Gönderen Konu: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva  (Okunma sayısı 26541 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« : 11 Şubat 2008, 16:04:10 »

Abdülhamit’i tahttan indiren fetva

90’ıncı ölüm yıldönümü dolayisiyle II. Abdülhamit yine gündemde. Osmanlı döneminin en çot tartışılan hükümdarı olan II. Abdülhamit, 32 yıl, 7 ay ve 27 gün imparatorluğu yönetti. 1876’nın 31 Ağustos’unda başlayan saltanat, 27 Nisan 1909 Salı günü yürek burkan bir şekilde sona ermişti.

II. Abdülhamit’in hal’ edilmesiyle İmparatorluğu yöneten üç isim, peşpeşe benzeri akıbete uğrayacaktı. Sultan Abdülaziz (kimine göre intihar etti, kimine göre öldürüldü), peşinden Sultan Beşinci Murat (akli dengesini kaybettiği gerekçesiyle tahttan indirildi) ve Sultan İkinci Hamit.

“31 Mart Vak’ası” olarak bilinen isyanın bastırılması, hükümdarın indirilmesi ile son bulacaktı.

Bu olayın ayrıntıları çok hüzünlü. Ama bir yönü var ki hep gözardı edildi. İttihatçılar ya da Jön Türkler hareketinin lider kadrosunun şeyh'ül-İslamlık makamını nasıl kullandıkları konusu...

Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Harekat Ordusu, şehirdeki isyanı kanlı bir şekilde bastırdığı günlerde, sonradan İttihat ve Terakki’nin liderliğini ele geçirecek olan iki isim vardı. Biri Talat Bey (Paşa) diğeri Enver Bey (Paşa). Enver Bey, Yıldız Sarayı’nın etrafıdaki Hassa Kuvvetleri’nin son koruma çemberini de kırma peşinde idi. Talat Bey ise padişahı indirecek olan “şer’î heyet”ten fetvanın çıkması ile meşguldü.

***

Yeşilköy’deki Yat Klübü, Meclis-i Milli’nin toplantısı için hazırlanmıştı. 7 defa II. Abdülhamit’e sadrazamlık yapan Sait Paşa kürsüde idi. Büyük bir heyecanla gelecek fetvayı bekliyordu.

Bir padişahın tahttan indirilmesi için fetva şart idi. Fetvayı, şer’i makamların en büyüğü olan Şeyhülislam hazırlayacaktı. Ama bu fetevanın şeriat hükümlerine uygun olup olmadığını tasdik edecek bir makam var idi bu da Fetva Emini idi.

Fetva Eminliği makamında Hacı Nuri Efendi, Şeyhülislam makamında ise Ziyaeddin Efendi vardı.

Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey, Hacı Nuri Efendi’ye Şeyhülislam’ın kaleme aldığı fetvayı uzattı ve şöyle dedi:

“Millet artık bu zatı, saltanat ve hilafet makamında görmek istemiyor. Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi Hazretleri ile mutabıkız. Hal' (indirme) fetvasını tebyizle (temize çekmek) meşguldürler. Şimdi zat-ı fazılanelerinden rica ediyoruz. Lütfen şer’i şerifin muhtevasına göre bu müsveddeyi imza buyurur musunuz.”

Hacı Nuri Efendi’nin gözlüğü yanında yoktu ve okuması için yanında oturan Süleyman Tevfik Bey’e uzattı. Şeyhülislam’ın kaleme aldığı metin şöyle idi:

“İmamül-müslimin olan Zeyd, bazı mesail-i mühimme-i şer’iyeye kütüb-ü şer’iyeden tay ve ihrac ve kütüb-ü mezkûreyi men’i hark ve ihrak, beyt’ül-mal’de tebrir ve israfla müsevvek-i şeri hilafından tasarruf ve bila sebeb-i şer’i katil ve haps ve tağrib-i raiyyet ve sair gûne mezalimi itiyat eyledikten sonra salaha rücu etmek üzere aht ve kasem etmiş iken yemininde hânis olarak ahvâl ve umûr-u müslimini bilkülliye muhtel kılacak fitne-i azime ihdasında ısrar ve mukatele ika etmekle menea-i müslimin Zeyd’i mezburun tegallübünden izale ettiklerinde bilad-i İslamiye’nin cevanib-i kesiresinden mezburu mahlû tanıdıklarına dair ihbar-ı mütevaliye vürûd edip mezburun bekasında zarar-ı muhakkak ve zevalinde salah melhûz olmağın Zeyd-i mezbura imamet ve saltanattan ferağat teklif etmek veya hal’ etmek suretlerinden hangisi erbab-ı hal ve akd ve evliya-i umûr tarafından ercah görülür ise icrası vacip olur mu?”

Fetvanının günümüz Türkçesi ile ifadesi şöyle idi:

“Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer’i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa ve yırtsa devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer’i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra doğru yola yemin etmişken sözünden dönerek Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne çıkarmakta direnip onları birbirlerine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun bu zora dayanan tutumunu ortadan kaldırınca, İslam memleketlerinin pek çok yerlerinden hal’ edilmiş tanıdıklarını ispatlayan haberler gelip yerinde kalmasına kesinlikle zarar ve ayrılışında iyilik düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hal’ etmek şekillerinden hangisi meseleyi çözen ve bağlayan işlerin sahibi olanlar tarafından daha iyi görülürse yapılması yerinde ve gerekli olur mu?”

Fetva Emini Hacı Nuri Efendi, son cümleleri bir daha okuttuktan sonra, tahttan indirmelerin hayır getirmediğini söyledi. Fetvada da “indirme” veya “çekilme”den birinin tercih edilebileceğini hatırlatan Hacı Nuri Efendi, “Ben ancak birinci şıkkı, yani imamet ve saltanattan ferağat teklifine evet derim” dedi.

İhtilal komitesini oluşturanlardan Talat Bey, Ahmet Rıza Bey ve Pertev Paşa ile birlikte özel bir görüşme yapmak üzere salondan ayrıldı. Bu sırada içeri İstanbul mesusu dersiam (ordinaryüs profesör) Mustafa Asım Efendi girdi. Hacı Nuri Efendi’yi bir köşeye çekti ve kulağına birşeyler fısıldadı.

Salonda bulunan Süleyman Tevfik Bey hatıralarında bu tabloyu, “Hacı Nuri Efendi yerine döndüğünde yüzü sararmış ve dudakları titriyordu” diye anlatıyor.

Bu tabloyu bir köşede seyreden Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, Hacı Nuri Efendi’nin kararında bir değişiklik olup olmadığını sordu:

“Birader!.. Fetva üzerine başkaca mütalaanız var mı?”

Hacı Nuri Efendi, soruya cevap verme yerine titreyen elleri ile masanın üzerinde duran fetva nüshasını aldı, kalemi mürekkebe batırdı. Fetvanın belli yerlerine imzalar koydu.

Artık 33 yıl süren saltanatın sonlandırılması için ihtilalcilerin önünde bir engel kalmamıştı.

II. Abdülhamit’in 7 kez sadrazamlık mührünü teslim ettiği Sait Paşa’nın yaptıkları orada bulunanları nasıl şaşırttı. Abdülhamit düşmanlığının liderliğini nasıl yaptı?


İktibas (Ünal TANIK)

Çevrimdışı Aslıhal

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 271
  • Sadece,halin aslı
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #1 : 12 Şubat 2008, 00:45:02 »
Allah Razı olsun
Bârını gerden-i ahbâba edenler tahmîl
Ne kadar olsa sebük-ruh olur elbette sakîl
 

Mahi

  • Ziyaretçi
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #2 : 12 Şubat 2008, 00:45:40 »
 :usgunn: Anlayamamış sultanım büyüklüğünüzü tarih sizi andıkca hak verecek.

Teşekkürler, Tarihman...

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #3 : 12 Şubat 2008, 01:34:48 »
Abdulhamizhan tahtan inmedi mü´minlerin gönül tahtinda duruyor.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı yoklar

  • okur
  • *
  • İleti: 55
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #4 : 29 Şubat 2008, 01:21:06 »
Ne büyük bi padişah imiş Abdülhamid han  fakat kimse anlayamamış..
ne kadar vahim bi durum.....
Allah razı olsun  şefaatlerine nail eylesin..
"Biz yıkık değirmende 40 yıl bekler tamir etmeden de ayrılmayız..."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #5 : 29 Şubat 2008, 13:12:49 »
30 yıllık saltanatının hikmetleri arasında hatmi enbiyalara verdiği ehemmiyette gösteriliyor..
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Mahi

  • Ziyaretçi
Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi
« Yanıtla #6 : 19 Mart 2008, 15:09:15 »
Yakın tarihteki meşhur 31 Mart Vak’ası, Milâdî tarihle 13 Nisan 1909’da  vukû bulmuştur. Ama bizde “çok bilmiş” beyler ve bayanlar, Rûmî takvimdeki tarih itibariyle meşhur olmuş hâdiseyi, Milâdî takvimle iltibas etmekte ve her 31 Mart tarihi geldiğinde, aynı terâneyi söylemektedirler. “31 Mart, bir irticâ ayaklanmasıymış da!.. O tarihte mürteciler ayaklanmış da!..vs...”

Artık herkes biliyor, onların “irtica” dediği, “İslâmiyet”tir. Hemen peşinen söyleyelim, bu meşhur 31 Mart hâdisesinin ne İslâmiyetle, ne de İslâmiyetin bir başka adı olan Şeriatla zerre kadar ilgisi yoktur. Biz birçok kitaplarımızda belgelerle ispat ettik: 31 Mart hâdisesi bir provokasyondu, bir tezgahtı, bir oyundu, bir tertipti. Bu oyunun yapımcıları ve senaristleri; Yahudi komiteleri ile, İngilizler idi. Piyonları, İttihatçı ihtilâlciler, figüranları ise o İttihatçıların organize ettiği birtakım cahil cühelâ takımı ve hissiyatına mağlup olmuş, kime ve neye hizmet ettiğini bilmeyen kimselerdi.

Sultan Abdülhamid, yıllar öncesinden, Kurtlar sofrasına konulmuş, “Memâlik-i Şâhâneyi”, “Düvel-i Muazzamayı”, yani Osmanlı Devletini, kurtlara, domuzlara, çakallara, ayılara yedirmemek için, müthiş politikalar sergilemişti.

Filistin toprakları üzerinde müstakil bir devlet kurmak isteyen Yahudiler kıvranıp durmaktaydı. İlk önce meseleyi suhuletle halletmeyi denemişler ve bunun için, Osmanlı devletinin –o tarihte ürkütücü miktarlara ulaşmış olan—bütün dış borcunu ödemek ve bir o kadarını vermek pahasına kendisine Filistin topraklarında bir miktar arazi verilmesini talep etmişlerdi. Yahudi heyetinin bu talebine son derece öfkelenen Sultan Abdülhamid şöyle demişti:

Şehid kanıyla sulanan topraklar parayla satılmaz! Defolun!”

Ne hazindir ki, o vakit huzurdan kovulanlardan biri olan Yahudi Emanual Karaso, Sultan Abdülhamid’e hal’ kararını tebliğ eden heyetin içerisinde yer alacaktı. Onun mağrur şekilde sırıtışı Sultan Abdülhamid’e çok tesir edecekti. Bu müdebbir idareci, muhafazasına memur edilen yüzbaşıya şöyle diyordu:

“... Bana en çok dokunan; bu Yahudinin, hal’ [tahttan indiriliş] kararını tebliğ edişi  olmuştur. Yıldız’a gelen mebuslar heyetinde Emanuel Karaso’yu hiç unutamıyorum. Bu suretle makam-ı hilâfete hakaret edilmiştir. Yahudilerin, Hazret-i Peygamber (asm) zamanından beri sadr-ı İslâma ve Makam-ı hilâfete karşı duydukları kin ve nefret cümlenin malumudur.”

Sultan Abdülhamid, Yahudilerin nasıl Filistin’den toprak talep ettiklerini naklettikten sonra şöyle demekteydi:

“... Kan beynime sıçramıştı. Düşün ki, yüzbaşı, makam-ı saltanatımızda bu iki Yahudi (Teodor Hertzel ve Emanuel Karaso), rüşvet teklifi cesaretinde bulunmuşlardı. ‘Terk edin burayı, vatan para ile satılmaz!’ diye bağırmıştım. İçeri giren saray adamlarına da, her ikisini almalarını söylemiştim. İşte bundan sonra, Yahudiler bana düşman oldular. Şimdi burada Selanik’te çektiklerim, Yahudilere yurt göstermeyişimin cezasıdır!..”

31 Mart hâdisesinden sonra Sultan Abdülhamid tahttan indirilmiş, ondan sonra çok kısa bir zamanda koca Balkanlar elden gitmiş, ardından koca bir devletin ölümü ve hilâfet müessesesinin ortadan kalkması gibi bir dizi çok mühim gelişmeler olmuştu...

 

31 Mart Vak’asında Asıl Hedef, Hilâfet Müessesesi İdi...

31 Mart vak’asında zâhiren hedef, yalnızca bir iktidar değişikliği olarak görülür. Oysa asıl hedef hilâfet müessesesi idi. İhtilâlin organizatörlerinden olan İngilizler gözünü bu müesseseseye dikmişti. Niçin? Sebebi şu: 19. Asrın başlarından itibaren birçok memleketi işgal edip sömürgeleştiren İngiltere, bu işgal ettiği topraklar üzerinde yalnızca Müslümanlara diş geçiremiyordu. Müslümanlar esarete boyun eğmiyor, “Bir gün hilâfet müessesesi bütün Müslümanları toplayarak bu İngilizleri buradan kovar”diye düşünüyorlardı.

Sömürgelerdeki ayaklanmaları bizzat inceleyen Müstemlekat Nazırı [Sömürgeler Bakanı] Gladiston, Avam kamarası’nda eline aldığı Kur’an-ı Kerim’i göstererek şöyle demişti:

Bu Kur’an, Müslümanların elinde oldukça onlara hâkim olamayız. Ne yapıp etmeliyiz, ya Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız, yahut  Müslümanları ondan soğutmalıyız. Bir de hilâfet müessesesini mutlaka ortadan kaldırmalıyız.”

İşte bu mütalala ışığında politika geliştiren İngiltere İttihatçılarla işbirliği yapmış, onları el altından desteklemiş ve 31 Mart hâdisesini tezgahlattırmıştı. Hatıralarında bu hususu gayet net bir şekilde ifşâ eden İttihat Terakki’nin önde gelen simalarından Filozof Rıza Tevfik; Talat paşa ile birlikte kendilerini ihtilalde destekleyen başta İngiltere olmak üzere batılı ülkelerin Büyükelçiliklerine “teşekkür ziyaretinde” bulunmak istediklerini, İngiliz Büyükelçiliğine gittiklerinde büyükelçi orada olmasına rağmen kendilerini kabul etmediğini bu duruma çok şaşırdığını belirtmektedir. Bir müddet sonra İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi emekli olur ve ülkesine döner. Rıza Tevfik de Londra’da okuyan oğlunu ziyaret için İngiltere’ye gidince bu büyükelçi ile görüşmek ister. Görüşmesi esnasında bu hâdiseyi hatırlatır ve kendilerine niçin soğuk muâmelede bulunduklarını sorar. 31 Mart Vak’ası olduğu sırada İngiltere Büyükelçisi olarak İstanbul’da bulunan Lord Nicholson şöyle der:

Dostum Rıza Tevfik Bey... Biz Jön Türkleri teşvik ettik. Onlardan büyük bir netice bekliyorduk. İhtilal olacak ; istibdat ile beraber Sultan da ve bahusus (bilhassa) temsil ettiği hilâfet müessesesi de alaşağı edilecek. Fakat aldanmış olduk. Beklediğimiz neticeyi alamadık. Zira ihtilal yaptınız, gerçi kanun-u esasi geldi, fakat Sultan da ve hele hilâfet müessesesi de yerinde baki...“

Rıza Tevfik’in,İngiltere devleti fahimesini hilâfet müessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor?“ sorusu üzerine de Büyükelçi şu cevabı vermişti:

“Ha... Dostum Rıza Tevfik Bey... Biz Mısır’da bilhassa Hindistan’da İslam ülkelerini idaremiz altına alabilmek için milyonlarca altın harcadık, muvaffak olamadık. Halbuki Sultan, yılda bir defa bir‚ selam-ı şahane’ bir de Hafız Osman hattı Kur’an-ı Kerim’i gönderiyor, bütün İslam ümmetini, hudutsuz bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyor.

İşte biz ihtilalden ve siz Jön Türkler’den ihtilal sonunda, Sultanların da hilâfetin de, yani bir selam-ı şahâne ve bir Hafız Osman (hattı) Kur’anıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik, aldandık. İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul gördünüz...“ (Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, s. 136-137).

Devletin elindeki en mühim silahı, en büyük kozu kendi elleriyle imha etmeye çalışan İttihatçılardan bir kısmı, daha sonraları ne büyük hata ettiklerini anlayacaklardı, ama “Ba’de harâbi’l Basra” yani, iş işten geçtikten sonra... Son pişmanlık fayda etmeyecekti...

Burhan Bozgeyik - Milli Gazete

Mahi

  • Ziyaretçi
Sultan Abdülhamîd Han'ın Bedduası
« Yanıtla #7 : 12 Ekim 2008, 15:56:15 »
"Allah, düşmanlarımı kahretsin. Bu âna kadar kânundan zerre kadar ayrılmadım. Bu işleri yapanları Allah kahretsin. Benim bu
işlerde hiçbir tesirim yoktur. Hattâ ayaklanma günü söyledim, 'Ben atıma bineyim, askerin ortasına çıkayım, ne olursa olsun, isterlerse beni öldürsünler.' dedim. Ben bunca senedir, devletimin, milletimin saadeti için çalıştım. Fakat düşmanlarım dâima bana böyle fenalıklar hazırladılar. Dört, beş şaşkın bu fesatları çıkardı. Dolap çevirdi. Fakat kıyamet benim başıma koptu. VAllahi benim kabahatim yoktur. Fakat, ne çâre benim de kaderim böyle imiş. Allah bu fenalıklara sebebiyet verenleri kahretsin. Benim hizmetlerim meydandadır. Ben söylemeyeyim, târih bunları yazacaktır. Pâdişâh olduktan sonra îdâm cezasını kaldırdım. Ben merhametime ve hüsnüniyetle bu kadar hizmetlerime karşılık böyle hakaretler görüyorum. Kaderim böyle imiş. Bu hâdisede dahi gene kan dökülmemesi için pek büyük hizmet ettim. Uğraştım, ne yapayım. Allah, milletimi vatanımı muhafaza etsin. Zararı yok. Bu fenalıklara vesile olanları Allah kahretsin, başka bir şey de demem." (Meşhurların itirafları Çamlıca Basım Yayın)

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #8 : 13 Ekim 2008, 13:49:53 »
30 yıllık saltanatının hikmetleri arasında hatmi enbiyalara verdiği ehemmiyette gösteriliyor..

Bunu ilk kez duymuş bulunuyorum , sağolun...

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #9 : 13 Ekim 2008, 14:17:16 »
buğünlerde ayşe sultanu okudum...kendisine bağlı paşalar geliyo padişahım  ,şu hareket ordusunu durduralım,cenned mekan padişahım""kardeş kanı döküp düşmanlarımı sevindirmem diyo...tabi malumunuz bu gidişin manevi tarafıda .....gönlümüzde büyük padişah şefaatlarını diliyorum.

Mahi

  • Ziyaretçi
SULTANIN TAHTTAN İNDİRİLMESİNE SADECE BİR KİŞİ KARŞI ÇIKMIŞTI: RUM MEBUSU YORGİYADİS

İkinci Meşrutiyet Meclisi, Sultan Abdülhamîd Han devrinde yedi defa sadrazamlık yapmış olan Ayan Meclisi Reisi Said Paşa riyasetinde toplanmıştı. Said Paşa kürsüde şöyle konuştu:
"Efendiler... Okunan fetvâyı şerîfe ve millet tarafından gösterilen arzû-yu umûmî mucibince Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânî'nin "Hilâfet" ve "Saltanattan" hal'ine karar veriyor musunuz?"
Dikkat ettim: Bütün eller, evet manasına gelerek kalkmıştı. O sırada, geri sıralardan bir ses yükseldi: "Feragat etsin, yazıktır, günahtır!" Kim olduğunu öğrendiğim zaman hayret ettim. Bu tek sesin sahibi Rum senatörlerinden Yorgiyadis Efendi idi. Fakat o da etraftan yükselen sesler arasında salondan çıktı ve Said Paşa bütün ellerin havada olmasına dikkat ettikten sonra neticeyi bildirdi. "Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânî ittifâk-ı ârâ ile 'Hilâfet' ve 'Saltanattan' hal edilmiştir."Fethi Okyar, a.g.e, İstanbul 1980, s.39

Sultan ABDULHAMİD Han Hakkında Meşhurların İtirafları
ÇamlıcaBasım Yayın

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: 2. Abdülhamid'i Tahttan İndiren Fetva
« Yanıtla #11 : 29 Eylül 2010, 21:36:07 »
Teşekkürler Mahi
〰〰〰〰🐠