Gönderen Konu: Anne baba hakki  (Okunma sayısı 17296 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Anne baba hakki
« : 18 Kasım 2007, 03:50:02 »

Biraz uzun oldu amma istifade edeceginiz zannim ile afviniza siginbirim

Anne, Baba ve Çocuk Hakları

Akrabalığın en özeli ve en değerlisi cocuk getirmekdir. Bu bakımdan akrabalık ve sılayı rahim hakkı burada oldukça kuvvet bulur.
Nitekim Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Çocuk, babasının hakkını hiçbir şekilde ödeyemez; ancak onu köle olarak bulup da satın alarak âzad ederse ödeyebilir.297
Anne-babaya yapılan iyilik, namazdan, sadaka, hac, umre ve Allah yolundaki cihaddan daha üstündür.298

Anne-babasını razı ederek sabahlayan, kimse için cennette iki kapı açılır. Aynı şekilde onları razı ederek akşamlayan kimse için de böylesi vardır. Eğer birini razı ederse, bir kapı açılır. Kendisine zulmetseler de, zulmetseler de, zulmetseler de (onları razı etmeye çalışmalıdır). Kim de ebeveynini kızdırdığı halde sabahlarsa ona da cehennemde iki kapı açılır. Onları kızdırarak akşamladığı zaman da yine kendisi için cehennemde iki kapı açılır. Eğer birini kızdırırsa bir kapı açılır. Kendisine zulmetseler de, zulmetseler de, zulmetseler de (durum değişmez).299

Cennetin kokusu beşyüz senelik mesafeden hissedilir. (Fakat buna rağmen) anne-babaya karşı gelen evlât ile sıla yı rahmi kesen kimse, onun kokusunu alamaz.300

Annene, babana, kızkardeşine, kardeşine, sonra da sana en yakın olandan başlamak üzere diğer yakınlarına iyilikte bu lun.301
Rivayet edildiğine göre Allah Teâlâ Hz. Musa a.s. şöyle buyurmuştur: 'Yâ Musa! Anne-babasina karşı iyi davranıp (onlara itaat edip) bana isyan eden kimseyi itaatkâr kullarımdan, bana itaat edip de anne-babasina isyan eden kimseyi de âsi kullarımdan yazarım'.

Denildiğine göre Hz. Yusuf, a.s.huzuruna giren babası Hz. Yakub a.s.için ayağa kalkmadı. Bunun üzerine Allah Teâlâ kendisine şu vahyi gönderdi: 'Sen baban için ayağa kalkmayı bir küçüklük mü sanıyorsun? İzzet ve celâlim hakkı için yemin ederim ki bu hareketinden dolayı senin sulbünden bir tek peygamber bile gönderme yeceğim'.
Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Bir müslümanın, vermek istediği sadakayı annesi-(babası müslüman iseler) için vermesinde hiçbir beis yoktur. Bu bakımdan o verilen sadakanın ecri, anne-babasina yazılır ve bir o kadarı da, onların ecirlerinden hiçbir şey eksilmeksizin, sadakayı veren kimsenin defterine yazılır.302

Mâlik b. Rabîa şöyle anlatıyor: Hz. Peygamberimizin yanında oturduğumuz bir sırada Benî Seleme kabilesinden bir kişi gelerek 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ebeveynimin benim üzerimde vefatlarından sonra takdim edebileceğim bir hakları var mıdır?' dedi.
Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdu: 'Evet. Onlara salavat getirmek (dua etmek), onlar için bağışlanma dilemek, sözlerini yerine ge tirmek, dostlarına ikram da bulunmak ve onların dost ve yakınlarıyla ilgiyi (ve ancak onların yolundan gelen sılayı rahmi) kesmemektir'. 303
Kişinin babasının sevdiklerine (vefatından sonra onun dostlarına) sılayı rahim yapması, iyiliğin en âlâsıdır.304

Validenin evlâdı üzerindeki ihsanı iki kattır.305
Validenin duası herkesin duasından daha evvel kabul olunur.306
Bunun üzerine Hz. Peygamberimize şöyle soruldu:
- Bu neden böyle oluyor?
- Valide, babadan daha şefkatlidir de ondan. Şefkatlinin duası sakıt olmaz.
Bir kişi Hz. Peygamberimize şöyle sordu:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Kime iyilik yapayım?
- Anne-babana.
- Onlar hayatta değildirler.
Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdu:
(O halde) evlâdına iyilik yap; çünkü ebeveyninin senin üzerinde hakkı olduğu gibi evlâdının da hakkı vardır.307
İyilik yapması hususunda evlâdına yardım eden babadan Allah razı olsun.
Yani kötü amelleriyle çocuğunu isyana teşvik etmeyen babadan Allah razı olsun.
Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 'Birşey verirken çocuklarınız arasında eşitlik yapınız!'
'Çocuğun senin reyhanındır; ilk yedi senede onu koklarsın. İkinci yedi senede senin hizmetçindir. Bundan sonra da ya düşmanın veya ortağındır' denilmiştir.

H,z.Enes Hz. Peygamberimizin şöyle dediğini naklediyor:
Erkek çocuğun doğumunun yedinci gününde akîka olarak bir koyun kesilir. Kendisine isim verilir. Kirlerden temizlenir. Altı yaşina bastığında güzelce terbiye edilir. Dokuz yaşına ulaştığında yatağı ayrılır. Onüç yaşına girdiği zaman namaz kılmadığı takdirde dövülür. Onaltı yaşina geldiği zaman, babası onu evlendirir ve sonra elinden tutarak 'Ben seni güzelce terbiye ettim. Öğrettim ve evlendirdim. Dünyada fitnenden ve ahirette de azabından Allah'a sığmıyorum' der.308

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Çocuğun babası üzerindeki hakkı; onu güzelce terbiye etmek ve ona güzel bir isim vermektir.309
Her çocuk akîkasının rehinidir. Doğumunun yedinci gününde akîka olarak bir hayvan kesilir ve başı traş edilir.310
Katâde şöyle diyor: 'Akîkayı kestiğin zaman ondan bir kıl ala rak bunu kesilen şah damarları hizasında tut. Sonra bu kılı çocuğun başının (bıngıldağının) üzerine bırak; tâ ki ondan ip (izi) gibi kan aksın. Bundan sonra da çocuğun başı yıkansın ve traş edilsin...'
Adamın biri Abdullah b. Mübarek'e gelerek çocuklarından bazılarını şikayet etti. h.zAbdullah ona şöyle dedi:
- Onlara hiç beddua ettin mi?
- Evet!
- O halde onları ifsad eden sensin!
Evlâda şefkat göstermek müstehabdır. Habis oğlu Akrâ Rasûlullah'm, torunu Hasan'ı öptüğünü görünce şöyle dedi:
- Benim on tane çocuğum var. Şimdiye kadar bir tanesini dahi öpmüş değilim!
- Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.

Âişe vâlidemiz şöyle anlatıyor: Hz. Peygamberimiz bir keresinde bana '(Zeyd'in oğlu) Usâme'nin yüzünü yıka!' buyurdu. Usâme'nin yüzünü yıkamaya başladım; ancak bunu bir angarya olarak gördüğümden gönülsüz yapıyordum. Bunu farkeden Hz. Peygamberimiz elime vurarak onu benden aldı ve yüzünü güzelce yıkadı. Sonra da yanaklarından öperek şöyle buyurdu:
Kız olmadığı için bize iyilik yapmıştır.311
Hz. Peygamberimiz birgün minberde iken Hz. Hasan'ın düştüğünü gördü. Bunun üzerine minberden inip onu kucaklayarak şu ayeti okudu: 'Mallarınız ve çocuklarınız (sizin için) ancak bir belâ ve imtihandır'. (Teğâbün/15)

Abdullah b. Şeddad şöyle anlatıyor: Hz. Peygamberimiz birgün namaz kıldırırken Hz. Hüseyin çıkageldi, secdeye gittiğinde Hz. Peygamberimizin omuzuna çıktı. Hz. Peygamberimiz cemaatin önünde secdeyi oldukça uzattı. Hatta cemaat birşey olduğunu zannettiler. Namaz bittikten sonra cemaat 'Yâ Rasûlullah! Secdeyi çok uzattınız. Öyle ki birşey olduğunu zannettik' dediler. Bunun üze rine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdu: 'Oğlum (torunum) sırtıma binmişti. Ben de onu hevesini almadan hemen indirmeyi doğru bulmadım'.312

Hz. Peygamberimizin secdeyi bu şekilde uzatmasında birçok fayda lar vardır: Birincisi Allah'a yaklaşmaktır. Çünkü kulun, Allah'a en yakın olduğu an secde halinde bulunduğu andır. (İkinci fayda) çocuğa gösterilen şefkat ve iyiliktir. Ayrıca burada ümmetin eğitilmesi de sözkonusudur.

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Çocuğun kokusu cennet kokusundandır.313
Yezid b. Muaviye şöyle anlatıyor: Babam (Muaviye) Ahnef b. Kays'a haber gönderdi. Huzuruna geldiğinde de ona şöyle sordu:
- Ey Ebu'l-Bahr! Çocuk hakkında ne dersin?
- Çocuklar, kalplerimizin meyvesi, sırtlarımızın direğidir. Biz ise onlar için yumuşak bir arazi ve gölge yapan bulutlarız. Onlar için herşeyi göze alırız. Eğer birşey isterlerse, onlara istediklerini
ver! Eğer öfkelenirlerse, onları razı et! Böyle yaptığın takdirde seni severler ve sana sevgilerini verirler. Onlara yük olma ki,senden usanıp vefatını temenni etmesinler ve sana yaklaşmayı çirkin bulmasınlar.
- Ey Ahnef! Sen Allah'ın sevgili bir kulusun.Huzuruma girdiğinde oğlum Yezid hakkında öfke ile dopdolu idim (öfkemiyatıştırdın).
Ahnef, yanından çıkıp giderken Muaviye, oğlu Yezid'i bağışladı ve ona ikiyüzbin dirhem ve ikiyüz elbise gönderdi. Yezid de bu hediyenin yarısını (yüzbin dirhem ile yüz elbiseyi) Ahnefe gönderdi.
Bütün bu anlattıklarımız anne ve babanın haklarının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Onların haklarının yerine geti rilmesi keyfiyeti ise uhuvvet (kardeşlik) hakkında zikrettiğimiz hadîslerden anlaşılmaktadır; zira buradaki bağ, kardeşlik bağından daha kuvvetlidir. Burada iki husus daha vardır: Birincisi; âlimlerin çoğu 'Anne ve babaya itaat, şüpheli şeylerde de farzdır' demişlerdir; fakat haramlığı kesin olan konularda onların dediklerini yapmak farz değildir. Hatta annen ve baban kendile rinden ayrı yemek yemenden rahatsız oluyorlarsa, yemeği onlarla beraber yemen farzdır. Çünkü şüpheliyi terketmek takvadandır. Ebeveyni razı etmek ise farzdır. İkincisi; mübah ve nafile olan yol culuklara, izinleri olmaksızın çıkamazsın. Müslümanların üze rinde farz olan haccı hemen yapmak sünnettir; çünkü hac geniş zamanlı bir farzdır. İlim talep etmek için başka memleketlere git mek nafile ibadettir. Ancak talep ettiğin ilim namaz, oruç gibi farz ların ilimleri ise ve memleketinde bu ilimleri öğretecek kimse de yoksa, bu ilimleri öğrenmek için gitmen farz olur; tıpkı yeni müs lüman olan birinin, memleketinde İslâm nizamını öğretebilecek kimse olmadığında, İslâm dinini öğrenmek için hicret etmesinin farz olduğu gibi...
Bu gibi meselelerde anne ve babanın iznine gerek yoktur.
Ebu Said el-Hudrî şöyle anlatıyor: Adamın biri Yemen'den Hz. Peygamberimize gelip cihada katılmak istediğini söyledi. Hz. Peygamberimiz ona şöyle sordu:
- Yemen'de annen ve baban var mı?
- Evet var.
- Onlar sana (gelmen için) izin verdiler mi?
- Hayır!
Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdu:
- O halde dön! Anne ve babanın yanma git! Onlardan izin iste. Eğer izin verirlerse (Allah yolunda) cihad et. Aksi takdirde gücün yettiği kadar onlara hizmet et. Çünkü tevhidden sonra Allah'ın huzuruna götüreceğin en iyi ibadet, anne-babana yaptığın hizmettir.314
Hz. Peygamberimiz, savaşa katılma hususunda kendisiyle istişare etmek üzere gelen birisine şöyle sordu:
- Annen var mı?
- Evet!
- O halde onun hizmetinden ayrılma; çünkü cennet annenin ayakları dibindedir.315
Adamın biri hicret üzerine Matlaşmaya geldiği Hz. Peygamberimize şöyle dedi:
- Babamı ve annemi ağlatmadan sana gelemedim!
- O halde dön ve onlar: ağlattığın gibi güldür.316

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Büyük kardeşin küçük kardeşler üzerindeki hakkı, babanın evladı üzerindeki hakkı gibidir.317
Herhangi birinizin bineği huysuzluk yaptığı ya da hanımının veya aile efradından birinin ahlâkı kötüleştiği zaman, onun kulağına ezan okusun.318
Köle Hakları
Nikâh'tan doğan haklar, Nikâh bölümünde geçmişti. Köle ve cariyelerin de muaşerette gözetilmesi gereken birtakım hakları vardır. Hz. Peygamber son vasiyetinde şöyle buyurmuştur:
Sağ ellerinizle mülk edindiğiniz (sahip olduğunuz) köleler hakkında Allah'tan korkunuz. Onlara yediğinizden yedirip giydiğinizden giydiriniz. Onları güçlerinin yetmeyeceği işlerde çalıştırmayınız. Sevdiğiniz köle ve cariyeleri yanınızda alıkoyup sevmediklerinizi satınız. Allah'ın mahl ûkatına azap etmeyiniz; çünkü onları size mülk eden Allah'tır. Eğer O dileseydi sizi onlara mülk edebilirdi.319

Yine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Efendi, kölesinin yiyecek ve giyeceğini normal olarak vermek mecburiyetindedir. Kölelere güç yetiremeyeceği iş teklif edilemez.320
Hilekar, kibirli, hain ve kölesine kötü muamele eden kimse ler cennete giremez.321
Hz. Ömer'in oğlu Abdullah şöyle anlatıyor: Adamın biri Hz. Peygamberimize gelerek 'Hizmetçilerimizin işlediği kusurların ne kadarını affedelim?' diye sordu. Hz. Peygamberimiz  önce susup cevap vermedi; sonra da 'Günde yetmiş kusurlarını affediniz' buyurdu.322
Hz. Ömer her cumartesi (Medine'nin yakınında bulunan ve bağlık ve bostanlık bir yer olan) Avaliye'ye giderdi. Orada güç yeti remeyeceği işlerde çalıştırılan bir köle gördüğünde onun işini ha fifletirdi; (bilfiil ona yardım ederdi).
Ebu Hüreyre, hizmetçisi yaya olarak arkasında yürüdüğü halde devesinin üstünde giden birisine şöyle dedi:
- Ey Allah'ın kulu! Bu hizmetçi senin kardeşindir, onu terkine alsana. Onun ruhu da seninki gibidir.
Bunun üzerine adam kölesini bineğinin üzerine aldı. Ebu Hüreyre daha sonra şöyle buyurdu: 'Kişi, arkasında birisi olduğu halde yürürse Allah'tan gittikçe uzaklaşır!'
Ebu Derdâ'nm cariyesi şu itirafta bulunur:
- Sana bir seneden beri zehir içiriyorum; fakat sana hiç tesir etmedi?
- Bana niçin zehir içirdin?
- Senden kurtulmak için...
- O halde git; Allah rızası için hürsün,
Zührî şöyle der: "Kişi kölesine 'Allah seni mahrum etsin' dediği zaman o köle hürdür". (Bu çirkin sözün keffareti o köleyi âzâd etmektir).
Kays'ın oğlu Ahnef e şöyle denildi:
- Hilmi kimden öğrendin?
- Âsım'ın oğlu Kays'tan öğrendim,
- Onun hilrni nasıldı; bize anlatır mısın?
- O bir gün evinde oturuyordu. O sırada cariyesinin getirmekte olduğu bir tencere dolusu kavrulmuş et oğlunun üzerine döküldü. Çocuk yanarak öldü. Bu durum karşısında cariye dehşete kapıldı. Bunun üzerine Kays, kendi kendine 'Bu cariyenin korkusunu ancak âzâd edilmesi giderebilir' diye düşünerek ona 'Seni Allah için
âzâd ediyorum' dedi.
Avn b. Abdillah kendisine isyan eden hizmetçisine şöyle demiştir: 'Efendine ne kadar da benziyorsun. Senin efendin (kendisini kastediyor), efendisine (Allah'a) isyan ediyor. Sen de efendine isyan ediyorsun'.
O birgün kendisine kızan kölesine şöyle dedi: "Sen, böyle dav ranmakla seni dövmemi istiyorsun ama ben bunu yapmayacağım. Git, sen Allah için hürsün!'
Meymun b. Mihran'ın misafiri vardı. Cariyesi akşam yemeğini acele ile getirirken elindeki dolu çanak kayarak efendisi Meymun'un başına dökülüverdi. Bunun üzerine Meymun şöyle dedi:
- Ey cariye! Beni yaktın!
-Ey insanlara hayrı öğreten ve edeb dersi veren kişi! Allah Teâlâ'nın sözlerine müracaat etsene!
- Nedir bu sözler?
- 'Onlar öfkelerini yutarlar'. (âlu İmran/134)
- Ben öfkemi yuttum!
- İnsanları (cezalandırmaz) affederler'. (âlu İmran/134)
- Seni affettim!
- Dahasını yap! Çünkü 'Allah iyilik yapanları sever. (âluîmran/134)
- Seni Allah rızası için âzâd ettim!
İbn Münkedir şöyle der: Hz. Peygamberin sahabîlerinden biri kölesini dövdü. Kölenin 'Senden, Allah için beni dövmemeni istiyo rum ve sana Allah'ın vechiyle yemin verdiriyorum' diye yalvar masına rağmen adam onu affetmedi. Kölenin yalvarışını işiten Hz. Peygamber onlara doğru ilerledi. Adam Hz. Peygamber'in gelişini farkettiğinde kölesini dövmekten vazgeçti. Hz. Peygamber ona 'Kölen sana Allah'ın vechiyle yemin verdirdiği halde onu affetme din; fakat beni gördüğün zaman onu dövmekten vazgeçtin. (Bu nasıl olur?)' dedi. Bunun üzerine adam 'Bu köle Allah rızası için hürdür, (onu azâd ettim)' dedi. Hz. Peygamberimizde 'Eğer böyle yap masaydın yüzünü ateş kaplardı' buyurdu.323

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Efendisine nasihatta bulunup itaat eden ve Allah'ın ibadetlerini güzelce eda eden kul (köle) için iki ecir vardır.324
Ebu Râfi âzâd edildiği zaman ağlayarak 'Şimdiye kadar iki ecrim vardı, şimdi ise bunlardan birisi gitti' demiştir.

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
Bana cennete girecek ilk üç zümre ile cehenneme girecek ilk üç zümre gösterildi. Cennete giren ilk üç zümrenin birincisi şehidler, ikincisi rabbinin ibadetini güzelce eda eden ve efendisine nasihatta bulunan köleler, üçüncüsü ise çoluk çocuk sahibi olduğu halde dilenmeyen ve haram yemekten sakınan iffetli kimselerdir. Cehenneme giren ilk üç zümre ise şunlardır: a) Raiyyesine musallat kılman (zâlim) hü kümdarlar, b) Allah'ın hakkını vermeyen servet sahipleri, c) Mütekebbir fakirler.325

Ebu Mes'ud el-Ensârî şöyle anlatıyor: Birgün hizmetçimi dövü yordum. Bu sırada arkamdan birinin iki defa 'Ey Ebu Mes'ud! diye seslendiğini duydum. Dönüp baktığımda Hz. Peygamberimizin arkamda durduğunu gördüm. Kırbacı elimden attım. Hz. Peygamberimizin bana şöyle dedi: 'Yemin ederim ki, Allah'ın gücü sana, senin gücünün bu hizmetçine yetmesinden daha fazla yeter'.326
Muaz'ın rivayetine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Herhangi biriniz bir köle satın aldığı zaman, ona ilk önce helva (tatlı) yedirsin; zira bu kölenin nefsine daha güzel gelir.
Ebu Hüreyre Hz. Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Herhangi biriniz, hizmetçisi yemeğini getirdiğinde onu yanına oturtsun ve yemeği onunla birlikte yesin. Eğer böyle yapmazsa hiç değilse ona yemekten bir lokma uzatsın.327
Herhangi birinizin kölesi yemek yapmasını bilip de kendisini hararet ve meşakkatinden kurtararak hazırladığı
yemeği önüne getirirse onu yanına oturtsun ve yemeği onunla beraber yesin. Eğer böyle yapmazsa, o yemekten bir lokma alarak ona versin ve 'Al bu lokmayı ye!' desin.
Adamın biri Selman-ı Farisî'nin huzuruna girdiğinde onun hamur yoğurduğunu gördü. Bunun üzerine şöyle dedi:
- Ey Ebu Abdullah! Bu nedir?
- Hizmetçiyi bir iş için gönderdik. Ona iki iş yaptırmayı münasib görmediğimden hamuru ben yoğuruyorum.

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur :
Cariyesinin namusunu muhafaza edip bir rivayette ona din ve diyanetini öğretip ve ona iyilik yaptıktan sonra âzâd edip onunla evlenen kimse için iki ecir vardır.328

Yine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır;
Hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden mesulsünüz.329
Köle hakları; yiyecek ve giyeceğinde onu kendisine ortak yap mak, ona gücünün üstünde yük yüklememek, ona kibir ve hakaret gözüyle bakmamak, kusurunu affetmek, bir kusurunu görüp de öfkelendiğinde Allah'a karşı işlediği kendi kusurlarını ve isyan larını ve Allah Teâlâ'nın kudretinin kendisininkinden çok daha büyük olduğunu düşünerek onu cezalandırmakta acele etmemektir.
Faddale b. Ubeyd Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Üç zümre vardır ki, bunların hali sorulmaz a) Cemaatten ayrılan kişi, b) İmamına (devlet başkanına) isyan ettiği halde ölen kişi, c) Kocası yanında olmadığında ve nafakasını bırakmasına rağmen kocasından sonra süslenip bezenen kadın...
Üç zümre daha vardır ki, bunların da hali sorulmaz: a) (Allah'ın) ridasını almak için, Allah ile mücadeleye kalkışan kişi (Allah'ın ridası yüceliği, izan ise izzet ve aza metidir), b) Allah hakkında şüpheye düşen kişi, c) Allah'ın rahmetinden ümidini kesen kişi.
İnsanlarla muaşeret ve sohbet âdabına ilişkin bu bölüm burada sona ermiş bulunuyor.
297) Müslim
298) Ebû Yala, Taberânî
299) Beyhakî
300) Taberânî
301) Nesâî, Ahmed, Hâkim, Ebû Dâvûd
302) Taberânî
303) Ebu Davud, İbn Mâce, İbn Hibban, Hâkim
304) Müslim
305) Garib bir hadîstir. Mânâsı daha önce geçmişti.
306) Irâkî aslına rastlamadığını söylemektedir.
307) Taberânî, Dârekutnî
308) İbn Hibban
309) İbn Hibban
310) Tirmizî
311) Irâkî bu şekilde görmediğini kaydeder. İmam Ahmed ise başka bir ibare ile nakletmiştir.
312) Hâkim
313) Taberânî
314) Ahmed, İbn Hibban
315) Nesâî, İbn Mâce, Hâkim
316) Ebu Dâvud, nesai, ibn mace, Hâkim
317) İbn Hibban
318) Deylemî
319) Ebu Dâvud, Müslim, Buhârî
320) Müslim
321) Ahmed, Tirmizî
322) Ebu Dâvud, Tirmizî
323) İbn Mübarek
324) Müslim, Buhârî
325) Tirmizî, İbn Hibban
326) Müslim
327) Müslim, Buhârî
328) Müslim, Buharî
329) Müslim, Buhârî


« Son Düzenleme: 26 Kasım 2007, 17:09:26 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Anne baba hakki
« Yanıtla #1 : 19 Kasım 2007, 14:10:50 »
 
Son dakikalarını yaşayan bir hastanın (şehadet) getirememesini kötü manaya yoran bir kadın, Rasulüllah Aleyhissalatü Vesselam'a müracaat ederek:
"Kocam son anlarını yaşayan bir hastadır. Bir müddetten beri yanında şehadet getiriyorum, dili durduğu için o, bu şehadet kelimesini söyleyemiyor. Kelime-i Şehadet'i getiremeden ölür diye korkuyorum; buna bir çare bul ya ResulAllah, dilinin tutulması sona ersin de Kelime-i Şehadet'i getirsin" dedi.
Resülüllah Efendimiz bu hastanın sıhhatli zamanındaki hareketlerini, hayatını sordu:
- Kocanın yaşadığı hayat nasıldı? Müslümanlığı sadece iddia halinde mi idi, yoksa inandığının icaplarını yerine getirir, İslam'ı fiilen yaşar mı idi?" Kadın:
"-Ya ResulAllah, dedi. Kocamın Müslümanlığı öyle iddiadan ibaret bir Müslümanlık değildi. İnandığının icaplarını tamamen yerine getirir, İslam'ın emirlerini nefsinde eksiksiz olarak tatbik etmeye gayret ederdi. Dinin haram kıldığı fiillerden şiddetle kaçındığı gibi, kötü bir alışkanlığı da yoktu."
Bu sefer Rasulüllah Efendimiz:
"-O halde sen git annesini çağır' dedi. Bir müddet sonra huzuru Risalet'e giren yaşlı bir kadın:
"- Ben Alkama'nın annesiyim, çağırmışsınız geldim, ya ResulAllah" dedi.
Efendimiz ona sordu:
"- Oğlun Alkama'dan memnun musun? Evladlık vazifesini yerine getiriyor mu idi, yoksa sana karşı itaatsizlikte mi bulunuyordu?"
Kadın evvela biraz durakladı, halinden belli idi ki, öz evladına karşı bir kırgınlığı, küçük de olsa bir dargınlığı vardı.
"- Ya ResulAllah, dedi. Oğlum çok iyi, bana karşı itaat ve hürmette kusur etmezdi. Nedense bu saygısı onu evlendirinceye kadar devam etti. Hele son günlerde ailesinin sözüne bakarak bana karşı tutum ve tavrını iyice değiştirdi. Bu yüzden kalbimde oğlum Alkama'ya karşı bir kırıklık vardır."
Üzgün ve yaşlı annenin bu ifadesinden işin iç yüzünü anlayan Resül-i Ekrem Efendimiz, ashabına odun toplayarak bir ateş yakmaları için emir verdi:
Kadın merakla sordu:
"- Ateşi ne için yaktırıyorsun ya ResulAllah?"
Efendimiz cevap verdi:
"- Oğlun Alkama'yı yakmak için."
"- Neden yakmak istiyorsun ya ResulAllah?"
"- Çünkü, karısının teşvikiyle anasını darıltıp, ailesinin haksız vesvesesi ile velinimetini küstürenleri Cenab-ı Hak Cehennem'in şiddetli ateşinde uzun müddet yakacaktır. Sen hakkını helal etmezsen Alkama da aynı şiddetteki azaba duçar olacağından, ben burada onu dünya ateşi ile yakayım da Cehennem'in o şiddetli azabından kurtulsun."
Bu sözleri ile annesinin merhamet ve şefkatini harekete getirmeyi düşünen Resulüllah, nihayet kırgın ve dargın anneden şu sözleri duyar:
"- Ya ResulAllah, ben hakkımı helal ediyorum, ciğer pare yavrumun ne dünyada, ne ahirette ateşte yanmasına, azab çekmesine gönlüm razı değil."
Annenin oğluna hakkını helal etmesi üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz, ashabdan Bilal-i Habeşî ve Selman-ı Farisî ile birlikte diğer zevatı Alkama'nın yanına göndererek:
"- Gidin bakın, Alkama'nın dilindeki bağ çözüldü mü?" der.
Ziyaretçiler evin önüne geldiklerinde Alkama'nın "Eşhedü en la ilahe ilAllah" diyerek şehadet getirmeye başladığını işitirler...
Son sözü şehadet kelimesi olan Alkama'nın cenazesinde bulunan Resulüllah, mezarlıkta Müslümanları ikaz ederek, aile sözü ile ebeveynini darıltanların Kelime-i Şehadet'ten mahrum kalabileceklerini beyan buyururlar.
 

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Anne baba hakki
« Yanıtla #2 : 11 Aralık 2007, 01:34:33 »
Ana - Babaya iyilik ve Evlat Hukuku
 
Akrabalik ve yakinlik hakki kuvvetli olduguna göre, en yakin ve siki akrabaligin ana - baba ile evlâd arasinda oldugu artik herkesin kabul edecegi bir gerçek haline gelir ve ikisi arasindaki hakkin iki kat oldugu daha iyi anlasilir.

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Ana - babisini köle olarak bulup satin almadikça ve arkasindan azad etmedikçe evlad ana - babanin hakkini ödemis olmaz.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Ana - babaya iyi bakmak, namazdan, sadakadan, oruçtan, hacc´tan, ömreden ve Allâh Yolunda cihad etmekten daha faziletlidir.»

Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Kim anasi - babasi kendinden razi olarak sabahlarsa onu cennete götüren iki kapi açilir. Kim ayni sebebden aksamlarsa yine önüne cennet'e ulastiran iki kapi açilir. Eger ana - babasindan biri mevcutsa bir cennet kapisi açilir. Ana - baba zâlim de olsa durum böyledir. Ana - baba zâlim de olsa durum aynidir.»

Ana - babasinin kalbini kirarak sabahleyin kimsenin önüne cehenneme ulastiran iki kapi açilir. Ana - babasinin kolbini kirarak aksama varan kimsenin önüne de iki cehennem kapisi açilir.

Ana - babasindan birinin kalbini kiran kimsenin önüne bir cehennem kapisi açilir. Ana - baba zâlim de olsa durum aynidir.

Peygamber'imiz (S.A.S) buyuruyor ki:
 Cennetin kokusu besyüz yillik mesafeden duyulur. Fakat onun kokusunu ana - babaya âsi olan ile akrabalik baglarini kesenler duyamaz.»

Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Ana - babana, kiz kardesine, erkek kardesine, sonra da sirasi ile diger yakinlarina karsi iyi davran.»

Söylendigne göre, Ulu Allah Hz. Musa'ya (A.S.) buyurdu ki.
«Yâ Musa! (A.S.) Sona âsi olup ana - babasinin arzusunu yerine getireni itaatkâr olarak yazarim. Fakat ana - babasina âsi olup da benim emrimi tutanlari âsi olarak yazarim.»

Söylendigine göre Hz. Yâkub (A.S.) Hz. Yûsuf (A.S)'un yanina girip de Hz. Yûsuf (A.S.) ayaga kalkmayinca Ulu Allâh ona söyle vahyetti, «Babani ayakta karsilamak kibrine mi dokunuyor? Izzet ve celâlim hakki için yemin ederek söylüyorum ki, soyundan peygamber getirmeyecegim.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Birinin, sadaka verirken ana - babasinin adina vermeye niyyetlenmesi gerekmez Çünki ana - baba eger müslümansa verilen sadakanin ecri onlara gider, sadaka veren de ana - babasinin ecrinde hiç bir eksiklik görülmeksizin onlarin ecri kedar ecir kazanir.»

Mâlik Ibni'Rabia buyurur ki;
«Bir gun Peygamber'imiz ile birlikte oturuyorken Seleme ogullarindan biri huzura gelerek «Yâ RasûlAllah , ana - babamin ölümünden sonra onlara yapabilecegim bir iyilik keldimi» diye sorar.
Peygamber'imiz
Evet, kaldi. Onlara duâ etmek, onlarin günahlarinin afvedilmesini dilemek. Vermis olduklari sözleri yerine getirmek. Dostlarina yakinlik göstermek. Ana - baba tarafindan olan yakinlar ile münâsebetleri devam ettirmek» diye cevap verdi.

Peygomberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 En önemii evlâtlik görevlerinden biri, babanin ölümünden sonra babanin dostluklarina iyilik yapmaya devam ettirmektir.»

Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Evlâd üzerinde, anaya bakma hakki, babaya göre iki kattir.»

Peygamber'imiz «Ananin duasi, en çabuk kabul olan duadir» buyurur. Sahâbiier «Niçin, yâ Rasûlellah » diye sordular. Peygamber'imiz «Cünki o evlâda rahim itibariyle babadan daha yakindir. Rahimin duasi ise bosa çikmaz» buyurdu.

Adamin biri «Kime iyilik edeyim, yâ RasûlAllah » diye sorar.
Peygamber'imiz «Ana - babana» diye buyurur.
Adam «Ana - babam yok» der.
Peygamber'imiz de «O zaman çocuguna karsi iyi davran. Çunki ana - babanin oldugu gibi çocugunun da senin üzerinde hakki vardir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Allah'in rahmeti, kendisine iyi bakmasi hususunda çocuguna kolaylik gösterip onu yanlis davranislar ile âsi olmaya sürüklemeyen baba üzerine olsun"

PeygAmber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Bir sey verirken çocuklariniz arasinda esitlik gözetiriz.»


Bir darbimeselde denir ki. «Çocugun bir çiçektir, yedinci gününde açar, yedinci yasinda sana yardimci olur. Bundan sonra ya düsmanin olur veya ortagin.

Hz. Enes'in rivayet erigine göre. Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Oglan çocugu yedi günlük olunca kurbani kesilir, adi konur ve yikanir. Alti yasina girince egitilmesine girisilir. Dokuz yasinda yatagi ayrilir. Onüç yasina varinca namaz kilmazsa tokatlanir. Onalti yasina gelince babasi onu evlendirir. Sonra elinden tutarak ona «Seni egittim, tahsilini yaptirdim, evlendirdim, dünyada senin fitnenden ve asirette de senin azabindan Allah'a siginirim» der.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 iyi egitim ve güzel isim. çocugun ana - babasi üzerindeki haklarindandir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
 Her oglan veya kiz çocugun «akika kurbani» karsiliginda rehindir. Yedinci günü kurbani kesilir ve saçi kesilir.»

Katade buyurur ki;

"Akika" Kurbani kesilince yüzünden bir tutam alinarak can damarlarinin karsisina tutulur, sonra çocugun tepesine konur. Yünden iplik gibi kan akincaya kadar durulur. Sonra çocugun basi yikanarak saçi kesilir.

Adamin biri Ibni Mübârek'e gelerek çocuklarindan biri sikâyet etti. Ibni Mübarek adama «Ona hiç beddua ettigin oldu mu?» diye sordu. Adam «Evet, oldu» diye cevap verdi. Bunun üzerine Ibni Mübarek adama «O halde onu bozan sensin» diye cevap verdi.

Çocuga karsi yumusak davranmak müstehaptir.

Akra Ibni Habis bir gün Peygamberimizi , torunu Hasan'i öperken görür ve «Benim on tane çocugum var, hiç birini bir gün öpmüs degilim» der. Bunun üzerine Peygamber'imiz

«Merhamet etmeyen, merhametle muamele görmez» buyurdu.

Hz. Ayse buyurdu ki; «Peygamber'imiz bir gün bana,

Üsame'nin yüzünü yika, dedi. Ben de tiksine tiksine yikamaya basladim. Bunun üzerine Peygamber'imiz elime vurdu ve çocugu eline alip kendi yikadi. Sonra onu öptü ve «Zeyit bize iyilik etti. Cünki Zeyid'in kizi yoktu» buyurdu.

Bir gün Peygamber'imiz (S.A.S.) minberde iken torunu Hz. Hasan yere düser.

Peygamber'imiz hemen asagi inerek onu kaldirir ve «Mallariniz ve çocuklariniz sizin hesabiniza birer imtihan vesilesidir» mealindeki âyeti okur.

Abdullah Ibni Seddad buyurdu ki;

«Bir gün Peygamber'imiz cemâate namaz kildiriyordu. Secdeye varinca Hz. Hüseyin boynuna bindi Peygamber'imiz secdeyi uzatti. Pesinde namaz kilanlar, bir sey oldu sandilar.

Namaz sona erince «Yâ RasûlAllah , secdeyi uzattin, biz de bir sey oldu sandik, dediler. Peygamber'imiz sahâbelere su cevabi verdi.

"Torunum beni binek yapti. O hevesini alsin diye, hemen secdeden dogrulmak istemedim."

Peygamberimizin bu davranisinda su faydalar vardir:

1 — Allah'a yakinlik. Kulun Allah'a en yakin durumu secde halidir.
2 — Çocuga iyi davranmak ve yakinlik göstermek.
3 — Ümmetine öyle bir durumda nasil davranilacagini ögretmek.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Çocuk kokusu, cennet kokularindandir."

Yezid Ibni Muaviye der ki;
Babam birini göndererek Ahnef Ibni Kays'i huzuruna çagirdi ve «Ya Ahnef, çocuk hakkindaki görüsün nedir» diye sordu. Ahnef de babama su cevabi verdi.
Yâ emirelmü'minin; Onlar kalblerimizin meyvesi ve sirtimizin diregidir. Biz onlar için yumusak toprak ve gölgeleyici bir gök gibiyiz. Her yücelige onlarin araciligi ile yükselebiliriz.

Bir sey isterlerse ver. Öfkelenirlerse hosnutluklarini kazan ki, sevgilerini kazanasin ve sana olan bagliliklarini arttirasin. Üzerlerine çöken bir yük olma ki, varligindan bikip ölümünü özlemesinler ve sana yaklasmakta isteksiz davranmasinlar.»

Bunun üzerine Muâviye «Yâ Ahnef, sen içeri girdiginde Yezid'e karsi kin ve öfke ile dolu idim» dedi. Ahnef yanindan ayrilinca Yezid'e karsi olan öfkesi dindi, ona ikiyüz bin dirhem para ve ikiyüz takim elbise gönderdi.

Yezid de Ahnef'e yüz bin dirhem para ile yüz takim elbise gönderdi. Bu suretle bebesinden gelen hediyelerin yarisini vermis oldu.
« Son Düzenleme: 11 Aralık 2007, 01:38:24 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Evfacan

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 441
Ynt: Anne baba hakki
« Yanıtla #3 : 12 Aralık 2007, 12:13:09 »
Hocam....Allah razi olsun...  :)
Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

Amade

  • Ziyaretçi
Ynt: Anne baba hakki
« Yanıtla #4 : 12 Aralık 2007, 16:23:42 »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ana Baba Hakkı
« Yanıtla #5 : 16 Mayıs 2011, 18:16:05 »
Ana Baba Hakkı



Muhterem Mü’minler !

Bugünkü hutbemizin mevzuu Ana Baba hakları hakkında olacaktır.

Yaratılmışların en şereflisi olan ve cemiyet halinde yaşayan insanların birbirine karşı vazifeleri vardır. Birinin vazifesi olan şey, diğerinin onun üzerinde bulunan hakkı demektir. Üzerimizdeki haklar, ehemmiyet derecesine göre sıralanacak olursa Allah ve resulünün haklarından sonra, anne ve babamızın hakları gelmektedir.

Anne ve Babanın hakları sayılmakla bitecek kadar az değildir. Bunlardan bir kısmını hatırlamak gerekirse denilebilir ki ; Anne evladının yetişmesi uğruna gençliğini, sağlığını, güç ve kuvvetini, bir kelime ile, hayatını feda etmiştir. Bin bir zorlukla onu rahminde taşımış. ölümle yüz yüze gelerek dünya ya getirmiş, emzirmiş ve büyütmüştür.

Geceleri evladının istirahatı uğruna kendi istirahatını feda etmiş, yavrusu ağlayacak olsa büyük bir ızdıraba tutulmuştur. Annenin yüzü, evladının çilesi ile sararmış, bir evlat iman sahibi, ahlak ve fazilet sahisi ise hep anne ve babanın telkın ve terbiyesi ile olmuştur.
Bir kişi Rasûllüllah efendimizin huzuruna gelerek; "Ey Allah’ın Rasûlü ! iyi muameleye , insanlardan en fazla hak sahibi olanı kimdir?"
diye sormuştu. Rasûllüllah efendimiz “Anadır, sonra yine anadır, daha sonra yine anadır, sonra babadır, sonra yakınlık derecesine göre  diğer hısımlarıdır.” buyurmuşlardır. Anne ve Babaya  öf demeye bile müsaade etmeyen Mevla-i zülcelal, onlara karşı, kötü söz sarf etmeye razı olur mu  hiç ?

Muhterem Mü’minler !

Bir gün Peygamber efendimiz (s.a.v) Selman-ı Farisi hazretlerine, "Ya Seman ! seninle garipleri ziyarete gidelim" buyurdu. Selman-ı Farisi, "Ya Rasulellah  garipler kimdir ?" dedi. Peygamber efendimiz; "Garipler ol bir kimselerdir ki, dünyadan göçüp gitmişler ve arkalarından rahmet okuyacak kimseleri kalmayan ölülerdir", buyurdu. Sonra beraberce Medine kabristanlığına gittiler. Peygamber efendimiz bir kabrin başına varınca hüngür hüngür ağlamaya başladı. Selman-ı Farisi hazretleri bu ağlamanızın sebebi nedir ? Ya Rasulellah ! diye sualde bulundu.
Rasulüllah efendimiz "Ya Selman ! bu kabirde yatan delikanlıdır. Ona şiddetle azap olunmaktadır onun azabının şiddeti beni ağlatmaktadır. Kardeşim Cebrail bana geldi. Ben bu delikanlıya neden bu kadar azap edildiğini sordum. Cebrail, bu gencin dünyada iken annesine asi olduğunu ve annesinin de hakkını helal etmediğini, bu sebeple de kıyamete kadar azabının devam edeceğini söyledi. Ya Selman ! sen şimdi Medine ye git, Bilal'e söyle bütün Medine halkını buraya çağırsın", buyurdu.    

Selman-ı farisi hazretleri gidip hazreti Bilal'e peygamberimizin emrini bildirdi. Hz. Bilal peygamber efendimizin emrini Medine ye duyurdu. Herkesin sahibi olduğu kabrin başına varması emir olundu. Peygamberimiz o kabrin başında beklemeye başladı. Herkes sahip olduğu kabrin başına vardı. O kabrin başına kimse gelmiyor. Biraz zaman geçtikten sonra elindi bastonu olduğu halde yaşlı bir kadın geldi, peygamber efendimiz ona ; "Burada yatan senin neyin oluyor ?" diye sordu. Kadın "oğlum oluyor" diye cevap verdi. "Oğluna dargın mı idin ?" diye sorunca . kadıncağız dargın olduğunu söyledi ve oğlunun kendisine yaptığı eziyeti şöyle anlattı.
"Bir gece eve geç gelmişti. Kapıyı birkaç defa çalmış, bense çaldığını duymamıştım. Kapıyı geç açtığım için beni eli ile itti, kolumu ve gönlümü incitti. Ondan sonrada çok geçmedi dünyadan göçüp gitti. Bu sebeple ona hakkımı helal etmemiştim," dedi.
Peygamberimiz kadına analık hakkını helal etmesini, oğlunun kabir azabı çektiğini söyledi ise de, kadın ona karşı kalbinin kırık olduğunu ve hakkını helal etmeyi gönlünün istemediğini söyledi.
Peygamberimiz, "eğer sen hakkını helal etmezsen oğlun kıyamet gününe kadar kabir azabı, sonrada cehennem azabı çekecek," diyerek gözlerinden dünya perdesini kaldırdı. Bunun üzerine kadın kabrin içinde olanları görmeye başladı. Baktı ki oğlu, dört yandan hücum eden ateşler içerisinde kıvranıyor ve "Ah ! anneciğim neredesin, beni kurtar", diye feryat ediyordu. Oğlunun bu halini gören anne dayanamıyor. "Ya Rabbi !  ben ona analık hakkımı helal ettim", diye Allah’a yalvardı. Allah da hemen kabir azabını kaldırıp, gencin kabrini cennet bahçesine çeviriverdi. Bunun üzerine Peygamberimiz “Siz kabri ne zannettiniz, kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurdular.

Muhterem Mü’minler !

Anne ve Babanın yüzüne gülmek bile bir nevi ibadet ve rızai ilahiye erişmeye vesiledir. Onlara isyan etmenin aynı zamanda Allah’a isyan etmek olduğunu hatırdan çıkarmamak lazımdır. Büyük günahların başında Allah’a şirk koşmak, onun peşinde anne ve babaya isyan gelmektedir. Artık bu büyük bir günahtan nasıl sakınmak gerektiğini her evlat düşünmelidir.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ana ve Baba Hakkına Riayetin Ehemmiyeti
« Yanıtla #6 : 16 Mayıs 2011, 18:35:14 »
Ana ve Baba Hakkına Riayetin Ehemmiyeti



Muhterem Müminler!

Hutbemiz Ana ve Baba hakkına riayetin Ehemmiyeti Hakkında olacaktır.

Yaratılmışların en şereflisi bulunan ve cemiyet halinde yaşayan insanların birbirlerine karşı vazifeleri vardır. Birinin vazifesi olan şey, diğerinin onun üzerindeki hakkı demektir. Üzerimizdeki haklar ehemmiyet derecesine göre sıralanacak olursa  Hz.Allah ve Hz.Rasülüllah'ın haklarından sonra ana ve babamızın hakları gelmektedir.

Bir adam Rasülü Ekrem(s.a.v) huzuruna gelerek: "Ey Allahın Rasülü, iyi muameleme insanlardan en fazla hak sahibi olan kimdir?" diye sormuştu.Peygamber Efendimiz: "Anandır,sonra yine anandır, daha sonra yine anandır, sonra baban, daha sonra derece derece diğer yakınlarındır" buyurmuştur.

Anne,evladının yetişmesi için gençliğini, sağlığını, güç ve kuvvetini, kısaca hayatının en kıymetli zamanlarını feda etmiştir. Binbir zorlukla onu rahminde taşımış, ölümle yüzyüze gelerek onu dünyaya getirmiş, evladının rahatı uğruna kendi rahatını feda etmiş, emzirmiş ve nice zahmetler çekerek büyütmüştür. Babada çocuklarının nafakasını tamamlamak tahsil ve terbiyesini geliştirmek için fikren ve bedenen, maddeten ve mânen hiçbir fedakarlıktan kaçınmamıştır.

Mevlamız ayeti kerimesinde “Bana, ana ve babana şükret. dönüşün ancak banadır, dedik” buyurarak ana ve babaya hizmet ve iyilik yapmanın kendisine kulluk vazifesinden sonra geldiğini ifade buyurmaktadır. Ana ve babasına teşekkür etmeyenlerin(yani onların affedilmeleri için her zaman dua etmeyenlerin) Hz.Allaha layıkıyla şükretmiş sayılmayacağı ifade edilmiştir. Kuran-ı Kerim'de üç şey birbirine bağlı olarak zikredilmiştir: Allaha ve Rasülüne itaat ediniz. Namazı kılınız ve Zekatı veriniz. Bana şükrediniz,ana ve babanıza teşekkür ediniz. Bir kimse, Hz.Allaha itaat eder ve fakat Rasülüllaha itaat etmezse Cenabı hakka itaat etmiş sayılmaz. Namaz kılar da zekatını vermezse namazının hayrı yoktur. Hz. Allaha şükreder ve fakat ebeveynine teşekkür etmezse, Cenab-ı hakka da şükretmiş sayılmaz.

Yüce Mevlamız [“Rabbin, kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin, diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin nezdinde ihtiyarlığa ererlerse onlara öf bile deme.Onları azarlama. Onlara güzel ve tatlı söz söyle. Onlara acıyarak tevazu kanadını yerlere kadar indir. Ve Ya Rab, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse sende kendilerini öylece esirge de”, buyurmaktadır.

Anne ve babaya öf bile demeye müsaade etmeyen mevlamız,onlara karşı kötü söz sarfetmeye, onları dövmeye, kırmaya hiç razı olur mu?.  
Abdullah bin Mesud diyor ki: Peygamber (s.a.v)'e "Hangi iş faziletçe daha üstündür?" diye sordum. Peygamberimiz "Vaktinde kılınan namazdır." Ben "sonra hangisidir?" dedim Peygamberimiz "Ana ve babaya iyilik etmektir." Ben "daha sonra hangisidir" dedim Peygamberimiz "Allah yolunda hizmettir." cevabını verdi.

Ana ve babamıza yapacağımız hürmet onların ebeveynimiz olması hasebiyledir.Onlar ister cahil ister alim olsun, yahut mümin veya gayri Müslim olsun evladın onlara karşı hürmette kusur etmemesi lazımdır. Ancak onların dinimizin hükümlerine aykırı olan isteklerine itaat edilmez. Çünkü Halîka isyan olan yerde mahluka itaat olmaz. İslama aykırı olmayan emirlerine riayet etmek icap etmektedir.

Hz Aişe validemizin kız kardeşi Esma (r.a), Rasülü Ekrem(s.a.v)'e gelerek “Annem İslam dinini kabulden yüz çevirdiği halde bana bir hacet için geldi Ona iyilikte bulunabilir miyim?" demiş. Peygamber Efendimiz hiçbir kayıt ve şarta bağlamadan, “Evet annene iyiliğe devam et” buyurmuştur. Cennet anaların ayağı altıda, babaların rızasında gizlenmiş bulunmaktadır. Ebedi hayatın cennetlerini ve sermedi nimetlerini arzulayan kimseler ebeveynini hoşnut etmeye çalışmalıdır.

Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde:"Burnu sürtülsün, sonra yine burnu sürtülsün peşinden bir daha burnu sürtülsün!" Ashab tarafından "Ey Allahın Rasülü kimin burnu sürtülsün" denildi. Peygamber Efendimiz "Kocamışlık zamanında baba ve annesine; veya birine veya her ikisine yetişirde sonrada cennete giremezse onun burnu sürtülsün", buyurdu. Başka bir hadisi şeriflerinde “Rabbin rızası babanın rızasını kazanmakta, Rabbin gadabı ise babanın gadabında gizlenmiş bulunmaktadır", buyurmuşlardır.

Muhterem Müminler!

Anne ve babaya yapılan her iyilik bir vazifenin ifası, bir hakkın ödenmesi olmakla beraber, günahlarımızın mağfiretine de bir vesiledir. Anne ve babaya karşı hürmet, saygı ve tevazuda son derece dikkat göstermeli, ebedî nimetlerin onları memnun etmekle elde edileceğini, onların hayır dualarıyla cennetin pınarlarından içmek nasip olacağını unutmamalıdır. Ana ve babanın yüzüne gülmek bile bir nevi ibadet ve rıza-i ilahiye ulaşmaya vesiledir. Onlara isyan etmenin aynı zamanda Hz Allah'a isyan etmek olduğunu hatırdan çıkarmamak icabetmektedir. Maddi manada sebebi vucudumuz olan ana ve babaya karşı vazifelerimiz bunlarsa birde manevi manada sebebi vucudumuz olan, bizleri küfrün bataklıktan kurtarıp hidayet vesilemiz olan Allah dostları ve Onun hizmetlerine karşı vazifelerimizin neler olduğunu ve nasıl gayret etmemiz icabettiğini hep beraber düşünelim ve ona göre hareket edelim.

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: Anne baba hakki
« Yanıtla #7 : 19 Eylül 2011, 17:42:31 »
huda razı olsun.......emeğinize sağlık