Bir-İ Maune Seriyyesi
Bu seriyye, hicrî dördüncü senenin safer ayında yola çıkmıştır. Mekhul'un garip bir ifadesine göre bu seriyye olayı, Hendek gazvesinden sonra olmuştu.
Buharı, Ebu Ma'mer kanalı ile Enes b. Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Rasûlullah (s.a.v.), kendilerine kurra denen yetmiş kişiyi bir ihtiyaç için göndermişti. Bir-i Maune denen bir kuyu yanında Beni Sü-leym'den Ri'l ve Zekvan adında iki kabile bunlara saldırdı. Bunlar: «VAllahi bizim maksadımız size saldırmak değildir. Biz Rasûlullah'm bir iş için gönderdiği kimseleriz. Yolumuza devam edip gideceğiz.» dedilerse de o kabileler bunları öldürdüler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), bir ay boyunca sabah namazlarında o iki saldırgan kabileye beddua etti. Kunut duası bu şekilde başladı. Daha önce kunut okumazdık.»
Buharî, Abdu'1-Ala b. Hammad kanalı ile Enes b. Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ri'l, Zekvan, Usayye ve Beni Lihyan kabileleri, düşmanlarına karşı Rasûlullah'tan yardım istediler. Rasûlullah da Ensâr'dan yetmiş kişiyi onlara yardım için gönderdi. Bu yetmiş kişiye biz, zamanlarında kurra adım verirdik. Bunlar gündüz odun topluyor, geceleyin namaz kılıyorlardı. Bir-i Maune denen kuyunun yanına vardıklarında bunları yardım için istemiş olanlar, hıyanet ederek öldürdüler. Bu haberi alan Peygamber (s.a.v.), bir ay boyunca sabah namazlarında Ri'l, Zekvan, Usayye ve Beni Lihyan gibi Arap kabilelerine beddua ediyordu.»
Enes dedi ki: Biz, bunlar için Kur'ân okuyorduk. Sonra bu hüküm kaldırıldı. «Bizden kavmimize bildirin ki, biz, Rabbimize kavuştuk. O bizden razı oldu ve bizi hoşnud kıldı.»
Buharî, Musa b. İsmail kanalı ile Enes b. Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Rasûhıllah (s.a.v.), Ümmü Süleymın kardeşi Haram'ı yetmiş kişilik bir süvari birliği başında yola çıkardı. Müşriklerin başı Amir b. Tufeyl, Hz. Peygamberi üç yol arasında muhayyer kılıp şöyle demişti: Ya ova ve kır sakinleri senin, şehir ve köy halkı da benim olacak, ya senden sonra halifen ben olacağım veya Gatafan kabilelerinden binlerce ve binlerce kişi ile sana karşı savaşacağım.
Böyle dedikten sonra bir kadının evinde veba hastalığına yakalanarak şöyle demişti:
- Develerin hastalığı gibi bir hastalıktan ve falanca kadının evinde yatarak mı öleceğim. Bana atımı getirin.
Böyle dedikten sonra atma binip çıktıktan sonra atın sırtında öldü.
Ümmü Süleym'in kardeşi Haram da askerlerinden birisi topal olmak üzere iki kişiyi yanma alarak ilerledi ve düşmana yaklaşınca yanındaki iki adama:
- Siz burada durun. Ben düşmanın yanma varayım, eğer bana teminat verirlerse, yakın olduğunuz için hemen gelirsiniz. Vermezlerse arkadaşlarınızın yanma dönersiniz, dedi ve düşmana doğru ilerleyip onlara:
- Size Rasûlullah'm emrini tebliğ edinceye kadar bana teminat verir misiniz? dedikten sonra onlarla konuşmaya başladı.
Onlar da içlerinden birine işaret ettiler. Adam, Haramın arkasından gelip sırtına bir mızrak vurdu. Hadisin ravilerinden biri olan Hemmam diyor ki; Ona çok kuvvetli bir darbe vurmuş olmalı ki; Haram (r.a.) yerinde donup kaldı ve:
- Allahu Ekber! Kazandım, Ka'be'nin Rabbine yemin ederim, dedi.
Haram'm arkadaşları onun sesini işitince, olay yerine gelip savaşa giriştiler ve topaldan başka hepsi şehid düştü. Bir dağın başında vuku bulan bu olayda şehid düşenler hakkında «Biz ve bizi de hoşnud kıldı» mealinde bir ayet nazil oldu ama bu ayet daha sonra neshedil-di. Hz. Peygamber de bu olay üzerine otuz gün üstüste her sabah Ri'l, Zekvan, Beni Lihyan ve Allah ile peygamberine isyan eden Usayye kabilelerine beddua etti.»
Buharî, Hibban kanalı ile Enes'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Haram b. Milhan, benim dayımdır. Bir-i Maune günü vurulduğu zaman kanım eliyle yüzüne ve başına serpti ve: "Ka'be'nin Rabbine yemin ederim ki, ben kazandım." dedi.»
Buharî, Ubeyd b. İsmail tarikiyle Hişam b. Urve'den rivayet ederek, Urve'nin şöyle dediğini nakletmiş tir: «Bir-i Maune seriyyesine katılan sahabeler öldürülüp de Amr b. Ümeyye ed-Damrî esir alındığında Amir b. Tufeyl ona: "Bu kimdir?" diye sormuş ve yerde ölü duran kimseye işaret etmişti. Amr b. Ümeyye de: «Bu, Amir b. Füheyre'-dir.» demişti. Bunun üzerine Amir b. Tufeyl şöyle demişti:
«Öldürülmesinden sonra onun semaya kaldırıldığını gördüm. Öyle ki, ben onunla yer arasında bir mesafe bulunduğunu gördüm. Sonra yere indirildi.»
Bunların haberleri Peygamber (s.a.v.)'e ulaştırıldı. Şehid düştükleri bildirildi. Peygamber (s.a.v.) de:
- Arkadaşlarınız öldürüldüler. Onlar Rablerinden şu dilekte bulunmuşlardı: «Rabbimiz, senden hoşnud olduğumuzu, senin de bizden razı olduğunu kardeşlerimize bildir.» demişlerdi.
Allah da onların durumunu Müslümanlara bildirdi. Bir-i Maune gününde öldürülenler arasında Urve b. Esma b. Salt ile Münzir b. Amr da vardı.»
Vakidî, Mus'ab b. Sabit kanalı ile Urve'den şöyle bir rivayette bulunmuştur: Urve, Bir-i Maune faciasını, Amir b. Füheyre'nin durumunu, Amir'in öldürüldükten sonra semaya kaldırılışını anlattıktan sonra, onu öldüren kişinin Cebbar b. Sehna el-Kilabî olduğunu söylemiştir. Cebbar, onu mızrakla vurup öldürürken Amir: «Ka'be'nin Rabbine yemin olsun ki, ben kazandım.» demiştir.
Cebbar, bu hadiseden sonra bazı kimselere sormuş:
- Amir b. Füheyre öldürülürken «Kazandım» dedi. Bu sözü ile neyi kazandığım kasdetti?
Dediler ki:
- Böyle demekle o, Cennet'i kazandığını kasdetti. Cebbar:
- VAllahi doğru söylemiştir, dedi ve bu sebeple kendisi de sonra Müslüman oldu.
Musa b. Ukbe'nin, "Megazi"sinde Urve'nin şöyle dediği nakledilmiştir: «Amir b. Füheyre'nin cesedi bulunamadı. Öyle sanılıyor ki, o-nun cesedini melekler defnetmişlerdir.»
Yunus, İbn İshak'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.), Uhud gazvesinden sonra Medine'de şevval ayının kalan kısmı ile zilkade, zilhicce ve muharrem aylarım geçirdi. Sonra safer aynıda yani Uhud'dan dört ay sonra Bir-i Maune seriyyesine katılan adamları bu seriyye için göreve gönderdi. Babam İshak b. Yesar, Muğire b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam ve Abdullah b. Ebi Bekir b. Muham-med b. Amr b. Hazm ile ilim erbabından diğer bazı kimseler bana şöyle haber verdiler:
Ebu Bera Amir b. Malik b. Cafer b. Mulaibu 1-Esinne, Medine'ye Rasûlullah (s.a.v,)'m yanına geldi. Rasûlullah (s.a.v.) da onu İslâm'a davet etti. O, Müslüman olmadı. Fakat İslâm'dan da uzaklaşmadı ve şöyle dedi: Ya Muhammed, eğer ashabından Necid halkına birtakım adamlar gönderirsen ve onlar da onları, senin emrine davet etseler, umarım ki sana icabet ederler.
Rasûlullah (s.a.v.) da:
- Ben, Necid halkının ashabıma kötülük yapmasından korkarım, dedi.
Ebu Bera:
- Ben onların kefiliyim. Ashabını gönder de halkı İslâm'a davet etsinler, dedi.
Rasûlullah (s.a.v.), Münzir b. Amr'ı -ki bu Münzir, Beni Saide'nin kardeşi olup kendisine ölüme süratli koşan kişi anlamına gelen «Mu-niku'l-Yemut» lakabı takılmıştır- ashabından ve Müslümanların hayırlılarından kırk kişi ile birlikte gönderdi. Bunların arasında şu kimseler vardı: Harise b. Simme, Haram b. Milhan (Beni Âdiy b. Nec-car'ın kardeşidir.), Urve b. Esma b. Salt es-Sülemî, Nafî b. Büdeyl b. Verka el-Hüzaî, Amir b. Füheyre (Ebu Bekir es-Sıddık'm mevlasıdır.). Bunlar seçkin Müslümanlarla birlikte gönderildiler.
Onlar da gittiler ve Bir-i Maune'de indiler. Burası Beni Amir'in yurdu ile Beni Süleym'in arazileri arasındadır.
Ashab, kuyunun yanı başına indikleri zaman Haram b, Milhan'ı Rasûlullah (s.a.v.)'m mektubuyla birlikte Amir b. Tufeyl'e gönderdiler. Ona geldiği zaman o, onun mektubuna bakmadı ve hemen adamın üzerine saldırdı. Onu öldürdü. Sonra bağırarak onlara karşı Beni Amir'den yardım istedi. Onlar da onun çağrısına icabet etmeye yanaşmadılar ve: «Ebu Bera'nın ahdini asla bozmayız.» dediler. Ebu Bera, onlar için sözleşme ve kefalet vermişti. Bunun üzerine Amir, onlara karşı Beni Süleynı'den Usayye, Ri'l ve Zekvan kabilelerinden yardım isteyerek çağırdı. Onlar da onun bu çağrısına icabet ettiler. Çıkıp sahabeleri kuşatma altına aldılar. Sahabelerin yüklerinin etrafında çember tuttular. Onlar da bunları gördükleri zaman kılıçlarım çekip savaştılar ve son neferlerine varıncaya kadar öldürüldüler. Allah, onlara rahmet etsin. Sadece Ka'b b. Zeyd (Beni Dinar b. Neccar'm kardeşi) müstesna hepsini öldürdüler, yalnız onu can çekişme halinde bıraktılar. O da ölülerin arasından yaralı olarak kalkıp yola çıktı. Hendek gününde şehid olarak öldürülünceye kadar yaşadı. Allah ona rahmet etsin.
Kavmin merasında Amr b. Ümeyye ed-Damrî ile Beni Amr b. Avf tan olan Ensârh bir adam vardı. Bu iki kişi arkadaşlarının başına gelen musibeti ancak askerlerin çevresinde dolaşan bir kuştan anladılar ve: «VAllahi bu kuşta bir iş var,» dediler. Dönüp baktıklarında sahabelerin kanlar içerisinde olduklarını gördüler. Başlarına getirilen ihanetler gözle görülüyordu. Bunun üzerine Ensârlı adam, Amr b. Ümeyye'ye: «Ne dersin?» diye sordu. O da dedi ki:
- Rasûlullah (s.a.v.)'a varıp durumu kendisine haber vermemiz gerektiğini uygun görüyorum.
Ensârî dedi ki:
- Fakat ben, kendisinde Münzir b. Amr'ın öldürüldüğü bir yerden yüz çevirip ayrılmam ve bunu başka adamlara da bildirmem.
Böyle dedikten sonra kavimle savaştı. Nihayet öldürüldü. Amr b. Ümeyye'yi de esir aldılar. Mudar kabilesinden bir kimse olduğunu onlara söylediği zaman Amir b. Tufeyl onu serbest bıraktı. Perçemini kesti ve anasının bir köle azad etme adağını yerine getirmek için de onu azad etti.
Amr b. Ümeyye çıkıp da Karkaraya vardığı zaman, ki burası Kanat vadisinin yamacmdadır. Beni Amir'den iki adam geldi. Bu iki adam onun bulunduğu gölgeliğe gelip konakladılar. Amirlerin Rasûlullah (s.a.v.) ile yapmış oldukları bir antlaşma ve kefaletleri vardı. Amr b. Ümeyye bunu bilmiyordu. Onlar oraya indikleri zaman onlara:
- Siz kimlerdensiniz? diye sordu.
- Onlar da:
- Beni Amir'deniz, dediler.
Onlara mühlet verdi ve uyudukları zaman üzerlerine saldırıp onları öldürdü. O, Rasûlullah (s.a.v.)'m ashabının başına getirdikleri şeyden dolayı Beni Amir kabilesinden bir intikam alarak bunu yaptığını zannediyordu.
Amr b. Ümeyye, Rasûlullah (s.a.v.)'m yanma gelip de olanları ona anlattığında Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
- Öyle iki adamı öldürdün ki, onların diyetlerini Ödeyeceğim. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle dedi:
- Bu, Ebu Bera'nın yaptığı bir iştir. Ben bunun yapılmasını istemezdim ve korkuyordum.
Ebu Bera'ya bu haberi verdi. Amir b. Tufeyl'in onun antlaşmasını bozması ve Rasûlullah'm ashabma onun sebebiyle ve eman vermesiyle bu durumun başa gelmesi, ağrına geldi.
Hassan b. Sabit, Beni Ebi Bera'yı, Amir b. Tufeyl'e karşı kışkırtarak şöyle dedi:
«Ey Beni Ümmü'l-Benîn, siz Necid halkının ulularından olduğunuz halde Amir'in, Ebu Bera'nm akdini bozarak onu hafife alması, sizi korkutmadı mı? Hata ise, kasıt gibi değildir.
Şeref ve fazilet peşinde koşan Rebla'ya bildir ki, benden sonra hadiselerin içinde ne icad ettin?
Baban savaşların babasıdır, Ebu Bera'dır. Dayın ise şerefli bir kimse olan Hakem b. Said'dir.»
İbn Hişam dedi ki: Şiirde geçen Ümmü'l-Benin'den kasıt, Ebu Be-ra'nın annesidir, ki, o da Amr b. Amir b. Rebia b. Amir b. Sa'saa'nm kızıdır.
İbn İshak dedi ki: Rebia b. Amir b. Malik, Amir b. Tufeylin üzerine saldırdı ve süngü ile vurdu. Süngü, uyluğuna isabet etti, ama can alıcı noktaya değmedi. Atından düştü ve şöyle dedi:
- Bu, Ebu Bera'nm işidir. Eğer ben Ölürsem benim kanım, amcama aittir. Kanımın peşine düşmesin. Eğer yaşarsam ben ne yapacağımı bilirim.
Musa b. Ukbe dedi ki: Kavmin emiri Münzir b. Amr'dır. Mersed b. Ebi Mersed olduğu da söylenir.
İbn İshak'm anlattığına göre Hassan b. Sabit, Bir-iMaune faciasında öldürülen sahabeler üzerine ağlayarak şöyle demiştir:
«Maune'de öldürülenlere az olmayan bir döküşle gözyaşlarını dök. Ölümleriyle sabahleyin karşılaşan Rasûlullah'm süvarilerine ağ-
Bir kavmin akdi sebebiyle onlar yok oldular. Hainlik ile iplerinin düğümü çözüldü.
Münzir'e yazık ki, yüz çevirdi ve ölümüne sabredip süratle gitti.
İşte o sabahınızda çokları isabet almıştır.