SINIR POLISI
Sadrettin Bey, Artvinden Rusyaya gecisi saglayan Sarp sinir kapisindan, sarisin sinir polisine pasaprotunu ve aramasi icin valızini uzatirken kalbinin yerinden cikacagini saniyordu. T rginligini bir türlü atamamisti üzerinden. Sakin olmaya calisiyor, beceremedigini kendisi de fark ediyordu. Bir sucu, bir nokasini oldugundan degildi stresi. Yillar yili Sovyetler Birligi hakkinda sagdan soldan duydugu, dogru-yanlis seylerden kaynaklaniyordu.
Polis de hic orali degildi isin dogrusu. Pasaporta bakma isini yarim saatte ancak bitirmisti. Polis agirdan aldikca Sadrettin Bey iyice öfkeleniyor, “mübarek adam sanki resmimi ciziyor, ne varsa bu kadar bakacak?” diye söyleniyordu. Polis pasaportu kendisine dogru uzatti. Sonra önündeki valizi kaldirip hemen yanindaki masanin üzerine koydu. Yine yavas yavas cekim hareketlerle valizin fermuarini acti, karistirmaya basladi.
… Bir iki pantolon, bir iki gömlek, bir iki kazak, birkac kat ic camasiri, corap, tras takimi, dis macunu, dis fircasi, tarak… derken polisin gözü bir kitaba ilisti. Eline aldi. Uzun uzun kabina bakti. Sonra sayfalarini cevirdi usul usul… Kapatti, tekrar kapagini seyretemeye basladi. Sonra tekrar sayfalarini cevirdi. Gözlerini kitaptan alamiyordu bir türlü.
Cani dudagina gelmis Sadrettin Bey “acaba kitaba mi işkillendi bu adam?” diye icinden gecirirken inanamadigi bir sey oldu.
Uzun boylu sarisin polisin yosun yesili gözlerinden iki damla yas kitabin kapagina düsüverdi. Sonra da yarim yamalak bir Türkceyle kisik bir ses izledi bu gözyaslarini.
- Bu Kur’an mi?
Sadrettin Bey’in kafasi allak-bullak olmustu. „Evet“ diyebildi yalnizca.
Sarisin sinir polisinin sesi titriyordu.
- Dedem, ben kücükken kardeslerimle beraber bunu ögretiyordu bize. Daha sonrasini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Sonra yalvarmayi andiran bir ses tonuyla,
-Bunu bana verir misin, dedi ve de vam etti. Eger bunu bana verirsen cocuklarima gösterecegim. Ve imda ne kadar kaldiysa onlara ögretecegim.
- Ne demek, dedi Sadrettin Bey, ne demek…
Aslen Batumlu sarisin sinir Polisi, yillar sonra yeniden kavustugu Kur’ani bagrina basarken Sadrettin Bey’in koluna girmis, onu aziz bir misafir gibi sinirdan içeriye buyur ediyordu…