Gönderen Konu: Affetmemenin Dayanılmaz Ağırlığı  (Okunma sayısı 2867 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Affetmemenin Dayanılmaz Ağırlığı
« : 09 Haziran 2008, 01:26:16 »

Bir Lise öğretmeni bir gün öğrencilerine bir teklifte bulunur:

"Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?"

Öğrenciler, çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza söz verin." Öğrenciler bunu da yaparlar. Ve öğretmen devam eder:

"Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz okula birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"

Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

"Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.

Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar."

Aradan bir hafta geçer. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar:

"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."

"Hocam, patatesler kokmaya başladı. VAllahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık."

"Hem sıkıldık, hem yorulduk..."

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”

***

Öykü burada bitiyor. Ama hayatlarımız ve sınavlarımız devam ediyor. Gönül kırıklıkları, aldatışlar, aldanışlar, hatalar ve günahlar hayatımızda varolmaya devam ediyor.

Bazen affedilmeyi bekliyoruz, bazen affetmemiz bekleniyor. Affolunmak başkalarının elinde ama affedebilmek bizim elimizde.

Tıpkı yukarıdaki öykünün anlattığı gibi, affetmek gerçekte başkasına verdiğimiz bir ödül değil; kendimize karşı görevimiz. Ruhumuzda affetme duygusuna karşı vazifemiz. Belki bundan da öte, o duyguyu ruhumuza yerleştiren Afûv ve Gafûr olan Yaratıcımıza karşı görevimiz. Kul olmanın, Afuv’a ve Gafur’a imanımızın bir sonucu…

Ve affetmek gerektiği halde affetmemek karşımızdakine değil öncelikle kendimize verdiğimiz bir ceza. Ruhumuza yeni yükler yüklemek demek. Kulluğumuzu zedelemek demek. Ki o yüzden şöyle denilebilir herhalde: hata yapmak insan olmanın, ama gerçekten affedebilmek mümin ve kul olmanın gereği.

Çünkü gerçekten affetmek, sevdiğimiz kişiye o hatayı hiç yapmamışçasına davranabilmek demek. Gerçekten affetmek, aradaki sevgi bağının affa konu olan hatadan öncesine göre daha bir kuvvetlenmesi demek.

İnsan olmak hata yapmayı getiriyor. Ama hata yapmanın gereği de af dilemek. Hem insanlardan hem de insanların Rabbinden. Ve sıra affetmeye geldiği zaman,Yaratıcımızın Afuv ve Gafur ismine ayna olmaya çalışmamız gerekiyor. Bir mümin ve kul olarak, bize yakışan hatayı affeder gibi yapıp, sırası geldiğinde sevdiğimizin başına kakmak yerine, o hatayı gerçekten affederek bir sevgi ve dostluk vesilesine dönüştürmek değil mi?

 Murat Çiftkaya

talib 67

  • Ziyaretçi
Ynt: Affetmemenin Dayanılmaz Ağırlığı
« Yanıtla #1 : 09 Haziran 2008, 01:31:25 »
güzel bir yapabilsek sinirlendimi  hemen ates oluveriyoruz.tesekkürler