Gönderen Konu: Her beladan daha büyük bela vardır  (Okunma sayısı 2721 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ferzin

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 240
Her beladan daha büyük bela vardır
« : 18 Temmuz 2008, 00:10:14 »

Her sıkıntıdan, her beladan daha büyük sıkıntı ve daha büyük bela vardır. Bunun için başamıza bir bela geldiğinde öncelikle daha büyüğü gelmediği için şükretmeliyiz. Çünkü “Beterin de beteri var!” 

Eski zamanlarda, bir Derviş Mehmet varmış. Aylardır işsiz olan Derviş Mehmet, o akşam yine eli boş olarak evine döner. Hanımının artık sabrı taşar ve kapı dışarı eder. Gidecek yeri olmadığından Şeyh Efendinin dergahına sığınır. Bu sırada şeyhi, ahbabıyla neşeli bir şekilde sohbet etmektedir. Bu arada evden gönderilen çay, çörek gibi ikram edilmektedir.

Şeyh, sohbet esnasında; "beterin beteri vardır, insan içinde bulunduğu duruma şükretmeli" der. Bunu bir kaç defa söylediğinde zavallı Mehmet dayanamaz, içinden şöyle geçirir. "Aaah ah!.. postun üzerindesin, sevenlerin etrafında, keyfin yerinde... Elbette içinde bulunduğun duruma şükredersin, ya ben ne yapayım?"

Şeyh Efendi, Mehmet'in kalbinden geçeni anlayarak ikaz eder. Mehmet dayanamaz konuşur; "Efendim... Hem işten kovuldum, hem de evden..." Şeyh oralı olmaz, aynı nasihati tekrar eder; "Beterin beteri vardır. Sen yine de durumuna şükret."

İSYAN EDİNCE BELA KALKACAK MI?

Mehmet cevap vermez ama daha beter ne olabilir diye düşünür. Bu sırada akşam olmuştur. Herkes köşesine çekilince Mehmet de tekrar evinin yolunu tutar. Ancak içeri girmeye cesaret edemediği için kapının bir kenarına  kıvrılır. Uyumaya çalışırken zaptiyeler tarafından yaka paça götürülür nezarete atılır. Meğer o civarda bir hırsızlık olmuş. Hırsızın eşkali de
bizim Derviş'e uyuyormuş. Zavallı, geceyi hırsız, uğursuz  tiplerin arasında geçirir.

Sabah olunca Şeyh Efendi duyar ziyaretine gelir. Daha; "Nasılsın?" diye sormadan Mehmet feryat eder; "Nedir bu başıma gelenler? Önce işten kovuldum, sonra evden... Şimdi
de..." Şeyh sözünü böler; "Allah beterinden saklasın evlat, dua et daha kötüsü olmamış."

O gece nezarette kavga çıkar. Kavganın sebebi soruşturulduğunda kimse makul bir cevap veremez. Ancak kavganın, Mehmet geldikten sonra çıktığını gören zaptiyeler, zavallıyı kavgayı başlatmakla suçlayıp tekme tokat tek kişilik bir hücreye atarlar.

Sabahleyin tekrar ziyaretine gelen Şeyh Efendiyi karşısında görünce ağlamaya başlar. Şeyh Efendi aynı cevabı verir; "Şükret ki daha kötüsü olmamış. Tut ki sabretmedin. Eline ne geçecek, bela kalkacak mı?.." Şeyhi gidince ortalığı birbirine katar. Bağırıp çağırır, hücre kapısını tekmeler. Gürültüye gelen zaptiye memuruna da hakaret edince hem sopa yer, hem de "Bu herif yalnızlıktan sıkılmış olmalı" diyerek yanına mecusi bir tutukluyu koyarlar. Adamcağız hasta. Geceyi mecusi ile geçirirler.


Sabah olunca Şeyh tekrar ziyaretine gelir. "Ooo... Ne kadar güzel... Bir de arkadaşın olmuş. Yalnızlık çekmezsin."  “ Efendim... Herif leş gibi kokuyor." der.

Bir kaç saat sonra hasta mecusi hem kusmaya, hem de altına kaçırmaya başlar. Mehmet bunu, hücrede yine tek başına kalabilmek için bir fırsat bilerek görevlileri çağırır. Görevliler durumun vahametini görünce; "Bundan sonra bu hücrenin temizliğinden sen sorumlusun" diyerek bir kova su ile bez verip giderler.

SEVAPTAN MAHRUM KALINMAMALI

Ertesi gün Şeyh Efendi yine ziyarete gelir. Hücreye yaklaşınca Mehmet'in yanık sesini duyar. Hücre penceresinden baktığında ne görsün? Derviş Mehmet bir yandan Mecusi'yi ve hücreyi temizliyor, bir yandan da dua ediyor. "Ya Rabbi sana şükürler olsun, Ya Rabbi, beni daha beter durumlardan muhafaza et, Ya Rabbi bu hasta kuluna sen sıhhat ve afiyet ver..." 

Mehmet, Şeyhi görünce başını eğer; "Haklıymışsınız Efendim. Siz gidince bu adamcağız hasta oldu. Temizliğini de bana yaptırdılar. Düşündüm ki, ya bu adam ölürse halim ne olur? Beni cinayetle bile suçlarlar veya buraya hiç uğramaz, adamın cenazesiyle kim bilir kaç gün daha burada kalırım."

Şeyh Efendi gülümser.. “Şimdi aklın başına gelmiş... Öyleyse sana bir müjde vereyim.  Zaptiyelerin yanından geçerken duydum, gerçek hırsız yakalanmış. Geçmiş olsun!" der.

 Kaza ve kaderi değiştiremeyeceğimize göre, başa gelenlere sabretmekten, daha beteri gelmediği için şükretmekten başka çaremiz yoktur. Hiç olmazsa sabretme sevabı alırız.

Mehmet Oruç


Mahi

  • Ziyaretçi
Ynt: Her beladan daha büyük bela vardır
« Yanıtla #1 : 16 Ekim 2008, 14:53:14 »
Kıyâmet günü mîzan kurulur; Namaz, Oruç ve Hac ehlinin sevâbı Tartılarak verilir. Belâ ehli için mîzan kurulmaz; mükâfâtları üzerlerine o kadar saçılır ki, dünyada âfiyetle yaşayanlar, belâ ehline verilen ecir ve sevaba gıpta eder; “Keşke vücûdumuz makasla doğransaydı da biz de o makâma erseydik” derler. (Hadis-i Erbaîn Şerhi S.304)