Gönderen Konu: Aile olmak aile kalmak  (Okunma sayısı 4596 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Aile olmak aile kalmak
« : 28 Şubat 2010, 02:48:12 »


"Mutluluğun resmi deyince sizin de aklınıza benim gibi bir “aile resmi” geliyorsa size iki küçük tavsiyem var."

Aile olmak aile kalmak

Mutluluğun resmini yapmak mümkün mü? Hadi şöyle sorayım; elinize bir kamera verip mutluluğu gösterin desem neyin fotoğrafını çekerdiniz?

Benim aklıma hep ilkokul kitabımdan hayal meyal hatırladığım bir resim gelir. Dısarıda kar var… Masa, birkaç koltuk, bir soba, sohbet eden anne-baba ve çocuklar, büyük anne örgü örüyor, büyük baba gazete okuyor...  Daha büyük bir zenginlik, daha büyük bir mutluluk tahayyül edemem. Benim için mutluluğun resmi; sahip oldugumuz en kiymetli varligimiz “Ailemiz”dir…

Başında, renkli sayfaların içinden poz veren, gülümseyen veya televizyon ekranında öne çıkarılmış şöhretleri gördüğümde hemen aklıma “Acaba mutlu bir ailesi var mı?” sorusu gelir. Benim için olmazsa olmaz şarttır bu... Onu seven bir eşi... veya çocukları… Eğer yoksa yazık... İsterse Karun kadar zengin olsun... En büyük ödüller, başarılar, birincilikler onun olsun... Kendisini sevgiyle karşılayan bir eşi veya kucağına oturmak, sarılmak için fırsat kollayan çocukları, annesi, kardeşi, evinde bir bekleyeni, kısaca bir ailesi yoksa.... Tabii ki vefatlar, kayıplar, kalbimizde ki bitmeyen sevgiler konumuz dışı...

Bunları yazmamin sebebi şu; çağımızda bir “aile” olmak her geçen gün daha zorlaşıyor. Büyük aileler bölünüyor, küçükler ayakta durmakta zorlanıyor... Boşanmalar her geçen gün daha da artıyor… Eski arkadaşlarla karşılaşıldığında hemen “Aaaa.. inanmam demek onlar da boşandı…” muhabbeti başlıyor...

Benim asıl bahsetmek istediğim; aile gibi görünüp de esasında aile olamamak.... İlkokul kitabında ki büyük anne ve büyük babayı çoktaaaan kaybettik; modern zamanların “gelin kaynana meydan savaşlarında” öldü onlar... 

Bırakın kaynanalı evi artık kendi çekirdek ailemiz içinde, küçücük evlerimizde bile aile olamıyoruz... Kızımız odasında müzik dinliyor, oğlan internette çet yapıyor, anne televizyonda dizi izliyor... Peki baba nerde?.... Babalar geç gelecek; doğudakiler kahvede okey oynuyor, batıdakiler iş çıkışı barda arkadaşlarına takılıp stres atıyorlar...

Bence sorun şu; modern çağda bir aile oluşturmak, birbirini seven bir ailenin ferdi olmak, eskiye göre daha büyük fedakârlıklar gerektiriyor ve maalesef çağımızda artık “kimse bu fedakârlığı yapmaya çalışmıyor, kendini fedakârlık yapma zorunda hissetmiyor”. Öyle olunca da, yani herkes “Ben” deyince, herkes başını alıp gidince de “gerçek aile” olunmuyor....  Eh, ortada bir de maymun gibi taklit ettiğimiz batı olunca...

Son yıllarda ülkemizde de şöyle bir peşin kabulün gittikçe yerleştiğini görüyorum; “Çocuklar biraz büyüdü mü artık ailelerinden koparlar... İzledikleri televizyon kanalları, dinledikleri müzik farklıdır, onların beğenileri ile bizim ki asla örtüşmez, tatillere birlikte gidemeyiz, hafta sonunu birlikte geçiremeyiz, onların gideceği film ile bizim ki mutlaka farklıdır...”

İşin kötü tarafi anne babalar iki de bir bu konuya değinerek “Zamane gençligi efendim...” diye başlayan cümlelerle “Aralarında büyük bir uçurum oldugunu” ve  anne-baba ile çocukların “Asla bir araya gelemeyecek zıt kutuplar olduğunu” kendileri baştan kabul ediyor ve çocuklarına da kabul ettiriyorlar... Bir de modern psikolojinin bize hediye ettiği “Buluğ çağı dinamiti” patlayınca tamam... Tak sepeti koluna herkes kendi yoluna...

Annesi  ile devamlı kavga eden, babasi ile konuşmayan delikanlılar mı ararsınız, üniversiteye gider gitmez ayrı eve çıkmaya çalışan genç kızlar mı?... “Ah şekerim artık birlikte gezme mi kaldı... Avrupa da çocuklar hemen ayrı eve taşınıyor...”  veya “Bizim ufaklık da geçen gün odasının kapısına girilmez işareti koymuş..  Babası da ben de içeri giremiyoruz...” cümleleri size de tanıdık geliyor degil mi?

Daha önce de söyledim, bizim Aile yapımız batının aile yapısından farklı ve üstündür.. Acaba yüzlerce yıldır devam eden batı yolculuğumuza aile yapımızı koruyarak devam edemez miyiz? Hiç olmazsa aile değerlerimizin iyi yönlerine sahip çıkarak, geliştirerek.. Yoksa batı da öyle diye biz de çocuklarımızla aramıza mesafe koymalı,  bir an önce yalnız yaşamaları, ayrı eve taşınmaları, bir an önce bizden kopmaları için teşvik mi etmeliyiz?   

Mutlulugun resmi diyince sizin de akliniza benim gibi bir “aile resmi” geliyorsa size iki küçük tavsiyem var;

1. Ailenizin, ev içinde mümkün oldugu kadar bir arada olmasina çalisin. Ev de birkaç müzik seti, birkaç televizyon olmamasina dikkat edin..  Bizim evde tek televizyon var. Bazen her birimizin izlemek istedigi program farkli oluyor ama küçük bir gürültüden sonra bir sekilde mutabakat saglaniyor... Önemli olan da,  aile olmak da bu degil mi?

Ortak bir payda da bulusmak... Ailenin diger ferdi için fedakârlik yapmak... Sevdigin için izlemek istedigin programdan vazgeçmek.. Daha ileri gideyim; sevdigin için sevdiginin izledigi programi sevmeye çalismak...

2. Tatillerinizi mutlaka birlikte yapin. Aile fertlerinin daha beter birbirinden koptugu, herkesin bir baska kösesine kaçtigi “tatil köylerinden” uzak durun… Her zaman bir arada olabileceginiz tatil organizasyonlarini tercih edin.

Örnegin, “kültür turlarina” katilin... Bu isi, tecrübeli rehberleri ile çok iyi ve oldukça ekonomik sartlarla yapan kuruluslarimiz var... GAP turu, Dogu Karadeniz turu, Likya turu, Bati Karadeniz turu gibi… Trekking’lerde, dag bayir yürüme turlarinda, çadirlarda, küçük pansiyonlarda çocuklarinizla ve esinizle daha yakin olur günlük hayatta vakit bulamadiginiz güzel sohbetlere kapi açabilirsiniz….

Bir yazı okura ithaf edilir mi? Şarkıcılar gibi... Bu yazımı, ismini bilmedigim, kendi deyimiyle iki adet boyundan büyük oğlu olan okurum E.S. ye ithaf ediyorum. Bana gönderdigi e-mail nedense beni “aile” hakkında bir şeyler yazmaya itti, bende bu yazıyı yazdim... Belki onun da “mutlu bir ailesi” oldugunu hissettiğimdendir…..

drmurat.net - Dr. Murat Kınıkoğlu

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yaşlılarınıza iyi Bakın
« Yanıtla #1 : 17 Mart 2011, 02:02:19 »
Gazetelerde eski bir diplomatimizin intihari ile ilgili bir haber okudum. Aslinda yasli kisilerin intihari (ünlü biri olmadikça) pek haber konusu olmaz. Arastirmalar fazla alkol kullanan yaslilarda, bir de kanser gibi tedavisi zor hastaligi olanlarda intihar riskinin arttigini gösteriyor.

Eminim çogunuz yasli insanlardaki intihar oraninin gençlerden daha yüksek oldugunu bilmiyorsunuz. ögrendigime göre Amerika’da intihar edenlerin % 21’i 65 yasin üzerindeymis. Arastirmalar erkeklerin intihar açisindan daha büyük risk altinda oldugu gösteriyor.
            
Ülkemizdeki yasli kadinlar, “kaynana” pozisyonunda da olsa çocuklarinin yaninda idare edebiliyorlar. Hatta imkanlari ve sagliklari yerinde olanlar kendilerine yeni bir hayat kurabiliyor, bazilarinin evlilik yillarina kiyasla daha zengin bir sosyal yasamlari bile oluyor.  Erkekler? Esini kaybeden erkeklerde depresyona girip ölme riskinin kadinlarin 6 misli oldugunu ögrenmek beni hiç sasirtmadi.

Bizler kadinlar kadar sosyal degiliz, kolay arkadas edinemiyoruz, biraz daha seçici, belki biraz daha huysuzuz. Annemin çocuklarinin yaninda kalamayan yasli erkekler için “Erkek eti agirdir” benzeri bir söz mirildandigini hatirliyorum.    
            
Yasli anne babalarina büyük bir sefkatle, nerdeyse çocugu gibi bakan pek çok hastam var. Bizler büyüklerine sonsuz bir hosgörü ve hürmetle yaklasan bir kültürün çocuklariyiz. Yasam sartlarinin zorlugu, günlük hayat gailesi gibi faktörler bu ve benzeri meziyetlerimizi asla köreltmemeli. Ayni evde de yasasak ayri da olsak bir elimiz, bir gözümüz devamli yaslilarimizin üzerinde olmali:

1.Anne babalarinizin basta yürüyüs olmak üzere hafif sportif aktitivitelere devam etmelerini saglayin. Sokakta yürüyemiyorsa evin koridorunda yürümeye tesvik edin. Oturduklari yerde yapabilecekleri basit hareketler ögretin ve yapmalari için tesvik edin.  

2.Mümkünse günlük olaylara olan ilgilerini canli tutmalarini saglayin. çesitli konularda tartisin, fikirlerini alin. Sizden farkli düsünebilirler, sakin kirici olmayin.

3.Sosyal bir hayatlari olmasini saglayin. Arkadaslik kurmalarini ve arkadaslarina gidip gelmelerini tesvik edin. Arasira da olsa kendi toplantilariniza katilmalarini, arkadaslarinizla tanismalarini saglayin. Küçük gezilerinizde, haftasonu yemeklerinizde yaninizda götürün. Unutmayin; sizin önünüzde daha uzun yillar var, onlarin zamanlari kisitli.

4.Bazi konularda, gerçekte olmasa bile onlara ihtiyaciniz oldugunu hissettirin. Dediklerini yapmasaniz bile akil danisin ve önerileri için tesekkür edin.  

5.Resim yapmak, örgü örmek gibi bir hobileri varsa tesvik edin. Ziyarete giderken ördügü kazagi giymeyi ve bunun en sevdiginiz kazak oldugunu söylemeyi ihmal etmeyin.

6.Çocuklarinizla iletisim ve yakinlik kurmalarina hatta onlari simartmalarina izin verin. Korkmayin, bir iki seker yemeyle çocugunuzun disi çürümez.    

7.Iyi olduklarini bilseniz bile sik sik hatirlarini sorun. Bazi özel günlerini mutlaka hatirlayin. Hediye almaniz sart degil, özel günlerinde birlikte olmaya çalisin.

8.Yasli insanlarin maddi konular basta olmak üzere size garip gelen huylari olabilecegini ve bu yastan sonra degistiremeyeceginizi bilin. Onlari olduklari gibi kabul edin.

9.Sagliklarini ihmal etmelerine izin vermeyin. 60 yasin üzerinde yilda bir, 70 yasin üzerinde alti ayda bir doktora görünmelerini saglayin. özellikle tansiyonlarina baktirdiklarindan açlik sekeri ve üre seviyelerini ölçtürdüklerinden emin olun. Ilaçlarini zamaninda ve dozunda alip almadiklarini kontrol edin.  

10.Asla kizmayin, sert ve incitici konusmayin. Elestirilerinizin dozunu iyi ayarlayin. Doktora götürdügünüzde “Neden ilaçlarini yanina almadin, kaç kere söylemistim sana” diye firça atmayin. Yillar boyu sizi besleyen, büyüten, hastalandiginizda basinizda bekleyen kisilere olan borcunuzu bir iki kez doktora götürmekle ödeyemezsiniz. Bes yasindaki çocugunuzdan ilaçlarini yanina almasini isteyebilir misiniz? Yasli babanizdan da isteyemezsiniz.  

11. Arastirmalar intihar eden yaslilarin %75 inin yakinlarina önceden bilgi verdiklerini gösteriyor. Tabi açik açik “Persembe aksami intihar edecegim” demiyorlar ama satir aralarinda artik yasamanin zor oldugunu, kimseye yük olmak istemediklerini, ölseler daha iyi olacagini, yasamak için bir neden görmediklerini söylüyorlar. Bu gibi durumlarda uyanik olun ve gerekli profesyonel yardimi almasini saglayin.
 
Dr.Murat Kınıkoğlu
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Aile olmak aile kalmak
« Yanıtla #2 : 24 Nisan 2012, 09:00:19 »
Çocuklar annelerinin ömrünü uzatıyor


Çocuk sahibi olmanın kadınların yaşam süresi üzerindeki etkisini inceleyen bir araştırmada, çocuğu olan kadınların diğerlerine oranla uzun yıllar yaşadığı ve artan çocuk sayısıyla bu sürenin daha da uzadığı saptandı.

Avustralya'da yapılan bir araştırmaya göre; altı ya da daha fazla sayıda çocuğu olan kadınlar, çocuğu olmayanlara oranla yüzde 40 daha az ölme riski taşıyor.
 
Araştırmanın başkanı olan Yeni Güney Galler Üniversitesi profesörü Leon Simons "Bayanları altıdan fazla çocuk yapın diye teşvik etmiyoruz fakat görünen o ki, en az bir çocuğu olan kadınlar çocuğu olmayanlara oranla daha uzun yaşıyor" dedi.
 
ABD basınında geniş yer alan araştırmada 1988 yılından itibaren incelenen ve bugün 60 yaşın üstünde olan bin 500 kadından ve bin 200 erkekten elde edilen bilgiler temel alındı. Varılan sonuca göre; çocuğu olmayan kadınlara oranla iki çocuğu olan kadınlar yüzde 17, üç çocuğu olan kadınlar yüzde 20 daha az ölme riski taşıyor. Çocuk sayısı daha da arttıkça annelerin ölme riski azalmaya devam ediyor. Bu durumun sebebinin henüz tam olarak açıklanamadığını belirtiren Simons, aynı bulgulara başka ülkelerde de rastlandığını ekledi.
Haber 7.com