Gönderen Konu: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...  (Okunma sayısı 10425 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Eymen

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 313
Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« : 20 Mayıs 2008, 20:52:43 »

Teknolojinin son gözdesi olan internet, bütün dünyanın en yaygın iletişim ağı olurken, yanlış kullanmaktan kaynaklanan olumsuzluklarla yuvamızın saadetini tehdit ediyor, eşler arasındaki diyalogu azaltıyor ve tarafları ihanet boyutuna varan bir "aldatma tuzağı"na düşürebiliyor.
İnternet ağıyla bütün dünyanın bilgisi parmaklarınızın ucuna gelmiş durumdadır. Sayısız kişi, kuruluş, şirket, okul, kurum internet yoluyla size kendisini ve faaliyetlerini tanıtıyor.

Bunun için internete bağlı bir bilgisayarınızın olması yeter. Hatta bir dost ve akrabanızdan ya da bir internet kafeden faydalanarak "sanal dünya" ile irtibat kurabiliyorsunuz.

Yarım asır öncesini hafızamızda canlandırdığımızda, sırasıyla radyo, pikap, teyp ve televizyonun aile içi eğitimi, iletişimi ve tabiî ki mutluluğu etkilediğini görmekteyiz. İçlerinde televizyonun tartışılmaz bir saltanatı var.

Şimdi ise bunlara yeni araçlar eklendi. Cep telefonu ve internet, bunlardan ikisi. Kullanım hatasından kaynaklanan öyle olumsuzlukları var ki, "biz bize" yaşadığımız mutlu yuvamızda huzursuzluk ve ihanet rüzgârları estirebiliyorlar.

Yıkılan yuvalar, tükenen sevdalar, boşanan eşler, ihanete uğrayan saymakla bitecek gibi değil. İnternetteki e-mailleşme ve çet problemi, eşleri, nefis ve vicdanları arasında çaresiz bırakıyor. Bazen nefis galip geliyor ve toplumun temeli olan bir aile daha yıkılıyor; geride şefkat ve ilgiden mahrum çocuklar kalıyor.
 
BU TUZAĞA DİKKAT: "DOSTUZ DERTLEŞİYORUZ"

Telefonla arayan evli bir hanım, bir gençle çette tanıştıklarını, onu sevdiğini, ancak vicdan azabı duyduğunu, çocuklarının ve eşinin yüzüne bakamadığını, yaptığından utandığını söylemişti. Çetleşme ile başlayan tanışma, daha sonra telefon görüşmelerine dönüşmüş. "Aramayacağım diyorum, ama yapamıyorum, yine arıyorum, aramazsam o beni arıyor" diyerek çaresizliğini ve ne yapacağını sormuştu.

Kendisine, vicdanının sesine kulak vermesini söyledim. En doğrusu, bir daha hiç aramaması, gelen telefonları reddetmesi, hatta o genci terslemesi, azarlaması ve telefon numarasını değiştirmesini altını çizerek söyledim. Davulun sesi uzaktan tatlı geliyordu. Oysa bu kadının aradığı cennet kendi yuvasında duruyor da farkında değildi. Bir kere o genç, bu kadınla evlenemezdi. Yaş farkının yanında ortada iki de çocuk vardı. Evlenmek istese bile, ailesi razı olmazdı, zorla vazgeçirirlerdi. Zaten kadının da, eşinden boşanmak, çocuklarını bırakmak gibi bir düşüncesi yoktu.
Peki, niye konuşuyordu?

O gençle konuşması için geriye bir şık kalıyordu: gençle görüşmelerini ilerletip, zaman zaman eşini aldatmak ki, kadın bunu da kesinlikle düşünmüyordu. Zaten bu durum, iffetli, namuslu ve vicdan sahibi bir insanın kesinlikle kabul edemeyeceği bir durumdu.

Tabiî, internette yabancı bir kimseyle çetleşenlerin uydurdukları bir züğürt tesellisi var. Yaptıkları yanlışa isyan eden vicdanlarını susturmak için, "Biz kötü bir şey konuşmuyoruz. Sadece dostuz, dertleşiyoruz" diyorlar. Bu sözler, nefis ve şeytanın tuzağına yavaş yavaş düşüşün ifadesinden başka bir şey değildir. Nasıl oluyor da, bir erkek veya kadın, kendi eşine, çocuğuna, anne babasına, arkadaşına açamadığı bir derdini, hiç tanımadığı yabancı bir kimseyle paylaşıyor? Karşısındakinin samimî ve iyi niyetli olup olmadığını nereden biliyor?
 

DİKKAT EDİN VE TİTREYİN


İnternette namahremlerle duygusal içerik taşıyan yazılı, sözlü veya görüntülü çet yapanlar, e-mailleşenler veya cep mesajları çekenler! Yanlış yoldasınız. Aradığınız huzur ve mutluluk sarayı, uzaklarda değil, yanı başınızdadır. Eşinizi ve yuvanızı keşfedin. Hiç tanımadığınız kişilerin uzaktan ışıltılı görünen dünyaları, renkli mutluluk lâmbalarından oluşmuyor; ihanet, aldatma, yalan, sahtekârlık ateşleridir onlar. İyice yaklaşınca yuvanızı saran zehirli alevleri hissedersiniz, ama korkarım iş işten geçmiş olur.

Dikkat edin, titreyin, kendinizi yoklayın, tedbir alın ve tuzağa düşmeyin. Ve unutmayın: Peygamberlerden başka hiç kimse korunmuş değildir. Her an ayağınız kayabilir, kendinizi imtihan ateşinin alevleri içinde bulabilirsiniz. Hiç tanımadığın birine, sahtekâr mı, namussuz mu, ne olduğunu bilmediğin birine sıkıntılarını döküp rahatlamayı düşünüyorsunuz da, nefis putlarını kırıp, eşinizin saadet sarayının paspasını temizlemiyorsunuz. Yazık çok yazık…

İBRETLİK HADİSELER

Evli ve üç çocuk sahibi bir erkek, bir bayanla çetleşiyor. Sonra cep mesajına dönüyor iş. Dostluk, kardeşlik, dertler, sıkıntılardan söz ediliyor. Siz şeytanın tuzağına bakın, nasılda kuruyor tezgâhını. Erkek diyor ki, "Kadın çok iyi niyetli. Kocası yoğun işinden kendisiyle ilgilenmiyor. Ben de derdini dinliyorum. Derdine ortak olmak kötü mü?" Ya sonrası? Kadın aşktan, sevgiden bahsetmeye başlıyor. "İçimdeki ateş yanıyor, yanıyor ve gittikçe büyüyor." diyor. Ne ateşidir yanan? Hani dostluk, kardeşlik, dertleşme idi?

Oysa erkeğin ciddi bir niyeti yok. Öylesine gönül eğlendiriyor. Karşı tarafta ise, çocuklu ve evli bir kadın var. Ve hepsinden acısı, eşine güvenen, "Benim hanımım Allah'tan korkar, namahremle çetleşmez" diyen, gece gündüz onların rızkı için çırpınan masum bir erkek var. Şimdi bu hanımın yaptığı, hangi ahlaka, hangi vicdana, hangi insanlığa sığar?

* * *
Bir başka olay: Evli bir kadın, çette bir bekârla tanışıyor. İş yavaş yavaş sevdaya dönüşüyor. Bana soruyor: "Hocam, yaptığım caiz mi?" Nasıl caiz olabilir? İster evli ol, ister bekâr. Bir namahremle, nikâh bağı olmadan duygusal amaçlı konuşman doğru olur mu? "Peki, ne yapayım" diyor. Çok basit: Hiç arama ve ararsa reddet. Çünkü evlisin ve bu yanlışın tamiri ve telâfisi yok.

Elbette bir kez gönül verdinse, vazgeçmek zor olacak, ama birkaç gün ağlayacaksın, birkaç kez acı çekeceksin. Sonra rahatlayacaksın. Ya sürdürürsen? Ya ihanet çemberini genişletirsen? Olabilecekleri tahmin edebiliyor musun? Telefon konuşmaları, görüşmelere, buluşmalara, ihanetlere dönüşürse, bunun vebalini dünyada ve ahirette ödeyebilecek misin?

On yıllık evli birisinin iki çocuğu var. Eşini hiç sevmiyormuş, zorla evlendirilmiş. İki buçuk yıldır birisiyle çet yapıyormuş. O bekârmış, ona ilgi duyuyormuş. "Zorla evlendirilme" yanlışını bir kenara bırakırsak, on yıldır iki çocuğuyla mutluluğu keşfedemeyen birisi, internet yoluyla aradığı huzuru bulabilir mi? Hata hatayı doğuruyor.

* * *
Ve son bir örnek: Yaşı kırkı aşmış, evli, üç çocuklu bir erkek, bir gün çet yaparken dul bir bayanla tanışıyor. Daha sonra buluşup, konuşuyorlar. Birbirlerinden hoşlanıyorlar ve dinî nikâh kıydırıp karı koca hayatı yaşamaya başlıyorlar.

Tabiî ki ilk eşinin ve çocuklarının haberi yok. Sonucu belirsiz, karışık, sorunlar yumağı bir durum. Erkek ikisinden de vazgeçmiyor. İkinci kadınla aralarında çok büyük bir yaş farkı da var. Bir dizi yanlış, bir dizi sorun ve çözümü zor bir olay.

HERKES TUZAĞA DÜŞEBİLİR

Öncelikle şu gerçeğin altını bir kez daha çizelim: Hiç kimse, "Bende veya eşimde şu şu sorunlar olmaz. Kendime ve eşime bu konuda son derece güveniyorum" garantisi vermesin. Çünkü herkes, her türlü aile sorununu yaşayabilir. Hiçbirimiz peygamberlere has olan "ismet", yani "günahsızlık" niteliğine sahip değiliz. Bunun için harama giden yolları çok iyi bilmek, kendimizi ve eşimizi korumak için tedbirler almak zorundayız.

Bunu derken, gece gündüz eşinizden şüphelenin, onu evhamlarınızla bunaltın demiyorum. Söylediğim şu: Dinimizin, namahremlerle ilgili emir ve yasakları, koyduğu kurallar ve çizdiği sınırlar, hepimiz için geçerli. "Ben kendime güvenirim, o yasak niyeti temiz olmayanlar için" gibi eğip bükmelere gitmeyelim. Emir ve yasakların ilk muhatabı Peygamberimiz sallAllahu aleyhi ve sellem değil mi? Ve en iffetli, en temiz niyetli, en güvenilir kişi yine o değil mi?
Yüce Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellem, Allah'tan gelen emir ve yasaklara en evvel ve en titiz uyan kişidir.

Gerçek bu iken, biz kim oluyoruz ki, kendimizi dinî sınırların dışında tutmaya çalışıyoruz? Bunun için diyorum ki, kendinizi ve eşinizi iffetsizlikten, haramdan, ateşten koruyun.
 
EVLİLER NİÇİN ARAYIŞLARA GİRERLER?

İnsanlar, ya hak ettikleri mutluluğu yaşarlar ya da ileride ödüllendirilecekleri bir acıya katlanırlar. Bedelini ödemediğiniz hiçbir şey size verilmeyecektir. Ne var ki, bu gerçekleri bilmeyen ya da kabullenmekte direnen nice insan, mutluluğu kolayca bulmak ister. "Armut piş, ağzıma düş" kolaycılığı bazen bütün dünyamızı istilâ edebiliyor.

Beklediği mutluluğun bedelini bir şekilde ödemeden, bu mutluluğa kavuşmak isteyen insanlar, bir türlü beklediklerini bulamayınca farklı arayışlara giriyorlar. Kendi hayatlarına kanaat etmez, "Dışı seni yakar, içi beni" gerçeğinden habersizce çevredeki insanların yaşayışlarına özenirler. "Bak falancalar ne kadar mutlu. Çifte kumrular gibiler sanki" diye imrenirler.

Onların "Kol kırılır yen içinde" misali neler çektiklerinden habersiz ya da ödedikleri bedellere karşı bilgisiz olduklarından kendi hallerine hayıflanırlar. Oysa mutluluk, sadece kavuştuğumuz güzellikler değil, aynı zamanda dünyamızda geliştirdiğimiz doğru bir bakış açısıdır. Söz gelişi, ahirette kavuşacağı sonsuz nimetleri bilen bir kimse işkence altında bile mutlu olabilir. Bu gerçeğe de aldırmazlar. İçlerinde bulundukları yuvanın hep olumsuz yanlarına, eşlerindeki kusurlara odaklanırlar. Ve içlerinde "yeni bir eş" arayışı başlar.

Oysa bu yanlıştır ve sonucu her iki tarafı da hüsrana uğratacaktır. Yapılması gereken, kendi yuvasında, kendi gayretleriyle, Allah'ın yardımıyla bir mutluluk ortamı inşa etmektir.

CEMİL TOKPINAR
« Son Düzenleme: 28 Haziran 2010, 23:51:21 Gönderen: Tuğra »
Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #1 : 20 Mayıs 2008, 20:54:15 »
teşekkürler.Kötü bir zamandayız...

Çevrimdışı Himmet

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 849
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #2 : 20 Mayıs 2008, 21:46:31 »
Cemil Tokpınar yazılarından istifade ettiğimiz bir yazar.

Bu kıymetli yazıyı paylaştığınız için Teşekkür ederiz.
Zâtının, Sıfâtının, Esmâının, Efâlinin Hudutsuzluğunca Şükürler Olsun Yâ RABBİİM..

talib 67

  • Ziyaretçi
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #3 : 21 Mayıs 2008, 00:23:42 »
teşekkürler.Kötü bir zamandayız...

Çevrimdışı güllerin efendisi

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 4
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #4 : 23 Mart 2009, 12:28:10 »
paylaşımınız için çok teşekkürler.toplumdaki büyük bir yaradan bahsetmişsiniz.gerçektende bu yüzden çok sıkıntı çeken aileler var.rabbim bizi aldatan ve aldatılanlardan eylemesin inşAllah.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #5 : 28 Haziran 2010, 23:49:25 »
Teşekkürler.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı fuba30

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 101
    • http://www.islamiyetim.net
Evliliği Sarsan Yanlışlar !
« Yanıtla #6 : 10 Temmuz 2011, 12:34:16 »
Evliliği Sarsan Yanlışlar !

 

Sevginin belli bir süresi yoktur, aksine sevgi yıllar geçtikçe daha da çoğalmakta, sağlamlaşmakta ve derinleşmektedir.

Yeter ki karşımızdakinin sevgisini kazanmanın yollarını bilelim ve sevgiyi yok edecek hatta nefrete dönüştürecek yanlışlardan kaçınalım. Bunlar da çok küçük şeylerde gizli, bize önemsiz gözüken tavır ve sözler aslında en büyük sevgilerin yahut nefretlerin nedenidir. Öyleyse bir bakın, eşinize karşı yaptığınız şu yanlışlar nasılda evliliğinizi sarsmaktadır:

1. Eşinin kişiliğine karsı ağır eleştiri de bulunma: Eşinin kişiliğini küçük düşürücü, onur kırıcı sözler sarf etmek sevgiyi zedeler. “Sen hep böylesin, hep beceriksizsin” suçlamalarına sitemkâr ve biraz da hakaret içeren “Hep kendi bildiğini okudun. Beni dinlemedin.” sözleri suçlayıcı eleştirilerdir.

2. Eşlerden birinin kendisini terapist yerine koyması: ‘Senin hasta olduğunu biliyorum, nedenlerini de biliyorum. Senin ne zayıflıkların var hepsini keşfettim, ne yapman gerektiğini söylüyorum, beni dinlesen doktora filan da ihtiyacın olmaz’ gibi sözler doğru değildir. Eş ne kadar bilgili, tecrübeli olursa olsun kendini doktor yerine koymamalıdır.

3. İşi yokuşa sürme: Günün birinde eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor dinlenilmiş ve kişi olumsuz bir davranışından vazgeçmiştir. Diğeri ise “On yıldır sana söyledim; ama beni dinlemedin, başkası deyince daha mı kıymetli oluyor?” biçimindeki konuşmalar eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır.

4. Genellemede bulunma: Eşinize bir kalıp biçerek o kalıba sokan ifadeler kullanmak, onu kötü bir fiille damgalamak da büyük hatalardan biridir. “Ben senin için değiştim, sen benim için hiçbir şeyden vazgeçmedin. Çok bencilsin…” sözleri evliliği yıpratır.

5. Eşinin aklını okuma: Çiftler arasında diyalog tek taraflı olmaya başladığında eşler birbirlerine mesafe koymaya başlarlar. Sürekli iğnelemeler, kavgalar, atışmalar artık kadın ve erkeği kendi dünyasına itmiştir. Erkek de kadın da kendi dünyasında eşiyle konuşmaya baslar. Kafalarında kurdukları şeyler zaman zaman birbirlerinin hareketlerine yorumlar çıkarmaya neden olur. “Senin ne demek istediğini biliyorum. Ben senin bakışından anlarım.” gibi sözlerle esinin mimik ve hareketlerinden anlamlar çıkarılmaya başlanılır.

6. Kendini hep haklı görme: Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde kim daha haklı, adeta “mahkeme” kuruluyor.

7. Konuşurken sözlerin kesilmesi ve ses tonunu yükseltilmesi: İletişimde en önemli husus konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralara girmektir. Dinlemek, anlamak ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek, ses tonunu yükseltmemektir.

8. Geçmişi hatırlatma: Evlilik hayati boyunca insanların olumsuz hatıraları olmuştur. Kavgalar, tartışmalar, atışmalar ya da unutulan anlar, yapılan yanlış davranışlar olagelmiştir. Evlilik hayati boyunca bu kötü hatıraların eşler tarafından tekrar tekrar ısıtılarak ortaya konulması ilişkileri zedeler.

(alıntıdır..)


Çevrimdışı teksir

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 201
  • O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #7 : 11 Temmuz 2011, 00:17:45 »
teskrler onemli bir hususa deginilmis
atilma dur, suhan-i ehl-i hali anlamadan
cevaba etme tasaddi suali anlamadan.
                                                 naci!

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #8 : 11 Temmuz 2011, 09:12:41 »

DİKKAT EDİN VE TİTREYİN

İnternette namahremlerle duygusal içerik taşıyan yazılı, sözlü veya görüntülü çet yapanlar, e-mailleşenler veya cep mesajları çekenler! Yanlış yoldasınız. Aradığınız huzur ve mutluluk sarayı, uzaklarda değil, yanı başınızdadır. Eşinizi ve yuvanızı keşfedin. Hiç tanımadığınız kişilerin uzaktan ışıltılı görünen dünyaları, renkli mutluluk lâmbalarından oluşmuyor; ihanet, aldatma, yalan, sahtekârlık ateşleridir onlar. İyice yaklaşınca yuvanızı saran zehirli alevleri hissedersiniz, ama korkarım iş işten geçmiş olur.

"Dikkat edin, titreyin, kendinizi yoklayın, tedbir alın ve tuzağa düşmeyin. Ve unutmayın: Peygamberlerden başka hiç kimse korunmuş değildir. Her an ayağınız kayabilir, kendinizi imtihan ateşinin alevleri içinde bulabilirsiniz. Hiç tanımadığın birine, sahtekâr mı, namussuz mu, ne olduğunu bilmediğin birine sıkıntılarını döküp rahatlamayı düşünüyorsunuz da, nefis putlarını kırıp, eşinizin saadet sarayının paspasını temizlemiyorsunuz. Yazık çok yazık… "


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Aileyi sarsan mail çet ve cep mesajları...
« Yanıtla #9 : 13 Ekim 2012, 21:19:27 »
ÇOCUKLAR VE İNTERNET
Teknolojik buluşlar, iki yüzü keskin kılıç gibidir. En çarpıcı örnek atom bombası, nükleer enerji. Faydalı şekilde kullanılmadığında binlerce, milyonlarca insanı, canlıyı yok etmektedir.

Teknolojinin önemli bir buluşu olan televizyona hazırlıksız yakalanmıştık. Batı’nın alt yapısı müsait idi “Televizyon” için. Okuma alışkanlıkları yeterli düzeydeydi ve en önemlisi de alışkanlık haline gelmişti. Bunun için Batı’nın bünyesine bizdeki kadar zarar vermedi. Dengeli olarak ve ihtiyaç miktarı kadar izleniyor, zaman boşa harcanmıyor...

Bizde ise, okuma alışkanlığı kazanılmadan televizyon girdiği için, zaten cılız olan kitap okuma alışkanlığı nerdeyse tamamen yok oldu. Dengeler alt üst oldu, televizyonkolik haline geldi halkımız. İhtiyaç olsun olmasın yatana kadar televizyon başından ayrılmıyor insanımız. Bu da, sosyal ilişkileri bitirdi.

Zamanımızın teknolojik harikası olan internet için de durum aynı. Yine hazırlıksız yakalandık. Fakat internet, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi artık. Her alanda en iyi şekilde yararlanmamız gerekiyor bundan. Gerçek manada bir ticaret, bir eğitim internetsiz mümkün değil bugün. Ancak ne yazık ki, internet nedir, ne değildir, nasıl istifade edilir, faydası zararı nedir, öğrenmeden internet denizine açıldık. Yüzme bilen az bir kesim bundan istifade edebilmekte, geri kalanlar ise boğulmak üzere.
http://www.sadakat.net/hka/Bolum4_ailede_cocugun_onemi/hkaile_cocuklar_ve_internet.htm