Gönderen Konu: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..  (Okunma sayısı 7761 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Eymen

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 313
Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..
« : 22 Mayıs 2010, 17:31:40 »

  Değerli okuyucular!
Sizinle bir üzüntümü paylaşmadan önce, hatırlatma kabilinden biraz önbilgi vermek istiyorum.
Ayasofya... Mübârek mâbed...
O gün de sultan bugün de sultan olan ve zihnimizde kıyamete kadar da sultan kalacak olan Sultan Fâtih Mehmet Han’ın bize hediye ettiği dünya başkenti İstanbul’un ortasındaki inci, yakut, zümrüt, zeberced...
Bizans’tan İstanbul’u alan Fâtih, muzaffer ve meşrû kumandanlık hakkını kullanarak 557 sene önce Ayasofya’yı câmiye çevirdi. Hicrî takvime göre 574 sene önce...

İsteseydi, meşrû hakkını kullanır, bütün kiliseleri câmiye çevirirdi. Yapmadı...
İstanbul’un fethi de Ayasofya’nın câmiye çevrilmesi de, Allah’ın birliğini reddedip üç ilaha inanan Hıristiyan âlemini canevinden vurdu. Fâtih’e o kadar kin bağlamışlardı ki, Sultan zehirlenerek şehid edilince, Hıristiyan âlemi papanın öncülüğünde “Büyük kartal öldü” diye günlerce sevinç gösterisi yaptı.
Buna rağmen, İstanbul ve Ayasofya acısı hâlâ yüreklerinde. Hâlâ İstanbul demez, Kostantinapolis derler. Ayasofya’dan kilise olarak bahsederler. Kimler? Hıristiyanlar...

Ayasofya, 24 Ekim 1934’de câmilikten çıkarılıp müze yapıldı. Buna rağmen Hıristiyan âlemi Ayasofya’dan müze olarak bahsetmez. Çünkü onların zihninde Ayasofya ebedî olarak kilisedir...
Sadece onların değil, Hıristiyan olmayan bazılarının zihninde de kilisedir. Meselâ kimlerin?..
Meselâ görünüşte bizden, ama zihnen onlardan olan “İngiliz muhibleri (sevenler) cemiyeti” mensupları da Ayasofya’yı câmi olarak görmek istemezlerdi...
O zaman dünyanın jandarması İngiltere olduğu için, İngiliz severler vardı, bugün Amerika sevenler var. O gün İngiliz severler Ayasofya’yı kilise olarak görüyorlardı, bugün de ABD sevenler...
Bir de ezan ve namazla alâkaları olmadığı halde, “Biz namaz kılmayız ama sizin kıldığınız namazın ezanının ille de Türkçe olmasını istiyoruz” diyen zorbalar var ki, onlar da bu düşünceye yakın...


İstanbul’un fethiyle câmiye çevrilen Ayasofya, Fâtih’in vakfiyesinde câmilikten çıkaranlara lânet etmesine rağmen, -yukarıda işaret ettiğimiz gibi- maalesef 1934’de câmilikten çıkarılıp müze yapıldı. Ondan sonra da “Ayasofya ibâdete açılsın” isteği hiç bitmedi. Açılana kadar bitmemesi de şart...
Müze yapılınca, “Kilise olmasa da hiç olmazsa artık câmi de değil” düşüncesiyle, Hıristiyanlar biraz teselli bulsalar da biz Müslümanlar o gün bu gündür bunun acısını yaşıyoruz.
Ama beterin beteri olduğu gibi bundan daha acı olanı var. O da, bizim gibi inananların, Ayasofya’yı zihinlerinde kilise olarak gören Hıristiyanların ağzıyla konuşmalarıdır. İşte bizi esas üzen, üzmekten öte kahreden bu...

Diğerlerini anlıyoruz, vazifelerini yapıyorlar. Ama bizimkilere ne oluyor? Nedir bizimkilerdeki bu kilise aşkı?!!

Değerli okuyucular, başta söylediğim üzüntüm işte bu. Meseleyi anlatayım efendim:
16 Ocak 2010 Cumartesi tarihli Zaman gazetesinde, Ayhan Hülagü imzasıyla “Bir Düş Uçuşu, Türkiye” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde, Alp Alper isimli fotoğraf sanatçısının helikopterden çektiği fotoğraflardan meydana gelen “Bir Düş Uçuşu, Türkiye” isimli kitaptan bahsediliyor. Yani bu kitabın tanıtımı yapılıyor.
Buraya kadar normal... Ama ifadeler enteresan. Lütfen dikkatle okuyunuz. Haberin girişi aynen şöyle:
“Yukarıdan nasıl göründüğünüzü merak ettiniz mi hiç? Portreniz ya da bulunduğunuz oda, yaşadığınız mahalle, şehir, bölge veyahut ülke...
Uçuş uzmanı ve fotoğraf sanatçısı Alp Alper, bu merakla yola çıkarak Türkiye’nin tarihî mekânlarını, doğa güzelliklerini gökyüzünden görüntüledi. Ayasofya Kilisesi’nden Küçük Çekmece Gölü’ne, Haydarpaşa Garı’ndan Meriç Nehri’ne kadar aklınıza gelecek birçok şey...”
Gördüğünüz gibi, Ayasofya’yı açıktan açığa “Kilise” olarak anıyor.

Peki Ayasofya kilise mi? Hıristiyanlara göre öyle olabilir, BİZE GÖRE KİLİSE Mİ?!!
Zaman gazetesi mensubu dostlarımız, “Ayasofya Câmii” demek istemeyebilirler. Peki sadece Ayasofya denilemez mi?
Niçin “Ayasofya Müzesi” bile denilmiyor da “Ayasofya kilisesi” deniliyor?!!! Niçin niçin?!!
Ayasofya Hıristiyanların dilinde kilisedir. Bu bizimkilere ne oluyor?!!!
Haberin başlığındaki ilk cümlede “Yukarıdan nasıl göründüğünüzü merak ettiniz mi hiç?” deniliyor.
Ben de bu dostlarıma sormak isterim:
Ayasofya’ya kilise dediğiniz için, Müslümanların zihninde ve gözünde nasıl göründüğünüzü merak ettiniz mi hiç?

Değerli okuyucular!
Tasavvufun tanınmış siması Hallacı Mansur Hazretleri, “Ene ale’lhak/ ben hak üzereyim” demek istediği halde, “Ene-l-Hak” dediği için şeriatın zâhiri hükmünce idam edilmişti.
İdama götürülürken insanlar taş atıyor, o da gülüyormuş. Bir ara tanıdıklarından birisi de bir gül atmış. Bunun üzerine Hallacı Mansur hazretleri “Aaah!” diye inlemiş.
Sormuşlar: “Yumuşacık bir gül atılınca ah çektin, halbuki taş atıldıkça gülüyordun” demişler.
Şöyle söylemiş: “Bana taş atanlar beni tanımayan, anlamayan kimselerdir. Onların attığı taşlar bana gül gibi gelir. Fakat gül atan kişi beni bilen, anlayan birisidir. Beni anlayanların kahırla attıkları gül bana taş gibi acı verir.”

Değerli okuyucular! Biz de o hali yaşıyoruz işte. Varsın Hıristiyan âlemi kıyamete kadar Ayasofya’ya kilise deyip dursun. Elbette diyeceklerdir. Çünkü onların hayal ve idealleri o yöndedir.
Ama inançlı insanların okuduğu Zaman gibi bir gazetenin, Ayasofya’ya “Kilise” demesi ve Hıristiyanları “şefkat duyulacak insanlar” olarak göstermesi, bizde işte kahırla atılan gül tesiri yapıyor...

Bilmem anlatabildim mi?..

Ali Eren
Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.

Çevrimdışı BT 857

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 200
Ynt: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..
« Yanıtla #1 : 22 Mayıs 2010, 20:55:45 »
paylastiginiz icin tesekkürler.

ayasofya ayasofya..FATIHin emaneti bana...yakismiyor kizil boya...ayasofya.ayasofya....

aah aah icler acisi  bi durum.
LA TENSENA

Çevrimdışı bülbülmisali

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 39
Ynt: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..
« Yanıtla #2 : 22 Mayıs 2010, 23:39:53 »
paylaşım için tşk..ayasofyaya kilise diyen bizim insanlarımız öyle sanırım ki dikkat etmeden kasıtlı olmayarak bunu kullanıyor.
inandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hz.Ömer

Çevrimdışı 33.yıldız

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 343
Sumela ve Ayasofya
« Yanıtla #3 : 21 Ağustos 2010, 13:11:46 »
8 yıl sonra Sumela manastırında Ortodoks Hıristiyan ayini yapılmış, Yunanistan'dan turistler gelmiş, Patrik Bartolomeos ayini bizzat idare etmiş...

Türkiye Müslümanlarına İngiltere'de, ABD'de olduğu gibi yüzde yüz, tam, gerçek din hürriyeti verilirse Sumela'da her gün Rum ayini yapılmasına itirazım olmaz.

Müslümanlar için din hürriyetinden neleri anlıyorum:

1. İslâm medreseleri açılacak.

2. Tasavvuf ve tarikat tekke, dergah ve zaviyeleri açılacak.

3. Bağımsız/özerk İslâm cemaat teşkilatı kurulacak.

4. İslâm vakıfları bu teşkilata verilecek.

5. Ayasofya camii Müslümanlara iade edilecek.

6. Devlette ayrı bir Ümmet teşkilatı kurulacak. Müslümanlar başlarına bir İmam-ı Kebir seçecek.

7. Din sömürüsünü, mukaddesat bezirganlığını önlemek için gerekli bütün tedbirler alınacak.

8. Devlet veya Derin Devlet İslâm'a müdahale etmeyecek.

9. Rejim ile İslâm arasındaki çatışma sona erdirilecek, Din ile devlet barışacak ve Türkiye'nin maddî ve mânevî kalkınması için işbirliği yapacak.

10. Müslümanlar çocuklarını, gençleri, yeni nesilleri kendi inançları ve kimlikleri doğrultusunda yetiştirmek için tam bir hürriyete sahip olacaklar, mektepler açacaklar.

11. İslâm dini dışındaki diğer dinlere de alabildiğine hürriyet verilecek.

Yukarıda saydığım 10 hürriyet Müslümanlara verilirse, Sultan Abdülhamid devrinde olduğu gibi Hıristiyanlar da yüzde yüz hür olsunlar.

Bir kere bile olsa Hıristiyanlar Sumela'da ayin yapacak, çoğunluktaki Müslümanlar Ayasofya'da bir kere bile bayram namazı kılamayacak. İşte bu olmaz...Buna eşitlik değil, eşitsizlik derler!

Mehmet Şevket Eygi-17 AĞUSTOS 2010
Ortak paydamız, İbrahimi dinler değil! EHLİ SÜNNET, EHLİ SÜNNET...

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..
« Yanıtla #4 : 02 Mayıs 2012, 08:01:23 »
Ayasofya müze değil cami!


Vakıflar Genel Müdürlüğü; İstanbul Fethi'nin sembolü olan ve fetihten sonra camiye çevrilen, ancak şaibeli bir şekilde müzeye çevrilen Ayasofya'nın cami olduğunu açıkladı.


Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “2012 Mihraplar Takvimi”nde Ayasofya cami olarak tanımlandı. Takvimde; mayıs ayının bulunduğu yaprakta Ayasofya'nın mihrab fotoğrafı yer aldı ve fotoğrafının altına "Ayasofya Camii" yazısı yazıldı. Ayasofya Camii'nin yakın zamanda ibadete açılacağı öğrenildi.Vakıflar Genel Müdürlüğü; İstanbul Fethi'nin sembolü olan ve fetihten sonra camiye çevrilen, ancak şaibeli bir şekilde müzeye çevrilen Ayasofya'nın cami olduğunu açıkladı.

TAKVİMDE 12 CAMİ TANITILDI

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün takviminde; Türkiye'de yer alan 12 caminin mihrabı tanıtıldı. Takvimde; Bursa Ulu Camii, Sivas Divriği Ulu Camii, Nevşehir Damsaköy Camii, Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii, İstanbul Ayasofya Camii, Kayseri Hunat Camii, İstanbul Rüstem Paşa Camii, Manisa Muradiye Camii, İstanbul Süleymaniye Camii, İzmir Hisar Camii, Edirne Muradiye Camii ve İstanbul Yıldız Hamidiye Camii'nin mihrap fotoğrafları yer aldı.

“AYASOFYA; FATİH SULTAN
MEHMED'İN 1453'TE İSTANBUL'U
FETHETMESİYLE CAMİYE ÇEVRİLDİ”

Takvimde; “Ayasofya Camii- İstanbul” başlıklı ve Ayasofya Camii'nin mihrab fotoğrafının yer aldığı bölümde şu bilgiler yer aldı:

"Fatih Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilen Ayasofya Camii'nin 19. yüzyılda yenilenen mihrabı mermerdendir. İçinde şemse ile yıldız motiflerinin yer aldığı çokgen planlı nişin üzerini yarım kubbeli kavsaranın örttüğü bir örnektir. Kıvrık dallı, akantus yapraklı geniş bordürle sınırlanan mihrapta bolca altın yaldız kullanılmış olup üstte gösterişli bir tepeliği bulunmaktadır. Mihrabın iki yanında Kanuni Sultan Süleyman Devri'nde (1520-1566) yapılan Macaristan seferinde, Budin'in fethi sırasında, Sadrazam İbrahim Paşa tarafından, Macar Kralı 1. Matyas'ın sarayından getirilen şamdanlar bulunmaktadır.” İstanbul'daki Ayasofya Camii'nin yakın zamanda ibadete açılacağı öğrenildi.

ŞAHİN: AYASOFYA CAMİİ

Mehmet Ali Şahin, Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde; Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Vakfı hayratında olan cami olduğunu ve Vakıflar Genel Müdürlüğü adına kayıtlı bulunduğunu açıklamıştı. Şahin, 24 Mart 2005 tarihli yazısında, Ayasofya Camii'nin, "Mehmed Han-ı Sani bin Murad Han-ı Sani (Fatih Sultan Mehmed) Vakfı" vakfiyesinde yer aldığına dikkat çekti ve vakfiyenin şartlarını sıralamıştı.
 
VAKIFLAR ONAYLADI, ŞAHİN AÇIKLADI

Kültür ve Tescil Dairesi Başkan Vekili Mehmet Narince, Şube Müdürü Nazife Yiğit ve Şef Mevlüt Çam tarafından 15 Mart 2005 tarihinde onaylayan ve Mehmet Ali Şahin tarafından açıklanan Ayasofya'nın vakfiyesinde şu ifadelere yer veriliyor:

"(...) s. 309-310- (…) Allah'a, Ahiret Günü'ne ve Allah Resulü'ne inanan mütevelli bu vakfın üzerinde hainlik yapamaz. Sultan, Vezir veya Vali vakfın şartını değiştiremez, iptal edemez, eksiltemez, bunları yaparsa şüphesiz haram işlemiş olur, vakfiyedekileri işittikten sonra Allah'tan korkan bir kimse vakfın hilafına bir şey yapamaz. Kim ki bunların hilafına bir şey yaparsa, Allah'a, O'nun Kitabına ve Resulü'nün sünnetine muhalefet etmiş ve Allah'ın haram kıldığını helal saymış ve kardeşinin amelini ifsad etmiş olur ve bu işi yapanın da yeri Allah'ın ve Resulü'nün gazabını almış olarak en kötü yer olan cehennemdir ve o kimse Allah'ın, Melekleri'nin ve cümle insanların lanetlerine layıktır ve o kimse vakfiyede yazılı ayetlerdeki azaba ve eziyete muhataptır. Vakıfın ecri merhametliler merhametlisi Allah'a aittir. Her durumda ve halde hamd Alemlerin Rabbi'ne ve salat ve selam Efendimiz Hz. Muhammed'e ve tayyip ve tahir olan bütün aline olsun."

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün; (UNESCO) İstanbul Fethi'nin sembolü olan ve fetihten sonra camiye çevrilen Ayasofya'nın; cami oluşuyla birlikte camiler için bir model olduğu yönünde görüş bildirmişti.

Türkiye; İstanbul'daki tarihi ve kültürel eserlerin dünya kültür miras listesine alınması için UNESCO'ya başvuruda bulunmuş, UNESCO; başvuru değerlendirmesinde Ayasofya'nın müze oluşuna hiç değinmezken, Ayasofya'nın tarih boyunca bilinen konumları olan kilise ve cami üzerinden değerlendirmede bulunmuştu. UNESCO'nun raporunda; "Ayasofya içerisindeki mozaikler Doğu ve Batı Hıristiyan sanatına kilise yapımında model teşkil etmiş, cami oluşuyla birlikte camiler de için bir model olmuştur" denildi.

AKİT.Haber vaktim.com

Mahi

  • Ziyaretçi
Ayasofya kime satıldı?
« Yanıtla #5 : 06 Mayıs 2012, 22:24:27 »
Şu cami satıldı, bu ahır yapıldı, filancası yıktırıldı, öbürü cephane oldu… Bir süredir siyaset meydanı cami tartışmasına açıldı. Gazetelerden, televizyon kanallarından arayanın haddi hesabı yok.
 
Soruyorlar: Gerçekten de Tek Parti devrinde camiler kapatıldı mı? “İbadete kapatılan Ayasofya örneği taş gibi önümüzde dururken başka kanıt aramaya ne hacet.” diyorum kendilerine. Bir şaşkınlık vakfesi. Yüzleri karışıyor. Kimilerinin buruşuyor hatta. “Nasıl yani?” diye soruyorlar. Bu yazı, işte o “Nasıl yani?”nin cevabıdır.
 

Son sözümü başta söyleyeyim: Cami tartışmasının gelip dayanacağı yer, 78 yıldır ibadete kapalı bulunan Ayasofya’nın açılması meselesidir. Er veya geç Türkiye bu gerçekle yüzleşecek ve bu meseleye bir hal çaresi bulacaktır. Belki de Yunanistan’daki bir partinin seçim kampanyasında minareleri yıkılmış “Ayasofya Kilisesi” resimlerini kullanması birilerini uyandırır. Kim bilir?
 
“Ayasofya’nın sahibi kimdir?” diye soruyorum genç muhabire. Dudağını büküyor. Belli ki hiç aklına gelmemiş bu. Tapudaki sahibini soruyorsanız diyorum “Ebu’l-Feth Fatih Sultan Mehmed Vakfı”. Nerede bu vakıf peki? Neden tapuda üzerinde görünen eserine sahip çıkmıyor? “Muhatabınız Vakıflar Genel Müdürü” diye cevap veriyorum, “Ona sorun.” Cevap alamayacaklarını bile bile böyle diyorum.
 
Bir vakıf düşünün ki, tapulu malına sahip çıkamasın. Olur mu? Oluyor bizde. Peki Ayasofya’nın sahibi resmen Fatih ise (yoksa XI. Konstantin ve I. Jüstinyen mi?), eserin onun vakfiyesinde belirttiği şartlarda kullanılması gerekmez mi? Üstelik vakfiyedeki şu ateşten satırları okurken vicdanınız kanamayacak mı: “Kim ki bâtıl gerekçelerle bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya vakfın değiştirilmesi ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksat ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın.” (A. Akgündüz, S. Öztürk, Y. Baş, “Kiliseden Müzeye Ayasofya”, OSAV: 2006, s. 141-2.)
 


Aslı Arapça olan vakfiyenin nüshaları Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde, Topkapı Sarayı ile Türk ve İslam Eserleri müzelerinde mevcutken ve şartları herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bağlayıcıyken, nasıl olmuş da Ayasofya Camii ibadete kapatılabilmiştir? Vakıflar Kanunu mu değiştirilmiştir yoksa? Hayır, hem 1934′teki hem de yürürlükteki Vakıflar Kanunu bir vakfın, vakfedenin koyduğu amaçlar dışında kullanılamayacağını emrediyor. Sahibi olan Fatih, vakfının amacı dışında kullanılmasına tehditkâr ifadelerle karşı çıktığı halde 1934′te bir Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya Camii müze yapılmıştır. Altında Atatürk’ün, İnönü’nün vs. imzalarının bulunması hukuk nazarında bir şeyi değiştirmez. Hukuksuzluk hukuksuzluktur. Bu hukuksuzluğu kimin yaptığı hukuku ilgilendirmez. (Adalet Tanrıçası’nın gözleri bağlıdır, unutmayın.)
 
Kaldı ki, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi de bir garabet abidesidir. İlk cümlesi şöyle: “Maarif Vekilliği’nden yazılan tezkerede (…) Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi bütün Şark âlemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle müzeye çevrilmesi istenmiş…” Acaba 1934′te Şark, yani İslam âleminde Ayasofya’nın müzeye çevrilmesine sevinecek bir Allah’ın kulu var mıdır? Yoksa kararname sahiplerinin kafalarındaki ‘Doğu’, bizim zannettiğimiz gibi İslam dünyası değil de, Sovyetler Birliği miydi? Halkı Ortodoks olan Sovyetler Birliği’nden başka Ayasofya ile ilgilenecek bir Doğulu devlet kim olabilir o tarihte?
 
Sonra müze yapılarak insanlığa bir bilim kurumu kazandırılacağı ifade ediliyor. Sanki camiyken Ayasofya’da inceleme yapılamıyor muydu? Üstelik medreseler kapatılmadan önce Ayasofya’da her sütunun dibinde bir alimin ders verdiğini, yani tam da kapatılmasıyla bir bilim kurumunun tarihe gömüldüğünü bile söyleyebiliriz. Üstelik kararnamede Ayasofya’nın müzeye çevrileceği ifade edilirken, ibadete kapatılacağından söz edilmemiştir. Denilebilir ki, ‘Canım, müze yapılınca anlaşılmıyor mu ibadete kapatılacağı?’ Ama bir kararname çıkarıyorsanız muradınızı yarım yamalak ifade edemezsiniz. Müze yapılacak. Tamam da ibadete kapatılacağı nerede yazıyor?
 
Burada avukat Abdullah Mehmet Çalışkan’ın değerlendirmesini paylaşmak istiyorum. “Ayasofya Camii Meselesinin Etrafındaki Gerçek” adlı kitabında şöyle diyor: “Ayasofya kararnamesinde hukukî bir gerekçe bulmaya imkân yoktur. Bakanlar Kurulu kararının hangi kanuna dayandığı da yazılmamıştır. Çünkü Bakanlar Kurulu’nun dayanak yapabileceği bir kanun mevcut değildir. Bakanlar Kurulu’nun hangi yetkiye istinaden bu konuyla ilgilendiği hususunda hukukî bir mütalaa da yazılmamıştır. Çünkü bu konu, ne TC. Anayasası ne de Türkiye’de yürürlükteki kanunlar tarafından Bakanlar Kurulu’na verilen yetkiler dahilinde bulunmamaktadır. Anayasadan bahsedilmemiştir, çünkü Anayasa’ya aykırıdır. Vakıf hukukundan bahsedilmemiştir, çünkü vakıf hukukuna zıttır. Görülüyor ki, Bakanlar Kurulu bu kararı ile anayasa ve kanunları yok saymıştır.”
 
Kararnameye bir sıra numarası verilmemiş olması gariptir. Daha da garibi, Resmi Gazete’de yayınlanmamıştır. Kararnamelerin bulunduğu resmi dairede aslı bulunmadığı gibi resmi kanun kitaplarında da mevcut değildir. Hukukî açıdan sakat kararnamenin tartışılmasını ehline bırakalım ve kamu vicdanını yansıtan bir sese kulak verelim. Bediüzzaman Said Nursi, ezanı özgürlüğüne kavuşturarak “on derece kuvvet bulan” Demokrat Parti’den Ayasofya’yı da özgürlüğüne kavuşturmasını ister. Ona göre bu bir “yara”dır ve hükümet bu yaraya “merhem” sürmeli, Ayasofya’yı ibadete açmalıdır.
 
Ayasofya’nın, 1930′larda iyi ilişkiler kurmaya çalıştığımız Yunanistan’a, dolayısıyla Batı dünyasına göz kırpmak için müze yapıldığını kabul edelim. Bence kararnamedeki “bütün Şark alemi sevinecek” ifadesinde bir dil sürçmesi olmuş. “Garp, yani Batı âlemi” diyeceklerdi besbelli. Baksanıza, Yunanistan’daki Yeni Demokrasi Partisi, Ayasofya’yı yalnız minaresiz göstermekle kalmamış, kubbesine bir de haç dikmiş! Unutmayalım ki, Mütareke döneminde yapılan Sultanahmet mitinglerinden biri de Ayasofya’ya haç takılacağı söylentisi üzerine gerçekleşmişti.
 
06 Mayıs 2012, Pazar
Mustafa Armağan
 

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..
« Yanıtla #6 : 02 Haziran 2012, 14:31:25 »
Bizans kalıntısı zihniyet




Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Ayasofya'nın sahte imzayla müzeye dönüştürüldüğü haberlerine ilişkin tuhaf açıklamalarda bulundu.



Bakan Günay, "İstanbul'da bizim dünya güzeli, bütün İslam dünyasında en güzel, en başarılı mimari ve mistik açıdan en görkemli yapıya sahip camilerimiz var. İbadetlerimizi burada yapabiliyoruz'' sözleriyle Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılmasına karşı çıktı.

Onbinlerce Müslümanın geçtiğimiz günlerde önünde namaz kılıp cami olarak ibadete açılmasını istediği Ayasofya ile ilgili olarak Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, "Bu tür tartışmalar ülkeye fayda getirmez. Bu haliyle insanlığa hizmet ediyor" ifadelerini kullandı.

Günay'ın açıklaması Müslümanları hayal kırıklığına uğrattı.

Milli Gazete'nin manşetine taşıyarak ilk kez gündeme getirdiği Ayasofya'nın sahte imzayla müzeye dönüştürüldüğüne ilişkin olarak, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu tartışmanın yıllardan bu yana yapıldığını ve Türkiye'ye yararlı bir tartışma olmadığını söyledi. Günay, ''İstanbul'da bizim dünya güzeli, bütün İslam dünyasında en güzel, en başarılı mimari ve mistik açıdan en görkemli yapıya sahip camilerimiz var. İbadetlerimizi burada yapabiliyoruz'' dedi. Bakan Günay, ''Dünyanın Yeni Sanat ve Kültür Turizm Durağı: İstanbul'' konulu toplantısında basın mensuplarının sorularını cevapladı. Ayasofya'nın sahte imzayla müzeye dönüştürüldüğüne ilişkin haberlerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine Günay, ''Bu tartışma yıllardan bu yana yapılıyor. Türkiye'ye yararlı bir tartışma değil. Dönem dönem canlandırılıyor. İstanbul'da bizim dünya güzeli, bütün İslam dünyasında en güzel, en başarılı mimari ve mistik açıdan en görkemli yapıya sahip camilerimiz var. İbadetlerimizi burada yapabiliyoruz'' diye konuştu.

"Yaratana hizmet etti, artık insanlığa hizmet ediyor"

Bakan Ertuğrul Günay, tartışmaların siyasal bir boyuta taşınmaya çalışıldığını söyledi. Ayasofya'nın 1500 yıl kadar önce yapıldığını ve dünyanın en eski mabetlerinden biri olduğunu ifade eden Günay, ''Bin yıl kendisini yapanların inancına hizmet etmiş, 500 yıl da İslam dünyasında bir cami olarak kullanılmış. Ancak kurulduğundan bu yana da Yaratan'a hizmet etmiş bir mekan. Bugün de insanlığa hizmet ediyor. İnsanlar geliyorlar içinde hem onu yapan, o mimarıyı gerçekleştirenlerin inançlarına uygun tasvirleri, süslemeleri görüyorlar, hem de daha sonra kullanan medeniyetlerin, büyük Osmanlı medeniyetinin yaptığı katkıyı görüyorlar. Herkes içinden istediği gibi dua edip çıkabiliyor. Bence isterseniz bu düzen böyle devam etsin'' şeklinde konuştu
Haber Vaktim.com

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..
« Yanıtla #7 : 11 Mart 2014, 08:11:19 »

Fener Rum Patriği Ayasofya'nın Cami Olmasına Karşı Çıktı

 Fener Rum Patriği Bartholomeos, AYASOFYA 'nın camiye çevrilmesine karşı tavırlarının net olduğunu böyle bir hareketin tüm Hıristiyan dünyası tarafından tepkiyle karşılanacağını iddia etti.
 
 Patrikhane'deki Aya Yorgi Kilisesi'nde gerçekleştirilen ayin sonrası cemaate yaptığı konuşmasında AYASOFYAnın camiye çevrileceği iddialarına değinen Patrik Bartholomeos, Ortodoksluğun birincil kilisesi olan Patrikhane'nin AYASOFYA ibadete açılacaksa, kuruluş amacına hizmet ederek açılması gerektiğini söyledi.
  
 KARŞI DURMAKTAYIZ
  
 Agos gazetesinden Yorgo Demir'in haberine göre; İstanbul'u ziyaret eden turistlerin başta AYASOFYA olmak üzere birçok ören yeri ve anıtı gezmek fırsatını elde ettiklerini ifade eden Patrik Bartholomeos, "Ancak son dönemde TÜRK kamuoyunun bir kesiminde AYASOFYA nın camiye çevrilmesi yönünde bir meyil gözlemleniyor. Kilise olarak biz buna karşı durmaktayız. Bizimle beraber böyle bir olasılık karşısında tüm Hıristiyan dünyası mezhep farkı tanımaksızın yekvücut olup tepkisini ortaya koyacaktır" dedi.
  
 EN KUTSAL DEĞERLERİMİZDENDİR
  
 Patrik Bartholomeos, "AYASOFYA nın Tanrı'nın ibadetine açılması söz konusu ise mutlak surette Hıristiyan inancının ibadetine açılması gereklidir, zira kuruluş amacı, kilise olarak hizmet vermektir. AYASOFYA ya sahip çıkmaktayız, Ortodoks ve Helen dünyası olarak da bizim en kutsal değerlerimizdendir" diyerek sözlerini noktaladı.
  
 
 Tarih : 07.03.2014 Kaynak : Agos
Risaleajans.com
« Son Düzenleme: 11 Mart 2014, 08:13:36 Gönderen: mazhar »