Gönderen Konu: Anne babaya hurmet, 3 Cemâziyelâhir 1432 (6 Mayıs 2011)  (Okunma sayısı 5019 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

selcuklu

  • Ziyaretçi


Hutbe: Anne babaya hurmet, 3 Cemâziyelâhir 1432 (6 Mayıs 2011)

الاية: وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْناً وَإِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
الحديث:رِضاَ الرَّبِّ فيِ رِضاَالْواَلِدِ وَسُخْطُ الرَّبِّ فيِ سُخْطِ الْواَلِدِ

Muhterem Mü’minler,

Allah’u Azîmüşşan, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde, kendisine îman ve ibadetten sonra, anne-babaya itaat edilmesini ve iyilikte bulunulmasını emretmiştir. Allahın rızasını kazanmaktan sonra, en faziletli amelin de anne-babanın rızasını kazanmak olduğu haber verilmiştir.   Allah ve Rasülünün emir ve yasaklarına karşı olmadığı müddetce, anne-babamızın söylediklerini yapmak, isteklerini yerine getirmek ve gönüllerini hoşnut etmek her müslümanın İslâmî bir görevidir. Hz. Allah (c.c), ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya babaya iyilik edin.”  “Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik.”

Değerli Müslümanlar,

Bizler için pek çok sıkıntılara katlanan, sevindiğimizde sevinen, üzüldüğümüzde üzülen anne-babamıza karşı onlara yumuşak söz söylemek, şefkat ve merhamet göstermek, rıza ve dualarını almak mühim vazifelerimizdir. Hayırlı evlad, gücü ölçüsünde ana-babasına bakmak, ihtiyaçlarını karşılamak, hizmetlerine koşmak, güleryüz göstermek suretiyle Allahın rızasının ana-baba rızasında, gazabınında ana-babanın gazabında olduğunu bilen , “Ana ve baba Cennet kapılarının tam ortasıdır. Artık, bu kapıyı istersen bırak, istersen elinde tut”  ifadelerini unutmayan evlattır.

Aziz Din Kardeşlerim,

Anne-babamıza karşı, hiç hoş olmayan sözler kullanmak, edep sınırlarının dışına çıkmak, kalp kıran ifadeler kullanmak, âsî olmak ne kadar kötüdür!!! Peygamberimiz (s.a.v) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Bir kimsenin ana ve babasına sövmesi büyük günahlardandır.” Ashab-ı Kiram sordular: “Ya RasülAllah, bir kimse ana ve babasına söver mi?” Aldıkları cevap şuydu: “Evet, bir kimse başkasının babasına söver, o da onun babasına söver. Başkasının annesine söverse, o da onun annesine söver.”  Anne-babamıza karşı bir başka vazifemiz de; eğer vefat etmişlerse, onları rahmetle anmak, vasiyetlerini yerine getirmek, dua etmek ve dostlarıyla ilgilenmektir. Rasülullah Efendimiz (s.a.v) ne buyuruyorlar? “İyiliklerin en mükemmeli, bir kimsenin baba dostunu görüp gözetmesidir.”  Huzur-u Rasülullah’a gelip, anne-babamın vefatından sonra yapabi-leceğim bir iyilik var mı? diye soran birine “Evet, hayır dua eder, onlar için istiğfar eder, vasiyetlerini yerine getirir, akrabalarını gözetir, dostlarına da ikram edersin.”  buyurmuşlardır.
O halde değerli Mü’minler, Onlara karşı vazifelerimizi yapmaya gayret edelim. Onlar başımızın tâcı, gönüllerini hoş etmek suretiyle hayır dualarını alalım. Onlara gösterdiğimiz hürmet ve sevgi ölçüsünde çocuklar-ımızdan sevgi ve hürmet göreceğimizi bilelim. Unutmayalım ki, “insanlar arasında hürmete en fazla lâyık olan; annemizdir, annemizdir, annemizdir ve sonra babamızdır.”   

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ana Babaya Saygı ve Hürmet
« Yanıtla #1 : 16 Mayıs 2011, 13:39:10 »
Ana Babaya Saygı ve Hürmet

Muhterem Cemaat!

Allah’a ibadet ve kulluk vazifesinden sonra maddi varlığımıza zahiri sebep bulunan ana ve babamıza da ihsân ve itaat etmemiz, haklarında şefkât ve merhamet göstermemiz en başta gelen vazifelerimiz cümlesindendir. Nitekim Allah (C.C.) İsrâ Sûresi 23 ve 24. âyet-i celilelerde bu gerçeği şöyle beyan buyurmaktadır: “Rabbim, kendinden başkasına kulluk etmeyin ve ana babaya iyi muamele edin, die hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin nezdinde ihtiyarlığa ererlerse onlara (öf) (bile) deme. Onları azarlama. Onlara güzel (ve tatlı) söz söyle. Onlara acıyarak tevazu kanadını (yerlere kadar) indir ve: Ya Rab, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse sen de kendilerini (öylece) esirge de.” Evet ana ve babaya her zaman iyilik ve ihsânda bulunmak lâzım olduğu halde Ayet-i Kerime’de ihtiyarlık halinin tahsis buyurulması ihtiyaç ve zaruret vakti daha ziyade ihtiyarlık halinde olduğu içindir. (öf) demenin haram olması da onda eziyet mânâsı bulunduğundandır. Yani ana babaya (öf) demenin haram kılınmasına sebep, onlara bu sözü söylemekle ezâ ve cefâ edilmiş olmasıdır. Dövme sövme ve benzeri şeylerde ise bu sebep, yani ezâ mânâsı fazlası ile bulunduğu için bu gibi şeylerin de binaenaleyh bu (kavl-i kerim) mana-i vaz’isi ile (öf) demenin haramlığını, dalâleti itibariyle dövme ve sövme gibi şeylerin haramlığını ifade eder.

İhtiyar olmuş, kuvvet ve kudretten kesilmiş, ana babaya acı söz sölemek şöyle dursun bilâkis dün sen muhtaç bulunduğun halde bugün onlar sana muhtaç olduklarından kuşlar yavrularını düşmandan soğuktan esirgeyip kanatlarını açarak onları kanatlarıyla örtüp bastırdıkları gibi bizim de aşırı derecede merhamet ve şevkât göstererek içten gelen bir sevgi ile ana babanın üzerine tevazu kanadını gerip onları muhafaza etmeliyiz. Onlara karşı bu geçici olan şevkât ve merhametimizle yetinmeyip, onlar için Cenabu Rabbül âleminden bâki olan geniş ve hudutsuz rahmetini de niyaz etmeliyiz. Ve Yarabbi (Onlar, ben küçükken bana merhamet edip beni büyüttükleri gibi, sen de onlara merhamet buyur.) duâsına devam etmeliyiz.

Muhterem Cemaat!

Ana babamız bizim dünyaya gelmemize, maddî hayatımıza sebeptirler. Bizi her gün gözleri ve elleri üstünde olarak büyüttüler. Bize uzun müddet baktılar, hayatımızı korudular. Talim ve terbiyemize dikkat gösterdiler. Üzerimizde ne kadar çok emekleri vardır. Bizi büyütünceye kadar neler çektiler neler...

Hele annelerimizin bizler küçükken bizim için gece gündüz çektikleri o sıkıntılar, o zahmet ve meşakkatleri nedir? Ana babamızın ciğer parelerini merhamet ve meşakkâtlerinden kucaklarında taşıyarak göğüs gerdikleri yorgunluklar, zahmetler, tahammül edilebilir haller midir? Biz onların bu lütuflarına, bu himayelerine ebedî olarak minnettar olmalıyız. Şimdi biz büyüdük, kuvvetlendik, onlar  ihtiyar ve âciz oldular. Vazifemizi yapacak, borcumuzu ödeyecek zaman geldi, bu da: Onları katiyyen incitmemek, gücendirmemek, ihtiyaçlarını derhal yerine getirmek, hoş muamelelerinde, tâzim ve hürmetlerinde asla kusur etmemek, rızalarını kazanarak hayır dualarına ermekle olur. Bu hususu Peygamber efendimizin huzurunda cereyan eden bir hadise ile arz edelim:

Bir adam Rasül-ü Ekrem Efendimizin huzuruna gelip: "Malımı alıyor", diye babasından şikâyet etti. Çağrılması üzerine pek yaşlı bir zat değneğine dayanarak peygamberin huzuruna çıkageldi. Bu gelen ihtiyar, şikâyetçinin babası idi. Bu iş kendisinden sorulunca şöyle cevapta bulundu:
“Yâ Rasûlullah ben güçlü kuvvetli iken o zayıf ve kuvvetsiz idi. Ben zengin iken o fakir ve muhtaç idi. Ben o zaman ondan hiç bir malımı esirgemedim. Bugün o güçlü kuvvetli, ben ise kuvvet ve kudretten düştüm. O zengin, ben fakir ve muhtacım. Şimdi o benden malını esirgiyor.”
Rasül-ü Zişan efendimiz o yaşlı zatın bu ifadesini işitince ağladı ve:
“Bunu işiten cemaata (taş, toprak gibi cansız varlıklar) bile ağlar”, buyurduktan sonra o adama dönüp: “Sen de malın da pederinindir" buyurdu.

Aziz Cemaat!

Anaya babaya ihsan etmek demek ayet-i kerimede de işaret buyrulduğuna göre onlara karşı bağıra çağıra söz söylememek, onlara hiddet ve öfkeyle bakmamak, onlara ne açık ne gizli muhalefet göstermemek, hayatta bulundukları müddetçe onlara yumuşak muamele etmek ve şevkât göstermek, vefat ettikleri zaman dâhi kendilerine duâ etmek, vefatlarından sonra da dostlarına ahbablarına hizmette kusur etmemek demektir.

Bazı kimseler vardır ki, anasına ve babasına ne hayatlarında hizmet ve şevkât eder, ne de vefatlarından sonra kabirlerini ziyaret etmek hatırlarından geçer. Bu gibiler lâyık olan cezayı bularak ne dünyada ne de ahirette mes’ut olurlar. Evlâtlarından da aynı muameleyi görürler.

Ne mutlu, anasının babasının rızasını kazanıp bu sayede gerçek murada erenlere...