Gönderen Konu: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]  (Okunma sayısı 16828 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SadakatNet

  • Administrator
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 298
    • http://www.sadakat.net
Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« : 26 Ekim 2008, 11:35:26 »



 
Hafta:    53


Mevzu: Abdest ve Taharet


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)
Sadakat Yönetim Kurulu

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #1 : 26 Ekim 2008, 14:06:00 »
Ebu Hüreyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?''

"Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı:

"Zahmetine rağmen abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı beklemek. İşte bu ribâttır, işte bu ribâttır. İşte bu ribâttır."

Müslim, Tahâret 41, (251); Muvatta, Sefer 55, (1,161); Tirmizi, Tahâret 39, (52); Nesâi, Tahâret 106.

Ukbe İbnu Âmir radıyAllahu anh anlatıyor: "Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:

"Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!"

(Bunları işitince kendimi tutamayıp:) "Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:

"Az önce söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu'I-Hattâb'mış. O, sözüne devam etti:

"Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti:

"Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en lâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer."

Ebu Davud'un rivayetinde "...abdesti güzel yaparsa..." denmiştir.

Tirmizi'nin rivayetinde "....resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allah'ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl" duası da vardır.

Ebu Davud, Taharet 65, (169); Tirmizi, Taharet, 41, (55).

Hz. Ebu Hüreyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'min -veya müslüman- bir kul abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla- ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki abdest tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar."

Müslim, Tahâret 32, (244); Muvatta, Tahâret 31, (1, 32); Tirmizi, Tahâret 2, (2).

Hz. Osman radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdest alır ve abdestini güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar dökülür.''

Bir başka rivâyette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyAllahu anh abdest aldı ve dedi ki:

"Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: "Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur."

Buhari, Vudü 25; Müslim, Tahâret 8, (229).

Amr İbnu Abese es-Sülemi radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Sizden kim abdest suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin) etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca, ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senâda bulunur, O'na layık şekilde tazimini gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa, annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır."

Müslim, Müsâfirin 294, (832).

Abdullah es-Sunâbihi radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'min kul abdest aldıkça mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibâdet) olur.''

Muvatta, Tahâret 3 0, (1, 31); Nesâi, Tahâret 3 5, (1, 74); İbnu Mâşe, Tahâret 6, (283).



Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #2 : 26 Ekim 2008, 18:16:27 »
İbadetlerin diğer bahislerden öne alınması, ehemmiyetine binâendir. Namaz, İmanın arkasından gelir.

Tahâret; nassın namazın anahtarı ve onun hususi şartıdır. Bütün rükünlerinde ona lâzımdır. Bazıları «Taharet bahsinin öne alınması aslâ sukut etmeyen şart olduğundandır. Onun içindir ki su ile toprağı bulamayan namazını te'hir eder», demiş. Bir takımları niyetin de böyle olduğunu söylemişse de bütün bunlar merdûttûr.

Evvelâ niyeti ele alalım: «el-Kinye» ve diğer kitaplarda, «Bir kimseyi arka arkaya kuruntular basarsa ona dili ile niyet kafidir» deniliyor

Taharete gelince; «Zahîriyye» ve diğer kitaplarda, «Bir kimsenin elleri ve ayakları kesilir, yüzünde de yara bulunursa abdestsiz, teyemmümsüz namaz kılar ve esah kavle göre bunları sonra kaza da etmez» deniliyor.

Toprak ve suyu bulamayan hakkında ise «el-Feyz» ve diğer kitaplarda şu beyanat vardır: «O kimse İmameyn'e göre kendini namaz kılanlara benzetir». İmam A'zam'ın dahi bu kavle rücü ettiği sahih rivâyetle sabit olmuştur. Fetvâ da buna göredir.

Ben derim ki: Bundan anlaşıldığına göre, kasten abdestsiz namaz kılmak küfre müeddi değildir. Nitekim kıbleden başka tarafa doğru namaz kılmak, yahut pis elbise içerisinde namaz kılmak da ayni hükümdedir. Zâhir-i mezhep de budur.

İZAH

Malûmun olsun ki din işlerinin temeli, itikadât, adab, ibadât, muamelât ve ukubaat üzerine kurulmuştur. Bunlardan itikadât ve âdâb mevzuumuzun dışındadır.

İbadetler; Namaz, Zekât, Oruç, Hac ve Cihad olmak üzere beştir.

Muâmelât dahi, Muavazat-ı maliye, münâkehât, muhasamât, emânât ve terikât'tan ibaret olmak üzere beştir.

Ukûbût da beştir: Kısas, hadd-ı serika, hadd-i zina, hadd-i kazif ileri gelir. Allah Teâlâ; «Ben cin ve insi ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım» buyurmuştur.

Taharet; nassan namazın miftahı olduğu gibi, namaz da nassan imandan sonra gelmiştir. Teâlâ Hazretleri'nin; «Onlar gaibe iman ederler. Namazı da dosdoğru kılarlar» meâlindeki âyet-i kerimesiyle Resülüllah (s.a.v.) in «İslâm beş şey üzerine kurulmuştur mealindeki hadisi bu kabil naslardandır.

Ben derim ki: Ekseriya namaz, fiilen de imandan sonra gelir. Çünkü imandan sonra ekseriya kula ilk vacip olan namazdır.

Namazın sebepleri süratle hâsıl olur. Zekât, oruç, hac ise böyle değildir.

Vücup itibariyle de namaz imandan sonra gelir. Zira evvelâ iki şahadeti getirmek vacip olur. Sonra namaz, sonra zekât gelir. Nitekim İbn-i Hacer de Şerhu'l-Erbaîn'de bunu tasrih etmiştir.

Namaz, fazilet itibariyle de imandan sonra gelir.

Şurunbulâli'nin beyânına göre, namazın efdal olduğuna icma-i ümmet mün'akittir.

Delili; Peygamber (s.a.v.)'e, «İmandan sonra amellerin hangisi en faziletlidir" diye sorulduğunda, «Namazı vaktinde kılmaktır» cevabını vermesidir.

Taharet, namazın anahtarıdır. Bir şeyin anahtarı ve şartı tabii olarak o şeyden öncedir. Binaenaleyh beyan itibariyle de öne alınır. Bu husustaki nass Suyutî'nin el Camiu's-Sagir'de rivâyet ettiği şu hadisi şeriftir:

«Namazın anahtarı temizlik, tahrimesi tekbir, tehlîli de teslimdir». Bu hadis hasendir.

Taharet; yani abdestli bulunmak, namazın sahih olması için şarttır. Bu şart yalnız namaza mahsustur. Diğer ibadetlerde yoktur. Taharet tavafda da vacibtir, şeklinde bir itiraz varit olamaz. Çünkü tavaf abdestsiz de sahihdir. Niyetle de itiraz edilemez. Zira niyet namaza mahsus değil, bütün ibadetlerde şarttır.

İstikbâl-i Kıble meselesiyle de itiraz olunamaz. Çünkü istikbâl-i kıble bazen şart olmaktan çıkar. Nitekim hayvan üzerinde namaz kılarken, hastalık ve benzeri gibi özürler halinde istikbali kıble şart değildir. Avret yerini örtmek de bunun gibidir.

Namaz dışında avret yerini örtmenin farz olması şartıyet yolu ile değildir.

Dille niyet kâfidir, sözü mecâzdır. Çünkü niyet dilin değil, kalbin işidir. Dille zikir sözdür. Bundan dolayıdır ki, niyetin kalple yapılacağına icma mün'akit olduğu rivâyet edilmiştir. Burada niyet özürden dolayı sukût etmiştir. Binaenaleyh sükût etmez iddiası da sâkıttır. Şimdi şu kalır: Eğer konuşamayan âciz için, niyeti söylemek şart değilse ortada işkâl yoktur. Bu sebepledir ki «Hidâye» sahibi namaza dururken kalbden niyeti toparlayamayan kimseye niyeti dille söylemenin müstehap olduğunu ihtiyar etmiştir.

Niyeti dil ile söylemek şartsa ki «Kınye» sahibinin sözünden anlaşılan budur. «Hilye» sahibi İbn-i Emîr Hacc'ın itirazı vârit olur.

İbn-i Emîr Hacc bu okulla bedel nasbetmekdir. Memnudur. Meğer ki delili gösterile. Elleri ayakları kesik olan kimsenin, yüzünün de yaralı olmakla kayıtlanmasının sebebi, yüzü sağlam olduğu takdirde teyemmüm niyetiyle onu duvara silmesi icap ettiğindendir. Musannıf baştan bahsetmemiştir. Çünkü âzanın ekserisi yaralıdır. Bu takdirde vazife teyemmüm etmektir. Lâkın teyemmüm âleti olan eller mevcut olmadığı için teyemmüm sükût etmiştir. Böyle bir kimse namazını abdestsiz, teyemmümsüz kılacaktır. Binaenaleyh taharet asla sakıt olmaz, iddiası kendiliğinden sukût eder.

Toprak ve su bulamayan kimse kendini namaz kılanlara benzetir. Kuru yer bulursa vücûben rükû' ve sücûd eder, bulamazsa ayakta îmâ eder. Sonra bunlardan birini bulduğu zaman namazını tekrar kılar. Nitekim teyemmüm bahsinde gelecektir.

Şârih «Kasten abdestsiz namaz kılmak tekfire müeddi olmaz» sözü ile ulemadan birine red cevabı vermek istemiştir. O zat muhtar kavle göre abdestsiz namaz kılan kimse tekfir edilir. Ama pis elbise ile namaz kılan ve kıbleden başka tarafa dönen tekfir edilmez. Çünkü bunlar özür halinde câizdir. Birincisi yani abdestsiz namaz böyle değildir. O hiçbir surette câiz olamaz. Binaenaleyh abdestsiz namaz kılan kimse tekfir edilir, demiştir. Sadr-ı Şehîd biz de bununla amel ederiz. diyor. Bu mesele «el-Hülâsa» ve «ez-Zâhire» nâm eserlerde de bahis mevzuu edilmiştir. «el-Hılye» nâm eserde mesele iki vecihle incelenmiştir. Birisi bu anlattığımızdır. İkincisi de şudur: İbâdetin özürle caiz olması, özürsüz yapanın tekfir edilememesinde müessir değildir. Çünkü bu meselelerde tekfiri icap eden şey istihfaf ve istihzadır. Hepsinde istihza edildiği sübut bulursa, hepsinde tekfir lâzım gelir. Hiçbirinde istihza sübut bulmazsa, hiçbirinde tekfir lâzım gelmez. Çünkü farzın hükmü terkinden dolayı küfrün lâzım gelmesi değildir. Böyle olsa farzı terkeden herkesin kâfir olması gerekir.

Farzın hükmü; onu şüphe götürmeyecek şekilde inkar edenin kâfir olmasıdır. İstihfaf ve istihza da inkâr hükmündedir.


İbni Abidin-Reddül Muhtar-Taharet Bahsi Kısmından...

Çevrimdışı dört mevsim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 278
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #3 : 26 Ekim 2008, 18:33:27 »
  Abdest, kendisinden evvel işlenilmiş olan -küçük- günahlar için bir kefaret olur. Sonra abdesti müteakip kılınacak namaz da fazlaca bir ibadet bulunur, sahibinin derecesini yükseltir.
  İzah: Malum olduğu üzere islamiyet, bir taharet ve nezafet dinidir, şeran bütün vücudu yıkamak lazımgelen hususlardan dolayı gusul denilen büyük taharet yapılır, bütün beden temiz bir su ile yıkanır. Namaz kılmak için abdest alınması bir farizedir. Kur'an-ı Kerim'i ele alıp okumak, mukaddes mabedlere girmek için de abdestli bulunmak lazımdır. Abdestli bir halde bulunmak, bir abdest ile bir ibadette bulunduktan sonra henüz o abdest bozulmadan tekrar abdest almak da nur üstüne nur demekti.
  Abdest: Mukaddesata karşı hürmetve tazim nişanesidir, mağfireti ilahiyeyi celbe vesiledir, vücudun sıhhat ve nezafetine hadımdır, bunun meşruiyetinde daha nice hikmetler vardır. Binaenaleyh bu pek faideli olan abdest vazifemizin kadrini bilmeliyiz, buna devam etmeliyiz, bununla maddi ve manevi temizlik gayesini takipte bulunmalıyız.
                          Kaynak: 500 Hadisi Şerif Tercümesi ve Hizahı, sayfa 302
                                      Ömer Nasuhi Bilmen

Çevrimdışı dört mevsim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 278
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #4 : 26 Ekim 2008, 18:40:03 »


İslâm dini, Yüce Allah'a ibadetten, itaat ve teslimiyetten ibaret en kutsal bir dindir. Bu kutsal din, Yüce Allah'ı bilmek, ona ibadet ve itaatta bulunmak için insanların yaratılmış olduklarını bildirmektedir.

Büyük İslâm dini, insanları yükseltir, insanları melekler gibi temiz bir hayata kavuşturur, insanların ruhlarını manevî duygularla aydınlatır. Bütün kâinatın yüce yaratıcısına kulluk ve ibadet görevinde bulunmalarını emreder.

İkramı bol olan ezelî yaratıcımızın manevî huzurunda kabul edilmek, insan için ne büyük bir nimet, ne büyük bir şereftir. İşte ibadet ve itaat, insana bu nimet ve şerefi kazandırır.

Uyanık bir ruhun ferahlığı, sağlam düşünceli bir insanın kalben huzuru, gerçek bir neş'eye ve bir mutluluğa kavuşması, ancak Yüce Allah'a ibadet sayesinde elde edilir.

İbadet ve itaat zevkinden yoksun olanlar, kendi yaratılışlarındaki hikmetten habersiz olan zavallılardır.

Yüce Allah'a kulluk ve ibadette bulunmayanlar, borçlu oldukları şükür görevini terk etmiş, sonsuz âhiret hayatlarını tehlikeye düşürmüş mutsuz kimselerdir.

Hiç şübhe yok ki, insanların mutluluk ve selâmeti, gerçek varlığı, Yüce Allah'a güzel niyet ve samimi bir kalb ile ibadet ve itaat etmekle kazanılmış olur. İbadetlerin bir kısmı da temizliğe ve pâklığa bağlıdır.

Müslümanlık, temizliğe büyük bir önem vermiştir. Taharet, maddî ve manevî kirlerden arınmak demektir. Bir kısım ibadetlerin şartı, başlangıcı, anahtarıdır. Temizlik bulunmadıkça bu ibadetler yerine getirilemez. Temizlik bulunmadıkça insan Yüce Allah'ın manevî huzuruna giremez. Nitekim bir hadis-i şerifte: "Temizlik imandandır," buyurulmuştur.


Diğer bir hadis-i şerifde de: "Namazın anahtarı temizliktir " buyurulmuştur.


Aynı zamanda temizlik sağlık için yararlıdır. Rızkın çoğalmasına sebeb olur. Nitekim bir hadis-i şerifde: "Temizliğe devam et ki, rızkına genişlik verilsin" buyurulmuştur.

                   Kaynak: Büyük İslam İlmihali
                               Ömer Nasuhi Bilmen
                               

Çevrimdışı muhibban

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 131
  • Utandırma Ya Rabbi!
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #5 : 26 Ekim 2008, 18:58:39 »
Video da koyabiliyor muyuz bilmiyorum sadece link verebiliyorum ama

Video yasak ise kaldırabilirsiniz.

http://video.google.com/videoplay?docid=8998725839145391784
Elimize, dilimize, gözümüze ve kalbimize sahip olalım...

Çevrimdışı dört mevsim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 278
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #6 : 26 Ekim 2008, 19:36:04 »
 

  Ey iman edenler! Namaz için hazırlanacağınız vakit, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edip her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Cünüp iseniz vücudunuzun tamamını yıkayın. Eğer hasta iseniz veya seferde iseniz veya biriniz hacet yerinden gelir veya kadınlara dokunursanız da suya gücünüz yetmezse (su bulamazsanız) o vakit de temiz bir toprağa teyemmüm edin; niyetle ondan yüzlerinize ve ellerinize mesh eyleyin! Allah 'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir. Bilakis O sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz!
                     
             Maide Suresi
                                 6. Ayet

  O vakit size, kendi tarafından bir emniyet olmak üzere, bir uyku sardırıyordu. Üzerinize de semadan bir su indiriyordu, ki bununla sizi temizleyip, arındırsın; Şeyta'nın ezasını ve vesvesesini sizden gidersin; kalplerinize sebat versin ve ayaklarınızı yere sağlam bastırsın!
                       
         Enfal Suresi
                                 11. Ayet   

   Ve artık elbiseni temizle!
      Müddessir Suresi
      4. Ayet 


Kaynak: Elmalılı Hamdi Yazır
            Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
            Şenyıldız Yayınevi
« Son Düzenleme: 26 Ekim 2008, 19:42:12 Gönderen: ibrahimim »

Çevrimdışı islam

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 40
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #7 : 26 Ekim 2008, 19:55:44 »
Allah razı olsun hepsi çok güzel olmuş elinize sağlık böyle videolara ihtiyacımız var
« Son Düzenleme: 26 Ekim 2008, 20:00:00 Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #8 : 26 Ekim 2008, 19:57:21 »
Ebu Hüreyre (r.a.) Resulullah (s.a.v.)'m şöyle buyurdu;
«Abdesti olmayanın namazı olmaz, abdest alırken besmele çekmeyenin abdesti olmaz»

 “Ebu Davud, İbn Mâce, Taberanî ve Hâkim”

**
"Kim abdestten sonra bir kere -inna enzelnahü fi leyleti'l-kadr (suresini)- okursa sıddıklardan olur. İki kere okuyan şehidler divanına yazılır. Üç kere okuyanı 'ü Teala, peygamberler topluluğu ile beraber haşreder."

Hadisi Şerif- Deylemi, Müsnedü'l-Firdevs

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #9 : 27 Ekim 2008, 00:29:25 »
Allahü teâlâ buyurdu ki:

Abdesti bozulunca abdest almayan bana cefa etmiş olur. Abdest alıp da, iki rekât namaz kılmayan da bana cefa etmiş olur. İki rekât namaz kılıp da benden bir ihtiyacını istemezse yine bana cefa etmiş olur. Abdest alıp, iki rekât namaz kıldıktan sonra dua edenin duasını kabul etmezsem ben de ona cefa etmiş olurum. Halbuki ben cefa etmem. [Şir’a]

Abdestli olmaya devam edene, Allahü teâlâ şunları ihsan eder:
1- Melekler onun yanından ayrılmaz.
2- Devamlı sevab yazarlar.
3- Bütün azaları tesbih eder.
4- Uyuyunca melekler, insan ve cin şerrinden korur.
5- Sekerat-ı mevti kolaylaşır.
6- Abdestli iken Allahü teâlânın emanında olur.
7- İftitah tekbirini kaçırmaz.

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #10 : 28 Ekim 2008, 00:17:22 »
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki:
(Ya Musa, sana bir musibet gelince abdestsiz isen, kusuru kendinde bul!) [Şir’a]

Abdestli yatıp Allahü teâlâyı anarak uyuyan, uyanana kadar namazda sayılır. Bir melek onun için ibadet eder. Uyandığı zaman yine Allahü teâlâyı anarsa, o melek, bu kulun affı için Allah’a dua eder.) [İbni Hibban]

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #11 : 29 Ekim 2008, 00:33:29 »
Namaz gibi bir kısım din görevlerini yerine getirmek için abdest almaya gerek vardır. Bu görevlerden her birinin yapılması, abdestin bir sebebidir.

Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, tavaf edemez, bir mahfaza içinde olmaksızın Kur'an'ı tutamaz, Kur'anın tam bir âyetinin veya bir kısmının yazılı bulunduğu bir levhaya el süremez.

Bunları yapmak haramdır. Fakat Kur'an-ı Kerimi ezber olarak veya karşıdan mushaf'a bakarak abdestsiz okuyabilir. Aklı olan ve büluğ çağına eren ve suyu kullanmaya gücü yeten her müslüman, gerektiği zaman abdest almakla yükümlüdür.

Abdestin Farzlari

Abdestin farzları dörttür:


Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez silmek (meshetmek)tir. Şöyle ki:

Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saç biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kere yıkamak farzdır.

Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez. Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir.

Dirseklere gelince, bunlara "Mirfak" denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve "Topuk" denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez.

Başa meshe gelince: Alından arkaya doğru başın ön kısmına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine meshedilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz.

(Malikî ve Hanbelîlere göre, başın tamamını meshetmek vacibdir. Şafiîlere göre en az bir parmak mesih yeterlidir.)

B.İslam İlmihali
« Son Düzenleme: 29 Ekim 2008, 00:38:41 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #12 : 29 Ekim 2008, 21:21:03 »
Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:

1) Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise farzdır. Böylece diğer organlar kirlenmiş olmaz.

2) Abdeste "Eûzü Besmele" ile başlamak. Abdest arasında okunacak Besmele ile bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.

(Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında Besmele okumak vacibdir; kasden terk edilirse, abdest batıl olur. Yanılarak veya bilmeyerek terk edilmesi abdesti geçersiz kılmaz.)

3) Niyet etmek: Abdesti, namaz kılmaya veya abdestsizliği gidermeye veya Yüce Allah'ın emrini yerine getirmeye niyet ederek almak.

Niyet kalb ile olur, Dil ile "Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" denilmesi güzel görülmüştür. Niyetin vakti, elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.

(Malikîlerle Şafıîlere göre, abdestin başında niyet etmek farzdır. Hanbelîlere göre de, niyet abdestin sıhhatının şartıdır.)

4) Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su çekmek). Şöyle ki: Elleri yıkadıktan sonra; önce üç kez ağıza dolusunca su alınır ki, buna "Mazmaza" denir. Sonra üç kez de burnun yumuşağına kadar gidecek şekilde burnuna su verilir ve sümkürülür. Buna da "İstinşak" denir. Her su verişte su yenilenir. Bunları yapmakla hem ağzın, hem de burnun içi yıkanmış ve kullanılacak suyun tadı ve kokusu anlaşılmış olur.

5) Mazmaza ve istinşakı aşırı derecede yapmak. Şöyle ki: Mazmazada su, boğaza kadar iner. İstinşakta su, burnun katı yerine kadar çıkarılır. Fakat oruçlu olanlar mazmaza ve istinşakı böyle aşırı yapmazlar.

6) Misvak kullanmak. Şöyle ki: Misvak, arak denilen ağacın dalından yapılan ve dişleri temizlemek için kullanılan bir fırçadır. Böyle lifleri olan diğer ağaç dallarından da yapılabilir. Misvak, parmak kalınlığında ve bir karış boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır ve serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmak ve işaret parmağı ile tutularak ıslak olan ağzın sağ tarafından enine olarak dişler fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez.

Misvakın pek çok yararları ve sevabı vardır. Dişleri temizler, ağız kokusunu giderir, sağlığa yararlı olur. Bir hadis-i şerifte: "Misvak, ağzı, temizleyici ve Rabbin rızasını kazandırıcıdır," buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: "Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım, her abdest için misvak kullanmalarını onlara emrederdim." buyurulmuştur.

Misvak bulunmaz veya kullanıldığında dişleri kanatırsa, onun yerine parmak kullanılabilir. Şöyle ki: Baş parmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına salınarak üst ve alt dişler ovalanır. Misvak kullanmak yalnız namazlara özgü değildir, kullanılması her zaman iyidir; çünkü temizliğe yardımcıdır. Kıl fırçalarla yapılan diş temizlemelerine de üstünlüğü vardır.

Kadınlar oruçlu olmadıkları zaman çiğnedikleri sakız misvak yerine geçer.

7) Sıra gözetmek: Abdest alırken önce yüz, sonra kollar yıkanır. Bundan sonra başa meshedilir ve arkasından da ayaklar yıkanır. Ayaklarda mest varsa, mestlerin üzeri meshedilir. Bu şekilde sıra gözetilmezse, yine abdest sahih olur, ancak sünnete uyulmuş olmaz.

(Şafiî ve Hanbelîlere göre, abdest alırken bu sıraya uymak farzdır.)

8) Abdeste sağ tarafdan başlamak: Sağ kol, sol koldan önce ve sağ ayak sol ayakdan önce yıkanır. Sağ taraf daha şerefli olduğu için böyle yapılır.

9) Abdest organlarını üçer kez yıkamak. Bunlardan biri farz, diğer ikisi sünnettir. Üçten fazla veya üçten az yıkamak sünnete aykırıdır. Şüphe sebebiyle veya su azlığı dolayısıyla bu sayılar azaltılıp çoğaltılabilir.

10) Elleri ve ayakları yıkamaya başlarken parmak uçlarından başlanır.

11) Eller ve ayaklar yıkanırken parmakların arasını yoklayıp yıkamak (hilallamak): El parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları da el parmaklarından biri ile yapılır. Sol elin serçe parmağı ile sağ ayağın altından ve serçe parmağın arasından hilallamaya başlayarak sıra ile sol ayağın serçe parmağında sona erdirilmesi iyidir. Parmakları akar suya koymak da hilallama yerine geçer.

12) Abdest suyunu, bıyıkların ve kaşların altlarına ve yüzün çevresinden sarkmış bulunan fazla kıllara eriştirmek.

13) Sakalın çeneden aşağıya uzamış kısmını meshetmek ve sık olan sakalı bir avuç su ile alt tarafından el parmakları ile hilallamak. Bu, iki İmama göredir; İmam-ı Azam'a göre müstahabdır.

14) Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna "Kaplama Mesih" denir. Sünnet üzere kaplama mesih şöyle yapılır: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin baş parmakları ile işaret parmaklarından sonra gelen üç parmak birbirine bitiştirilir. Bu ellerin ayaları yukan kaldırılıp o bitişik parmaklar uç uca gelmek üzere birbirine yaklaştırılır.

Böylece bitişik halde olan iki elin parmakları başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra ellerin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Böylece bütün başın meshi bitmiş olur. Sonra başa değdirilmeyen baş parmakların içi ile kulakların dışları ve şehadet parmakları ile de kulakların içleri meshedilir. Parmakların arkaları ile de boyun meshedilir. Bununla beraber başın her tarafı istenildiği bir şekilde meshedilebilir.

(Şafiîlere göre, meshi üç kez tekrarlamak sünnettir.)

15) Kulakları meshetmek. Bu mesih bir su ile yapılabileceği gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir. Serçe parmaklarını kulak deliklerine sokarak kımıldatmalıdır.

(Hanbelîlere göre, kulakları ve içlerini meshetmek farzdır; çünkü bunlar da baş kısmına dahildir.

16) Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid'attır.

17) Abdest organlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak.

18) Abdest organlarını, arada kesinti yapmadan yıkamak. Bir organ henüz kurumadan diğerini yıkamaya geçmek. Buna "Vilâ" denir. Havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan organın hemen kuruması vilâya engel değildir.

Bazı alimlere göre vilâ: Abdest alırken araya başka bir iş sokmamaktır.

(Malikîlerle Hanbelîlere göre, abdest organları yıkanırken hemen birbiri ardından yıkanmaları ve araya başka bir iş sokulmaması farzdır.)

B.İ.İlmihali
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #13 : 30 Ekim 2008, 23:34:38 »
Abdestin Edebleri

Abdestin bir çok edebleri vardır. Başlıcaları şunlardır:

1) Henüz vakit girmemişken abdest alıp namaza hazır bulunmak. Ancak özür sahibleri abdestlerini vakit girdikten sonra alırlar.

2) Kıbleye yönelerek abdest almak.

3) Abdest sularının elbiseye sıçramaması için, yüksek bir yerde durmak.

4) Abdest için başkasından yardım istememek. Ancak bir özür sebebi ile başkasından yardım istemelidir. Başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması veya abdest alana su dökmesi edebe aykırı olmaz.

5) Abdest alma sırasında zaruret olmadıkça dünya lâkırdısı yapmamak.

6) Abdestin başından sonuna kadar niyeti unutmayıp kalbde tutmak ve her organı abdest niyeti ile yıkarken Besmele çekmek ve dua etmek, Salât ve selâm getirmek.

7) Elleri yıkarken dar olmayan yüzükleri oynatmak. Eğer yüzük dar ise, muhakkak surette yüzükleri oynatıp altına su geçmesini sağlamak gerekir.

8) Abdest alırken ağıza ve buruna sağ el ile su vermek ve sol el ile sümkürmek.

9) Yüzü yıkarken göz pınarlarını yoklamak, abdest suyunu dirseklerin ve topukların yukarılarına eriştirmek.

10) Abdest için yeterinden fazla su harcamamak. Organlardan su damlamayacak kadar da kısıntı yapmamak. Deniz kenarında bulunulsa bile, gereksiz su harcamak kerahet olur.

11) Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamalıdır.

12) Abdest için toprak ibrik kullanmak ve bunu sol tarafta bulundurmak. Kullanırken de, ağzından değil, kulpundan tutmak ve ibriği kendine özel yapmamak. Desteyi boş bırakmayıp diğer bir abdest için dolu bulundurmak.

13) Abdest tamamlanınca kıbleye karşı şehadet kelimelerini okumak. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: "Sizden biriniz abdest alır da, abdestini noksansız tamamlar ve sonra:

"Şahidlik ederim ki, Yüce Allah'dan başka ibadet edilecek varlık yoktur; Hazret-i Muhammed de O'nun kulu ve Resulüdür; derse ona cennetin sekiz kapısı açılır. Artık dilediği kapıdan cennete girer."

14) Artan abdest suyundan ayakta kıbleye karşı biraz içip:

"Ya Rabbî! Beni, her günah işledikçe tevbe eden ve günahdan kaçınıp tertemiz bulunan iyi kullarından et," diye dua etmek.

Şöyle de dua edilebilir:


"Allah'ım! Senin şifanla beni şifalandır, senin ilacınla beni tedavi et. Beni korkudan, hastalıklardan ve ağrılardan koru."

15) Abdestin sonunda bir veya birkaç defa "Kadir" sûresini okumak,

16) Abdest aldıktan sonra, eğer kerahet vakti değilse, iki rekat namaz kılmak. Bu saydıklarımız, din ve sağlık yönünden çok yararlı oldukları için abdestin edebleri olmuşlardır. Abdestin sünnet ve edeblerine aykırı olan şeyler ya tahrimen, ya da tenzihen mekruhtur.

Vasıf Bakımından Abdestin Nevileri

Abdestler, vasıfları ve gerekli olmaları bakımından üç kısma ayrılır:

1) Farz olan abdestler: Bunlar, müslümanların namaz kılmak, tilâvet secdesi yapmak veya Kur'an-ı Kerimi elleriyle tutmak için alacakları abdestlerdir.

2) Vacib olan abdestler: Kâbe'yi sadece tavaf etmek için alınan abdestlerdir.

3) Mendub olan abdestler: Bunlar sırf temiz bir hal üzere bulunmak, ezbere Kur'an okumak, ezan okumak, kamet getirmek, din ilimlerini okuyup okutmak, din kitablarını tutmak, cenazeyi yıkamak ve ardından yürümek veya öfkeyi sindirip yok etmek için alınan abdestlerdir. Herhangi bir hata arkasından alınan abdestler de bu kısımdandır. Bu gibi maksadlarla alınan abdest ile namaz kılınabilir, Kur'an ele alınabilir.

B.İ.İlmihali
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Abdest ve Taharet [27 Ekim 2008]
« Yanıtla #14 : 06 Şubat 2009, 19:23:13 »
H.Ş. "Ümmetim kıyamet gününde abdest eserlerinden, alınları ve ayakları parlak olarak davet edilecekler."(Buhari r.a.)

Büyük Hanefi fakihlerinden Şemsü'l-Eimme Serahsi (r.a.) "Muhakkak ben bu ilme, tazimim (dinin edeplerine hürmetim) sebebi ile nail oldum; zira ben abdestsiz elime kağıt almadım" buyurmuştur. İmam Serahsi (r.a.) kandi yazdığı Mebsud kitabını okuttuğu bir derste rahatsız olduğundan; onyedi defa abdest almıştır.

Devamlı abdestli bulunan kimseye Allah'ü Teala yedi şeyi ikram eder:

1-Melekle onunla beraber olmayı arzu eder.
2-Amel defterine devamlı sevap yazılır.
3-Azaları tesbih eder.
4-Cemaatle kıldığı namazlarında ilk tekbiri geçermez.
5-Uykuya daldığı vakit Allah'ü Teala onu insanların ve cinlerin şerrinden muhafaza edecek melek gönderiri.
6-Abdestli bulundukca Allah'ü Tealanın emanında (himayesinde) olur.
7-Allh'ü Teala ölüm sekeratını (ızdıraplarını) ona kolaylaştırır.
(Nihayetü'l-Murad)
« Son Düzenleme: 06 Şubat 2009, 23:47:15 Gönderen: mystic »