’dan sonra, tekbîr emr olunmadı. Halbuki secde tesbîhlerinden sonra emr olundu. Çünkü secde tevâzu’ ve aşağılığın en ziyâdesi ve zillet ve küçüklüğün son derecesi olduğundan, bunu yapınca, hakkıyla, tam ibâdet etmiş sanılır. Bu düşünceden korunmak için, secdelerde yatıp kalkarken, tekbîr söylemek sünnet olduğu gibi, secde tesbîhlerinde “a’lâ” demek emr olundu. Namaz mü’minin mîracı olduğu için, namazın sonunda Peygamber Efendimizin “sallAllahü aleyhi ve sellem” mi’râc gecesinde söylemekle şereflendiği kelimeleri, ya’nî Ettehıyyâtüyü okumak emr olundu. O halde namaz kılan bir kimse, namazı kendine mi’râc yapmalı. Allahü teâlâya yakınlığının nihâyetini namazda aramalıdır.
 
Peygamberimiz “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” buyurdu ki, (İnsanın, Rabbine en yakın olduğu zaman namaz kıldığı zamandır). Namaz kılan bir kimse, Rabbi ile konuşmakta, Ona yalvarmakta ve Onun büyüklüğünü ve Ondan başka herşeyin, hiç olduğunu görmektedir. Bunun için, namazda korku, dehşet, ürkmek hâsıl olacağından, teselli ve rahat bulması için, namazın sonunda, iki defa selâm vermesi emr buyuruldu.
 
Peygamberimiz “sallAllahü aleyhi ve sellem” bir hadîs-i şerîfte, (Farz namazdan sonra 33 tesbîh, 33 tahmîd, 33 tekbîr ve bir de tehlîl) emir etmiştir.
 
Bunun sebebi, namazdaki kusûrlar tesbîh ile örtülür. Lâyık olan, tam ibâdet yapılamadığı bildirilir. “Tahmîd” ile, namaz kılmakla şereflenmenin, Onun yardımı ve erişdirmesi ile olduğu bilinerek, bu büyük ni’mete şükür edilir, hamd edilir. “Tekbîr” ederek de, Ondan başka ibâdete lâyık kimse olmadığı bildirilir.
 
Namaz, şartlarına ve edeblerine uygun olarak kılınıp ve yapılan kusûrlar da böylece örtülüp, namazı nasîb ettiğine de şükür edip, ibâdete başka hiç kimsenin hakkı olmadığı, kalbinden temiz ve hâlis olarak, kelime-i tevhîd ile, bildirilince, bu namaz kabûl olunabilir. Bu kimse, namaz kılanlardan ve kurtuluculardan olur.
 
Yâ Rabbî! Peygamberlerinin en üstünü hürmeti için “aleyhi ve alâ âlihimüssalevâtü vetteslîmât” bizleri namaz kılan ve kurtulan, mes’ûd kullarından eyle! Âmîn.
Alıntı

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #12 : 21 Şubat 2012, 22:26:08 »
Akşam namazı vakti ile ilgili çok önemli bir hatırlatma


Hâlid b. Zeyd Ebû Eyyûbi’l-Ensârî (r.a.), Resûlüllah Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu haber veriyor:
 
“Ümmetim, akşam namazını, iştibâkü’n-nücûm’a tehir etmediği sürece fıtrat (sünnet) üzere devam eder.”(1)

Mâlumdur ki hayatın sermayesi zaman... Hayatı ve zamanı değerli kılan ibâdetlerimiz... Onların değeri de vaktinde-zamanında yerine getirilmeleriyledir. Zira her namazın belirli bir vakti vardır. Yine her vaktin de âit olduğu namazın edâsı yönünden müstehap (daha kıymetli) olan bir kısmı mevcuttur. Nitekim Nakşibendi Silsilesi Müceddidîn kolunun sonuncu ve otuz üçüncü halkasını teşkil eden Süleyman Efendi (k.s.) hazretleri, bir sohbetlerinde bu hususu şöyle ifade etmişlerdir:

“Vaktinde kılınan namazda, Cemâl-i İlahî, rızâ-i İlahî ve mağfiret-i İlahî vardır. Geç kılınan namazda, bunlar birer birer kaybolup sadece mağfiret-i İlahî kalır.”

Hadîs-i şerifte, akşam namazı için bu “daha kıymetli” kısmın, güneşin batışını tâkip eden ilk yarım saatlik zaman dilimi olduğuna işaret edilmektedir. Halkımız da bu hususu, “Akşamın vakti tez geçer” sözüyle ifade etmiştir.

Akşam namazının vaktinin böyle olduğunu, öteki namazların aksine, farzının önce kılınmasından da anlamaktayız.
 
Yukarıda hadîs-i şerifte geçen “iştibâk” kelimesi, ortaya çıkmak, iyice gözükmek mânâlarına gelmektedir. “İştibâkü’n-nücûm” ise, güneşin batışından sonraki gökyüzünde yıldızların kum gibi birbirine girmiş bir surette görünür hâle gelmesini ifade eder.

Akşam namazının edâsı yönünden mühim olduğu içindir ki, eskiden takvimlerde “iştibâkü’n-nücûm” belirtilirdi. Çünkü özürsüz olarak akşam namazını iştibâk vaktinden sonraya bırakmak mekruhtur. (2)

Teknik ifadesiyle “iştibâkü’n-nücûm” hâdisesi, güneşin ufkun altında 10 derece inhitat etmesiyle (alçalmasıyla) gerçekleşir. Ancak güneşin bir yerde bu 10 derecelik mesafeyi katetmesi için, senenin her gününde sarf edeceği zaman miktarı aynı değildir. Bu sebeple “İştibâkü’n-nücûm” hâdisesi her yerde aynı zamanda meydana gelmez. (3) Bu sebeple akşam namazını vaktin ilk 35-40 dakikalık bölümünde eda etmeye gayret etmek gerekir.
 
Dinî kitaplarımızın oruçla alâkalı kısımlarında, geçmiş ümmetlerin akşam vaktine yeterince riâyet etmedikleri kaydedilmektedir. Hadîs-i şerifte de, öteki ümmetlere benzememek ve sünnet üzere devam etmek açısından, Ümmet-i Muhammed’in bu noktaya iyice dikkat etmesi istenmektedir.

Müsned ve Müstedrek isimli hadîs kitaplarında işaret edildiğine göre, yukarıda zikri geçen hadîs-i şerifin râvisi Ebû Eyyûbi’l-Ensârî (r.a.) hazretleri, cihad için Mısır’da bulunuyordu. Bir gün Mısır Vâlisi Ukbe bin Âmir (r.a.) akşam namazını biraz geç kıldırdı. Bunun üzerine Ebû Eyyûb hazretleri:
 
- Bu ne hâldir ey Ukbe?! deyince, Ukbe (r.a.):
 
- Meşguldüm, diye cevap verdi. Bu defa Ebû Eyyûb (r.a.):
 
- Senin bu hareketini, insanların, “Resûlüllah’tan (s.a.v.) böyle görmüştür” diye değerlendirmelerinden korkuyorum. Halbuki Resûlüllah (s.a.v.), “Akşam namazını, yıldızların gökte gözüktüğü âna tehir etmedikleri sürece ümmetim, hayır -başka bir rivâyette sünnet- üzere devam eder” buyurmuştur, dedi.
 
Ebû Eyyûbi’l-Ensârî’nin (r.a.) bir başka rivâyetinde ise, “Resûlüllah’ın (s.a.v.) Güneş batar batmaz akşam namazını kılınız, yıldızların doğumuna bırakmayınız” buyurduğu yer almaktadır.
 
Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, akşam namazına karşı gösterilecek tembellik; Müslümanlar’ı yavaş yavaş sünnet ve hayır yolundan ayıracaktır! Namazın, müstehap olan vaktinden geciktirilmesi böyle bir neticeye sebep olursa, hiç kılınmamasının nasıl bir sonuca götüreceği çok iyi düşünülmelidir...
 
Öte yandan hadîs-i şerifte, ashâb-ı kirâmın ibâdetlerle alâkalı hususlarda gösterdiği fevkalâde hassâsiyete ve bu hassâsiyetin de, “Resûlüllah’tan öyle görüldüğünün sanılması...” gibi, çok mühim bir esbâb-ı mûcibesine şâhit olmaktayız. Böyle bir durum ise; hataların, ihmâllerin, sünnetten ayrılışların sünnet olarak değerlendirilmesi gibi, son derece tehlikeli ve izâhı da bir o kadar zor bir meselenin ortaya çıkması demektir. O bakımdan buna, valilik görevinde bulunan bir sahâbînin “devlet işleriyle meşguliyeti” dahi sebep olsa, musâmaha gösterilmiyor. Ebû Eyyûbi’l-Ensârî’nin (r.a.) endişesi ve îkâzı bunu göstermektedir ki, çok mânidardır.
 
O halde toplumda, “bir şeyler bildiklerine” inanılan, ilmî tâbiriyle “muktedâ bih” kabul edilen (peşinden gidilen) kişiler, hareketlerine daha çok dikkat etmelidirler. Aksi halde, âmiyane tabirle, “kitapta böyle görmüştür” değerlendirmesine tâbi tutulabilecek şahsî kusurlardan doğan kötü neticelerin ağır vebâli, bu kanaate varanlardan ziyade, buna sebep olanların omuzlarında olacaktır.

Bu hususa, bilhassa Ramazan aylarında çok dikkat etmek gerekiyor. Bazen iftar sofralarında yeme-içme faslı o kadar uzuyor ki, neredeyse yatsı vaktine ramak kala akşam namazları eda ediliyor. O bakımdan eğer yemek işi, akşam namazı müstehap olan vaktinde eda edilebilecek şekilde düzenlenemeyecekse, en münasip davranış, iftarı edip namazı kılmak ve sonra da yemeğe devam etmektir.

DİPNOTLAR
 (1) Ebû Dâvud, Sünen, Salât, 6.
 (2) Nimet-i İslâm, Mehmed Zihnî Efendi., Kitâbü’s-Salât, 31.
 (3) Pakalın, Mehmet Zeki, Tarih Deyimleri ve Terimleri, M.E.B. Devlet Kitaplığı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, 2, 103-104.
Halis Ece

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Namaz mü´minin miracidir*
« Yanıtla #13 : 03 Ekim 2012, 23:50:16 »
Namazın Önemi ve Fazileti

Bilindiği gibi, Yüce Allah'ı tevhid (bir kabul etmek), O'nun eşsiz varlığını bilip tasdik etmek, farz olan en büyük bir görevdir. Bundan sonra farzların en büyüğü ve en önemlisi namazdır. Namaz, imanın alâmetidir, kalbin nurudur, ruhun kuvvetidir; müminin miracıdır. Mümin bu namaz sayesinde Yüce Allah'ın manevî huzuruna yükselir, yüce Allah'a yalvararak manevî yakınlığa erer. Mümin için ne yüksek bir şeref!..

Bütün hak dinler, insanlara namaz kılmalarını emretmişlerdir. Bizim sevgili Peygamberimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem efendimiz) de, peygamber olarak gönderilişlerinden itibaren namaz kılmakla yükümlü olmuştur. Ancak o zaman, güneşin doğuşundan ve batışından sonra olmak üzere günde iki defa namaz kılınıyordu. Sonra Mirac gecesinde beş vakit namaz farz olmuştur. Hazret-i Peygamberin miracı ise, sahih kabul edilen rivayete göre, Medine'ye hicretlerinden on sekiz ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesinde olmuştur.

http://sadakat.net/bii/Htm1/bii149.htm
http://www.sadakat.net/sabahnamazi/1.1.htm
http://www.sadakat.net/sabahnamazi/index.htm