Gönderen Konu: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar  (Okunma sayısı 17514 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Budak

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 267
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #15 : 30 Temmuz 2009, 20:40:45 »

Arkadaşlar yazılarınızı okurken tüylerim ürperdi o anı yeniden yaşıyor gibi oldum ben kocaelinde yaşıyorum ve kocaeli depremi tam bir kabustu şukadrını söyliyeyim söylenenlere inanıyorum yaşamayan bilemez o gece çook sıcaktı ve depremle birlikte bir ışık şimşek gibi ortalığı aydınlatıpduruyordu o an anlatılamaz Allah c.c birdaha yaşatmasın inş çok şükür kaybımız olmadı ama çevremizde çok kayıplar gördük Allah hepsine rahmet etsin.

Çevrimdışı musaf

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 37
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #16 : 07 Ağustos 2009, 01:28:13 »
anlattıklarınızı bene duydum geçekten çok yıldız vardı buna bizzat kendim şahit oldum

Çevrimdışı hakturk

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 12
  • Eller yahşi, ben yaman. Eller buğday, ben saman
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #17 : 26 Ağustos 2009, 23:14:35 »
benim babamın teyzesi, eşi ve torunu göçük altında kalıp vefat ettiler. Allah mekanlarını cennet eylesin. biz bursada çok hissettik. kıyamet kopuyor zannettim. ne büyük bir çaresizlikti. o an tek yardımcın Allah. bir daha yaşatmasın rabbim. Allah'ın bir uyarısı bunlar. şimdi de yangınlar, seller, toplu ölümler. kıyamet alametleri. istikamet üzere olmamız için yaradanın son uyarışları bunlar bence. Gaflet uykusundan uyanalım inşAllah. -))?

Çevrimdışı turk_ay

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 194
    • Yavuz Sultan Selim (Hadim-ül Haremeyn)
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #18 : 26 Ağustos 2009, 23:46:20 »
Hımm ilginç olaylar demek nurdan varlıklar cami duvarını tutmuş :)
kimileri de bana demişti (bu bir hoca)KİMSENİN YANINA BİLE İNEMEDİĞİ askerler falan varmış denizin altında maymun suratlı eşek suratlı olmuşlar televizyonlar korkudan yayınayamamış.. :) Şimdi gülermisinz ağlarmısınız. Hem kimsenin yanına gidemediği şeyler hemde hocam bunları görmüş. :) Tabiki o olay üzüntü verici Allah ın taktiri olan şeyler oldu ama arkadaşlar bazende bilerek ya da bilmeyerek böyle insanların aklını karıştıracak şeyler de anlatmak vs hiç hoş değil. Amenna inanırız peki ama illaki de o gece ki depremle ilgli böyle kerametler aramanın da manası yok...Bende yaşadım o geceyi Allahım kimseye yaşatmasın korkunç bir olaydı ama bazende çok abartılıyor...illaki keramet , esrarengiz olaylar arıyorsanız açın kuranı kerimi orada ki olaylar anlatılanlar zaten birer keramet. DEĞİL Mİ ?
Her açan senin gülün, hergünse benim günüm
Gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
Kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
Tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm

Yavuz Sultan Selim (Hadim-ül Haremeyn)

Çevrimdışı azizistanbul

  • yazar
  • ****
  • İleti: 677
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #19 : 27 Ağustos 2009, 11:42:49 »
Ateş olmayan yerden duman tütmez. Bu söylentiler daha depremin olduğu günün sabahında farklı farklı yerlerden gelmeye başladı. yani bugün uydurulmuş şeyler değil.
  Ayrıca dünyada sadece biz yaşamıyoruz. Evrende yanlız yaşamadığımz gibi. Evrende yanlız yaşadığımızı iddia edenler darwinist düşünceye sahip insanlardır. Birde farkında olmadan bu düşünceyi kabullenenler.
insanların dünyanın arka bahçesi olan Ay'a bile çıktığı ihtilaflı olan mevcut teknolojisi ile trilyonlarca ışık yılı (ışık saniyede 300.000 km hız yapar yılda ne kadar yapar siz hesaplayın) uzaktaki yıldızlarda hayat yoktur iddiasında olmak kör cehaletin daniskasıdır.

Turk_ay kardeş mesajın son tarafının sizinle alakası yok. Ama şunu bilin bu dünyada ve evrende yanlız değiliz. Kuranı kerime inanıyoruz ki böyle bir forumda yazıyoruz. o takdirde Allah yolunda ölenlere ölü  demeyiniz bilakis onlar yaşıyorlardır fakat siz anlayamazsınız. buyuruyor hazreti Allah onun için caminin duvarınıda tutarlar. kapısını da açarlar. her şey olabilir.
جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ

Çevrimdışı turk_ay

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 194
    • Yavuz Sultan Selim (Hadim-ül Haremeyn)
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #20 : 27 Ağustos 2009, 13:52:38 »
bunu diyen bir taksi şoförüymüş ve daha nur un rengni bilmeden etmeden nurlu varlıklar diyor...falan filan amenna bizde iman ettik çok şükür bizimde kuranı kerime olsun bilim ve teknolojiye olsun inancımız var ki zaten olması gerekn bu ama bazı şeylerde cahil halkın kendini avutması korkutması için anlatılmış şeylerdir.
Her açan senin gülün, hergünse benim günüm
Gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
Kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
Tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm

Yavuz Sultan Selim (Hadim-ül Haremeyn)

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #21 : 27 Ağustos 2009, 14:05:56 »
Hiçbirşey sebebsiz değildir,bela ve musibetler insanlara sebebler ile gelir,böyle durumlarda bazen kurunun yanında yaş olan da yanar.

--------------------------------------------------------------------------------

Musibetlerde suçu kendimizde arama yetisi

Bundan bir kaç yıl önce batini(manevi) hastalıklar hakkında ehil bir pir-i fani ile bir kaç saat birlikteliğim olmuştu. Bir takım insanların da sohbetimizi balla keserek bizi meşgul ettiği bu saatlerdeki hoş sohbetimiz beni o günden sonra derin düşüncelere sevk etti.

Bir çok insanın manevi hastalıklarını beyan için geldikleri bu mekanda verilen ilaç genel manada tekti.Başka bir ifade ile; hastalıklar muhtelif olsa da tedavi yöntemi tekti.Sohbetimiz devam ederken bir teyze gelip çocuklarının aşırı derecede şımarık, yaramaz ve söz dinlemez olduklarından dert yandı.Cevap gecikmeden geldi ;Siz namaz kılıyor musunuz?

— Hayır.
— O zaman suçu kendinizde arayacaksınız.

 Biraz sonra başka birisi gelerek; eşine birçok kişinin borcu olmasına rağmen hiç birisinin borçlarını vermediğinden dert yandı. Bir takım ailevi yaşantısına ilişkin sorular sorduktan sonra çözüm yine aynı noktaya geldi.

Her ne kadar borçla bir bağlantısı yok gibi görünse de suçu kendilerinde aramaları gerektiği. Tabiki bunları söylerken laf olsun diye söylemediğini geçmiş teçhizatlarındaki isabetli sonuçlardan ve fayda sağlamış tedavilerinden anlamak mümkündü. Onları da gönderdikten sonra bana dönerek dedi ki:

—Bak evladım! Hayatta çok iyi bir dost, çok iyi bir arkadaş olmak istiyorsan suçu daima kendinde arayacaksın!" [/i][/color]Bu söz beni şimşek gibi kamçılamıştı. Ve günlerce tefekküre daldım. Bu gerçekten öyleydi ya? Daha önceden büyüklerimizden bu meyanda sözler işitirdik ama o kadar oralı olmazdık. Amenna der ve geçerdik. En son, söylenen bu nasihatten sonra bırakmış olduğu tesir ile daha somut olarak bu konuyu araştırmak ihtiyacı hissettim. Zira bu şuura ererek hareket edilse dünya ne kadar yaşamaya değerdi. Bütün arkadaşlarımız, çevremiz hatta başımıza gelen musibetler bile bize ne kadar sevimli gelecekti. En azından teselli bulacağımız bir noktası olacaktı.

Bunları beyan etmek için yüzlerce kitaptaki ayet hadis ya da evliyaullah’ın beyanatlarını zikretmek şu anda taakate muhal olsa gerek. Ama biz yine de bu engin gülistandan bir demet koparıp takdim edelim.

İslam akaidine göre bir müminin başına gelen tüm musibetler sıkıntılar kendi günahları sebebiyledir. Başka bir ifade ile; müminin başına gelen hiç bir felaket yoktur ki; kendi günahları sebebiyle olmasın.

Evet, evet. Başımıza gelen en ufak şey, bir iğnenin batması bile bir hatamızdan dolayıdır. Lakin tüm bunlar her ne kadar aleyhimize gibi olsa da işlemiş olduğumuz bir günaha keffaret mahiyetindedir. Başa gelen bu musibetler kul için bir ceza gibi takdir edilse de Allah’ın dünyada mübtela kıldığı bu belalarla tövbe yapılmamış bir takım günahların ahirete intikal etmeden dünyada cezalanması; aslında bir mükafattır ve Allahın sevdiği kullarına bir lütfudur. Zaten dikkat edilirse en büyük sıkıntıları başta Peygamberler daha sonra Allah dostları çekmiştir.

Çünkü herşey karşılıklıdır. Aç olmayan kimse yemeğin kıymetini anlayamaz, acı çekmeyen kimse sağlığın kıymetini anlayamaz, dünya da sıkıntı çekmeyen kimse de cennetin lezzetine mazhar olamaz..İmtihan dünyasında yaşayan insanoğlunun arasıra Allah c.c. tarafından özel imtihanlara tabi tutulmasından daha normal ne olabilir?

Tövbe suresinin 126. ayetinde “Görmezler mi ki, her yıl, bir veyâ iki defa imtihan olunurlar, sonra da tövbe etmezler, ibret almazlar.” Buyrulmaktadır. Yine; Dahhak Hz. der ki: “Her kırk gecede bir başına ya bir bela ya bir keder ya da musibet gelmeyen kimsenin hesabına Allah katında hiç bir hayır yazılmaz.”Bakara suresi 155. ayette de “Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere lütf u keremimi müjdele.” buyrulmaktadır.

Hastalanan bir müminin bu hastalığın hikmetini de  Peygamber efendimiz s.a.v. şöyle ifade etmiştir. “Bir mümin hasta olduğu zaman bu hastalık onu tıpkı demirci körüğünün demirin pasını temizlemesi gibi günahlardan temizler.”Evet! uyarı mahiyetindeki bu belaların hangi hallerde ne tür manaya delalet eden uyarılar olduğunu büyük gönül sultanlarımızdan birisi bakın nasıl izah ediyor.

"Belâ itâat halinde gelirde değişmezse, rutbe ve derece, gaflette iken gelirse, ikaz ve affa sebeptir. İsyan halinde gelir de o hale devam ederse ceza;o halden dönerse affa sebeptir.Devamlı isyan halinde olduğu halde beladan beri olan da Firavun gibi cehennemle terbiye edilir.Günahta israr edenin bir gün ayağı kayıpta kötülüğe alışırsa hocaya hacıya nura düşman kesilir”

Bazen başımıza gelen menfiyatın bir uyarı olduğu hususunda gaflet edebiliriz. Mesela suçsuz olduğumuzdan tereddüdümüzün olmadığı hadiselerde hemen haklılığımızı kaba kuvvetle vs. yollarla savunuruz sonuna kadar.

Tabiki makul çerçevede yapılmalıdır. Ama bundan daha önemli olarak da haklı olduğumuz halde başımıza gelen bu vakıaların bile işlemiş olduğumuz bir günah sebebi ile olduğunu asla unutmamalı ve gereken dersimizi almalıyız. Yazının başında zikredilen kişilerin durumları bu kaideye çok güzel bir örnek olsa gerek. Borcunu alması tabiî ki en doğal hakları, yalnız bunun başka bir cürümlerinin intikamı olması muhtemeldir. Yani alacaklı olan o şahıs bir zaman Allah’a asi gelmiş ki Hazreti Allah da intikamını başka bir kulu vesile kılarak almış. İşte burada şu muhteşem söz akla hemen geliveriyor.

Hak kuldan intikamını yine kul ile alır.
Ledünni ilmi bilmeyen bunu kul etti sanır.


Yani; Allah c.c kullarından intikamını diğer kulları vasıtasıyla alır. Allah vergisi olan ledünni ilmi bilmeyenlerde başlarına gelenlerin karşıdaki kişiler (karşıdaki kimsenin hatası sonucu);in hataları yüzünden olduğunu zanneder.

Yüce Allah’ımız Nisa suresi 79. ayetinde de, insanın başına gelen iyilik ve kötülüğün kimden geldiğini şöyle ifade ediyor. “Size bir hayır isabet ettiği zaman o Allah’tandır. Bir kötülük isabet ettiği zaman ise kendini nefsinizdendir.” Gönül sultanlarımızdan birisi bu ayeti evladına okumuş ve şöyle buyurmuş:

"Oğlum bu! İslam akaidinin özü ve maarifin köküdür.”
Şu sözün üzerine ne söylenebilir ki. Zira bidayette de zikrettiğimiz gibi bu şuura herkes riayet etse fitne, fesat, gıybet, haset ve toplumun huzurunu bozan diğer manevi hastalıklara  set çekilmiş olur.O halde bizde bir belaya maruz kaldığımız zaman; bir Allah dostunun, başına bir bela geldiği zaman yaptığı duasını yapmalıyız. “Allah’ım bu kişinin bana sataşmasına neden olan günahımdan dolayı senden af diliyorum.”  Ve son söz…

Hâşâ zulmetmez hiç, kullarına Hüdâsı!
Herkesin çektiği, kendi işinin cezası!


Miftahulkuluub
14.05.2005[/b]

http://www.sadakat.net/forum/hakikat-ekseninde/ynt-musibetlerde-sucu-kendimizde-arama-yetisi-t2720.0.html;msg16897


« Son Düzenleme: 27 Ağustos 2009, 23:27:55 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı tefhim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 360
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #22 : 27 Ağustos 2009, 17:41:50 »
Sağolun tercüman oldunuz.
Bedeel islemü gariben feseyeudü gariben fetuba lilgurabai.

Çevrimdışı Budak

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 267
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #23 : 27 Ağustos 2009, 22:38:58 »
Allah c.c razıolsun Tuğra kardeşim aydınlattınız.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #24 : 27 Ağustos 2009, 23:27:09 »
Amin cümlemizden.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı mikrosoft

  • mikrosoft
  • okur
  • *
  • İleti: 87
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #25 : 14 Eylül 2009, 17:05:49 »
bunu diyen bir taksi şoförüymüş ve daha nur un rengni bilmeden etmeden nurlu varlıklar diyor...falan filan amenna bizde iman ettik çok şükür bizimde kuranı kerime olsun bilim ve teknolojiye olsun inancımız var ki zaten olması gerekn bu ama bazı şeylerde cahil halkın kendini avutması korkutması için anlatılmış şeylerdir.

sizi anlıyorum fakat uslubunuz yanlış
dolayısı ile yanlıl anlaşılıyorsunuz ...

ben böyle büyük deprem hiç yaşamadım Allah(c.c) yaşatmasın .

bir kitap okumuştum gerçek hayat hikayesi (düzceli mehmet) çok etkilenmiştim.

İnanıyorum böyle olayların olduğuna fakat bazılarının düzmece olduğuda aşikar...
« Son Düzenleme: 14 Eylül 2009, 17:09:34 Gönderen: mikrosoft »
coşkun su gibi akarken,
neler yitirdik bakarken,
eller duaya kalkarken,
dudaklar yalan söylüyor ...

fasulye

  • Ziyaretçi
Ynt: 1999 Gölcük depremindeki ürepertici olaylar
« Yanıtla #26 : 14 Eylül 2009, 23:36:02 »
Yaşanılanlara tanık olmadım fakat bundan bir kaç sene önce üni yıllarımda yurtta kaldığımız dönemler deprem oldu.
Yıkıma maruz kalınmadı, ama daha önce İstanbul depremini yaşayan  iki öğrenci deprem esnasında terdirginlikle yurttan kendisini atarak yaşamlarını kaybettiler.
Depremzede olmanın kişilik üzerindeki etkileri kaybolmuş görünsede zaman zaman içlerindeki ürperti böyle neticeler doğurabiliyor.  Zedelenen ruhları incinen yürekleri zihinlerde sabitlenen dehşetli anları, maddi manevi  kayıplarıyla  bilahare hafızalara kazınan görüntülerle, yeni sayfalara yeni yaşamlar karalamak, enkaz  üzerinde yapılar inşa etmeye benzer.
Velhasıl kalanlar ölenlerden çok daha hasar görmüş vaziyetteler..
« Son Düzenleme: 15 Eylül 2009, 02:21:14 Gönderen: fasulye »

mazhar

  • Ziyaretçi
17 Ağustos'a 17 Kıta
« Yanıtla #27 : 21 Ocak 2014, 20:04:34 »
17 Ağustos'a 17 Kıta

Ağustos yine sıcak,
Neşeliyiz hepimiz.
Gölge yok sığınacak,
Denize gitmeliyiz.

Bugün hayli yorulduk;
Haydi herkes yatağa.
Seher vakti yolculuk;
Sabah ola hayrola.

Kimi rüya görürken,
Kimisi uyanıkken,
Önce bir ses duyuldu,
Yer oynadı yerinden.

O ses ile birlikte,
Fırladık yataklardan.
Bir an geldik göz göze,
Donakaldık korkudan.

Sonra biraz duruldu,
Hemen koştuk kapıya.
Gözlerimiz yaş doldu,
Yaşayacaktık daha.

Aklım yerine geldi,
Şöyle süzdüm çevremi.
Yıkık, dökük binalar,
Rabbim bunlar gercek mi?

Derken çığlıklar duydum,
Koşun yardıma diye.
Bir, iki ses değil ki,
Koşayımda nereye?

En yakın eve koştuk,
Başladık aramaya.
Bir kaç canlı çıkardık,
Diğerleri mezara.

Aradım hemen evi,
Telefonlar kitliydi.
Üç, beş sefer denedim,
Sonunda bir ses geldi.

Merak etme ey ana,
Biz iyiyiz çok şükür.
Tek derdimiz sizsiniz,
Yakında görüşürüz.

Ertesi akşam oldu,

Marmara tüm sallanmış,
Yedi dörtmüş şiddeti.

Kızılay çadır verdi,
Kurdu millet elele.
Kazanla çorba pişti,
Dağıttık seve seve.

Bir hafta sonra duyduk,
Binlerce insan ölmüş.
Yaşanılan felaket
Oldukça da büyükmüş.

Geçici evler yaptı,
Var olsun devletimiz.
Hak sever çalışanı,
Konuttur dileğimiz.

Zamanla o da oldu,
Tamamlandı binalar.
Tastamam olmasada,
Sarıldı tüm yaralar.

Bu deprem unutulmaz.
Yaşamayan anlamaz.
Yaralar sarılsada,
Anılardan atılmaz.

Şimdi dua zamanı,
Yalvaralım. Allah’a.
Böyle büyük bir acı,
Yaşatmasın bir daha.

04.02.2005
Yusuf Akkaya