Gönderen Konu: Allah-ü Teâla’nın İslam’a Hizmet Edenlere Yardımı  (Okunma sayısı 18322 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

zaman_1453

  • Ziyaretçi

Allah-Ü TEÂLA’NIN İSLAM’A HİZMET EDENLERE YARDIMI
Saff Suresi’nin 14. Ayet-i kerimesi’nde meâlen şöyle buyruluyor: “Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsâ da havarilerine ‘Allah'a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?’ diye sorduğunda havariler, ‘Allah'ın yar¬dımcıları biziz’ demişlerdi. Sonra İsrâiloğulları’ndan bir kısmı iman etmiş, diğer bir kısmı da inkârcılık etmişti. Biz inananları düşmanlarına karşı des¬tekledik, böylece üstün geldiler.”
Cenab-ı Hak bu ayet-i kerime’de ve daha başka ayet-i kerimelerde mü’minlere “Allah’a yardım edin” şeklinde emir buyurmakta; bazı ayet-i kerimelerde de  mü’minler Allah’ın Rasülü’ne yardım hususunda teşvik edilerek, bu fiilin neticesinde kurtuluş vaad edilmektedir. Şüphesiz ki Allah-ü Teala’nın kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. Bil-akis herkes O’nun yardımına, rahmetine, af ve mağfiretine şiddetle muhtaçtır. Kullarına yardım eden O’dur. O halde “Allah’a yardım etmek” tabirini nasıl anlamamız lazımdır?
Buradaki nükte, tefsir kitaplarımızda şu şekilde ifade edilmiştir: “Dini fiiller cebr ile değil, kulların iradeleriyle yapılması istenen, ihtiyârî fiillerdir. Bu sebeple kulun irade-i cüz’iyyesi olmadan elde edilmek istenen sevap ve semere hâsıl olmaz. O hususta Allah’ın iradesi, kulların niyet ve iradelerine bağlıdır. İşte bu suretle Allah’ın emirlerini ifa etmek için kulların irade-i cüz’iyyelerini sarf ile hizmet etmeleri ‘Allah’a yardım’ tabiri ile ifade edilmiştir."
Yukarıda meâlini verdiğimiz ayet-i kerime şu şekilde tefsir olunuyor: “Onun için Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olunuz, yani bu müjdelere ermek için iradelerinizi Allah yolunda sarf ederek Allah için, O'nun rızasına kavuşmak için, Allah’ın dinine ve Rasülüne yardımcı olunuz. Meryem oğlu İsa'nın Havarilere dediği gibi: “Benim Allah'a doğru, yardımcılarım kimdir?” Yani ben Allah'a doğru giderken Allah’ın nusretine kavuşmak için bana yardım edecek, benimle beraber ona kavuşmak isteyecek yardımcılarım kimlerdir? Buna cevaben Havariler "O Allah yardımcıları biziz" dediler. İşte siz de ey müminler! İsa'nın Havarileri gibi Allah'ın yardımcıları olunuz. Peygamber'in davetini kabul ederek Allah'a tam bir iman ile yardım ediniz.”
Evet, Allah’a ve Rasülü’ne yardım etmek, Din-i Celili İslam’a, İslam’ın kitabı  Kur’ân-ı Kerim’e, o kitabı bize tebliğ edip Sünnet-i Seniyyesi ile tefsir eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e yardım etmek, O’nun sünnetine tabi olup, O‘nun yolundan gitmek, bu uğurda hizmet etmek demektir. Burada ferdi ve ictimâi olmak üzere iki cihet vardır. Yani evvela her Müslüman ferdi olarak irade-i cüz’iyyesini Allah’ın rızasına muvafık amellerde kullanmalı, kendisi Din-i İslam’ı yaşamaya çalışmalı, sonra da başkalarının da bu nimete erebilmesi için gayret göstermeli, bu uğurda hizmet edenlere yardımcı olmaya çalışmalıdır. Bu o kadar kıymetli bir vazifedir ki; Mevlamız, Allah’ın dinine, kitabına hizmet ve yardım etmenin kıymet ve değerini “Allah’a yardım” tabiri ile beyan buyurmuştur.
   Cenab-ı Hak, bunun neticesinde, yani Allah yolunda hizmet ederek Allah’a yardım’ın neticesinde ne elde edileceğini Hac Suresi’nin 40. Ayet-i Kerimesi’nde meâlen şöyle ifade buyuruyor “…Allah kendisine yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah güçlüdür, galiptir.”
   Yine Muhammed Suresi’nin 7. Ayet-i Kerimesi’nde: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar” buyuruluyor.





“Yani, imandan sonra siz Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve rızasına ermek için size şart kılmış olduğu niyet ve gayretlerinizi sarf etmek suretiyle O’nun dinine hizmet ederseniz, Allah da size yardım eder; sizi galip ve muzaffer kılar. Ve ayaklarınızı sıkı bastırır, kaydırmaz. Sebat ve metanetle sizi payidar eyler demektir”
Görüldüğü üzere Allah’a yardım, Allah’ın yardımını celb etmekte, Allah, dinine ve Rasülüne hizmet edenlere yardımıyla, onları dünya ve ahirette muvaffak kılarak mukabele etmektedir.
   Başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: “Allah size yardım ederse, artık size galip gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Mü’minler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.”

Niyet ve iradelerini Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve dinine hizmet etmek istikametinde kullananların ve bunun neticesinde Allah’ın yardımına mazhar olanların elde edecekleri mükafatlar da beyan olunmuştur.
    A’raf Suresi’nin 157. Ayet-i Kerimesinde; “…O peygambere inanıp O’na saygı gösteren, O’na yardım eden ve O’nunla birlikte gönderilen nûra tabi olanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” buyuruluyor. Bu ayet-i kerimenin tefsirinde şu ifadelere yer verilmiştir: “O nebiyy-i Ümmî’ye iman edenler ve onu düşmanlarına karşı müdafaa ile kuvvetlendirenler, O’na yardımcı olanlar, neşr-i din ve tatbik-i ahkamda hizmet ve yardım etmeyi haslet edinenler ve onunla birlikte indirilmiş bulunan nura tabi olup arkasından gidenler, yani hem onun nübüvvetiyle beraber getirdiği nur-i Kur’ân’a hem de sünnet ve siretine, emir ve nehiylerine cidden itaat edip arkasından gidenler, ancak onlar felah bulanlardır. Dünya ve Ahiret hasenesine kat’iyyen erecek ve azaptan muhakkak surette kurtulacak olanlar, yine onlardır.”
   Allah’ın dinine hizmet ederek Allah’ın yardımına nail olanların, dünyadaki mükafatları ile alakalı olarak da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: “Ümmetimden bir topluluk Allah’ın emri ile kaim olmaya devam edecekler. O topluluğu terk edip onlara muhalefet edenler, o topluluğa zarar veremezler. O topluluk kıyamete kadar Allah’ın emri üzere olacaktır. ” 
   Ne mutlu böyle bir şerefe mazhar olanlara.

   


Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Allah-ü Teâla’nın İslam’a Hizmet Edenlere Yardımı
« Yanıtla #1 : 02 Nisan 2012, 00:46:35 »
استعيذ بالله : يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
قال رسول الله {صلعم} : لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ مَنْصُورِينَ لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ
Muhterem Mü’minler!
Hutbemiz Allah-Ü TEÂLÂ’NIN YARDIMINA MAZHAR OLAN TOPLULUK hakkındadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadis-i şeriflerinde meâlen şöyle buyuruyorlar: “Allah’ın emri (yani kıyamet) gelinceye kadar, ümmetimden bir topluluk Allah’ın yardımına mazhar oldukları halde hak üzere olmaya devam edeceklerdir. Onlara muhalefet edenler asla onlara zarar veremeyecektir.”1 Bu ve buna benzer başka hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki Hak yolda yürüyüp Hakk’ın temsilcisi olan ve Allah’ın yardım ve inayetine mazhar olan bir topluluk kıyamete kadar daima bulunacak; bununla beraber Hakk’ın karşısında olup da bâtılı temsil edenler, Hakk’ı temsil eden o toplulukla mücadeleye kalkışacak ancak asla onlara zarar veremeyecektir.
Hadis-i şerifte geçen  “Allah’ın yardımına mazhar oldukları halde” ifadesinden de anlıyoruz ki; bu topluluğun kıyamete kadar devam edecek olan muvaffakiyeti Allah’ın yardım ve inâyeti sayesinde olacak, bu topluluğu Allah muvaffak ve muzaffer kılacaktır. Bu husus çok ince bir noktadır. Şöyle ki: Allah’ın yardımına mazhar olabilmek için Allah’a yardım etmek icab etmektedir. Nitekim bu hususla alakalı olarak Muhammed Suresi’nin 7. Ayet-i Kerimesi’nde meâlen şöyle buyruluyor: “Ey iman edenler, eğer siz Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sâbit kılar” Ancak, mealini verdiğimiz ayet-i kerimede ve daha başka ayet-i kerimelerde geçen “Allah’a yardım etmek” tâbiri, “Allah’ın emrini tutmak, onun dinine ve Rasülü’ne yardım etmek” manasına mecâzdır.2  Zira Allah (c.c.) başkasının yardımına muhtaç olmaktan münezzehtir. Yani; Allah’ın yardımıyla Hak üzere olmaya devam eden bu topluluğun en mühim hususiyeti, Allah’ın emirlerini yerine getirip O’nun dinine ve Rasülüllah’ın sünnet-i seniyyesine hizmet etmesidir. Bu hizmeti neticesinde de Allah’ın yardımına mazhar olup kıyamete kadar hep muvaffak olmasıdır.
Allah’ın Dinine ve Rasülü’nün sünnetine hizmetin en temel noktası ise Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesine mensub olup, bu akîdenin ayakta kalması için icab eden ne ise onu yapmaktır. Zira Ehl-i Sünnet vel-Cemaat Mezhebi’nden başka hiçbir mezheb kurtuluşa eremeyecektir. Bu husus mâlum olduğu üzere hadis-i şerif ile de sabittir.

Muhterem Mü’minler,
Allâhu Teâlâ’nın yardımına mazhar olan o topluluğun önemli bir hususiyetini zikrederek hutbemize nihayet verelim. Hz. Ömer (r.a.) Efendimiz tarafından rivayet edilen bu hadis-i şerifte meâlen şöyle buyruluyor:  “Allah’ın kullarından öyle insanlar vardır ki, onlar peygamber de değildirler şehid de değildirler. Kıyamet günü, Allah indindeki kıymetleri sebebi ile peygamberler ve şehidler onlara gıpta ederler.” Sahabe-i Kirâm “Ey Allah’ın Rasülü, onlar kimlerdir, bize haber verseniz.” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Onlar öyle bir topluluktur ki, aralarında akrabalık bağı ve mal alış-verişi olmamasına rağmen, birbirlerini Allah için severler. Allah-ü Teâlâ’ya yemin olsun ki onların yüzleri nurdur ve onlar nur üzeredirler. İnsanlar korktuğu zaman, onlar korkmazlar. İnsanlar üzüldüğü zaman onlar üzülmezler.” Ve şu meâldeki ayet-i kerime’yi okudular: “Muhakkak ki Allah’ın dostları için hiçbir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar.”3
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik