Gönderen Konu: Ahmet Süreyya DURNA'dan Şiirler  (Okunma sayısı 2770 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı zeyli

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Ahmet Süreyya DURNA'dan Şiirler
« : 12 Ağustos 2011, 19:00:25 »


Ahmet Süreyya DURNA


1954 Doğumlu olan gazeteci-şair Ahmet Süreyya DURNA; Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Nadır köyünde dünyaya geldi. İlkokul, orta, lise ve imam hatip lisesinden sonra yüksek öğrenimini tamamladı.

İki dönem, bir siyasi partinin İskenderun ilçe başkanlığını yaptı. Uzun süre Akdeniz Bölgesi Basın Ajansı olarak çalıştı. Bazı gazetelerde belgesel araştırmalarının yanında, kültürel makaleleri yayınlandı. İç ve dış gezileriyle ilgili yazılar kaleme aldı, röportajlar aktardı. Daha sonra belirli aralıklarla köşe yazarlığı icra etti. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde çıkan mahalli gazetelerde de kalemiyle hizmetini sürdürdü.

Mizah, Milli Mücadele, İttihat, Somuncu Baba, Kültür- Sanat, Bengisu, Mefkûre gibi bir çok Edebiyat dergilerinde şiirleri neşredildi ve bazı eserleri bestelendi. Aynı zamanda, bu dalda bir çok ödüller aldı. Afşin Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevinde de bulunan Ahmet Süreyya DURNA, makalelerini bir müddet müstear isimle yazdı.

Evliya Çelebi’ nin Seyahatnamesinde ayak bastığı yerlerin tümünü istisnasız dolaşan Gazeteci-Şair, İskenderun Demir Çelik Fabrikalarından emeklidir ve iyi bir gezgindir.

Ayrıca Taekwondo milli hakemidir ve sporla iç içe yaşamaktadır. Sosyal faaliyetlerinin dışında, Hat sanatı ve Osmanlı arşivi üzerinde çalışmaları mevcuttur.

Eserleri:
Muzır İkili (hikayeler),
Denemeler (edebiyat seçkisi),
Şafak Taarruzu (şiirler), yayınlanmış eserleri arasındadır.
“Yalaka Üretim Merkezi” adlı eseri ise basım aşamasındadır.


KALBİM ANADOLU

Beni başka dünyalarda arama!
Ben Anadolu’mun yöresindeyim.
Şehit kanlarıyla sulanmış olan,
Cana bedel metre karesindeyim.
***
Gövdeye muhâlif kolda işim yok,
Meyvesiz kupkuru dalda işim yok,
Yozlaşmaya giden yolda işim yok,
Hep o değişmeyen töresindeyim.
***
Bâzen bir seyyahım Tuna boyunda,
Bâzen yıkanırım Fırat suyunda,
Duru göllerinde, deli çayında,
Çağıl çağıl akan deresindeyim.
***
Çamlı bellerine çıktığım zaman,
Turacına tüfek sıktığım zaman,
Pembe ufuklara baktığım zaman,
Ömrümün en mâkul süresindeyim.
***
Aklım bozkırlara takıldı yine,
Ruhum odaklandı kaval sesine,
Öyle kapıldım ki câzibesine,
Bilmiyorum şu an neresindeyim?
***
Yurdum kandilidir yürek yağımın,
Düğüm noktasıdır gönül bağımın,
Saklıyım renginde al bayrağımın,
Mehmetçiğin mavi beresindeyim.
***
Çeyiz sandığıyım Döndü, Döne’min,
Yazmayım başında nazlı Senem’in,
Ayşe’min, Fatma’mın, gül Emine’min,
Kumaş fistanının hâresindeyim.

Ahmet Süreyya DURNA


HER ŞEY ASLI GİBİDİR


Mümkün değil su yokuşa akacak sanmayın
Gün gelir balık kavağa çıkacak sanmayın
Dağlar yerinden oynar deseler bir ihtimal
Fakat huylu huyunu bırakacak sanmayın

Ahmet Süreyya DURNA


GENÇLİK EFSANESİ

Anafor gibiydik gönül tasında
Gençliğimiz bizden farımadan önce
Çiğ düşerdi üstümüze şafakta
Bağrımıza deli rüzgâr eserdi
Sararıp kurumadan önce
Göğ ekin gibiydik şu hayat tarlasında
Heyhat!

Ayağı sekili gözü sürmeli
Alnı sakar haşarı tay gibiydik
Durup dinlenmek nedir ki yorulmak nedir
Bilmezdik nicedir
Ve âdetâ bir çelik yay gibiydik
Heyhat!

Sığmazdık kabımıza kabuğumuza
Heyecanlıydık
Kalaycı körüğünden farksızdı yüreğimiz
Patlamaya hazır volkan gibiydik
Beyine sıçrayan kan gibiydik doğrusu
Tâbir-i câizse eğer
Çiçeği burnunda delikanlıydık
Heyhat!

Düşünce ufkumuz tahayyülümüz
Sonsuza açılan kapıydı sanki
İhtilâl yapardık sıfır üç sularında
Ay ışığında
Devlerin uykuya daldığı anda
Vira kamçılanan cesaretimiz
Göğsümüzde kargir yapıydı sanki
Heyhat!

Biz idik Zaloğlu Rüstem evet
Şâh-ı Merdan Ali biz idik ahey!
Ya öyle inanırdık
Ya da kendimizi öyle sanırdık
Dik bakışlı Aslanların yatağı
Yiğitlerin merkez üssü otağı
Köroğlu’nun Çamlıbel’i biz idik ahey!
Şahbazları gözünden gölgesinden tanırdık
Heyhat!

Sonunda anlaşılan görünen veçhesiyle
Hazin ve gerçek olan
Silüetten ibaretmiş o netâmeli hayat
Gayrısı yalan...
Ömür yıldızımız kaymak üzere
Tadı yok böylece bitkisel yaşamanın
Hava kirli ekmek küflü su bayat
Hâsılı gidip de dönmeyenlerin
Biz de gideceğiz gittiği yere
Heyhat!

Ahmet Süreyya DURNA


ACI SON

Gül gibi solmakta hayatın rengi,
Düşüyor ömürden her gün bir yaprak.
Ölümle bitiyor yaşama cengi,
Bir mıknatıs gibi çekiyor toprak...

Ahmet Süreyya DURNA


ZİRVEDEN ZEMİNE

Bir zamanlar;
Kavimler kapısı Anadolu’nun,
Şahsında Edirne bendim, Kars bendim!
Şimdiyse kendinden utanır, kendim...

Bir zamanlar;
Aşınmaz, aşılmaz ve dokunulmaz,
Mânâdaki mazruf bendim, hars bendim!
Şimdiyse gör! çamurlara belendim...

Bir zamanlar;
Millî duyguların merkez üssünde,
Yenilmeyen öfke bendim, hırs bendim!
Şimdiyse boşaldı barajım, bendim...

Bir zamanlar;
Şekil veren inatçıl has çeliğe,
Pazu bendim, çekiç bendim, örs bendim!
Şimdiyse özümden ben örselendim...

Bir zamanlar;
Cesâretin, çevikliğin simgesi,
Hiç kuşkusuz aslan bendim, pars bendim!
Şimdiyse korkudan kenara sindim...

Bir zamanlar;
Teknik sanat dallarında dünyada,
Usta bendim, çırak bendim, kurs bendim!
Şimdiyse tam körelmede bilendim...

Bir zamanlar;
Güneşi yakından tâkibe alan,
Uzaydaki Venüs bendim, Mars bendim!
Şimdiyse zirveden aşağı indim...

Bir zamanlar;
İlim irfan mevzûbahis olunca,
Bu kulvarda ekol bendim, ders bendim!
Şimdiyse zır cahillikten elendim...

Bir zamanlar;
Kıyama kalkarken kortej kıtası,
Beynelmilel majör bendim, fors bendim!
Şimdiyse cins attan, eşeğe bindim...

Ahmet Süreyya DURNA


DOSTLUK MESAJI

Dâhilde Trabzon’a, Tonya’ya selâm olsun.
Mudanya’ya, Kulu’ya, Konya’ya selâm olsun.
Hariçte Hanya’ya, Kenya’ya, İspanya’ya;
Hasılı topyekûn dünyaya, selâm olsun.

Ahmet Süreyya DURNA


KLASİK DURUŞ

Hayatımda çamur atmadım asla!
Yaşadığım toplumun bir ferdine
Zâlimlere alkış tutmadım asla!
Ortak oldum mazlumların derdine
Özümden yanmakta kusur etmedim
***
Tezâhür edince olgunluk şekli
Küçükleri koydum kendi yerime
Farklı pencereden baktım sürekli
Nezâket gereği büyüklerime
İhtiram sunmakta kusur etmedim
***
“Seçkin”lerin semiz katırı için
Sürmedim eşeği kurdun önüne
Geleceğin basit hatırı için
Gitmedim geçmişi inkâr yönüne
Ceddimi anmakta kusur etmedim
***
Gözden, gösterişten kaçtığım hâlde
Çektim üzerime olanca hıncı
Yükselişe kanat açtığım hâlde
Yükseklerde gördüm alçak basıncı
Engine konmakta kusur etmedim
***
Meylim vardır cömertlerin safına
Cimrilerdir esas nefret duyduğum
Hırsla, azgın nefsin tam hilâfına
Kanaat aşıdır yiyip doyduğum
Çok şükür kanmakta kusur etmedim
***
Alnım ak, başım dik Hakkın katında
Böyle girmek istiyorum mezara
Despotların devr-i saltanatında
Sezar’ın hakkını verdim Sezar’a
Asil davranmakta kusur etmedim

Ahmet Süreyya DURNA


SİYASÎ KANAAT

Şu çağdaş despotlar, neronlar olmasaydı
Kan içici vampirler, şaronlar olmasaydı
Terazisi, dengesi bozulmazdı dünyanın
Kıtaları kuşatan baronlar olmasaydı

Ahmet Süreyya DURNA


AŞK SİTEMİ

Bırak! senin için yansın yüreğim,
Ne olur, su dökme aşk közüme yâr!

***
Düştüğümden beri sevda çölüne,
Neler konuşulur bak izime yâr!
***
Dolaşır üstümde kara bulutlar,
Şimşekler çakanda can özüme yâr!
***
Kolay mı katlanmak infirakına,
Hayâlin görünür hep gözüme yâr!
***
Harcıâlem lütuf beklemiyorum,
Yeter ki birazcık gül yüzüme yâr!
***
İstirhamım ömürde bir kefâret,
Muallâ başını koy dizime yâr!
***
Gayr-i samimilik yapım değildir,
Sadâkat yükledim her sözüme yâr!
***
Kâbuslar kuşatır çevre yanımı,
Geceler ağmada gündüzüme yâr!
.................................................. .....
Bırak! senin için yansın yüreğim,
Ne olur, su dökme aşk közüme yâr!

Ahmet Süreyya DURNA


FARKLI BAKIŞ

An gelir sanki bir firarî gibi
Kaçarım can havli ben, benliğimden
Sen olunca güzelliğin sâhibi
Utanırım kendi çirkinliğimden

Ahmet Süreyya DURNA


GEÇMİŞİN İZLERİ

Ataerkil aileydik eskiden
Gâyemiz horantaca birlik idi
Ayrılık gayrılık değildi bize göre
Çünkü bizi biz eden;
Düzen ve doyumsuz dirlik idi
Mütemadiyen

Tek diz otururduk yer sofrasına
Aynı kaptan yer içerdik böylece
En üst başta dedem
En alt başta biz
Kaşık daldırırdık çorba tasına
Hepimiz

Aştan sonra iş taksimi başlardı
Ve herkes yönünü işine çevirirdi
Akşam eve dönende;
Babam dedeme günlük tekmil verirdi
Kaide kural vardı, hoş saygı vardı
Mezkûr dönemde

Ya gün görmüş ninem!
Kaç kez iner çıkardı taş merdivenlerden
Bakmazdı asırlık yaşına, gövdesine
Vücuduna kramp girerdi birden
Ne doktor bilirdi ne em
Adı: Gülsenem

Un elerdi anam, hamur yoğururdu
El sürmezdi nîmete besmelesiz
Tandır yakıp ekmek ederken,
Aslan kesilirdi yelesiz
Yorgunluktan dili damağı kururdu
Bağ bostan derken

Kimse şikâyetçi olmazdı hâlinden
Hattâ iki rekât şükür namazı kılmak
Yaşam borcuydu
İnançta her şeyin üstündeydi hak
Korkulurdu günahtan, kul vebâlinden
Mutlak

Evin en büyük çocuğu ben olduğumdan
Bana emanet edilirdi kardeşlerim
Avuturdum onları bahçe damında
Bu huzur ortamında;
Berraktı düşüncelerim, “ak”tı düşlerim
Yaz eyyamında

Ahmet Süreyya DURNA


TILSIM

Cehennemi söndürecek güçtedir,
Allah için akıtılan gözyaşı.
Zâlimleri sindirecek güçtedir,
Mazlumların şol kararlı savaşı!

Ahmet Süreyya DURNA


İMAM HATİPLİM

Dikenler arasında nâdide çiçek gibi,
Etrafa burcu burcu kokar İmam Hatiplim!
Sıcak, susuz çöllerde billur içecek gibi,
Kavrulan yüreklere akar İmam Hatiplim!
***
En gizemli renklerin al, yeşil, moru onda,
Pırıl pırıl bir çehre, Allah’ın nuru onda,
Hasret “Altın Çağ”ına tarih şuuru onda,
Geleceğe ümitle bakar İmam Hatiplim!
***
Cemre düştü havaya, suya, toprağa sanki,
Su yürüdü kurumuş dala, yaprağa sanki,
Küflenmiş kafalara, karanlık çağa sanki,
Medeniyet mumunu yakar İmam Hatiplim!
***
İlim irfandan yana aşk dolu, sevgi dolu,
O kurtuluş köprüsü, o bir saadet yolu,
O bir Asya kıtası, o büyük Anadolu,
Öz “mâder”ine sahip çıkar İmam Hatiplim!
***
Sabırla ufuklarda bekler kutlu yarını,
Karşılamaya namzet zafer “şahsüvar”ını,
Nâdanların ördüğü cehâlet duvarını,
Bilgi, iman gücüyle yıkar İmam Hatiplim!
***
Cemiyetin yüz akı, zarâfet timsalidir,
Köklü gelişmişliğin en mücerret hâlidir,
Asrın fettanlığında Yusuf’un emsalidir,
Yaraşır sana ancak vakar, İmam Hatiplim!

Ahmet Süreyya DURNA


VASİYETİMDİR

Ahmaklardan akıl alma Mehmet’im
Elin davulunu çalma Mehmet’im
Atılgan yürekli adam ol, adam
Bostan korkuluğu olma Mehmet’im

Ahmet Süreyya DURNA


GÜLLER GÜLÜNE

Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri,
Gülşene çevirdiğin çöller huzursuz şimdi.
Ey âlemlere rahmet, ey ufuk Peygamberi!
Bülbüller figandadır, güller huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Sen gidince zamanın külliyen kaçtı tadı,
Aşıkların ya Nebî sînesini dağladı!
Giran geldi yokluğun, akan sular ağladı,
Ah! Dicleler, Fıratlar, Niller huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Heyhat ki ehl-i fitne kıtaları dolaştı,
Heyhat ki kardeşliğe, barışa kan bulaştı.
Firkatinle ya Resûl! mevsimler başkalaştı,
Günler, haftalar, aylar, yıllar huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Ümmetin darmadağın, hâl-i perişandadır,
Gâyeden uzaklaşmış, her biri bir yandadır.
Başsız İslam âlemi, en kritik andadır
“Feth-i mübin”e mazhar eller huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Nice sır saklı idi “nübüvvet” pâyenizde,
Saadet asrı vücut bulmuştu sâyenizde.
Lâkin şu an hüzün var karada ve denizde,
Sükûnuna ay düşen göller huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Ey gönüller sultanı! Ey server-i kâinat!
Doğuşun bir mesajdı karanlık çağa inat.
Kimsesiz mazlumlara, her dem, açtın kol kanat,
Aynı ilgiye muhtaç kullar huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Öksüz Mescid-i Aksa, başını okşayan yok!
Temeli oyulsa da, hâlâ bir taş koyan yok!
Yüreği yananların feryadını duyan yok!
“İmdat!” diye çağıran diller huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri
***
Savruldu yele gitti zor kazanılmış haklar,
Yadların tekelinde mahzun, kutsal topraklar.
Durum bu “Güller Gülü!” soldu yeşil yapraklar,
Gövdeye kurt girince dallar huzursuz şimdi.
Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri

Ahmet Süreyya DURNA


BİRLİK YOLUNDA

Sarp yokuşlarda değil, düzde birlik olalım
Senet kabul ederek, sözde birlik olalım
Kabukla oyalanmak, en büyük yanılgıdır
Geliniz hep beraber “öz”de birlik olalım

Ahmet Süreyya DURNA


PARADİGMALAR

Teslimiyet:
İftiraya uğrayan idamlık bir kişinin,
Sehpada sallanırken, cellada gülmesidir!

Kemâlat:
İçtimaî hayatta yer alan her kişinin,
Otururken, kalkarken haddini bilmesidir!

Cesaret:
İradesi, vicdanı kayıtsız hür kişinin,
Ucûbe yasakları tümüyle delmesidir!

Feragat:
Aşkı, samimiyeti, imanı gür kişinin;
Nefsinden sıyrılarak, ölmeden ölmesidir!

Kanaat:
Sahavetle, sofrası kurulu er kişinin,
Kıtlıkta ekmeğini muadil bölmesidir!

Zerâfet:
Tek helâlini gören, harama kör kişinin,
Şehevî arzuları kalbinden silmesidir!

Garabet:
Ömrünü tamamlamış tamahkâr pîr kişinin,
Ahireti unutup, dünyaya yelmesidir!

Ahmet Süreyya DURNA


AMENNA

Renklerin rengi yalandır, aslında tüm renkler hâkî
Vizyonda görünenlerin hepsi boş, hepsi âfakî
Âlemde cümle ne varsa ibret-i âlem içindir
En sonunda her şey fâni, ancak yüce Allah bâkî


Ahmet Süreyya DURNA


YAŞLILARIN CİLVESİ

Rahmetli dedem derdi ki “Bak oğlum!
Şu gördüğün mertek, şu hezan var ya?
Şu karşı ki dağın ağaçlarıydı.
Gönül atlasımı ilk çizen var ya?”
Ninemi göstererek:
“Şu koca karının mor saçlarıydı”

Rahmetli ninem derdi ki “Bak oğlum!
Beni tek inciten, tek üzen var ya?
O yıllar söylenen aşk suçlarıydı.
Gönül kovanımda ilk gezen var ya?”
Dedemi göstererek:
“Aha şu haşarı kızıl arıydı!”

Ahmet Süreyya DURNA


TEZAD

Kimi bolluk denizinde yüzerken
Kimi boğulmakta bir kaşık suda
Kimi kaldırımda uyur gezerken
Kimi gökdelende derin uykuda

Ahmet Süreyya DURNA


Kaynak: Şiirler, Şairin "Şafak Taarruzu" adlı eserinden alıntıdır.


Yönetici Mesajı

Alıntı
Kanun No: 3
* Konu başlıkları mutlaka küçük harfle yazılmalıdır.Aynı durum içerik için de geçerlidir.Yazılar büyütülerek forumun genel görüntüsü bozulmamalıdır. Bu tür durumlarda yönetim, mesajlarınıza haber vermeden müdahele edebilir. Mesajların tamamında yazı karakterini kalınlaştırmak (b karakteri haline getirmek) genel görünüm için uygun değildir. B karakteri (yani kalın yazı şekli) mesaj içerisindeki önemli cümle veya kelimelerin vurgusu için kullanılmalıdır.

« Son Düzenleme: 12 Ağustos 2011, 22:31:14 Gönderen: Tuğra »