• Küresel şirketler tarafından, 10 yıl içinde ülkemizdeki alkol tüketiminin 20 milyar dolara çıkarılması planlanıyor. Türkiye dünyanın yıldızı olacakmış. Aman ne büyük gelişme! Ne büyük destek! Çok önemli insanlar aracı durumda.
Televoleden sonra bizi rahatlatan, uyuşturan ikinci bir eğlencemiz (!) daha olacak. Dinsel motifli göstermelik alkol tartışmaları bu tezgahı gizlemeye yönelik olmasın?
• Dünya sağlık örgütüne göre Türkiye’de 4 milyon alkolik, 13 milyon da meyilli kişi bulunuyor. Her yıl 1 milyon çocuk alkole başlıyor. 1970’li yıllara göre kişi başına yıllık bira tüketimi 8 misli arttı.
Buna rağmen alkol reklamlarına tam gaz devam ediyoruz. Dünyanın parlayan yıldızı olacakmışız. Bu kadar insanı alkolik yaptıktan sonra da modern tedavi merkezleri kuracağız. Hayırlı olsun. Yeşilay’ın çığlığını duyan var mı?
• Sigara aleyhtarı kampanyalar alkole karşı neden yapılmıyor? Yoksa alkol çok yararlı da, biz mi bilmiyoruz? Alkolün sağlık üzerine zararları bir yana meydana getirdiği toplumsal ve hukuki sorunlar sigaradan daha mı az ?
Cinayetler, trafik kazaları, aile içi çatışmalar ve her çeşit suça eğilim... Hapishanelerde boş yer kalmadı. Bunun modern yaşamla ne ilgisi var?
• Küresel örgütlerin ve bu arada Avrupa Birliği’nin, sigara ve alkol gibi sağlığa zararlı ürünlerin ‘vergisini indirin, fiyatını ucuzlatın’ diye dayatmasının mantığı nedir? Onu bunu aracı yapmasının amacı nedir?
Neredeyse sudan ucuza satılacak. Sağlığa zararlı tüm maddelere ulaşmak, bu kadar ucuz ve kolay olmamalı.
• Özellikle Avrupa Birliği, sağlığa zararlı bu maddelere karşı kendi ülkesinde savaş açar ve fiyatını artırırken, ülkemize ikide bir baskı yapmasının sebebi nedir? Acaba kendi yasakları yüzünden zarara uğrayan küresel şirketlerine, yeni enayi pazarlar açarak bunların zararlarını telafi etmek olabilir mi?
Ne kadar saf ve uysal bir toplum olmuşuz.
• Bilindiği gibi sigara, alkol ve fast-food kullananların sağlık harcamaları, bunları kullanmayanlara göre kat kat fazla. Sağlık fonu kesintileri sağlık harcamalarına yetmediğinden aradaki fark, sağlığına özen gösterenlerden karşılanıyor.
Yani sigara içmeyenler sigara içenlerin, alkol kullanmayanlar da alkoliklerin hastalık harcamalarını karşılamış oluyor.
• Halbuki sağlığa zararlı maddeleri zevk için bilerek kullananların kat kat fazla olan hastalık giderlerini, daha bu maddeleri kullanırken ‘hastalık riski’ kesintisi gibi peşin olarak almak ve yine bu hastalara kullanmak üzere ayrı bir fonda toplamak gerekmez mi?
• Yaşam tarzımızın değişmeyen kuralı; önce hastalık üreten ortamların yaratılması, sonra da kördüğüm haline getirdiğimiz sorunların çözümü için kıt kaynaklarımızın akıl dışı kullanımı.
• Sanal dünyanın kötü alışkanlıkları, uzaktan kumandalı renkli camdan yansıyarak beynimizi esir alıyor. Diziler, filmler ve reklamlarda rakı bardakları, şarap ve viski kadehleri herkesin elinde, sürekli içiliyor. ‘Haydi şerefe!’ Bu gizli reklamlar acaba kimi uyutuyor?
• Her kanaldan beynimize kaydedilen su dışındaki içeceklerle su içme özgürlüğümüz gizlice elimizden alınırken, ne yiyeceğimizden ne içeceğimize kadar her şey bilinçaltımıza nakış gibi işleniyor. Elimizdeki uzaktan kumanda aletiyle kanalları yönettiğimizi zannederken, farkında olmadan yönetilen biz oluyoruz.
• Çarşaf gibi reklamlarla alkol tüketimi teşvik ediliyor. Her çeşit meşrubat ve gıdaya katılan sağlığa zararlı katkı maddesinin şişmanlık, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve metabolik sendroma yol açtığına dair Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarıları yerine, pompalı tüfek vahşetinden masum bir bebeğe tecavüze kadar her türlü canavarlık binlerce kere beyinlere servis ediliyor. Uzaktan kumanda’nın yönetmeni biz olamıyoruz.
Kaynak :
Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap