Kimi baba çocukları üzerinde tahakküm kurarak onlarla yeterli düzeyde ilgilendiğini düşünüyor. Oysa bu hareketleriyle onları boğuyor. Narsistik heveslerinin uzantısı olarak adeta bir uzuvları olarak gördüğü çocuklarını kendilerinden bir türlü ayrılmış gibi kabul etmiyor. Bu da maalesef çocukların giderek pısırıklaşmasına, sosyal hayattan çekilmelerine, daha edilgen olmalarına yol açıyor.
Hâlbuki çocuğun birey olabilmesi için belli bir dönemden sonra ebeveynden psikolojik ayrılığının sağlanması gerekiyor.
Sayar'ın baba-oğul ilişkisinin handikaplarını özetleyen cümleleri de durumun ciddiyetini gösteriyor: "Oğulların öyküsü babaların öyküsünün tam kalbinden geçer. Babalarımız hayatta kim olduğumuzu, nasıl durduğumuzu, nereye ve nasıl baktığımızı tayin ederler. Sözgelimi baba, oğlunun ruhunda öyle kocaman bir yara açmış, onu varlığıyla o kadar sindirmiştir ki oğul bir türlü büyüyemez, yetişkin hayata adım atamaz, ebedî bir ergen olarak kalır.
Etrafından hep bir baba azarı yiyebileceği korkusuyla hayatı kıyısından köşesinden yaşar, içinde babayla yaşanmış ve mağlubiyetle bitmiş bir savaşın ukdesi dolaşır. Babalar kimileyin o kadar kuvvetli bir gölge düşürürler ki oğulların hayatlarına; ayrımlaşmayı ve bağımsızlaşmayı başaramayan oğul, babasının bir uzantısı olarak, gölge gibi yaşamaya devam eder."
HZ. HASAN VE HZ. HÜSEYİN'İN BİRİCİK DEDELERİ
Efendimiz'in yüzünden eksik olmayan tebessümü ve şefkati, terbiye ediciliğinin vazgeçilmez parçasıydı. O'nu (sallAllahu aleyhi ve sellem) torunlarını öpüp koklarken gören Akra' b. Hâbis adlı sahabi, bunu yadırgayarak: "Benim on çocuğum var ve şimdiye kadar hiçbirini öpmüş değilim." dediğinde, Allah Resûlü, "Allah kalblerinizden şefkat duygusunu çıkardı ise ben ne yapabilirim ki!" diyerek ona en güzel cevabını verir.
Resûlullah'ın torunlarıyla muhabbeti de hepimizin malumu. Nebiler Serveri, "Bunlar benim dünyadaki iki reyhanım." dediği torunlarını sık sık kucaklar, bağrına basar. O'nun (sallAllahu aleyhi ve sellem) sevgisi sadece kendi çocukları ve torunlarına münhasır değildir elbette. Çevresindeki bütün çocuklarla şakalaşır, onların anlayacağı dille konuşur, seviyelerine uygun espriler yapar.
Burada dikkat edilmesi gereken husus; Allah Resûlü'nde sevgi ve şefkat arasında hassas bir denge gözetmesidir. Bu dengeyi oğlunu yitirdiğinde sergilediği teslimiyette de görüyoruz. Efendimiz, hicretin 10. yılında oğlu İbrahim'i daha 1,5 yaşındayken kaybeder. Çok sevdiği evladının vefatı üzerine mübarek gözlerinden yaşlar boşalır.
Ağlamanın şefkat ve merhamet belirtisi olduğunu hal diliyle anlatan Allah Resûlü'nün, "Eğer tekrar buluşma vaadi olmasaydı... senin için daha fazla üzülürdük. Yine de senin için çok mahzunuz ey İbrahim! Gözler yaşarır, kalb hüzünlenir, lâkin biz Allah'ın hoşlanmayacağı şeyi söylemeyiz." şeklindeki sözlerinin örnek alınması gerekir.
Çocuklardan, bir yetişkin gibi mükemmel ve hatasız davranmalarını bekleyemeyiz. Minikler çoğu kez yanlış yapar ve bunun farkında da olmayabilir. Hatalarını gördüğümüzde yargılamadan önce onları dinlemek ve dünyalarına girip anlamaya çalışmamız gerekir. Ancak bu şekilde kendilerine değer verildiğini anlayabilirler.
Böylece çocuk, yaptığı davranışın yanlış olduğunu kavrayıp bir daha tekrarlamamaya özen gösterir. Efendimiz'in (sallAllahu aleyhi ve sellem) böyle bir durumda takındığı tavır da bize yol gösteriyor: Çocuk yaşlardaki sahabilerden Râfi' b. Amr, başkasının bahçesindeki hurmaları taşlar. Bu yüzden Allah Resûlü'nün huzuruna getirilir. Efendimiz ona önce: "Yavrum! Hurmaları neden taşladın?" diye sorar. "Karnım açtı, yemek için taşladım." diye cevap alınca Rehber-i Ekmel, "Peki, o halde bir daha hurmaları taşlama, dibine dökülenlerden ye, olur mu?" diye yumuşak bir şekilde onu uyarır.
Sağlıklı baba-çocuk diyaloğu için...
Çocuğunuzun gelişimini anne karnından itibaren takip edin.
Sizinle rahat ve açık bir ilişki kurabilmesine fırsat verin.
Sınırlar koyma konusunda açık, tutarlı ve kararlı olun.
Onu her koşulda sevdiğinizi belirtin.
Tutamayacağınız sözler vermeyin.
Sevdiğiniz aktivitelere birlikte katılın.
Çocuğunuzu dinleyin, onun da görüşünü alın.
Onunla fikir alışverişinde bulunun.
Duygularınızı dile getirin.
Yanaklarını okşayın, sırtını sıvazlayın, kucağınıza alın, öpün.
Aranızda kuvvetli bir bağ kurulmasının zaman alacağını kabul edin.
Bir hata yaptığında cezalandırmadan önce mutlaka dinleyin.
Doğru bilinen yanlışlar
Babalar ağlamaz.
Bebeklere anneyle aynı derinlikte bağlanmaz.
Yeni doğan çocukları için annelerden daha az heyecanlanır.
Bebeklerin verdikleri işaretlere annelerden daha az duyarlıdır.
Çocuklarına anneler kadar yeterli bakım gösteremez.
Bebeklerin ağlama davranışına kadınlardan daha az duyarlıdır.
Erkeklerin hormon seviyeleri çocuklarının doğumuyla beraber değişmez.
Baba sadece eve para getirir.
Çocukların gelişiminde babanın önemi
Sıcak baba-kız ilişkisi, çocuklarda bağımsızlık ve başarıyı sağlar.
Babasıyla olumlu diyaloğu olan kızlar, karşı cinsle ilişkilerinde kendilerini daha güvenli ve rahat hisseder.
Babalarıyla daha fazla etkileşime giren çocuklar yabancıların yanında daha sosyal davranır.
Dilsel ve problem çözme yetenekleri artar.
Sorumluluk duyguları gelişir.
Kendilerine daha fazla güven duyarlar.
Arkadaşlarıyla daha çok eğlenir.
Çocuklar babalarından duygularını yönetmeyi, ifade etmeyi, diğerlerinin işaretlerini tanımayı öğrenir.
Babasıyla ilişkisi iyi olan kadın ve erkeklerin evlilikleri daha uzun sürer.
Empati oluşumu çocuğun babayla ne kadar zaman geçirdiğiyle doğru orantılı.
Erkek çocuklarındaki cesaret babadan mirastır.
Babasını hissedemeyen çocuklar sınıf içinde daha az popülerdir.
BİTTİ