Gönderen Konu: Astım Hastalığı Hakkında Malumatlar  (Okunma sayısı 8692 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Astım Hastalığı Hakkında Malumatlar
« : 28 Şubat 2010, 04:11:12 »

Hayat boyu sürebilen bir hastalık: Astım

Astım, uzun süreli, hatta hayat boyu sürebilen bir rahatsızlık. Uygun tedavi ve düzenli kontrolle astımlı hastalar tamamen normal bir hayat sürebilir.

Önemli olan, astımlı hastanın şikayeti olmadığı dönem dahil kontrolü terk etmemesi ve ilaçlarını kullanmaya devam etmesidir. Çünkü belirtiler olmadığı zamanlarda bile astımlı hastaların hava yollarındaki iltihabi durum, varlığını sürdürür. Astımda tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi olur.

Tetikleyici faktörler

Ev tozu akarları: Astımlılarda en sık görülen alerjendir. Akarlar, gözle görülmeyecek kadar küçük canlılardır. Yatak, yastık, halı, tüylü oyuncaklar ve tekstil liflerinde yaşarlar. Yaşayabilmek için nemli ve sıcak ortamlara ihtiyaç duyar. Deriden dökülen ölü hücrelerle beslenirler. Kuruyarak toz haline gelen dışkıları alerjiye neden olur. Akar alerjisi olanların yakınmaları ilkbahar ve sonbahar aylarında ve genellikle sabaha karşı artar.

Akarlardan korunmak için; Özellikle yatak odasındaki halılar, kadife kumaşlı mobilya/perdeler, tüylü oyuncaklar, koltuklar, kitap gibi toz tutan eşyalar mümkünse tamamen kaldırılmalı, hiç değilse azaltılmalı. Mobilyalarda kumaş yerine deri veya vinleks kaplama tercih edilmeli. Yatak, yorgan ve yastıklar, pamuklu/yün/kuş tüyü değil orlon/dakron gibi sentetik olmalı. Çarşaf ve nevresimler 60°C veya üzerinde haftada bir yıkanmalı. Akar geçirmeyen özel yatak kılıfları kullanılabilir. Bu kılıflar iki haftada bir ıslak bezle silinmeli. Perdeler, kilimler, giysiler iki haftada bir 60°C veya üzerinde yıkanmalı. Halılar, güçlü bir elektrik süpürgesiyle en az haftada bir temizlenmeli.

Polenler: Mevsimsel yakınmalara neden olur. Burunda ve genizde akıntı ve kaşıntı, hapşırık, gözlerde sulanma/yaşarma/kızarıklık görülebilir. Ağaç polenleri daha çok şubat-mayıs aylarında şikayetlere neden olur.

Polen mevsiminde; Araba ve evlerin pencereleri kapalı tutulmalı. Hasta mümkün olduğunca sokağa çıkmamalı. Yapabiliyorsa maske kullanmalı. Çamaşırlar dışarıda kurutulmamalı, üstlerine polen yapışabilir.

Kedi/köpek allerjenleri: Kedi ve köpeklerin kürkünde, tüylerinde, tükürüğünde, idrarında ve dışkısında bulunan allerjenler, evin her tarafına kolaylıkla yayılabilir. Kediler, köpeklere göre daha fazla alerji yapıcı etkiye sahiptir. Bir evden kedi uzaklaştıktan 3 ay sonra bile allerjen etkisi devam etmektedir. Kedi/köpek alerjisinden korunmanın en etkili yolu, evden bu hayvanların uzaklaştırılması ve bulundukları ortamlara girilmemesidir.

Hamamböceği allerjenleri: Hamamböcekleri, özellikle mutfaklarda görülür ve yiyecek artıklarının dolduğu girintilerde yaşarlar. Hamamböceği alerjisinde tek çözüm, bu canlıların ilaçlamayla ortadan kaldırılmasıdır. Ancak ilaçlama, hasta evde yokken yapılmalı ve eve girmeden en az 2 saat önce iyice havalandırılmalıdır.

Ev içi mantarları: Nemli, karanlık, bodrum katları ve banyo gibi havalandırması iyi olmayan yerlerde mantarlar üreyebilir. Mümkün olduğunca evdeki nem azaltılmalı, ev sık sık havalandırılmalı. Nemli yüzeyler sık sık çamaşır suyuyla silinmeli. Üzerinde mantar üremiş eşyalar evden uzaklaştırılmalı.

Dış ortam kirliliği: Hava kirliliğinin arttığı durumlarda gereksiz fiziksel aktivitelerden ve mümkün olduğunca dışarı çıkmaktan sakınılmalı. Çok zorunlu olduğu zaman, dışarı çıkmadan önce doktorun önereceği kısa etkili bir bronş genişletici kullanılmalı.

İç ortam kirliliği: Astımlı hasta, sigara içmemeli ve içilen ortamlarda bulunmamalı. Yemek pişirilirken aspiratörle ocak ya da fırının dumanı çekilmeli, mutfak iyice havalandırılmalı. Astımlı hasta mümkün olduğunca kömür/odun/sıvı yakıt dumanına, parfüm, temizlik maddeleri, kızartma, sprey, boya ve cila kokularına maruz kalmamalı.

Mikrobik solunum yolu hastalıkları: Astımlılar, solunum yolu enfeksiyonu geçiren kişilerle temastan kaçınmalı. Astımlı hastalara her yıl eylül-ekim aylarında grip aşısı önerilir. Mikrobik hastalıklar sırasında astım ilaçlarının dozunu artırmak veya yeni ilaç eklemek gerekebilir.

Olumsuz hava koşulları: Mümkün olduğunca soğuğa maruz kalmamalı, soğukta egzersiz yapmaktan kaçınmalı.

Egzersiz: Egzersizden önce kısa etkili hava yolu genişleticiler kullanılabilir. Egzersiz kısıtlanmamalı, tersine hastanın tolore edebildiği sporlar yapılmalı.

Besinler: Besinlere bağlı olarak gelişen alerjilerde hastalarda kaşıntı, döküntü, dudaklarda yanma, yüzde kızarma, burun tıkanıklığı ve akıntısı, hapşırık, gözlerde kaşıntı ve yaşarma, nefes darlığı, dilde şişme, karın ağrısı, ishal, kusma görülebilir. Bu şikayetler besinin alınmasından yarım saat sonra görülebileceği gibi, 1 gün sonra da ortaya çıkabilir. Alerjiye en çok neden olan besinler arasında yumurta, soya, fındık-ceviz, balık, süt sayılabilir. Hangi besine karşı alerjisi olduğunu, hasta şüphelendiği besini tek başına (diğer besinlerle karıştırmadan) tüketerek saptayabilir. Besin alerjisinden korunmanın yolu, sorumlu besinin kesilmesidir. Bazı besinlere eklenen katkı maddeleri de (boyalar, sülfit, tartarazin, benzoat, monosodyum glutamat) şikayete neden olabilir.

İlaçlar: Astımlı hastalarda aspirin ya da diğer ağrı kesicileri aldıktan yarım saat sonra göğüste sıkışma, öksürük, burun akıntısı, gözlerde kızarma, baş-boyunda kızarıklık görülebilir. Daha ciddi durumlarda şok ve şuur kaybı görülebilir. Aspirin alerjisi bulunan astımlı hastalarda beraberinde burun polipleri de bulunabilir. Gerekli durumlarda hastanın alerjisi olmayan bir ağrı kesici tercih edilir. Bazı tansiyon ve kalp ilaçları, glokomda kullanılan göz damlaları, anestezide kullanılan maddeler ve radyolojik tetkikler esnasında kullanılan ilaçlar da astımlı hastalarda şikayetlere neden olabilir. Doktorunuza herhangi bir ilaç reçete edilmesinden önce astımınız olduğunu bildirirseniz, size uygun ilacı yazacaktır.

UZM. DR İLKAY KESKİNEL
Memorial Hastanesi
« Son Düzenleme: 29 Kasım 2010, 19:19:50 Gönderen: Lika »

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Astım Hastalığı
« Yanıtla #1 : 25 Haziran 2010, 03:39:59 »
Astım Tedavisinde Devrim

Astım dünyadaki kronik hastalıkların en sık rastlananlarının başında gelir. İstatistiklere göre tüm dünyada 300 milyon astımlı var ve her yıl 180 bin insan astım yüzünden hayatını kaybediyor. Asıl önemli olan da astımlı hasta sayısının her on yılda %50 oranında artıyor olması. Gelişmiş ülkelerde ilkokul çağı çocuklarının %10-15’i astım hastası.

Astımın krizlerinin sebebi bronşların çeşitli uyaranların etkisiyle yaygın olarak daralmasıdır. Bu daralmasının bronşlar etrafındaki kasların kasılması, aşırı miktarda ve daha yapışkan salgı oluşumu, bronş duvarında ödem meydana gelmesi, bronş çevresinde yer alan damarların genişlemesi, bronşları döşeyen epitel hücrelerinin dökülmesi ve bronş duvarında iltihap hücrelerinin birikimi… gibi pek çok nedeni vardır.

Astım aynı zamanda tıbbın en iyi tedavi edebildiği hastalıklardan da biridir.  Bugüne kadar bronşlarda meydana gelen bu daralmayı ortadan kaldırmak için nefes açıcı ilaçlar ve kortizon kullanılmakta idi.

Aşı tedavisi (immunoterapi) veya sprey şeklinde kortizon ile astımlıların %95’ i uzun süreli olarak kontrol altına alınabilir. Ancak astım tamamen geçen bir hastalık olmadığı gibi, hastaların %5 kadarını da uygun tedaviye rağmen kontrol altına almak mümkün değildir.        

Geçenlerde dünyanın en saygın tıp dergilerinden New England Journal isimli dergide astım tedavisinde yeni bir çığır açan bir araştırma yayınlandı.

İngiltere, Kanada, Brezilya ve Danimarka’ da 18-65 yaşları arasındaki orta ve ağır astımlı 112 astımlı üzerinde yapılan çalışma, ‘termoplasti’ adı verilen tedavi yönteminin klasik astım tedavisine cevap vermeyen hastalarda astım krizlerini ve ilaç ihtiyacını belirgin şekilde azalttığını, hastaların yaşam kalitesinin arttırdığını kanıtlıyordu.

Termoplasti nedir?

Termoplasti olarak isimlendirilen bu yeni yöntem, bronşlara ısı uygulanarak bronşlar etrafındaki kas kütlesinin azaltılması prensibine dayanıyor.

Termoplasti, bronkoskop ismi verilen bir alet aracılığı ile lokal anestezi altında yapılıyor. Hastanın hastaneye yatması gerekli olmayıp, işlemden sonra evine gidebiliyor.

Bronkoskop bronşa yerleştirildikten sonra içinden bir kateter sokularak ucu bronş duvarına temas edinceye kadar şişiriliyor. Bundan sonra kateter aracılığı ile 10 saniye süreyle radyo frekans enerjisi verilerek bronşlar etrafındaki düz kasların 65 dereceye kadar ısınması sağlanıyor. 65 derecelik ısı, kaslar üzerinde herhangi bir hasar ve zarar oluşturmadan kas kitlesini küçültüyor. Termoplasti 40’ ar dakika süren ve 9 hafta arayla tekrarlanan üç seansta tamamlanıyor.

Hastalar tarafından iyi tolere edilen bu yeni tedavi yönteminin bazı hastalarda tedaviden sonra geçici olarak astım semptomlarında artış olması dışında yan etkisi de saptanmamış.

Astımlılar için yeni bir umut

Şimdi bu yazıyı okuyan birçok astımlı, nefes darlığı çeken hasta ‘Bu tedavi bizde yapılıyor mu, kim hangi hastanede yapıyor, kaça yapılıyor, Emekli Sandığı; Bağ-Kur, yeşil kart masrafları karşılıyor mu?…’ diye gazetenin telefonlarını kilitleyecek.

Tekrar altını çizelim: Termoplasti Türkiye’ de henüz uygulanmıyor. Yurt dışında bazı merkezlerde ‘deneme aşamasında’ olan bir tedavi yöntemi, özellikle de tedaviye cevap vermeyen ağır astımlılar ve ilaç tedavisine ciddi yan etkiler gösteren hastalar için yeni bir umut. Ancak, termoplastinin yaygın şekilde uygulanabilmesi için, yöntemin daha geniş çalışmalarla geliştirilmesi ve uzun vadedeki etkilerinin de daha iyi ortaya konması gerekiyor.

Netice şu ki, astımlıların biraz daha sabırlı olmaları lâzım.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
www.ahmetrasimkucukusta.com
« Son Düzenleme: 29 Kasım 2010, 19:17:59 Gönderen: Lika »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Astım deyip geçmeyin, 40 bin kişinin ölüm sebebi
« Yanıtla #2 : 31 Ekim 2010, 04:12:40 »
Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Nezaket Erdoğan, ülkemizde yetişkinlerin yüzde 5 ile 7'sinde, çocukların ise yüzde 13 ile 15'inde astım görüldüğüne dikkat çekti.

Erdoğan, "Astım doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Kontrol altına alınmadığı durumlarda ise kişilerin günlük aktivitelerini ciddi olarak kısıtlayabilmektedir." dedi

Adana Dr. Ekrem Karasu Göğüs Hastalıkları Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezaket Erdoğan, Astım ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)'nın hava akım ile karakterize solunum sistemi hastalığı olduğunu kaydetti. KOAH'taki olayın tam olarak geri dönüşümlü olmadığını dile getiren Erdoğan, bu nedenle astıma nazaran en iyi tedaviye rağmen ilerleme gösterdiğini, erken dönemde iş gücü kaybına neden olduğunu söyledi.

KOAH'ın yeterince bilinmediğini ifade eden Dr. Erdoğan şöyle devam etti: "KOAH, Türkiye'de en sık sakat bırakan hastalıklar arasında 8. sırada yer almaktadır. Aynı zamanda teşhis ve tedavi harcamaları da ekonomik yükün artmasına neden oluyor. KOAH çok fazla bilinmediği için yeterince teşhis konulamamaktadır. Dünyada 4. ölüm nedeni iken ülkemizde 3. sıradadır. Her yıl dünyada 3 milyon kişi Türkiye'de ise 40 bin kişi KOAH nedeniyle hayatını kaybediyor."

Dünyada 300 milyon astım hastası bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Türkiye'de yetişkinlerin 5-7'sinde, çocukların yüzde 13–15 inde astım görülmektedir. Astım doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Kontrol altına alınmadığı durumlarda ise kişilerin günlük aktivitelerini ciddi olarak kısıtlayabilmektedir. 2005 yılında dünyada kronik solunum yolu hastalıklarından 4 milyon kişinin öldüğü belirlenmiştir. Bu nedenle Dünya sağlık örgütü kronik solunum yolu hastalıkları alanında özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik çalışmaların başlatılmasına karar vermiştir. Bunda amaç herkes için sağlıklı bir nefes sağlamaktır. Temel hedeflerden en önemlisi hastalıkların gelişiminin önlenmesi, erken dönemde saptanması ve ilerlemesinin önlenmesidir. Bunun için sigaranın bırakılması olmazsa olmazdır. Kişiyi sigaraya bağımlı hale getiren madde nikotindir. Nikotin, her nefesten sonra 7 saniyede beyine ulaşmakta, kişinin kendisini iyi hissetmesini ve daha çok nikotin ihtiyacına neden olmaktadır." diye konuştu

Dr. Nezaket Erdoğan, sigara bırakmada birkaç yöntem bulunduğunu ifade ederek, bu konuda da şunları söyledi: "Kendi kendine bırakan kişiler olabildiği gibi, etkinliği kanıtlanmış tıbbi tedavilerle de sigara bırakılabilir. Sigarayı bırakmakta zorlanan kişiler bir hekim kontrolünde tıbbi yöntemlerle tedavi edilebilir. Sigarayı bırakma tedavisinde nikotin sakızı, nikotin burun spreyi, nikotin bandı, nikotin kartuşu gibi yöntemlerin yanında daha etkili olan nikotin yoksunluk belirtilerini azaltan ilaçlarda kullanılabilir. Tıbbi tedaviler hem kişinin aşırı sigara içme isteğini azaltacak hem de nikotin yoksunluk belirtilerini kontrol altına alacaktır. Böylece sigarasızlığa alışmak daha kolay olacaktır. Bunların dışında bir üçüncü yöntemde etkinliği bilimsel açıdan tartışmalı tedavilerdir. Bunlar arasında hipnoz ve akupunktur sayılabilir."

Astım ve KOAH hastalarının kesinlikle sigarayı bırakması gerektiğine değinen Erdoğan "Çünkü, KOAH'lı hastalarda uygulanan tedaviye rağmen hastalığın ilerlemesi engellenememekte, astımlı hastalarda ise hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırmaktadır. Her iki durumda da tedavinin başarı oranı azalmaktadır." ifadelerini kullandı.

haber7
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Acı Biber Yeni Astım İlacı
« Yanıtla #3 : 02 Kasım 2010, 00:52:50 »

Acı, tatlı, ekşi, tuz gibi tat alma reseptörlerinin sadece dilde değil akciğerlerde de bulunduğu ortaya çıktı. Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi’ nde fareler ve insan dokuları üzerinde yapılan ve Nature Medicine dergisinde on-line olarak yayınlanan araştırmada akciğerlerde acıya cevap veren reseptörler olduğu kanıtlandı. Bu araştırmanın en önemli tarafı ise, acıyı hisseden bu reseptörlerin uyarılmasıyla bronşların etrafındaki düz kasların gevşediklerinin anlaşılması. Bu sayede standart astım krizi tedavisine cevap vermeyen hastalarda yeni tedavi yaklaşımları söz konusu olabilecek.

Astımda kullanılan ilaçlar

Astım tedavisinde kullanılan başlıca iki farklı ilaç grubu var: Birinci grupta astım krizindeki hastalarda daralmış olan havayollarını genişleten “bronş açıcı ilaçlar” yer alıyor. Bunlar sadece kriz sırasında kullanılıyor ve hasta rahatlayınca tedavi kesiliyor. Bu gruptaki ilaçların en etkili olanları beta-agonist adıyla bilinenler.

İkinci gruptaki ilaçlar (sprey şeklinde kortizon) ise bronşlardaki enflamasyonu baskılamak ve böylece astım ataklarını önlemek için hastanın şikâyeti olmasa da uzun süre kullanılıyor.

Beta-agonistler astım krizlerinde ilk kullanılması gereken çok etkili ilaçlar olmakla beraber bazı hastalarda yeterince etkili olmayabiliyorlar. Bu durumlarda ise kortizon ve diğer nefes açıcı ilaçlardan medet umuluyor. Acı reseptörlerini uyaran kimyasal maddelerden de bronş açıcı ilaç olarak faydalanmak mümkün olabilecek.

Araştırma nasıl yapıldı?

Araştırmada akciğerlerde bronşlar etrafındaki kas dokularının RNA molekülleri ayrıştırılarak kaslardaki tüm reseptörlerin genetik yapıları incelendi. Bu sırada kas dokusunda dildeki gibi acıyı algılayan reseptörler olduğu fark edildi.

Bunların dildekilerden farkı, reseptörden çıkan uyarıların beyne gitmemesi ve bronş kaslarında sonlanması. Bu da akciğerlere acı bir madde girdiğinde bunu acı olarak hissetmemiz mümkün olmayacak.

Araştırmanın esas önemli bulgusu, fare kaslarında ve kanserli hastalardan elde edilen taze kaslara kinin gibi acı bir aerosol uygulandığında kasılmış olan kasların gevşediklerinin ve daralmış olan hava yollarının yüzde 90 oranında genişlediklerinin anlaşılması. Bu etkinin, astım krizlerinin bir numaralı ilacı olan beta-agonistlere göre 3 misli daha fazla olması da oldukça dikkat çekici.

Akciğerlerin acı maddelerin akciğerlere daha fazla girmesini önlemek için bronş daralması ile cevap vermesi beklenirken tam tersine bronşların genişlemesi çok şaşırtıcı bir sonuç.

Acı reseptörlerinin akciğerlerde işi ne?

Dildeki acı reseptörlerinin işlevinin insanları toksik bitkileri yememeleri için bir uyarmak olduğu sanılıyor. Bu reseptörlerin tat duygusu olmayan akciğerleri zararlı maddelere karşı savunmak için orada bulundukları düşünülüyor.

Farelerde ve insanlarda ve muhtemelen başka canlılarda akciğerlerdeki acıya duyarlı resptörlerin zatürree ve bronşit gibi hastalıklarda akciğer sağlığına katkı yapmaları mümkün olabilir.

Zatürreeye yol açan bakteriler bu reseptörleri uyaran acı bir madde salgılayarak bronşların açık kalmasını ve böylece de biriken salgıların ve mikropların dışarıya kolayca atılmasını sağlayabilirler.

Yeni bir ilaç geliştirilebilir mi?

Bu bulgulardan yararlanılarak akciğerlerde acı reseptörlerini uyaran ve bronşların genişlemesine yol açacak olan yeni ilaçların geliştirilmesi teorik olarak mümkün. Tatları acı olan 10 binden fazla kimyasal madde olduğu biliniyor ama bunlardan hangisinin en az yan etkiye yol açarak bu reseptörleri en etkili şekilde uyardıklarının belirlenmesi için yıllar sürecek çalışmalar gerekiyor. 

Acı besinlerin yenmesinin bronşlar üzerine bir etkisi olmadığını belirtelim ki astım krizlerini acı biber yiyerek atlatmaya kalkışacak olan hastaların bir de ağızları kavrulmasın.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

KAYNAK

tter taste receptors found in lungs: http://www.latimes.com/news/nationworld/nation/wire/bs-hs-lung-taste-buds-20101024,0,2762859.story

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2010/10/31/yazilar/tip-yazilari/astim/aci-biber-yeni-astim-ilaci/
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Astım Tedavisinde Devrim
« Yanıtla #4 : 02 Kasım 2010, 03:00:14 »
Teşekkürler Tuğra.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Hepimiz ''Astım'' Oluyoruz!
« Yanıtla #5 : 28 Kasım 2010, 01:29:03 »

Kirli hava, sanayileşme, kedi köpek beslenen evlerin sayısındaki artış ve havadaki nem oranının yüksekliği… Büyük kentlerde yaşamın doğal birer parçası haline gelen bu etkenler, astım hastalığı için tetikleyici rol oynuyor.
 
Astım, dikkat edilmediği ve kontrol altına alınmadığı takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. İlkay Keskinel, Türkiye’de her 10-20 kişiden, İstanbul’da da her 5-10 kişiden birinde astım görüldüğüne dikkat çekti.

Astım, altta genetik faktörlerin bulunduğu ve çevresel faktörlerle tetiklenebilen bir hastalıktır. Bir enfeksiyon hastalığı olmadığından bir kişiden diğerine bulaşması söz konusu değildir.

“Astım tedavisinde kullanılan spreyler alışkanlık/bağımlılık yapar, ciğerleri kurutur; bir kez başlarsam bir daha hiç bırakamam”

Astımda sprey ya da kuru toz şeklinde ilaçların kullanılmasının bağımlılık yapması söz konusu değildir. Bu konudaki yaygın inanışının tam tersine, tüm ilaç uygulama şekilleri arasında ‘en zararsızıdır’ denebilir.

Ağızdan (tablet ya da kapsül) ve enjeksiyon şeklinde (damardan ya da kas içine) ilaç uygulandığında, verilen doz kana karışır, tüm vücuda yayılır. Oysa sprey/kuru toz uygulayıcıları kullanıldığında, sistemik uygulamaya göre çok daha küçük miktarda ilaç (mikrogram düzeyinde) verilmektedir.

Bunun sebebi; ilacın hedef bölgeye vücutta dolaşmadan, doğrudan ulaşmasıdır. Bu yolla ilaç verilmesinin bağımlılık yapması söz konusu değildir. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar akciğerleri “kurutmaz.” Uzun araştırmalar sonucu geliştirilmiş olan bu ilaçlar, hekim tarafından olası yarar ve zararı göz önüne alınarak hastaya verilmektedir.

“Kortizon, çok zararlıdır, ne olursa olsun kullanılmamasını gerektirecek pek çok yan etkisi bulunmaktadır”

Zararsız olduğu düşünülen vitaminler ve tamamen bitkisel olan ilaçlar da dahil olmak üzere her ilacın yan etkisi olabilir. Buna kortizon da dahildir. Önemli olan, ilacın beklenen yararının potansiyel zararından büyük olmasıdır.

Yani eğer o ilacı kullanmamak hastaya yarardan çok zarar verecekse, hasta ilacı kullanmalıdır. Astımlı hastalara kortizon ancak hastalığın alevlendiği ya da kriz durumlarında, ağızdan ya da enjeksiyon yoluyla verilir.

Kana hemen hiç karışmayan sprey şeklindeki kortizonun ise neredeyse hiç yan etkisi yoktur. Kimi hastalarda sprey şeklindeki kortizon kullanımına bağlı ses kısıklığı ya da kuru öksürük gibi şikayetler çok basit bir önlemle, yani spreyi kullandıktan sonra ağzın çalkalanmasıyla önlenebilir.

“Astımın asıl tedavisi alerji aşılarıdır”

Alerji aşıları, ancak belli bir yaş grubundaki ve az sayıda alerjene karşı alerjisi olan hastalarda uygulanır. Bu kararı ancak bir alerji uzmanı vermelidir. Ne yazık ki, günümüzde pek çok astım hastası, aşıyı astımlarını ortadan kaldıracak bir kurtarıcı olarak görmektedir.

Aşı sadece belli bir alerjene karşı kişinin duyarlılığını ortadan kaldırabilir. Oysa her astım, alerjik olmadığı gibi; alerjik astımlarda da sadece aşı tedavisi asla yeterli olamaz. Her durumda öncelikle kişinin astımı tedavi edilmelidir.

Çünkü aslında geri dönüşlü belirtileri olan astım hastalığı uygun şekilde tedavi edilmediğinde akciğerlerde kalıcı hasar bırakabilmektedir.

“Kendimi iyi hissediyorum, şikayetlerim düzeldi, öyleyse ilaçlarımı bırakabilirim”

Astım şikayetleri ortadan kalksa da, ilaçları azaltma ya da bırakma kararı, asla hasta tarafından kendi kendine verilmemelidir. Astım her ne kadar geri dönüşlü belirtilerle seyretse de; eksik tedavi bronşlardaki daralmanın kalıcı hale gelmesine neden olabilir. Bu konuda doktora güvenilmeli ve ilaçların ne kadar süre ile kullanılması kararı uzmanlara bırakılmalıdır.

“Astımlı hastalar spor yapmamalıdır”

Doğru tedavi edilen ve iyi takip edilen astım, kişinin hayatını etkilemez. Astımlı hasta, doktorunun önerisi doğrultusunda spor yapabilir. Yalnızca, bazı hastalarda spor öncesi nefes açıcı ilaç kullanımı gerekli olabilir.

Bunun yanında, spordan ziyade; örneğin çok tozlu bir spor salonu ya da aşırı su buharı ile dolu kapalı bir havuz hastanın şikayetlerini başlatabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

“Etrafımdaki alerjenlerin hangisinden korunayım ki? Kaçınmaktansa bırakayım, vücudum alerjenlere alışsın”

Ne yazık ki, “çivi çiviyi söker” yaklaşımı alerji için geçerli değildir. Yani, herhangi bir alerjene daha çok maruz kalmak, o alerjene “alışmayı” sağlamaz. Tam tersine, solunum yoluyla alınan alerjenlere (örneğin polenler, ev tozu akarları, küf mantarları, kedi-köpek tüyleri gibi) ne kadar çok maruz kalınırsa, geçen zaman içinde alerjik şikayetler daha da artacaktır. Bu nedenle, alerjenlerden mümkün olduğunca kaçınmak gerekir.

“Hamilelikte astım ilaçları bebeğe zararlıdır”

Astımlı hastaların yaklaşık üçte birinde gebelik sırasında astım belirtileri hafifler, üçte birinde değişmez, üçte birinde ise kötüleşir. Sprey şeklindeki ilaçların neredeyse hiç yan etkisi yoktur.

Bu nedenle gebelikte doktor önerisi doğrultusunda güvenle kullanılabilirler. Bebeğe asıl zarar verecek olan hekimin kontrolü altında verilecek olan ilaçlar değil, annenin astıma bağlı tedavi edilmemiş sorunlarıdır. Bu nedenle, astımlı hastaların gebelik boyunca hekim kontrolünde olmaları gerekmektedir.
 
hastane.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı cennet_nuru

  • Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değil...
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 485
  • Her nefesimi SANA yönelmiş dualar eyle ...
    • sadakat.net
Ynt: Hayat boyu sürebilen bir hastalık: Astım
« Yanıtla #6 : 29 Kasım 2010, 06:36:06 »
Ah astım bir kere yakaladı mı bırakmıyor kendimi bildim bileli astım hastasıyım herşeyimi engelliyor şu astım bazen merdiven çıkarken bile daralıyorum ve kalp krizi geçirme olasılığımda çok fazla yüksek gerçektn korkuyorum  a25))  a21))  ş4))
O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Egzersiz Astımı Nedir?
« Yanıtla #7 : 31 Ocak 2011, 13:24:05 »
Alerjenler, viral solunum yolları enfeksiyonları, hava kirliliği, sigara dumanı, keskin kokular, soğuk hava gibi astım krizlerini tetikleyebilen pek çok faktör vardır. Egzersiz de bunlardan biridir ve egzersizle tetiklenen astıma egzersiz astımı ismi verilir.

Egzersiz, hastalıkları kontrol altında olmayan astımlılar için tabii ki krizi tetikleyen bir etkendir; ama buna egzersiz astımı demiyoruz. Egzersiz astımı terimi ile astım krizleri özellikle egzersizle ortaya çıkan hastaları kastediyoruz. Bu hastalar, başkalarında astım krizlerini tetikleyen diğer faktörlerden etkilenmezler.

Egzersiz atımı belirtileri, genellikle kuru ve soğuk havada yapılan bir egzersizden 5-20 dakika sonra ortaya çıkar. Bunlar, diğer hastalarda olduğu gibi kuru öksürük, hırıltı, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissidir. Çocuklar daha çok göğüs ağrısından yakınırlar veya nefes darlığını yorgunluk olarak da ifade edebilirler. Bir de bazılarında karın ağrısı, baş ağrısı, kas krampları, performans düşüklüğü, çabuk yorulma gibi tipik olmayan şikâyetler görülebilir.

Belirtiler, egzersize ara verildikten 5-10 dakika sonra en şiddetlidir; geçmesi için bir saat veya daha fazla süre gerekir. Bazı hastalarda belirtilerin egzersiz sırasında değil, egzersiz bitirildikten sonra başlaması da mümkündür.

Şikâyetleri geçen kişi bir süre dinlendikten sonra tekrar egzersize başlarsa belirtiler bu sefer daha az olur veya hiç de olmayabilir. Bu da bize egzersize başlamadan önce yapılacak olan ısınma hareketlerinin ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Egzersiz astımının mekanizması nedir, kimlerde daha çok görülür?

Bu hastaların bronşları, ısı ve nemdeki ani değişikliklere diğer astımlılara göre daha çok duyarlıdır. Krizlerin sebebi, şiddetli egzersiz sırasında burun yerine ağızdan nefes alınıp verilmesidir. Bilindiği gibi burnun görevi solunan havanın ısıtılması, nemlendirilmesidir. Burundan soluyan bir kişinin akciğerlerine giden hava yüzde 80-90 oranında nemlenirken, ağız yoluyla soluyanlarda bu oran yüzde 60-70 kadardır.

Özellikle soğuk ve kuru olan havanın ağız yoluyla solunması bronşlarda su ve ısı kaybına yol açmakta, bu da bronşların daralmasına yol açan mekanizmaları etkinleştirmektedir.

Egzersiz astımı olanlar gülerken veya ağlarken de astım krizine girebilirler, çünkü kahkaha ile gülme veya ağlama sırasında da aynen egzersiz sırasında olduğu gibi ağız yoluyla derin nefes alınıp verilmesi söz konusudur.

Bu hastalar nelere dikkat etmeliler?

Soğuk ve kuru havada spor yapmaktan kaçınılmalı, spora başlamadan önce ısınma egzersizleri yapılmalı, olabildiğince burundan nefes alıp verilmeli, spor birden değil yavaş yavaş sonlandırılmalıdır. Hava kirliliği olan günlerde spordan kaçınmalıdır.

Egzersiz astımının özel bir tedavisi var mı?

Özel bir ilaç yok tabii ama, sadece egzersizle krize giren hastaların mutlaka bilmeleri ve yapmaları gereken bazı özellikler var. Her şeyden önce bu hastaların diğer kronik astımlılar gibi uzun süreli tedavileri gerekmiyor.

Yukarıda sıraladığım önlemlere rağmen, egzersizle krize giren kişiler egzersizden 15 dakika önce nefes açıcı spreylerini kullanarak bu atakları önleyebilirler. Buna rağmen şikâyeti olan hastaların uzunca süre kortizonlu sprey kullanmaları gerekir.

Astımlıların kullandıkları ilaçlar doping kapsamında mıdır?

Bazı ilaçlar doping kapsamına girer. Kortizon hap ve iğneleri, nefes açıcı tabletler gibi. Ancak, yarışmalı sporlarda sprey şeklinde kullanılan nefes açıcılara da, kortizona da izin verilmektedir.

Astımlıların egzersiz ve spordan uzak mı durmalıdır?

Hayır, kesinlikle değil. Biz, bunun tam aksine astımı olanların düzenli egzersiz ve spor yapmalarını istiyoruz. Çünkü bilinçli yapılan spor astımın iyileşmesine katkıda bulunur. Astımlı olup da dünya ve olimpiyat şampiyonlukları elde edebilecek kadar başarılı olan sayısız sporcu vardır.

Manş Denizini 32 kere yüzerek geçen rekor makinesi Allison Streeter; 1996’ da 400 metre karışık yüzmede olimpiyat altın madalyasının sahibi Tom Dallan; kriket sporunun tarihindeki en büyük yeteneklerinden biri olan Ian Botham; Barselona 92 Olimpiyatları’ nın da heptatlon birincisi Jackie Joyner-Kersee sadece bunlardan birkaçı.

Günümüz şartlarında insanlar çok az hareket ediyorlar, çok az yürüyorlar. Oysa spor ve egzersiz günlük hayatımız içinde mutlaka yer almalı.

Astımlılar için en uygun olan spor yüzmedir. Yüzme göğüs kaslarını geliştiren bir spordur ve astımlılar için çok yararlıdır. 

Yüzme dışında başka hangi sporlar uygundur?

Mesela, tenis, voleybol, golf, güreş, halter, beysbol, skuaş, yürüyüş astımlılar için sorun yaratmayan sporlardır. Buna karşılık, soğuk ve kuru havada yapılan kayak, buz hokeyi, buz pateni gibi sporlar ile paraşüt, yamaç paraşütü gibi gökyüzü sporları, tüplü dalgıçlık kaçınılması gereken aktivitelerdir.

Spor yapan çocuklar kendilerini ruhsal bakımdan daha iyi hissederler, daha mutlu ve hayatla barışık olurlar, özgüvenleri artar.

Astımlılar futbol oynayabilir mi?

Esasında futbol, astımlılar için uygun bir spor değildir, ama bizim çocuklar futbola çok meraklıdır. Benim hiç tavsiye etmeme rağmen futbol oynayan, futbol okullarına giden pek çok hastam var ve bunların hepsi de hiçbir sorun yaşamadan top oynuyorlar.

Prof.Dr.Ahmet Rasim Küçükusta

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/01/30/yazilar/tip-yazilari/astim/egzersiz-astimi/
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Nefes Borusu Tıkanıklığına Dikkat!
« Yanıtla #8 : 08 Nisan 2011, 00:00:58 »
Nefes Borusu Tıkanıklığına Dikkat!
 
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Başkanı Doç. Dr. Sina Ercan, nefes darlığına neden olan nefes borusu darlıkları hakkında açıklamalarda bulundu.
 
Nefes darlığı şikayetlerinde akla ilk olarak astım, sigara tiryakiliği, kalp hastalıkları gibi nedenlerin geldiğini belirten Doç. Dr. Ercan, bazı nadir durumlarda nefes borusu darlıklarından şüphelenilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Nefes darlığı toplumda çok sık görülen bir sorun. Nefes darlığı dendiğinde akla her zaman önce astım, sigara tiryakiliği, kalp hastalıkları gibi klasik nedenler geliyor. Çünkü nefes borusu darlığı, nefes darlığına önayak olan nadir bir neden” diyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Başkanı Doç. Dr. Sina Ercan,  asıl sıkıntının da nadir olduğu için gözden kaçması olduğunu söylüyor.

Ancak nefes darlığı şikayetlerinde bu olasılıktan da şüphelenmek gerektiğini belirten Doç. Dr. Ercan, “Şüphelenmediğiniz bir şeyi teşhis edemezsiniz. Nefes darlığının nedeni nefes borusu darlığı olduğunda ve bu teşhis edilmediğinde hastalar uzun süre yanlış tedaviye maruz kalabiliyor ve bu tedavilerin bir faydasını görmüyorlar” diyor.

Hastada nefes darlığı söz konusu olduğunda elbette akla ilk önce sık görülen sebeplerin gelmesi doğal. Ancak nefes darlığından şikayet eden ve bu şikayeti astım, kalp rahatsızlığı vs. gibi klasik nedenlerden olduğu sanılan bir hasta uzun süre tedaviye cevap vermediğinde, tedavide çok ısrarcı olmamak ve nefes borusu darlığından şüphelenmek lazım. Öte yandan sabit ve değişmez hırıltı da başka bir belirti olarak görülebilir.

Hastanın hikayesi iyi dinlenmeli ve gerekirse nefes borusunun özel olarak filmi istenmelidir. Bu şekilde bir daralma ya da tıkanıklık varsa kolaylıkla görülebilir.”

Örneğin hasta yoğun bakımda kaldığı ve bu süreçte solunum aletine bağlandığı bilgisini veriyorsa bunun atlanmaması gereken bir detay olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ercan bu konuyu şöyle detaylandırıyor;

En sık görülen nefes borusu darlığı nasır gibi yani dışarıdan bir etkiye bir tepki olarak ortaya çıkar. Bir doku baskı altındaysa o dokuda bir reaksiyon oluşur ve orada darlığa neden olacak bir gelişme görülebilir.

Solunum aletlerine bağlanan hastalarda plastik borular yüzünden böyle bir durum ortaya çıkabilir. Bunlar kum saati şeklinde daralmalardır ve hastada sanki pipetten nefes alıyormuş gibi bir etki yaratır.

Hava yolu darlıklarının çoğunun iyi huylu darlıklar olduğunu belirten Doç. Dr. Ercan, soluk borusunun bazen içerisinde bazen dışarısında oluşan iyi huylu tümörlerin de hava yolunu daraltabildiğini belirtiyor ve daralma tespit edildikten sonraki süreci şöyle aktarıyor;

Daralma tespit edilip bilgisayarlı tomografi ile sınırları belirlendikten sonra detaylı teşhis için endoskopi ya da biyopsi yapılır. Tümöre bağlı tıkanıklıklarda söz konusu organ nefes borusu olduğu için boğulma riskinden ötürü tümör iyi huylu da olsa kötü huylu da olsa ameliyat ile çıkartılması gereklidir.

Böyle bir ameliyatı kaldıramayacak hastalarda tümör hava yolunun dışındaysa bazen içerden baskıyı durdurmak için kafes konulur. Söz konusu doku dondurularak veya yakılarak yok edilir. Bazen lazer uygulanır bazen de genişletme teknikleri hayata geçirilir.
 
Hastane.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Astım Gelişmiş Toplumlarda Giderek Artıyor
« Yanıtla #9 : 07 Mayıs 2012, 02:04:20 »
Sadece aşırı hijyen değil, zamanla beslenme alışkanlıklarımızın değişmesi, doğal gıdalardan uzaklaşıp katkı maddesi içeren yiyecekler yememiz, alerjenlere daha çok maruz kalmamız da sebep olmaktadır.
 
Günümüzde astım ve alerjik hastalıklar, özellikle gelişmiş toplumlarda artış gösteriyor. Daha ilkel toplumlar enfeksiyonlarla savaşıp alerjinin neredeyse adını bile bilmezken, “steril” büyüyen insanlar, daha çok alerjiye yakalanıyor. Uzun süreli, hatta hayat boyu sürebilen bir rahatsızlık olan astım, uygun tedavi ve düzenli muayeneler ile kontrol altına alınabilmekte ve tamamen normal bir yaşantı sürmek mümkün olabilmektedir.
 
Bu belirtilere dikkat!
 Nefes darlığı
Hırıltılı/hışıltılı solunum
 Islık sesi şeklinde solunum
 Hava açlığı
Öksürük (özellikle gece ya da sabaha karşı)
Koyu kıvamlı, yapışkan, genellikle az miktarda balgam
 
Astım bulaşmaz
 
Astım, havayollarının mikrobik olmayan iltihabi bir hastalığıdır. Astımlı hastaların havayolları normale göre daha duyarlı olup tetikleyici faktörlerle geri dönüşlü olarak daralmaktadır. Astım, genetik faktörlerin altta yattığı, çevresel faktörlerle tetiklenebilmektedir. Bir enfeksiyon hastalığı olmadığından bir kişiden diğerine bulaşması asla söz konusu değildir.
 
Astım gelişimi için risk faktörleri
 Kalıtsal yatkınlık (ailede astım hastalığı olması)
Bazı meslekler (marangozluk, doğramacılık, mobilyacılık, fırıncılık, kuaförlük, sağlık personeli, veterinerlik, kümes hayvanı yetiştiriciliği, lehimcilik, kaynakçılık, dökümcülük, çiftçilik, plastik/kauçuk/kimya/ilaç endüstrileri, çay/tütün üretimi, demiryolu işçiliği, itfaiyecilik, kuru temizleyicilik, temizlik işinde çalışma)
 Bebeklikte alerji yapan maddelere yoğun maruziyet
 Özellikle ilk 2 yaşta ağır solunum yolu hastalıkları
Gebelikte annenin sigara içmesi (bebek için risk faktörü)
 Ebeveynlerin sigara içmesi
 Anne karnındayken bebeğin yetersiz beslenmesi ve düşük tartılı doğması
 
Şikayetiniz olmasa da kontrolü bırakmayın
 
Önemli olan, astımlı hastanın şikayeti olmadığı dönemde dahi kontrolü bırakmaması ve hekiminin gerekli gördüğü ilaçları kullanmaya devam etmesidir; çünkü belirtiler olmadığı zamanlarda bile astımlı hastaların havayollarındaki iltihabi olay, varlığını sürdürmektedir. Erken evrede dönemsel olan astım şikayetleri, eğer düzenli ve yeterli tedavi alınmazsa süreklilik kazanabilmekte, havayollarında kalıcı değişiklikler meydana gelmektedir. Bu aşamada astımın tedavisi zorlaşmakta ve hasta daha çok ilaç kullanmak zorunda kalmaktadır.
 
Kullanılan spreyler bağımlılık yaratmaz
 
Sprey ya da kuru toz şeklinde ilaçların uygulanması, bağımlılık yapması söz konusu değildir. Bu konudaki yaygın inanışının tam tersine, tüm ilaç uygulama şekilleri arasında en zararsızıdır denebilir. Ağızdan (tablet ya da kapsül) ve enjeksiyon şeklinde (damardan ya da kas içine) ilaç uygulandığında, verilen doz kana karışır, tüm vücuda yayılır. Oysa sprey/kuru toz uygulayıcıları kullanıldığında, sistemik uygulamaya göre çok daha küçük miktarda ilaç (mikrogram düzeyinde) verilmektedir. Bunun sebebi; ilacın hedef bölgeye vücutta dolaşmadan, doğrudan ulaşmasıdır. Bu yolla ilaç verilmesinin bağımlılık yapması söz konusu değildir. Astım tedavisinde kullanılan ilaçların akciğerleri “kurutması” mümkün değildir. Uzun araştırmalar sonucu geliştirilmiş olan bu ilaçları hekiminiz, her ilacı olduğu gibi, olası yarar ve zararını göz önünde bulundurarak vermektedir.
 
Astımın asıl tedavisi alerji aşılarıdır
 
Alerji aşıları, ancak belli bir yaş grubundaki ve az sayıda alerjene karşı alerjisi olan hastalarda uygulanır. Bu kararı ancak bir alerji uzmanı vermelidir. Ne yazık ki, günümüzde pek çok astım hastası, aşıyı astımlarını ortadan kaldıracak bir kurtarıcı olarak görmektedir. Aşı sadece belli bir alerjene karşı kişinin duyarlılığını ortadan kaldırabilir. Oysa her astım, alerjik olmadığı gibi; alerjik astımlarda da sadece aşı tedavisi asla yeterli olamaz. Her durumda öncelikle kişinin astımı tedavi edilmelidir. Çünkü aslında geri dönüşlü belirtileri olan astım hastalığı uygun şekilde tedavi edilmediğinde akciğerlerde kalıcı hasar bırakabilmektedir.
 
Astımlı hasta spor yapabilir
 
Doğru tedavi edilen ve iyi takip edilen astım, kişinin hayatını etkilemez. Astımlı hasta, doktorunun önerisi doğrultusunda spor yapabilir. Yalnızca, bazı hastalarda spor öncesi nefes açıcı ilaç kullanımı gerekli olabilir. Bunun yanında, spordan ziyade; örneğin çok tozlu bir spor salonu ya da aşırı su buharı ile dolu kapalı bir havuz hastanın şikayetlerini başlatabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
 
Hamilelikte doktor kontrolünde ilaçlar kullanılabilir
 
Astımlı hastaların yaklaşık üçte birinde gebelik sırasında astım belirtileri hafifler, üçte birinde değişmez, üçte birinde ise kötüleşir. Daha önce de belirtildiği gibi, sprey şeklindeki ilaçların neredeyse hiç yan etkisi yoktur. Bu nedenle gebelikte doktor önerisi doğrultusunda güvenle kullanılabilirler. Bebeğe asıl zarar verecek olan hekimin kontrolü altında verilecek olan ilaçlar değil, annenin astıma bağlı tedavi edilmemiş sorunlarıdır. Bu nedenle, astımlı hastaların gebelik boyunca hekim kontrolünde olmaları gerekmektedir.

Dr. İlkay Keskinel
 
Göğüs Hastalıkları Uz.

〰〰〰〰🐠