Gönderen Konu: Alay, Alay Etmek  (Okunma sayısı 14497 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Alay, Alay Etmek
« : 23 Mart 2006, 02:26:30 »

Alay, Alay Etmek

Bir şeyle veya bir kişiyle eğlenmek, insanları hafife almak, tahkîr etmek, başkasının kusur ve noksanlarını söz, işaret veya yazı ile teşhîr etmek, toplumda küçük düşürme hareketleri.

Alay etme duygusu insanlarda, kendini büyük görmeyle başlar; daha sonra karşısındaki insanı hiçe sayıp, ona tepeden bakmaya kadar gider. Neticede bu duygu insanları alaya aldırır, şeytanı Rabb'ine isyan ettiren böbürlenerek Hakkı kabûl etmemek ve insanları hor görmek şeklinde tezahür eden kibir ve gurur hastalığını ortaya çıkarır .

Alay eden kimsenin gururlanıp kibirlenmesi yanında, alay etme hareketiyle mümin kardeşini incitmesi ve rahatsız etmesi de söz konusudur. Kibirlenmek haram olduğu gibi mümine eziyet de haramdır. Her iki kötülüğün netîcesi olarak Islâm toplumunda kardeşlik bağlarının gevşemesi söz konusu olmaktadır. Zîrâ alay ile beraber fertler arasına düşmanlık ve nefret duygusu girer. Böylece de bir bina hâlinde tarif edilen Islâm toplumu dağılmış, parçalanmış olur.

Islâm toplumu bir bütündür. Islâm'da her ferdin haysiyet ve şerefinin dokunulmazlığı vardır. Ferdin manevî hayatının temelini oluşturan ırz, şeref, haysiyet, namus duyguları lekelenemez. Insan haysiyetini lekeleyecek olan kötü hareketlerin başında alay etmek gelir. Islâm, insan hak ve hürriyetini, insan haysiyet ve şerefini koruma esası üzerinde durur; bu sebeple, müslümanların duygu ve düşüncelerini Kur'an-ı Kerîm vasıtasıyla garanti altına alır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْراً مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْراً مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

"Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; olur ki, alay edilenler kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lâkablarla atışmayın. Imandan sonra fâsıklıkla adlanmak ne kötü isimdir!. Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. "
el-Hucurât, 49/11

Islâm, kardeşlik bağlarını korumak için alay etmeyi kesinlikle yasaklamıştır. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir müminin, insanları alaya alması, eğlence ve nükte konusu yapması caiz değildir. Her ne şekilde olursa olsun, başkalarıyla eğlenmek, onu kötü ve sevmeyeceği lâkablarla çağırmak ahlâk bakımından da çok kötü bir şeydir. Çünkü bu hareket, insanın kolayca unutamayacağı ızdırap veren bir yaradır.

Toplum hayatındaki ilişkiler samimiyet üzerine kurulur. Bu samimiyetin derecesini ölçen alet de kalptir. Hz. Peygamber: (s.a.s.)

"Allah sizin şeklinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat kalplerinize bakar." buyurmuştur.
Müslim, Birr, 32  

Insanlar, daima dış görünüşe vakıftırlar iç alem bilinmez. Allah katında tartılacak olan dış görünüş değil, kalplerin takvâsıdır. Insanın ilmi ise bunu bilmeye ve anlamaya yeterli değildir. Bu sebeple bir kimse önüne geleni horlayamaz, nazargâh-ı ilâhî olan kalbi alaya alarak kıramaz.

Dünyada tek yüce değeri maldan ibaret sanıp, malıyla güçlü olduğunu zanneden ve karşısındaki bütün değerlerle alay edenleri Kur'an-l Kerîm kınamaktadır:

وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ
"Vay haline! Diliyle çekiştirip, yüzünden de alay eden kimsenin."
Hümeze, 104/1 .

Islâm'a göre, yaratılan her insanın Allah katında bir değeri vardır. insanı ahsen-i takvim üzere yaratan Allah, onu en güzel hasletlerle bezemiş ve yeryüzünde halife kılmıştır. (el-Bakara,2/30).

Böyle bir varlığın dış görünüşü ile ilgilenip alaya almak; insanı yaratan Rabb'i ile karşı karşıya getirebilir. Oysa ki insanın alay konusu olmasına Rabb'i ve eşsiz yaratıcısı olan Allah razı olmaz.

Kur'an-ı Kerîm'de bir de inançla, (el-Bakara, 2/206; Münafıkûn, 63/5-6) Kur'an ayetleriyle, (et-Tevbe, 9/124- 125, 127) Peygamberlerle (Muhammed, 47/16) ve müminlerle (et-Tevbe, 9/79) alay edenlerden bahsedilir.
Sözü edilen kişiler, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenlerdir. (en Nisâ, 4/139; el-Mâide, 5/52; el-Mücâdele, 58/14) Sözü edilen kişiler bu hareketleriyle Allah'ı ve müminleri aldattıklarını zannederler. (el-Bakara, 2/9; en-Nisâ, 4/143; Hûd, 11/5), Islâm'a göre inanç mukaddestir, alay konusu olamaz. Ayetlerde, inançlarla alay edenler olarak bildirilenler, Islâm toplumu içinde türeyen münâfıklardır .

Islam Fikhi Ansiklopedisi
« Son Düzenleme: 11 Mayıs 2009, 12:42:24 Gönderen: moderatör »

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Alay, Alay Etmek
« Yanıtla #1 : 23 Mart 2006, 02:35:53 »
ALAY ETMEK KÖTÜ BİR HUYDUR

İstihza (alay), söz, davranış veya yazı ile bir insanla eğlenmek, onunla alay etmek, onun haysiyet ve şerefini rencide etmek demektir. İslam, müslümanların gerek kendi aralarındaki münasebetlerinde ve gerekse başkalarına karşı olan davranışlarında mânevi hayata zarar verecek ve hakaret anlamı taşıyacak söz ve davranışları şiddetle yasaklamış ve bunlardan kaçınmalarını emretmiştir. "Ey mü'minler, bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir isimdir. Tevbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir."[1]
Muhterem Müslümanlar!

Bir insanla alay etmek, onu değersiz görmek demektir. Halbuki insan, saygıdeğer bir varlıktır. Allah'ın ahsen-i takvim üzere yaratarak yeryüzünün halifesi kıldığı insanı hakir görmek yanlıştır. Kaldı ki, Allah, alay edilen kimsenin Allah katında alay edenden daha değerli olduğunu bildirmekte, alay edenler hakkında da şöyle buyurmaktadır.

“Senden evvelki Peygamberlerle de istihza edilmişti de istihza edenlerin yaptıkları maskaralıklar kendi başlarına gelmişti."[2]

Peygamberimiz de "Bir kimseye günah olarak müslüman kardeşini küçük görmesi kafidir"[3] buyurarak insanları bu kötü huydan kaçınmaya davet etmiştir.
Ayrıca Kur'an-ı Kerim, müslümanlarla alay eden münafıkların durumunu tavsif ederek şöyle buyurur :

“Bu münafıklar mü'minlerle karşılaştıkları vakit biz de iman ettik derler.Kendilerini saptıran şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise, biz sizinle beraberiz, biz mü'minlerle sadece alay ediyoruz derler. Gerçekte Allah onlarla istihza eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir. Bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar. Îşte onlar, hidayete karşılık delaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir."[4]

Değerli Mü'minler!

Her ne şekilde otursa olsun, başkalarıyla eğlenmek, onu sevmediği ve hoşlanmadığı takaplarla çağırmak, ahlaki bakımdan çok çirkin bir harekettir. İnsan istihza ve alayın dışındaki her şeyi unutabilir, fakat bu gibi tavır, davranış ve hareketleri asla unutmaz. Bu sebeple İslam, insanları bu kötü huydan şiddetle men etmiştir. İslam, istihzayı, insanlara açıktan açığa sövüp saymayı, onları yazılı ve sözlü olarak tahkir ve tezyif etmeyi hoş görmez. Çünkü bu tür davranışlar insanın manevi hayatına tecavüz etmek manasını taşır ki, bu da ahlak yokluğundan, terbiye eksikliğinden ileri gelir. Böyle olan kimseler de ahlaki faziletlerden, insani meziyetlerden yoksun sayılırlar. İslamda değil insanlara, hayvanlara bile kaba ve çirkin sözler söylemek yasaklanmıştır. Yaratılan yaratanı bilse, yaratılan yaratanın yaratıklarını nasıl incitir, onları nasıl üzer. Yunus ne güzel demiş:

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaratılmışı hoş gördük

Yaratandan ötürü

[1] Hucurat 11
[2] Enam 10, Enbiya 41
[3] Riyazüs-salihin 3/156
[4] (Bakara 14-16)
« Son Düzenleme: 11 Mayıs 2009, 12:42:48 Gönderen: moderatör »

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Alay, Alay Etmek
« Yanıtla #2 : 13 Nisan 2006, 02:17:57 »
Yaratılan yaratanı bilse, yaratılan yaratanın yaratıklarını nasıl incitir, onları nasıl üzer. Yunus ne güzel demiş:

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaratılmışı hoş gördük
 
Yaratandan ötürü
« Son Düzenleme: 11 Mayıs 2009, 12:43:22 Gönderen: moderatör »

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Şaka ve Alay
« Yanıtla #3 : 18 Haziran 2006, 02:09:56 »
Şaka ve Alay

(Her şeyin bir tohumu vardır. Düşmanlığın tohumu da şaka ve alaydır) derler. Ebul-Feth-i Besti der ki:

(Bir iş yaparken içine bıkkınlık gelir, ağırlık çökerse o zaman o yaptığın şeyi, bir müddet terket, kendini dinlendir, azıcık şakalaş, bu suretle kendini biraz neşelendir.

Fakat şakalaşmayı o derece ayarla ki, yemeğe atılan tuz gibi olsun. Yani yemeğe atılan tuz, çok olunca yemeğin hakiki lezzetini nasıl giderirse, şaka da aynı durumdadır. Fazlası zararlıdır. Gayet az olursa gönlümüzün neşesi yerine gelmez.

Şaka, gönlümüzdeki donukluğu ve o işe karşı doğan bıkkınlığı giderecek kadar olmalıdır.)

Said bin As, oğluna der ki:

“Ey oğul, az şaka yap! Çünkü mizahın gereğinden fazlası, insanın değerlerini giderir ve kötüleri, aleyhine cesaretlendirir.

Şakayı tamamen terk etmek de dost ve sevdiklerinin buğzetmesine ve samimiyetinin kesilmesine yol açar.

Buna göre dostlarına, arkadaşlarına karşı sohbet, ülfet ve medeni münasebetleri devam ettirmeye sebep olacak vasıftaki şakayı terk etme, lakin bu sınırı aşmaktan da daima sakın!

Çok gülmek de, çok şaka yapmak gibi zararlıdır, makbul değildir.

Özellikle idareciler için çok gülmek münasip değildir. Çünkü çok gülmek, kişilerin heybet ve vakarlarını giderir, edebini azaltır. Şunlara önem ver:

1- Sonunda güçlükler bekleyen işlerin başlangıcında görünen kolaylığa aldanma!

2- Yerine getiremeyeceğin şeyi vaat etme!

3- Ansızın karşına çıkıverecek işlere karşı dikkatli ol! Yani nice işler var ki, karşına ansızın çıkıverir. Daima dikkatli ve basiretli ol!

4- Ceza ve mükafatları zamanında ver! Bu hususta ihmalkar davranma... Çünkü ihmalkar davranmak, bu hususlarda bazı engellerin meydana çıkmasına sebep olabilir.

5- Söz verince sözünde dur, sözünde durmamaktan sakın, vaat ettiğin şeyi yerine getir! Çünkü sözünde durmamak ve vaat ettiğini yapmamak, idareciyi helake götürür.”

Kendi görüşünde direnen kişi bir başka fikre muhtaç olmaktan kendisini hiçbir vakit kurtaramaz.

Danışma yolunu benimseyen kişi ise helakten korunmuş olur.

Hikmet ehli buyuruyor ki:

“İstişare, doğru yolu bulmanın ta kendisidir! Her kim ki, kendi görüşünü beğenip başkası ile istişareye muhtaç olmadığını düşünse ve müşavereye lüzum görmese elbette yapacağı işte hata meydana gelir.”

İşlerinde güçlükle karşılaşırsan akıllı kişilerin görüşlerine müracaat et. İstişareden kaçınma!

Kendi görüşünle baş başa kalıp pişmanlık duymaktan elbette daha çok iyidir

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Alay Etmek!
« Yanıtla #4 : 11 Mayıs 2009, 12:36:18 »
ALAY ETMEK

Bir insan, kendisi gibi insan olan bir başkası ile niçin alay eder? Ona değer vermediği, akıl ve zekâsını beğenmediği ve doğuştan onda var olan bir eksikliği için alay eder. Bu ise doğru değildir. Bu ölçü olmaz. Bunu ölçü olarak kullanmak yanlıştır. Çünkü insan, Allah’ın en üstün yaratığıdır. Saygınlığı vardır. Allah’ın itibar ettiği insanı hakir görmek büyük hatadır. Kaldı ki, bilmiyoruz belki de alay edilen kimse, Allah katında alay edenden daha değerlidir.

Allah Teâlâ, gerek el ile, gerek dil ile şunu bunu itip kakmayı, kırıp incitmeyi adet edinmiş kimselerle ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenme ve başkalarını ayıplamayı ve servet biriktirip onu saymayı adet edinenlere yazıklar olsun! O, malının kendisini sonsuz kılacağını mı zanneder? Hayır, andolsun o Hutame’ye atılır. Hutame’nin ne olduğu sana söylendi mi? Allah’ın tutuşturulmuş, yandıkça tırmanıp kalplerin tâ üstüne çıkan ateşidir. Onlar bu ateşin içinde sütunlara bağlanmışlar ve o şekilde kapılar üzerine kapatılmıştır.” (Hümeze Suresi: 1-9)



-alıntı-



Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Ayıplayan ayıplanır!
« Yanıtla #5 : 30 Mart 2010, 12:23:45 »
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: İnsanları alay ederek küçük görmeyiniz, tahkir etmeyiniz. Belki o sizden daha hayırlıdır. Bu alay, alaydan ötürü üzülüp rahatsız olan bir kimse hakkında haramdır. Kendini maskara haline getiren ve çoğu zaman alaya alınmasından sevinen bir kimseye gelince, alay bu kimse hakkında mizah ve hafif şaka kabilindendir. Bu hafif şakalaşmanın güzel ve çirkin; yani helâl ve haram kısımları vardır. Ancak haram olan kısım alaya alınan insanın rahatsız olduğu kısımdır. Çünkü tahkir etmek söz konusudur. Tahkir etmek bazen, karşıdaki insan konuşmasında yanıldığı için veya intizamsız konuştuğu için ona gülmek sûretiyle olur. Bazen de karışık fiillerine gülmek suretiyle olur. Yazısından, sanatından, suretinden, boy ve bosunu alaya almak veya herhangi bir ayıptan dolayı eksikliğine gülmek gibi... Bütün bunlara gülmek, yasaklanan alay kısmına girer.
Hadis-i şerifte, “Kim, (müslüman) kardeşini işlediği günahından tevbe ettiği halde o günahtan ötürü ayıplarsa, o kimse ölmeden önce o günahı işlemekle cezalandırılır.”
Bütün bunlar başkasını tahkir etmek, başkasına gülmek ve başkasını küçük görüp alaya almaktan doğar. Nitekim şu ayet buna işaret eder: “Belki (alay ettikleri kimseler) kendilerinden iyidir” (Hucûrat/11)
Lakap, ya yermek, alay etmek veya övmek, takdir etmek için kullanılır.
İnsanları beğenmediği, üzüleceği lakaplarla çağırmak günahtır. Böyle bir lakapla arkasından konuşmak da gıybettir, haramdır.
Bir kimse, bir kusuru ile meşhur olup da, o lakap ile onu çağırınca üzülmezse, bu lakap ile onu çağırmak veya ondan bahsetmek günah olmaz. Mesela, Uzun Cem, Kara Ali demek gibi.
İnsanları beğendiği lakaplarla çağırmak günah değildir. Mesela, Yiğit Hüseyin, Hasan Onbaşı gibi lakaplarla insanları çağırmak günah olmaz.
Peygamber efendimize Emin, Hz. Ebu Bekir’e Sıddık, Hz. Ömer’e Faruk, Hz. Osman’a Zinnureyn, Hz. Ali’ye Ebu Turab denmesi böyledir...

Mehmet Oruç 
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!