Gönderen Konu: Arakan'ı hiç duydunuz mu?  (Okunma sayısı 12733 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« : 09 Kasım 2008, 05:10:54 »



Yasaklar ülkesi Arakan'da müslüman halkın evlenmesi, eğitim alması, seyahat ve daha bir çok insani hakkı yasaklar altında. Dünya ise bu insanlık dramına sessiz kalıyor...

Osmanlı Devletinin yıkılıp Halifeliğin kaldırılmasının en trajik sonuçlarından biri de, Anadolu insanının İslam Dünyası ile olan dinamik ilişkilerinin bir anda kesilmesi oldu. Yeni bir ulus oluşturmak için insanımızı zihinsel ve fiziksel olarak Misaki Milli Sınırları içine hapseden Resmi İdeoloji, Türkiye Halkının büyük bir Ümmetin parçası olduğu gerçeğini kalplerden silmek için büyük çaba gösterdi.

Bu çabalar kısmi de olsa sonuç verince, ecdadın büyük ilgi gösterdiği farklı coğrafyalardaki Müslüman Halkları unuttuk. Arakan’ı, Arakanlı Müslümanları aramızdan kaç kişi biliyor acaba? Arakanlı Müslümanlar bir zamanlar Arakan İslam Devleti’nin gölgesi altında huzur ve mutluluk içinde yaşıyorlardı. Fakat eski adı Burma yeni adı Myanmar’ın işgaliyle birlikte Arakanlı Müslümanların hayatlarındaki her şey değişti. Bir yerden başka bir yere seyahat etmeleri, hatta evlenmeleri bile yasak olan Arakanlı Müslümanların yaşadıkları, insana “bu kadar da olmaz ki kardeşim” dedirtiyor.

Bir Güneydoğu Asya ülkesi olan Arakan; Bangladeş, Hindistan ve Çin ile komşudur. Arakanlılar geçmişte 50 bin kilometre karelik bir toprak parçasında yaşıyorlardı ve bu bölgeye Arakan deniyordu. Fakat şu an Arakan Halkı 10 bin kilometre karelik bir bölgede yaşıyor. Arakanlı Müslümanların nüfusları da 2 milyona düştü. İslam’ın Arakan’a ilk defa 8. yüzyılda bölgeye gelen Arap tüccarlar ve dervişler vasıtasıyla girdiği tahmin ediliyor. 13. yüzyıla gelindiğinde Arakan Halkı tamemen Müslümanlaştı ve 1430 yılında Arakan İslam Devleti kuruldu. Arakan İslam Devletinin ilk sultanı ise Süleyman Şah’dır. Arakan İslam Devleti 1784 yılına kadar bölgeye hükmetti. Bu dönemde Arakan bir ticaret ve ilim merkezi oldu. Portekizliler, Hollandalılar uzun yıllar Arakanla ticaret yaptılar ve Arakan ekonomik olarak güçlü bir hale geldi.


İSLAM DEVLETİNİN HÜZÜNLÜ VEDASI

Bugün petrol ve doğalgaz açısından Güneydoğu Asya’nın en zengin topraklarına sahip olan Arakan, tam 350 yıl İslam’la yönetildi. 17OO’lü yıllardan itibaren Budist Burma Sultanlığı’nın saldırılarına uğramaya başlayan Arakan İslam Devleti, Müslüman Halkın gösterdiği büyük direnişe rağmen 1784 yılında yıkıldı. İslam Devletinin yıkıldığına şahit olan Arakanlı Kadınların günlerce gözyaşı döktükleri rivayet ediliyor. Burma Sultanlığı, Arakan İslam Devleti’ni yıksa da bölgeye tam olarak hâkim olamadı. 19. Yüzyılda Arakan’ı işgal eden yeni sömürgeci güç İngiltere’ydi. Arakan’ı iliklerine kadar sömüren ve Arakanlı Müslümanları maden ocaklarında zorla köle olarak çalıştıran İngiltere, bölgeden ayrılırken Arakan’ı Burma Sultanlığı’na bıraktı. İngiltere, Ortadoğu’da oynadığı oyunun aynısını bu sefer Asya’da oynuyor, burada da cetvellerle sınırlar çizerek ardında kalan sorunlar yumağıyla bölgeyi askeri olarak terk ediyordu.

Haritada Hindistan sınırında gösterilen yeşil alan Arakan'ı gösteriyor



ARAKANLILAR'IN ÇİLE DOLU GÜNLERİ

Myanmar geçmişte Burma Sultanlığı olarak biliniyordu. Fakat Burma Sultanlığını deviren Askeri Yönetim, ülkenin adını Myanmar olarak değiştirdi. Myanmar’ın nüfusu şu an 51 milyon civarında ve Miyanmar halkının yüzde 80’i Budizme inanıyor. Arakan Halkı, İslam Devleti’nin yıkılmasının ardından Budistler tarafından sürekli olarak din değiştirmeye zorlandı. Fakat Arakanlı Müslümanlar her ne pahasına olursa olsun dinlerini terketmediler. Bunun üzerine Burmalı Budistler, askerlerden aldıkları destekle Arakanlı Müslümanlara yönelik büyük bir katliama giriştiler. 28 Mart 1942 yılında ilk olarak Minbya şehrine bağlı Çanbilli Köyü’nde başlayan, daha sonra da bütün Arakan’a yayılan bu katliamda en az 150 bin Arakanlı Müslümanın öldüğü tahmin ediliyor. Bu tarihi katliam esnasında yüzbinlerce Arakanlı vatanını terk ederek komşu ülkelere sığındı.


NE WİN ARAKANLILARA SAVAŞ AÇTI

Toprakları işgal edilen Arakanlı Müslümanlara yönelik ikinci saldırı dalgası 1962 yılında askeri darbe ile yönetimi ele geçiren Komünist General Ne Win tarafından başlatıldı. Yüzlerce İslam Âlimini kurşuna dizdiren Ne Win, Arakan’daki bütün camilerin kapısına kilit vurdurdu ve camiler birer eğlence mekânına dönüştürüldü. Ne Win’in imza attığı en büyük zulüm ise Arakanlı Kadınlara yapılanlardı. Arakanlı Kadınlar askerler tarafından toplama kamplarına götürüldüler. Bu kadınların birçoğu toplama kamplarında tecavüze uğradı ve tecavüz sonucu hamile kalan kadınlar zorla Budist erkeklerle evlendirildi. Bu dönemde yine hacca gitmek, kurban kesmek, toplu olarak namaz kılmak ve diğer ibadetler yasaklandı. İnsan hakları kuruluşları tarafından açıklanan resmi rakamlara göre Arakan’da 1962 ile 1984 yılları arasında 2OO bin Müslüman öldürüldü. 1 miyona yakın Arakanlı da komşu ülkelere, özellikle de Bangladeş’e kaçtı.


Arakan’daki müslümanlar bugün de Mymar Askeri Diktatörlüğü tarafından dayatılan inanılmaz uygulamalarla karşı karşıyalar. Evlenmeyi veya çocuk sahibi olmayı düşünüyorsanız, mutlaka devletten izin almak zorundasınız. Bu nedenle evlilik yaşı gelen Arakanlı Gençlerin birçoğu ülkelerinden kaçarak başka bir ülkede evleniyorlar. Arakanlı Müslümanlara getirilen bir başka yasak da seyahat yasağı. Ülke içinde bir yerden başka bir yere gitmek istiyorsanız veya evinize bir misafir gelecekse bu durumu mutlaka devlete bildirmeniz gerekiyor. İnsanı hayrete düşüren bir başka yasak da eğitim alanında. Arakanlı çocuklar sadece ilkokul eğitimi alabiliyorlar. Arakanlı bir çocuk lise veya üniversite okumak istiyorsa mutlaka din değiştirip Budist olmak zorunda. Arakan’da şu an, ezan okumak veya çocuklara Kur’an dersi vermek ölüm sebebi olarak yetiyor. Mymer’deki bütün bölgelere 24 saat elektrik verilirken, Arakanlılara günde sadece 4 saat elektrik veriliyor. Yine Arakanlı Müslümanların internet gibi iletişim araçlarını kullanmaları da askeri yönetim tarafından yasaklanmış durumda.

ARAKANLI MÜSLÜMANLARLA NE KADAR KARDEŞİZ?

Arakan’da yaşananlar sadece bu anlattıklarımla sınırlı değil elbette. Bu anlattıklarım yaptığım kısa bir araştırma sonucu tespit edebildiklerim. Ülkeye hâkim olan baskı rejimi nedeniyle Arakan’dan dışarı doğru dürüst haber çıkmıyor. Kim bilir Arakanlı Müslümanlar her gün ne tür sıkıntılarla karşı karşıya kalıyorlar? Arakanlıların Türkiyeli Müslümanların kardeşliğine, desteğine ve dualarına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaçları var. Bizden Filistin, Irak, Patani, Çeçenistan, Afganistan ve Somali için ettiğimiz duaların arasına Arakan’ı da eklememizi ve Osmanlı Halifelerinin torunları olarak onlara kol kanat germemizi istiyorlar. Bu masum ve anlamlı istek inşAllah bir gün gerçekleşir.

BİR ANI





Aşağıda size anlatacağım olay kısa bir zaman önce Arakan’da yaşandı. Sadece bu olay bile Arakanlı Müslümanların ne tür baskılarla karşı karşıya olduklarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

“Arakan’da yaşayan bir grup Müslüman devletten izin alamadıkları için izinsiz olarak Sittwe Şehrinden Rangoon Şehrine otobüsle yolculuk yapmak istediler. Yocuların amacı yakınlarını ziyaret etmekti. Arakanlı Müslümanlara yönetim tarafından 1988 yılından beri seyahat yasağı uygulandığını bilen Arakanlılar, bu yasağı delmek için Budist kıyafetleri giyerek yola çıktılar. Sittwe yakınlarındaki Min Chaung köprüsünde askerler tarafından durdurulan Arakanlı Müslümanların Budist olmadıkları anlaşılınca, yolcuların hepsi tutuklandı. Yocular çıkarıldıkları mahkeme tarafından Müslümanlara uygulanan seyahat yasağını delmek suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırıldılar."

Adem Özköse/ "Gerçek Hayat" Dergisi

Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #1 : 09 Kasım 2008, 05:17:34 »
Duymamıştık öğrenmiş olduk teşekkür ederiz....

osmanli

  • Ziyaretçi
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #2 : 09 Kasım 2008, 05:21:42 »
evet malesef  tesekkürler bir hocamizdan duymustum.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #3 : 09 Kasım 2008, 05:34:57 »
Bizler de yeni öğrendik.Kısa bir araştırmada 25/07/2008 tarihli bir habere ulaştık.

Arakan Müslümanları ölüme terk edildi
25/07/2008

Güney Asya ülkelerinden Myanmar yönetiminin baskıcı tutumlarından kaçan Arakan Müslümanları açlıkla pençeleşiyor.

İHH İnsani Yardım Vakfı'nın yaptığı açıklamaya göre, Myanmar'daki cunta askeri yönetimin baskıları sebebiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Arakanlı mülteciler, Bangladeş'e sığındı. Ancak, Bangladeş'in Cox's Bazaar şehrinde bulunan Teknaf kampında yaşayan 12 bin Arakanlı mülteci açlıktan ölümle karşı karşıya.

Açıklamada, Naf Nehrinin kıyısında bataklık alan üzerine hasırdan yapılan baraka kulübelerde yaşamlarını sürdürdükleir belirtilen mültecilerin yiyeceklerinin tükenmiş durumda olduğu belirtildi.

Tüm dünyada yaşanan gıda fiyatları Bangladeş'te de iki katına çıktı. Pahalılık sebebiyle hiçbir şey alamayan mülteciler, Türkiye'den yardım istediler.
İHH, bölgedeki Müslümanlardan yardım mektubunu aldığını açıklarken, mektupta "Yağ, soğan, et, sebze istemiyoruz. Sadece pirinç istiyoruz. Biz çocuklarımızın hayatını kurtarmak istiyoruz" ifadelerinin kullandığını bildirdi.
Mektupta ifade edildiğine göre, 7 bin çocuğun olduğu kampta okul ve hastane yok. Kamplar yarı bataklık bir arazi üzerine kurulmuş. Özellikle Muson yağmurları başladığı zaman mülteciler, büyük sıkıntı yaşıyor. Hiçbir geçim kaynakları olmayan mülteciler, nehirden tuttukları balıklarla ve çevreden topladıkları otlarla, yapraklarla hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.
Bazı çocuklar da topladıkları yaprakları satarak ailelerinin geçimine katkıda bulunmaya çalışıyor. Tabi satabilirse...
Birleşmiş Milletler (BM) mülteci statüsünde kabul etmediği için sınırlı sayıda yardım yapıyor. Bu kampın yanı sıra Kutupalong kampında kalan Arakanlı mülteciler de açlık ve sağlık sorunu yaşıyor.
İHH YARDIM EDECEĞİNİ AÇIKLADI

Vakıf, bölgeden gelen yardım mektubuna yardım eli uzatacağını açıkladı. Mültecilere belli periyotlarla yardım götürüldüğünü belirten İHH, bölgeden gelen olumsuz haberler üzerine yeni bir yardım çalışması başlattı.


Arakanlı çocuklar yaprak satarak geçinmeye çalışıyor. Ancak yapraklar için alıcı bulmak imkansız gibi...

Yardımların, en kısa sürede mültecilere ulaştırılacağı ifade edildi.



Arakan Müslümanlarının yaşadığı kamp, resimde de görüldüğü gibi bataklığın ortasına kurulmuş durumda. İnsanlar burada hayat mücadelesi veriyor.

 

 

dunyabulteni/haber merkezi
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Arakan’da neler oluyor?
« Yanıtla #4 : 23 Mayıs 2010, 12:16:47 »
Arakan; Bangladeş, Burma ve Hint Okyanusu ile sınırlı bir Güneydoğu Asya bölgesidir. Bir zamanlar 50 bin kilometre karelik topraklarında kendilerine ait bağımsız bir devlete sahip olan Arakanlılar, bugün Myanmar askeri diktasının yönetimi altında yaşıyorlar. Aklınıza kısa bir süreliğine dünyada zulüm yaşanan ülkeleri getirin. Muhtemelen Gazze’yi, Afganistan’ı, Çeçenistan’ı, Patani’yi, Irak’ı, Afrika’nın sömürge altındaki bölgelerini hatırlayacaksınız. Tam bir Arakan uzmanı olan Sait Demir’le yaptığım röportaj sonrası, Arakanlıların yaşadıklarının başka hiçbir yerle eş tutulamayacağını anladım. Bu röportajı okuduktan sonra sizin de içinizden “Bu kadar da olmaz” cümlesi geçecektir diye düşünüyorum. 5 yıldır Arakan üzerine araştırma ve çalışmalar yapan Sait Demir, 8 kez de bizzat bölgeye giderek gözlem ve incelemelerde bulunmuş. Sizleri Türkiye’de Arakan’ı en iyi bilen isim olarak gösterilen Sait Demir’in anlattıklarıyla baş başa bırakıyorum.

Arakanlılar kimlerdir? Bize Arakanla ilgili genel bilgiler verir misiniz?

Geçmişte Burma, şu an ise Myanmar olarak isimlendirilen ülkedeki beş eyaletten birinin ismi Arakan’dır. Arakanlılar ırk olarak Rohingya ırkına mensuplar. Bundan dolayı Arakan’da yaşayan insanlara Rohingyalılar deniliyor. Arakan bölgesinde geçmişte yaşayan Rohingyalıların toplam nüfusu beş milyon civarındaydı. Bu nüfusun dört milyonu Müslümanken, bir milyonu ise Budist’ti. Arakan’da yaşayan Budistlere Rakhinler deniliyor. Müslümanlar ise kendilerini Arakanlılar olarak isimlendiriyorlar. Bundan dolayı Arakan dendiğinde akıllara Müslümanlar geliyor.

Şu an Arakan’da kaç milyon insan yaşıyor?

Myanmar askeri diktatörlüğünün baskıları nedeniyle Arakan’ın nüfus yapısı tamamen değişti. İki milyondan fazla Arakanlı Müslüman ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Şu an Arakan’da yaşayanların nüfusu üç milyon civarında.

İslam Arakan bölgesine ilk defa ne zaman girdi? Arakanlıların Müslümanlarla tanışmaları hangi dönemlere kadar uzanıyor?

Arakanlılar Müslümanlarla ilk defa 618 yılında Saad bin Ebu Vakkas’ın komutasındaki bir geminin Arakan sahillerine yaklaşmasıyla tanıştılar. Bu gemi kısa bir süreliğine Arakan’a uğramış ve yoluna devam etmiş. İslam’ın Arakan’da hızlı bir şekilde yayılması ise 1203 yılından sonra gerçekleşti. Bu yıllarda, şu an Bangladeş olarak isimlendirilen Bengal’in İslamlaşmasının etkisiyle Arakan’da da İslam hızlı bir şekilde yayıldı. Hatta 1430 yılında bu bölgede Arakan İslam devleti kuruldu.

İslam devleti kaç yıl Arakan’a hükmetti?

Arakan İslam devleti 1782 yılına kadar kesintisiz olarak bu topraklara hâkim oldu ve Arakan’da 350 yıl İslam hukuku uygulandı. Arakan İslam devleti 1782 yılında Budistlerin saldırılarıyla yıkılınca bölgede Budist işgali başladı. Bölgedeki Budist hâkimiyeti kırk yıl boyunca sürdü. Daha sonra da İngilizler Arakan’ı işgal ettiler ve Arakanlı Müslümanlar 1942 yılına kadar İngiliz işgali altında yaşadılar. İkinci Dünya Savaşı sonrası İngilizler Burmalı Budistlerle yaptıkları Pinlong Anlaşması ile Arakan’ı Budistlere bıraktılar ve bölgeden çekildiler. İngilizler bölgeden ayrılır ayrılmaz Budist fanatikler tarafından başlatılan olaylarda 100 binden fazla Müslüman katledildi ve Arakan’da tarihin en kanlı katliamlarından biri yaşandı. 1962 yılından günümüze kadar Arakan toprakları Myanmar yönetimine bağlı bir askeri diktatörlük tarafından yönetiliyor. Askeri diktatörlük Arakan’daki Müslüman nüfusu azaltmak için sistemli bir şekilde baskı politikaları uyguluyor.

Arakanlı Müslümanlarla Myanmar yönetiminin arasındaki sorunun temeli nedir?

Arakan geleneksel olarak Müslümanların toprağı olarak bilinmesine rağmen İngilizler bu toprakları Budistlere teslim etti. Doğal sınırlar açısından baktığımızda da Budist yönetimin topraklarıyla Arakan arasında gözle görülür bir fark var. Arakanla bugünkü Myanmar yönetiminin toprakları meşhur Burma dağlarının varlığı nedeniyle ikiye ayrılıyor. Fakat Myanmar yönetimi ısrarla Arakanlı Müslümanların toprakları üzerinde hak iddia ediyor ve bu bölgede yaşayan Müslümanlara yönelik baskı politikalarını sürdürüyor. Myanmar yönetimi Arakan’ın nüfus yapısıyla oynuyor. Müslümanlar göçe zorlanıyor ve Arakan’dan göç eden Müslümanların topraklarına Budist aileler yerleştiriliyor. Geçmişte Arakan’daki Müslümanların nüfusu dört milyon, Budistlerin nüfusu bir milyonken; bugün Budistlerin nüfusu üç milyon, Müslümanların nüfusu ise iki milyon.

Arakan’da Müslümanlara yönelik ne tür baskılar var? Bölgedeki insan hakkı ihlallerinden bahseder misiniz?

Müslümanlar Arakan’ın gerçek sahipleri olmasına rağmen Myanmar yönetiminin vatandaşı olarak kabul edilmiyorlar. Müslümanlar yüzyıllardır bu topraklarda yaşadılar. Fakat Myanmar yönetimi Müslümanların İngilizler tarafından Arakan’a getirildiklerini iddia ediyor. Fakat tarihi veriler Myanmar yönetiminin bu tezini yalanlıyor. Arakan’da bir Müslüman bir yerden başka bir yere gideceği zaman mutlaka askerden resmi izin almak zorundadır. Mesela sizin karşı köyde bir yakınınız öldü ve cenazesine katılmak istiyorsunuz. Bunu Budist askerlere bildirmek zorundasınız. Bir günden fazla gittiğiniz yerde kalamıyorsunuz. Aynı gün köyünüze geri dönmek zorundasınız. Arakan’da bir Müslüman askerlerden resmi izin almadan seyahat etmeye kalkıştığı andan itibaren en az yedi yıl hapis cezası alıyor. Kendi topraklarında olmalarına rağmen sırf izinsiz seyahat ettikleri için bugün hapishanelerde olan Arakanlılar var. 1960’dan beri Arakan’a yeni bir caminin yapılmasına izin verilmiyor. Bırakın yeni cami yapılmasına, camilerin tamiri bile yasak. Caminin içindeki bir lambayı değiştirmek için askeri karakoldan izin almak zorundasınız. Arakan’da din eğitim de yasak. Bundan dolayı Müslümanlar çocuklarına gizli olarak dini eğitim veriyorlar. Bir kişinin âlim veya hoca olduğu öğrenildiğinde o kişi Budist askerler tarafından öldürülüyor. Bu cinayetler genellikle faili meçhul olarak kalıyor. Arakanlı Müslümanların liseden sonra okumalarına izin verilmiyor. Bir öğrencinin liseden sonra okuması için mutlaka din değiştirmesi gerekiyor. Bu bölgede hem yan tarafta olan Budist köyüne elektrik verilirken, Müslümanların bulundukları köye elektrik verilmiyor. Müslümanların köylerinde sabit telefon hatları da yok. İletişim özellikle engelleniyor. Size Arakan’daki ilginç bir uygulamadan daha bahsetmek istiyorum.

Buyurun…

Arakanlı Müslümanlar evlerindeki her şeyi resmi kurumlara beyan etmek zorundalar. Mesela evde iki bıçak, beş tabak var ve siz bunları devlete beyan ettiniz. Gecenin bir yarısında Budist askerler ellerindeki beyan defteriyle evde arama yapıyorlar. Evde eğer beyan edilenden fazla bıçak veya tabak varsa, ev sahibi hapis cezası alıyor. Arakanlı Müslüman çiftçiler doğan her yeni hayvan için devlete vergi vermek zorundalar. Askerler Müslümanların yaşadıkları köylere gelip, gençleri kamyonlara bindirerek inşaatlarda çalıştırılmak üzere başka yerlere götürülüyor. Bu gençler bazen on beş gün, bazen yirmi gün devlete ait köprülerin veya yolların yapımı için ücretsiz olarak çalıştırılıyorlar. Sakallı veya takkeli Müslümanların toplu taşıma araçlarına binmeleri veya resmi bir daireye girmeleri yasak. Arakan’da evlenme de izne tâbi. Bir Müslüman evlenmek için resmi makamlara başvurduğunda altı aydan-üç yıla kadar beklemek zorundadır. Bu süre zarfında evlenme izni verilip verilmeyeceği yönünde sonuç açıklanıyor. Sonuç genellikle olumsuz oluyor. Arakanlı Müslüman gençler evlenmek için ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar ve gençler genellikle Bangladeş’te evleniyorlar. Myanmar devletinden izinsiz evlendikleri için de bir daha ülkelerine kabul edilmiyorlar. Arakan’daki evli Müslümanların ikiden fazla çocuk sahibi olmaları kesinlikle yasak. Budist ailelerin çocuk yapmaları teşvik edilirken, Müslüman ailelere çocuk yapma sınırı getiriliyor. Bu uygulamadaki amaç bölgenin demografik yapısını değiştirmek.

Arakanlı mülteciler genelde hangi ülkelerde yaşıyorlar?

Pakistan, Suudi Arabistan, Tayland, Hindistan ve Malezya’da toplam 1 buçuk milyon Arakanlı mülteci yaşıyor. Arakanlıların mülteci olarak nüfuslarının en kalabalık olduğu ülke ise Bangladeş. Bangladeş’de bugün 600 bin Arakanlı mülteci var. Bu mülteciler Arakanla Bangladeş’in sınır bölgesindeki mülteci kamplarında çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Ben bu kampları ziyaret ettim. Bu kamplardaki durum gerçekten çok vahim. İnsanlar açlıktan ölüyorlar. Bu kamplara yaptığım en son ziyarette, birkaç hafta önce üç kişinin açlıktan hayatını kaybettiğini öğrenmiştim. Bölgede Kutubalong mülteci kampı isminde bir mülteci kampı vardı. Son bir yıl içinde bu kampın yanında 55 bin insanın yaşadığı yeni bir kamp daha kurulmuş. Burada da geçen aylarda tam 130 Arakanlı mülteci açlık nedeniyle can verdi. Bu kampta çok ciddi anlamda içecek su sıkıntısı yaşanıyor.

İnsanlar su ihtiyaçlarını kampın yakınındaki bataklıktan sağlıyor. Bu mülteci kampında tek odalık barakalar var. Barakalarda yedi-sekiz kişi bir arada kalıyor. Barakalarda bir veya iki adet tabaktan başka bir şey yok. İnsanlar yatak olmadığı için toprağın üzerinde yatıyor. Ayrıca bu kamplarda çocuk ölüm oranı da çok fazla.

Bu durumu kampların etrafındaki çocuk mezarlarından anlıyorsunuz. Mezarlıklar yetişkin mezarlarıyla değil; daha çok bebek mezarlarıyla dolu. Kamplardaki insanlarla konuştum. Mülteciler iki günde sadece bir öğün yemek yediklerini söylediler. Kamplardaki insanların durumu gerçekten çok kötü. Bu insanların durumunu ilk gördüğümde inanın iki gün yemek yiyememiştim. Ben dünyanın başka bir bölgesinde insanların bu denli zor durumda olduklarına ihtimal vermiyorum. Çocukların üzerlerinde giyecek kıyafet yok ve kampın çevresinde çıplak bir şekilde geziyorlar. Dünya Gıda Programı veya Batılı yardım kuruluşları sadece resmi mülteci kamplarına yardım ediyor. Fakat asıl trajedi bölgedeki gayri resmi mülteci kamplarında yaşanıyor.

Bangladeş Arakanlı mültecilere yardım ediyor mu?

Bangladeş zaten çok fakir bir ülke. Ülkede çok ciddi anlamda yoksulluk yaşanıyor. Bu durumdaki bir Bangladeş’in Arakanlı mültecilere yardım etmesi oldukça zor gözüküyor.

Myanmar’da Arakanlı olmayan ciddi bir Müslüman nüfus da bulunuyor. Bildiğim kadarıyla Myanmarlı Müslümanların nüfusu beş milyon civarında. Onların durumu nasıl? Herhangi bir baskıyla karşılaşıyorlar mı?

Myanmarlı Müslümanlar Arakanlı Müslümanlara göre çok daha rahatlar. Devlet onlara baskı yapmıyor. Çünkü onların herhangi bir bağımsızlık talepleri yok. Budist yönetim, Myanmarlı Müslümanları sisteme entegre etme konusunda bir takım başarılar elde etmiş. Şöyle bir uygulama var: Myanmarlı Müslümanlarla Arakanlı Müslümanların bir araya gelmeleri engelleniyor. Arakanlı bir Müslüman Myanmar’ın merkezinde yaşayan bir Müslümanı ziyaret edemiyor. Myanmarlı Müslümanların da Arakan’ı ziyaret etmeleri yasak.

Açlığın, susuzluğun olduğu yerlerde Batılı bazı kuruluşlar eliyle yürütülen misyonerlik çalışmaları da oluyor. Arakanlıların yaşadıkları Bangladeş sınırındaki mülteci kamplarında da insanları Hıristiyanlaştırmak için misyonerlik çalışması yürütülüyor mu?

Batılı misyoner gruplar, Arakanlı mültecilere yönelik misyonerlik çalışmalarında bulundular. Fakat bu misyonerlik çalışmaları herhangi bir sonuç vermedi. Arakanlılar bölgenin en dindar halklarından biri olarak bilinirler ve İslam’ı yaşama konusunda çok hassastırlar. Bundan dolayı Arakanlıların Hıristiyanlaşacağına hiçbir zaman ihtimal vermiyorum.

Adem Özköse-Dünya Bülteni

Çevrimdışı sakincan

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 212
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #5 : 23 Mayıs 2010, 13:59:00 »
müslümanların bu halini görüpde gözyaşlarını

tutan bir insan olamaz..acısını taa ciğerimizde

hissettik..mevlam haklarında hayırlısını nasip etsin.
Bu akşam gül koydum yastığımın kenarına...
belki gelirsin rüyama...
benim için olmaz bilirim.......
gülün hatırına..

Çevrimdışı ruy-ı zemin

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1109
  • Seher vakti bereket vakti...
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #6 : 23 Mayıs 2010, 21:46:27 »
"zulm ile âbâd olanın ahiri berbâd olur" sözü mûcibince Allah cümle ihvânı dinimize yardım etsin.
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #7 : 25 Temmuz 2012, 02:56:27 »
http://www.sadakat.net/forum/son_konular/bu_zulmu_durdurun-t59124.0.html



Budizm "bir ahlak dini" ise : budizm ahlakı nasıl yorumluyor?
 mesela budizm anlayışında ölen erkeğin ardından eşi olan kadınında birlikte yakılması budizme olan inancın temel şartıdır.

 Günümüzde eşi ölmüş budist kadınların yakılmasına son verilmiş ise bu kanun, yasa, polis gücü ve cezai yaptırımlarla mümkün olabilmiştir.
 Ölen erkeğin ardından kadının yakılmasını hükmeden bir anlayışta ahlak bulunur mu?
 Budizm bir ahlak diniy miş. en zorlama ifade bile budizmde ahlakın kırıntısını bulamaz.
 sadece kadının yakılmasıyla sınırlı değil, zaman zaman hindistan merkezli uzakdoğu asya'da insan kanını donduran çarpıklıklar haberlerde geçiyor.
 Budizm anlayışında soylular-asiller ile rahipler sınıfı toplumun üst tabakasını oluşturur. Budizm inancında toplumsal yapıyı oluşturan aşağıda yoksul halktan bireylerinin öldükten sonra ruhları üstte varlıklı sınıfların ruhlarının bulunduğu seviyede olmadığı kabul edilmektedir.
 Kast sistemini meşru ve budizmin en önemli karakteristik özelliği olarak belirlendiğine göre, kast sistemine dayanan bir felsefi anlayışta ahlak ne gezer?

 Budizmi bir ahlak dini olarak tanımlayan kişi, rahiplerin eza ve işkence seanslarını kast ediyor sanırım.
 halbuki kendine ve budizme inanç duyanlara eziyet ve işkenceyi tavsiye etmek budizmi ahlaklı yapmaz ancak ve ancak mazoşist ve şiddete dayanan sapkın bir hareket yapar.
Alıntı.İhvanı forum.

http://www.youtube.com/watch?v=7GX3HdqzeuY


Bu nasıl bir düşünce,bu katliamı ahlaklı birisi yaparmı ?

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #8 : 30 Temmuz 2012, 09:00:21 »
Arakan'lı Müslümanların Osmanlıya yardımı

Balkan savaşlarında Myanmarlı Müslümanlar da Osmanlı ordusuna yardım etmişler.



1912'de Balkan savaşları esnasında dünyanın her tarafındaki Müslümanlar gibi Myanmarlı Müslümanlar da para toplayarak Osmanlı ordusuna yardım etmişlerdi.

 Osmanlı İmparatorluğu bizim zayıf zannettiğimiz dönemlerde bile dünyanın en önemli devletlerinden biriydi ve dünyadaki bütün Müslümanlar'ın şemsiyesi konumundaydı. Afrika'dan Asya'ya bütün Müslümanlar'ın gözü kulağı hilafetin merkezinde, yani İstanbul'daydı.

 Asya Müslümanları özellikle de Hindistan Müslümanları, hilafetin merkezi olduğu için Osmanlı İmparatorluğu'nu yakından takip ediyorlardı. Madagaskar'dan Myanmar'a kadar her taraftaki Müslümanlar halifeyle ilişki kurmuşlardı. 1870'te Birmanya'daki (Myanmar) Ava sultanının sadrazamı Osmanlı yönetimiyle ilişki kurmak için mektup göndermişti.

Hicaz Demiryoluna Para Aktı

 II. Abdülhamid döneminde Osmanlı'nın Asya'daki faaliyetleri neticesinde padişah Hindistan, Çin ve Myanmar Müslümanları arasında popüler olmuştu. 1897'de Türk-Yunan Savaşı çıkınca Asya'daki Müslümanlar hemen yardım toplayarak Türkiye'ye gönderdiler. Savaş kısa bir süre sonra Osmanlı'nın zaferiyle sona erdi.

 Osmanlı İmparatorluğu'nda 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren birçok demiryolu yapılmıştı; ancak bunların çoğu Avrupalı sermaye çevreleri tarafından inşa edilmişti. Kutsal hac yolculuğunu kolaylaştıracak Hicaz demiryolu dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar'ın yardımlarıyla inşa edildi. Başta Hindistan, Mısır, Rusya ve Fas'tan olmak üzere Endonezya'dan, Singapur'dan, Güney Afrika'dan, Tunus, Cezayir, İngiltere ve Amerika'dan bağışlar yapıldı. Hicaz demiryoluna yardım edenler arasında Myanmarlı Müslümanlar da vardı. Osmanlı yönetimi Myanmar'dan yardım gönderenlere Hicaz demiryolu madalyaları göndererek teşekkür etti.

Balkan Savaşı'nda Gönderilen Yardım

 II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra hükümdar olan Sultan Mehmed Reşad'ın tahta çıkışı; dünyanın her tarafındaki Müslümanlar'ın yanı sıra, Myanmar'daki Müslümanlar tarafından da telgraf gönderilerek kutlandı.

 1911'de İtalyanlar'ın Libya'yı işgali üzerine dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar'dan yardım gönderildi ve İtalya değişik ülkelerde protesto edildi. 1912'de Balkan savaşları sırasında Hindistan, Çin, Singapur ve Myanmar'daki Müslümanlar'dan maddi yardımlar geldiği gibi, sağlık eki¬pleri de teşkil edilerek Türkiye'ye gönderilmişti.

 O dönemde Myanmar'ın adı Birmanya (Burma) idi. Birmanya'daki Müslümanlar topladıkları yardımları konsolosluk, Osmanlı Bankası ve Avrupa bankaları aracılığıyla Türkiye'ye gönderdiler. Örneğin, İbrahim Ali Molla ve Abdurrahman efendiler topladıkları 800 İngiliz lirasını Rangoon'daki fahri Osmanlı şehbenderliğine teslim etmişlerdi. Yine savaş yardımı olarak Birmanya Hilal-i Ahmer'i, yani Kızılay'ı üyelerinden İbrahim Ali Molla ve Abdurrahman ve Cemal efendiler topladıkları 3000 İngiliz lirasını göndermişlerdi. Rangoon'un yanı sıra Birmanya'nın önemli şehirlerinden Mandalay'daki Müslümanlar da para toplayarak Osmanlı İmparatorluğu'na gönderdiler. Moulmein şehrindeki Müslümanlar da yardıma katıldılar. Birmanyalı Müslümanlar fakir ve ülkede azınlıkta olduklarına bakmadan ellerinde ne varsa Türkiye'ye yollamışlardı.

Myanmar Müslümanları

 Myanmar'ın yaklaşık yüzde 5'i Müslüman'dır. Müslümanlar'ın yüzde 68'i Hintli, yüzde 30'u ise Myanmarlı'dır. Müslümanlar'ın yüzde 41'i Arakan bölgesindedir. Kalanlar ise sahil veya merkezi yerlerdedir. XI. yüzyıldan itibaren Arap, İranlı ve Hintli Müslüman tüccarların gelişiyle birlikte bölgede İslamiyet'in izleri görülmeye başlanmıştır. İngiliz sömürge döneminde de Hindistan'dan Hintli Müslümanlar gelmiştir.
 Arakan bölgesinde yaşayan Müslümanlar, Rohingyalılar'dır. Bengal, Urdu ve Burma dillerinin karışımı bir dil konuşurlar. 15-16. yüzyıllardaki Bengal Sultanlığı zamanından itibaren günümüze kadar gelirler.

 Arakan'daki Müslümanlar'ın II. Dünya Savaşı'nın ardından bölgede bağımsız bir devlet kurmak istemeleriyle çatışmalar başladı. Binlerce Müslüman ya öldürüldü ya da evini terk etmek zorunda kaldı. 1989 ve 1991'deki operasyonlardan sonra 250 bin Arakanlı Müslüman Bangladeş'e sığındı. Bir kısmı Birleşmiş Milletler'in baskısıyla evlerine dönebildi.

 İngiliz İşgali

 Tarihte Birmanya ve Burma isimleriyle anılan Myanmar, Hindiçin Yarımadası'nda yer alan bir devlettir. Bölgede 1044'te tahta geçen Anawrahta tarafından bütün Birmanya'yı birleştiren bir krallık kuruldu. Ancak Moğol hanı Kubilay zamanında ülke işgal edildi. Moğol işgalinden sonra Birmanya'daki halklar arasında birçok savaş çıktı. Çin'le ve Siyam'la savaştılar ama asıl tehlike Avrupa'dan gelecekti. Hindistan'ı işgal eden İngilizler, Birmanlar'ın Arakan bölgesini ele geçirmesi üzerine Birmanya'yla karşı karşıya geldiler. 1824-1826 yılları arasında I. İngiltere-Birmanya Savaşı, 1852'de II. İngiltere-Birmanya Savaşı çıktı. Birmanlar İngiltere karşısında hep gerilediler. Ancak İngilizler'in duracağı yoktu. Çin'le karayoluyla ticaret yapmak isteyen İngilizler, 1885'te tekrar Birmanya'ya saldırdılar. Bir hafta süren savaşın sonunda Birmanya Hindistan'ın bir eyaleti oldu. Ancak bu durumu kabullenmeyen Birmanyalılar direnişe geçti. İngilizler isyanı, katliam ve zulümle 1890'da bastırabildiler. Birmanya ancak 1948'de bağımsız olabildi.

 Burma, Birmanya, Myanmar

 Myanmar 1989'a kadar Birmanya veya Burma isimleriyle tanınıyordu. İngilizce konuşulan ülkelerde genellikle Burma diye bilinir. Ülke 26 Mayıs 1989'dan sonra Myanmar ismini aldı. Askerî yönetimin Birmanya (Burma) ismini değiştirmesinin sebebi, bu adın sömürge döneminde kullanılmasıydı. Myanmar ise 12. yüzyıldan gelen mahalli bir isimdi.

100'den Fazla Dil

 Asya'nın güneydoğusundaki Hindiçin'de bulunan devletlerin en büyüğü olan Myanmar'da 100'den fazla dil ve lehçe konuşulur. Myanmar 50'den fazla etnik gruptan oluşuyor. Ülkedeki en büyük topluluk yaklaşık %70 ile Birmanlar'dır. Myanmar'ın yaklaşık % 90'ı da Budist'tir.

Haber Vaktim.com.

Çevrimdışı siyah gül

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 28
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #9 : 01 Ağustos 2012, 00:46:55 »
ARAKANLILARIN FERYADI:BİZDEN BAŞKA MÜSLÜMAN YOK MU?EĞER OLSAYDI HİSSEDERLERDİ!!!!!!!

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #10 : 01 Ağustos 2012, 01:22:18 »
Şu anki gündem malum. İsraili heşeratı la yuflihunun zulmü ile yüreklerimiz yanıp kavruluyor. Zamanında, terörist saldırısında kalbine mermi saplanıp şehit olan kundaktaki bir bebeğin resmi, yine Filistinde, oğlunu duvar kenarında muhafaza ederken  çocuğunun, gözü önünde acınmadan vurulması, yıllarca internet ve sair medya da "insanlık bu kadar düştümü?" nün simgesi olarak dönüp dolaştı.
Şimdi ise ne biri ikisi; her dakika başı, normal zamanda görülse yıllarca hafızalardan çıkmayacak karelere şahit oluyoruz. Şehadet getirerek ölürken kameraya çekilenler, Babasının önünde yatan 3 çocuğun cesedi...Hele havadan yağdırdıkları bombaları canlı yayınla sunacak kadar rahat bir katliam.

Biz müslümanlar olarak tabiki vicdan azabı duyuyoruz ve tabiki elimizden geleni ardımıza koymamalıyız amma velakin yapacağımız şeyler de bireysel bazda sınırlı. Yani mesela, forumca bir cihat grubu oluşturarak Filistin yolunu tutamayız bu şartlarda ve bu imkanlarda.

Bizim yapacağımız pskolojik ve manevi tedbirlerdir.
Pisikolojik olarak mitinglerle meydanlarda; sessiz olmadığımızı, onlara yapılan saldırının bize yapılmış gibi yüreğimizi yaktığını, şu anda imkansızlık neticesinde bir şey yapamamıza rağmen, eğer ki bir imkan bulursak hadlerini en ala şekilde bildireceğimizi ihtiva eden bir durumda olduğumuzu, kısaca müslümanların uyumadığını duyurmak. Türkiyede de bir çok dernek çok güzel organizeler yapıyorlar bu anlamda. Hepsine teşekkür ediyor ve gurur duyuyoruz.İmkanı olanlarımızda iştirak ediyorlar.

Ancak bu arada fırsattan istifade, mitingleri ve sosyal tepkileri ideolojik bir kimliğe dönüştüren grupları gördükçe rahatsız oluyorum. Bu gruplaşmalar şu ya da bu parti adı altında değil, mutlak mana da müminlerin ortak bir mitingi olmalı. Din siyasete alet edilmemeli.

Manevi tedbirler olarakta ki bizim en önemli yapacağımız yardım budur diye düşünüyorum. Halis ve samimi olarak, kabul olacağını ümit ederek dua etmek. Zira müminin silahının dua olduğu hakikatini bilmeyenimiz yoktur. Ve bazı zamanlar vardır ki duaların makbul olması daha muciptir.
Kur’an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) (Taberani)

Ben en önemli yardımın dua olduğunu düşünüyorum. Bir çok siteler açılıyor. Filistine yapılan katliamı kınıyoruz, siz de kınıyorsanız adınızı soyadınızı e mail adresinizi yazarak kayıt olun ve tepkinizi ortaya koyun. Yine mail gruplarından sayısız e mailler, smsler. En az 10 kişiye göndermezseniz şöyle şöyle olun ?

Mutlak mana da saf duygularla yapılan bu tür aktivitelere  kızmıyorum, sonuçta duyarlılığın bir alameti belki ama, bunlarla yardım yaptığımızı düşünen bizler duaya ne kadar ehemmiyet veriyoruz. Tepkiyi güzel veriyoruz sosyal anlamda ama tedbir hususunda gevşek mi kalıyoruz? Ve asıl olan tepki midir, tedbir mi?
Her namazın arkasından ihmal etmeden "Kahhar" ismi Celili ile düşmana muamele etmesini Rabbimizden niyaz ediyor muyuz? Ya gahhiru ya gahhar Ya muhliku ya mumitu ya zar...


Ve yine kaçımız seher vakitlerinde kalkıp teheccüd namazı ve akabinde  iltica ediyoruz? Zira seher vakitlerinde Hz. Allah: İstiğfar eden yok mu, affedeyim. İsteyen yok mu, vereyim, duasını kabul edeyim? diye bizlere her gün sesleniyor.  Bundan daha büyük yardım mı olur?

Hasılı kelam; yaptığımız  tepkiyi ve yardımı bilinçli yapalım. Özde ve samimi bir tepki  ve tedbir ile onları mağlup edelim.

Bütün bu dualarımıza rağmende herşeyde bir hayır vardır düşüncesi içerisinde olalım. Dualarımız kabul olmuyor, bak İsrail hala devam ediyor? gibi düşünceler, itikadi açıdan doğru olmayan düşüncelerdir. Her şeyin hak ve hakikatini en iyi bilen yüce Rabbimizdir. Nasıl ki düşmanın bir programı planı varsa Hz. Allahın onların planından tasavvur bile edilmeyecek surette güçlü planı vardır.

Cenab-ı Hak onlara bir ruhsat verdi. Günahlarımıza keffaret teşkil edecek kadar Filistinde ve  başka yerlerde zulme uğrayan Müslümanlar ümmet namına bedel ödüyorlar. O bedel mutlak ve muhakkak bir gün dolacaktır. Allah bir şeyi murad ettimi sebepleri halk etmeye kadirdir.



“VE KUL CÂEL HAK… YAKIN!..”
BAŞLAMAK ÜZRE AKIN!..
MÂNİLER KALKACAKTIR,
PUTLAR YIKILACAKTIR!..
BELKİ ÇOĞU KUCAKTA
OYUNDA, OYUNCAKTA
YARINKİ SÜVARİLER,
DAVRANMA VELİLER..
FECR-İ SÂDIK ÂNIDIR,
HAZIRLIK ZAMANIDIR…
GELİYOR DEVR-İ SEFÂ…
BELDEMİZİN BU DEFA,
FETHİ “TEKBİR” İLEDİR!..
FETHİ “TEKBİR” İLEDİR!..
 Kadir Mısıroğlu



Miftahulkuluub
06.01.2009


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #11 : 11 Ağustos 2012, 16:42:01 »
Davutoğlu,İslâm'ı ve Budizm'i aynı kefeye koydu



Arakan'da yaşanan Budist vahşeti tüm hızıyla sürerken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Myanmar'a yaptığı skandallarla dolu ziyaretin yankıları sürüyor.

Müslümanlar için toplanan yardımları Kızılhaç'a teslim ederek, katil Budistlere dağıtan bakanlığın, son ve hak din olan İslam'la Budizmi yan yana getirerek; "İslam ve Budizm barışın dinidir" demesi, bardağı taşıran son damla oldu.
 
Budizm barış diniymiş

Myanmar'a yaptığı ziyaret sırasında Müslümanları katleden hükümetin ağırlamasından son derece memnun kaldığını ifade eden Davutoğlu ardından Budist kampları ziyaret etti. Kampta bulunan Budist rahibi de ziyaret eden Davutoğlu, Budist rahibe; "Sizin liderliğinizde Budistlerle Müslümanların barış içinde yaşayacaklarına inanıyorum" dedi. Bakan Davutoğlu'nun "İslam ve Budizm barışın dinidir" demesi "Bu kadar da olmaz" dedirtti.

Fitre ve Zekatlar Budistlere

Arakan için başlatılan yardım kampanyası sürecinde gazete ve televizyonlarda yer alan reklamlarda yardımların Arakanlı Müslümanlar için toplandığı belirtilse de durum bunun tam tersi. Müslümanlardan toplanan yardımlar katil Budistlere de dağıtılıyor. Mübarek Ramazan ayında fitre ve zekatını Arakanlılara gönderen vatandaşlar, verdikleri zekat, fitre ve bağışların Budistlere dağıtılmasından oldukça rahatsız.

Bu ziyaretin amacı neydi?

Davutoğlu'nun ziyaretinin ardından Arakan'da değişen herhangi bir şey olmadı. Katliamlar devam ederken dünyanın yaşananlara ilgisizliği sürüyor. Arakanlı Müslümanlar için değişen bir şey yoksa, bu ziyaretin neden gerçekleştirildiği merak ediliyor.

Uzun yıllardır Myanmar devleti ile devletin desteklediği Budist çetelerin zulmü altında inleyen Arakan Müslümanlarına bir darbe de Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan geldi.
Bu neyin teşekkürü

Arakan'da yaşanan zulmün dünya gündemine gelmesiyle yanına gazetecileri alarak Myanmar koşan Davutoğlu ilk olarak Mynamar Dışişleri Bakanı Wunna Maung Lwin, sonra da Devlet Başkanı Thein Sein'i ziyaret etti. Arakan'lı Müslümanları katleden hükümetin ağırlamasından son derece memnun kaldığını ifade eden Davudoğlu'nun açıklamalarının tonajı hayret uyandırdı. Özellikle Libya ve Suriye'de yaşanların ardından şahin kesilen Davudoğlu katliamcı yönetim hakkında en ufak bir serzenişte bulunmadı. Arakan'lı Müslümanları katleden Mynamar hükümeti ve Budist çeteler değilmiş gibi konuşan Davudoğlu, daha da ileri giderek konukseverliğinden dolayı Myanmar'lı muhatabına teşekkür etti.

İslam ve Budizm barışın diniymiş

Türkiye'den giden yardımı BM'ye teslim eden Davuduoğlu ve beraberindeki heyet Budist kamplarını da ziyaret etti. Davudoğlu'nun bu kampları gezerken yaptığı açıklamalar ise şaşırttı. Kampta bulunan Budist rahibi de ziyaret eden Davudoğlu, sanki olayları Müslümanlar başlatmış gibi Budist rahibe, "Sizin liderliğinizde Budistlerle Müslümanların barış içinde yaşayacaklarına inanıyorum" dedi. Bakan Davutoğlu, "İslam ve Budizm barışın dinidir" demeyi de ihmal etmedi.

Yardım skandalı

Bakan Davudoğlu'nun Müslümanlardan toplanan yardımları, BM'ye teslim ederek Budistlere de dağıtması akıllara 1992-1995 yılları arasında süren Bosna savaşında Türkiye'den yapılan yardımların dağıtımında yaşanan skandalı getirdi. Türkiye'den Bosnalı Müslümanlar için toplanan yardımlar Kızılhaç'a teslim edilmiş ardından bu yardımlar Hırvat, Sırp ve Boşnaklar dağıtılmak suretiyle üçe bölünmüştü. Bu durum Türkiye'deki Müslümanların bağımsız bir yardım kuruluşu kurumlarına zemin hazırlamıştı.

Arakan'da Kızılhaç'a teslim ettiler Erbakan, yardımları Boşnaklara ulaştırmıştı

Arakanlılar için başlatılan yardım kampanyasında toplanan yardımlar Dışişleri Bakanlığı tarafından Kızılhaç'a teslim edildi. Teslim edilen yardımların bir kısmı da Müslümanları katleden Budistlere dağıtılıyor. Bu durum akıllara, Bosna savaşında Türkiye'den yapılan yardımların dağıtımında yaşanan skandalı getirdi.

Türkiye'den Bosnalı Müslümanlar için toplanan yardımlar Kızılhaç'a teslim edilmiş ardından bu yardımlar Hırvat, Sırp ve Boşnaklara dağıtılmak suretiyle üçe bölünmüştü. Bu duruma sessiz kalmayan dönemin Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Türkiye'deki Müslümanlara bağımsız bir yardım kuruluşu kurdurtarak, yardımların birinci elden Boşnaklara ulaşmasını sağlamıştı.

Milligazete. Haber vaktim.com

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #12 : 13 Ağustos 2012, 05:48:37 »
09 Kasım 2008, Arakan ile ilgili sitemiz de değerli üyemiz Sayın Lika tarafından yayınlanan-paylaşılan  bu yazı gösteriyorki o günde bu sorun varmış ama bugünkü  kadar gündemde değilmiş...Allah yardımcıları olsun.


Kadınlar Arakan için seferberlik ilan etti


İnsani Yardım Vakfı İHH gönüllüleri tarafından gerek Arakan’da yaşananlara dikkati çekmek gerekse de Arakan’a yardım toplamak amacıyla verilen iftarda Gazeteci-Yazar Nevzat Çiçek, Arakan’ın dününü, bugününü ve Arakanlı Müslümanlara neden katliam yapıldığını anlattı. Çiçek, Arakanda aynı ırktan gelen bu insanlar acaba Budist olsalardı bu kadar katliam, tecavüz ve zulme maruz kalırlar mıydı diye sordu.Kadınlar tarafından toplanan yardımlar İHH tarafından Arakan’a ulaştırılacak

Üsküdar Evlendirme Salonu’nda gerçekleşen iftara yaklaşık 250 kişi katıldı. Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başlayan programın selamlama konuşmasını yapan İHH gönüllülerinden Belkıs Göçgen, Arakan’da yaşanan zulmün bugün gündeme geldiğini, kendilerinin yıllardır Arakan için çalıştıklarını ifade ederek, “Arakan’da yaşanan katliamlar yanında özellikle kadın ve çocukların çektiğini öğrenip gördükçe içimiz kan ağlıyor. Ağlayan kardeşlerimizin gözyaşlarını hafifletmek ve onlarla dertlenmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve bu zulüm bitene kadar da sürdüreceğiz” dedi.

Gazeteci-Yazar Nevzat Çiçek’te “Ümmetin yetim coğrafyası” olarak Arakakan’ı nitelendirdiğini, sözlerin bu vahşeti görüntüler olmadan anlatmaya yetmediğini ifade ederek, hazırlanan Arakan belgeselini izlettirdi. Belgeselden sonra salonda çok fazla gözyaşı gördüğünü anlatan Çiçek, “Arakan’da artık insanların göz pınarları kurumuş” dedi.

Eski ismi Burma yeni ismi Myanmar olan ülkede bir Osmanlı Şehitliği bulunduğunun altını çizen Çiçek, “Bu insanlar 1. Dünya savaşı sonrasında İngilizler tarafından esir edildiklerinde Osmanlı uzun bir süre bu 12 bin askerinden haber alamadı. Ne zamanki esir asker mektupları geldi, Osmanlı Burma’da 12 bin esiri olduğunu öğrendi. İngilizler bugün Myanmar’daki demiryolunu bu Osmanlı askerine yaptırdı ve ne yazık ki çok az bir kısmı Türkiye’ye dönebildi” dedi.

Hint Kıtası Müslümanlarının içerisinde yer alan Arakanlı Müslümanlarının Balkan Savaşları sırasında Osmanlıya ellerinde avuçlarında ne varsa yardım ettiklerini ifade eden Çiçek, “Osmanlı bu insanlara Hicaz Demiryolu madalyası verdi. O gün varını yokunu Hilafet merkezi tehlike altına girmesin diye harcayan bu insanların yanında bugün durmak boynumuzun borcudur.” Dedi
Budizm’in dünyada barış dini diye yutturulduğunu ama gerçeğin böyle olmadığını ifade eden Çiçek, “Biz Bangladeş kamplarında Arakanlıların durumunu gördük. Başka arkadaşlarımız Arakan’ın içerisine kadar girerek, yakılan köyleri, tecavüze uğrayan ve kurşun harcanasın diye yakılarak öldürülen insanları gördüler. Budist askeri cunta hükümeti Arakanlı Müslümanlar için akla hayale gelmeyecek işkence ve uygulamalar ortaya koyuyor. Bugün Arakan’da yaşayan Müslümanlar kadar Arakanlı mülteci durumunda bulunuyor. Bu insanlar bir kilo pirinçle karınlarını doyurabildikleri her gün Allah’a şükrediyorlar. Arakanlılar için pirinç, yaşamın, umudun diğer bir ismi. Budist yönetimin zulmünden kaçan Arakanlılar, açlıktan ölmemek için direniyorlar” dedi.

Arakanlı mültecilerin en büyük dertlerinden birisinin de çocukların organ mafyası tarafından Hindistan’a kaçırılması olduğunun altını çizen Çiçek, “Bir taraftan sahipsiz çocuklar, yetimler misyonerler tarafından alınarak ülke dışına çıkarılıyor, bir taraftan ise organ mafyası tarafından kaçırılan çocuk sayısı binlerle ifade ediliyor. Küçük çocukların ve özellikle kızların uğradığı cinsel saldırılar çok fazla. Arakanlı genç kızlar tecavüze uğramamak için kendini denize atıyor”

Dünyanın bu zülme seyirci kalabileceğini ama gerek insani ve gerekse de imani sorumluluk noktasında Türkiyeli Müslümanların bu sorumluluktan kaçamayacağını ifade eden Çiçek, “Bu yetim coğrafyayı ve bu insanları unutmayın. Eğer şahit olduğumuz halde bu haksızlığa dur deme noktasında harekete geçmiyorsak imani noktada biz sıkıntı içerisindeyiz.İnşAllah Arakanlılar bir gün insanca yaşayacaklar” dedi.

Program sonrasında iftara katılan kadınlar Arakan’a Emine Erdoğan’ın gitmesinin önemli olduğunu ifade ederek, gerek oradaki kızların evlendirilmesi, yetim çocukların bakımı ve su kuyuları açılması noktasında ellerinden ne geliyorsa vurgulayacaklarını ifade ettiler.Program okunan duanın ardından sona ererken, toplanan yardım İHH vasıtasıyla bölgeye aktarılacak



TİMETÜRK / Haber Merkezi

Çevrimdışı siyah gül

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 28
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #13 : 13 Ağustos 2012, 23:08:34 »
Ahmet Davutoğlu böyle bir hata yaptı da bizim halkımız neden bi tepki vermiyor neden hesap sorulmuyo?Bi bildikleri vardır demekten yorulmaz mı bu insanlar?YA BİZ NEDEN SADECE KLAVYE MÜCAHİTLİĞİ YAPIYORUZ????

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Arakan'ı hiç duydunuz mu?
« Yanıtla #14 : 13 Ağustos 2012, 23:34:39 »
Benim görüşüm hata değil bilerek kullanılmış bir söz ! Yardımların kızıl Haç görevlilerine verilmemesi gerekirdi....