Gönderen Konu: nikah hakkında  (Okunma sayısı 2436 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yesill06

  • YEŞİL
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 8
nikah hakkında
« : 14 Kasım 2009, 22:05:36 »

Nikâh sünnettir, ibadet değildir. Anlam olarak da, bir kadınla erkeğin malları, hakları, hayatı paylaşmalarının ve birbirlerine ait olduklarının ilanıdır. Faydasına gelince; zina, veledi zina ve bunlardan dolayı oluşan kul hakkını ortadan kaldırır. Nikâhın gizlisi olmaz. Ayrıca bir hocanın önüne oturup dualanmakla nikâh tamam olmaz. Nikâh evlilik duyurusudur, yani iki kişinin nişanının veya düğününün olması da nikâhın işaretlerindendir. Çünkü herkes şahittir evliliklerine... Kısaca bu kadınla bu erkek artık evlidir, bekâr değildir, anlamını taşır. Peygamber Efendimizin zamanında dini nikâhın resmiyeti vardı. Medeni kanunla birlikte çok evlilikler ve kadınların mağduriyeti önlendi. Artık dini nikâhın maalesef resmiyeti yok. Günümüz boşanmalarında resmi nikâhı olmayan kadın, varsa çocukları da mağdur oluyor. Bu kanun özellikle kadınları korumak için çıktı. Resmi nikâhta da, dini nikâhın hakları ve hukuku vardır. Yalnız bir ayrıntı var. Nikâh akdi yapılırken nüfus müdürünün ve şahitlerin huzurunda yapıyoruz, ama boşanma yetkisini, yani talakı mahkemeye ve hâkime veriyoruz. Resmi nikâhta da aynen dini nikâhtaki şartlar vardır. Boşananın nafakası, mirası, tazminatı, çocukların hakları zenginden alınıp mağdur olana verilir. Yani nikâh hukuki akit veya anlaşmadır.
Bu arada Zeliha araya girip sorar:
—Abla, Müslüman bir erkek yabancı bir kadınla evlenebilir mi? Bir de nikâh en çok kime sorumluluk yüklüyor?
Hatice Zeliha’nın yanağını okşar, gülümseyerek:
—Müslüman bir erkek, Ehl-i Kitap olan, yani Yahudi veya Müslüman olan bir kadınla evlenebilir. Budist, Hindu vb. gibi Ehl-i Kitap olmayan bir kadınla evlenemez. Müslüman bir kadın ise sadece Müslüman bir erkekle evlenebilir. Başka bir dine mensup olan erkekle evlenemez. Erkek helalinden rızk kazanmakla yükümlüdür, kadın ise evine, çocuklarına bakmakla yükümlüdür. Kadının çalışması da yasak değildir. İsterlerse, Müslüman karı-kocanın ikisi de çalışabilir. İkisinin de sorumlulukları vardır. Allah evleneni sever. Sevmediği şey ise boşanmadır. Yüce Allah boşanmada kul hakkı olmasın diye bazı ayetler indirmiştir.
Emine meraklanmıştır.
—Hangi ayetler bunlar?
—İnşAllah yanlış olmaz. Nisa suresi, yani Kur’an-ı Kerim’in dördüncü suresinin 19–20–34. ayetleri. Sonra Kur’an-ı Kerim’in ikinci suresi olan Bakara suresinin 226 dan 232 kadar ve 236–237. ayetleri. Bir de Talak suresi vardır. Zaten adı üstünde Talak. O da Kur’an-ı Kerim’in 65. suresidir. Bu surenin 1. ayetinden 12. ayetine kadar.
Fatma Hanım Emine’nin yüzüne manalı manalı bakarak:
—Ne diye sordun boşanma ayetlerini?
Emine gülerek ve annesine bakarak:
—Aklına ne geldiğini biliyorum! Korkma boşanmam! Aman, şimdiki aklım olsaydı hiç evlenmezdim. Ne diye evlenilir ki!
Fatma Hanım Emine’nin bu sözünü onaylarcasına, yan gözle, aşağılar gibi, damatlarına bakıp, tam bir şey söyleyecekken, Hatice atılıp:
—Nikâh yani evlilik, helal olduğu için, insanları zinadan uzak tutmak için ve temiz bir nesil için gereklidir. Aynı zamanda da beden ve ruh sağlığı için gereklidir.
Emine atılıp:
—Bu herif benim ruh sağlığımı bozuyor?
Hatice ablasına kızgın bir ifade bakıp, konuşmasını sürdürdü:
—Abla sen de her şeyi öyle büyütüyorsun ki! Nesi var adamın? İçkisi yok, kumarı yok, evine, sana ve çocuklarına bağlı. Allah’tan daha ne istiyorsun? Sırf baba evine sık sık gelemiyorum diye, adamı bir çırpıda harcama. Bak ben de evliyim, artık biz baba evinden çıktık çıkıştık. Bir evimiz ailemiz var, artık onlardan sorumluyuz. Müsaade et, adam bir hafta evinde karısı ve çocukları ile dinlenip keyif çıkarsın. Adamı her hafta sonu kolundan tutup zorla buraya sürüklüyorsun!
Emine bozulmuştu. Fatma Hanımda sinirlenmişti. Bu arada Zeliha ise, bu laflara çok sevinmişti. Ne öyle, her hafta, her hafta... Biraz da evinde otur, benim canım yok mu? Bayramdan bayrama götürüyorlar diye geçirdi içinden... Emine’nin sinirlendiğini anlayan Hatice yumuşak bir lisanla:
—Ablam benim! Canımın içi! Kaynanana kaç kere gittin? Üstelik kadın da hasta yatıyormuş. İki tane evlat yetiştiriyorsun. Sen de kaynana olacaksın. Ne yaparsan onu yaşarsın. Hadis vardır: “Kişiler başkalarına yaptıklarının benzerini yaşamadıkça, asla ölmeyeceklerdir” Düşünsene, gözün gibi baktığın evlatlarını büyük bir hevesle evlendirdikten sonra, anasını babasını arayıp sormayan, soğuk ilgisiz bir evladın olsa, ne yapardın? Ne acı değil mi?
Emine işin bu yanını hiç düşünmemişti. Birden içi bir tuhaf oldu.
—Allah korusun!
Hatice konuşmasına devam etti:
—Belki Özgür enişte de annesini özlüyordur! Senin annen var da, o taş kovuğundan mı çıktı? Onun annesi yok mu? Madem hafta sonları evde kalmak is.temiyorsun, bir hafta buraya gelin, öbür hafta kaynanana gidin. Hem sevap kazanmış olursun, hem de aile huzurun düzelir, daha mutlu olursunuz. Bu arada iyi bir gelin olarak, geleceğine de yatırımın olur. Hadisi unutma, kısasa kısas!
Hatice’nin bu sözü üzerine susup, içlerinden kısasa kısas kelimesinin kendi nefislerindeki muhasebesini yaptılar.

GECE HOCALARI adlı kitaptan alıntıdır fg20))
« Son Düzenleme: 14 Kasım 2009, 22:30:52 Gönderen: yesill06 »
VE HEP GÜLÜMSE:)