Gönderen Konu: Başbağlar katliamı  (Okunma sayısı 5119 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ıssızada

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 107
Başbağlar katliamı
« : 16 Mart 2012, 22:18:36 »

Başbağlar'da İşlenen Büyük İnsanlık Suçu


Erzincan'ın Başbağlar köyünde büyük, korkunç, vahşi bir insanlık suçu işlenmiştir.  Camiden çıkan otuz küsur Müslüman kurşuna dizilmiştir.

Onların hiçbir kusuru, suçu, kabahati yoktu.

Tamamen mâsum idiler.

Tek suçları Sünnî Müslüman olmaktı.

Birileri bu insanlık suçunun üstünü örtüyor.

Birileri bu cinayeti unutturmak istiyor.

Vicdanlı, medenî ve âdil bir insan olup da bu insanlık suçunu, bu faciayı protesto etmemek mümkün değildir.

Başbağlar köyünde vahşice, düşmanca, gaddarca kurşuna dizilen vatandaşlarımız yüzde yüz, yüzde bin, yüzde milyon mâsumdular.

Orada dağların arasındaki o hücra köyde, etliye sütlüye karışmadan sakin bir hayat sürüyorlardı.

Onların tek büyük suçu dindar Müslüman olmalarıydı.

Bu yüzden seçilmişler ve vahşice katl edilmişlerdir.

Köy camiinde namaza gitmişler, Allaha ibadet etmişler ve camiden çıkarken vahşi, gaddar, acımasız şekilde kurşuna dizilmişlerdi.

Onlar en ufak bir tahrik bile yapmamışlardı.

Onların en küçük bir suçunu, kabahatini gösterebilecek bir kişi çıkmaz, çıkamaz bu memlekette. Çünkü hiçbir suçları, kabahatleri yoktu onların.

İnsan olana, bu insanlık suçunun üzerine düşmek, katilleri araştırmak, bulmak düşer.

Başbağlar şehitlerine acımak için Müslüman olmak gerekmez. Başka dinlere de mensup olsa, şayet bir insanda zerre kadar vicdan varsa, adalet duygusu varsa, medenilik varsa bu korkunç cinayetin, bu büyük insanlık suçunun üzerine gider.

Bir kere daha, Başbağlar katliamını lanetlemeyen Sünni sorumluları protesto ediyorum.

Bizim dinimiz "Doğudaki bir Müslüman'ın ayağına diken batsa, Batıdaki Müslüman onun acısını kalbinde hisseder" diyor ama aldıran yok.

Başka bir dâvada zaman aşımı oldu diye kendilerini yerden yere atanlar, canhıraş feryatlar kopartanlar, niçin bir kere bile Başbağlar faciası demiyorlar?

Ermeni bir gazeteci öldürülünce yeri göğü birbirine katanlar, niçin Başbağlar faciasına karşı taş kalpliler?

Müslümanlık denilince mangalda kül bırakmayanlar niçin Başbağlar cinayeti üzerine gitmiyorlar?

Ey insanlık öldün mü?

Eş adalet, ey eşitlik neredesiniz?

Başbağlarda işlenen büyük insanlık suçu bu ülkenin büyük ayıbıdır.

MEHMET ŞEVKET EYGİ
'' Hudâ yardımcıdır ehl-i hüdaya ,

   Sizi ısmarladım hıfz-ı Hudâ'ya ''

Çevrimdışı ıssızada

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 107
Ynt: Başbağlar katliamı
« Yanıtla #1 : 16 Mart 2012, 22:21:28 »
             Başbağlar Katliamı Nasıl Gerçekleşti?

Akşam namaz vaktidir. Hoca güzel sesiyle ezan okumakta, köyün erkeklerinin bir bö­lümü cami avlusunda abdest alırken, bir bölümü de abdestlerini evlerinde almış, camiye doğru hareket etmekte.Köy sessiz; Her günkinden daha sessiz.Hocanın okuduğu ezan sesi bir anda kesiliyor. Köyde bir panik yaşanıyor ve hocanın sesi duyulmuyor artık. Az önceki duygusallık, bir anda, acıya ve çocukların ve kadınların bağırışmalarına bırakıyor yerini.5 Temmuz 1993, Saat 20.30. Köyün etrafında ve içinde yüz ci­varında gözü dönmüş cani

HOCANIN SESİ DUYULMUYOR
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor. Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye “Bırakın eza­nı tamamlayayım” dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor. Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.

CAMİDE BULUNMAYAN ERKEKLER TESPİT EDİLİYOR
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor. “Falan fi­lanı getirin” diye emirler yağıyor. Eşkiyalar aradıkları insanları ismen biliyorlar. Sıradan bir baskın değil bu. Militanlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar. Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy hal­kı bir anlam verememiştir. Köyün içinde bulunan militanlar, kısa süre­de köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.

OLAYI YAŞAYANLAR ANLATIYOR

Katliamı yaşayanlardan E.A gördüklerini şöyle anlatıyor;”Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi. Anarşistlerin kö­yü bastığını söyledi. Ben de hemen kapıyı kapattım. Kapıyı kapatır­ken, beni gördüler. Gelip kapıyı açmamı istediler. Ama ben kapıyı aç­madım. Döndü gittiler. Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık.

Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dı­şarı çıkardılar. Bir adamı başına diktiler. Tüfeği dayadılar ve bekleme­ye başladılar. Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular. Erkeklerin evde olmadığını söyleyin­ce, evin içine girdiler. O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye. Pa­rayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çık­mamızı istediler. Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar. Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler. Beni götürürlerken itti ve kaktılar.

Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler. Kadınların toplandığı yere götürdüler. Etrafımıza bomba koydular. Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar. İçlerinde bayan olan terö­rist ziynet eşyalarımı istedi. Olmadığını söyleyince “Siz İstanbul Karagümrük’ten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı ? ” dedi.

KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLER KÖYÜ İYİ BİLİYORLARDI

Baskın sıradan bir baskın değil. Sanki katliamı gerçekleştiren­ler daha önce köye birkaç defa gelmişler. Öyle ki köyün tüm mahalle­lerini ve köyde yaşayanları biliyor, ne tesadüf ki İstanbul’dan köye ta­til için gelen misafirlerin bile bulundukları evler tespit edilebiliyor. Ve siz İstanbul Karagümrükten geldiniz ifadesini kullanabiliyorlar.

Köyde bulunan kadınlardan F.P. yaşadıklarını ağlayarak şöyle anlatıyor;”Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insan­larını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C’yi çağırdı.

Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu. Bizde tırpan yapı­yordu. Onu görünce hayrete düştüm. Daha sonradan biz kadın ve ço­cukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular.

Erkekleri de öbür tarafa topladılar.”Kanlı bir katliama Başbağlar köyü sahne oluyordu artık. Bu dağ köyünde yaşayan insanlar, üstelik çoğu da yaşlı, suçsuz, günahsız olmalarına rağmen, hain kurşunlara hedef oluyorlardı. Artık köyde ya­nan evlerin ateşi ve kurşun sesleri duyuluyordu. Köy sakinlerinden G.D. “Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular.

Biz tel­siz var sanıyoruz. Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış. Dereden çıkmışız, bomba patlamış.” Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dere­den ayrılıyorlar.

Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı. Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler. Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün ta­mamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu.
'' Hudâ yardımcıdır ehl-i hüdaya ,

   Sizi ısmarladım hıfz-ı Hudâ'ya ''

Çevrimdışı ıssızada

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 107
Ynt: Başbağlar katliamı
« Yanıtla #2 : 16 Mart 2012, 22:25:35 »
'Sivas'ı konuşanlar Başbağlar'a ilgisiz'

Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı 191 haneli Başbağlar Köyü'ne 5 Temmuz 1993'te düzenlenen saldırıda 33 masum vatandaş katledildi. 28 kişi kurşuna dizildi, 5 kişi ateşe verilen evlerde yakıldı.Sivas olaylarından 3 gün sonra gerçekleşen saldırıyı yapanlar, kurşuna dizdikleri köylülerin üzerine Madımak'ta ölen 37 kişinin intikamını aldıkları yönünde not bıraktı. Olayların üzerinden 19 yıl geçti. Sivas davasında bazı sanıklarla ilgili zaman aşımı kararı verildi. Karar günlerdir tartışılıyor. 'Başbağlar katliamı' davası ise faili meçhul kaldı. Katliamın mağduru Başbağlarlılar, Sivas olaylarına gösterilen ilginin Başbağlar'a gösterilmediğini belirtiyor. İki olayın aynı eller tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen köylüler, Başbağlar katliamının yeniden sorgulanmasını istiyor.

2 Temmuz 1993 tarihinde meydana gelen 'Sivas Katliamı' davasının firari sanıkları ile ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği zaman aşımı kararı vicdanları rahatsız etti. Karar yazılı ve görsel medyada dahil, her alanda tartışılıyor. Sivas katliamından 3 gün sonra Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 33 köylünün öldürülmesine ilişkin dava ise yıllar önce takipsizlikle sonuçlandı. Olay, faili meçhul kaldı, dava dosyası rafa kaldırıldı. Sivas katliamı davası ile ilgili tartışmaları yakından takip eden Başbağlar mağdurları da zaman aşımı kararından rahatsız. Ancak Başbağlarlılar, "Aynı ilginin Başbağlar davasına gösterilmiş olmasını beklerdik." diyor.

Cihan'a konuşan Başbağlarlılar, zaman aşımı kararını tartışanların çifte standart uyguladığını düşünüyor. Mahkemenin zaman aşımına yönelik kararına verilen tepkileri saygıyla karşıladıklarını aktaran köylüler, aynı tepkinin Başbağlar davasında gösterilmediği görüşünde.

Saldırı sırasında 10 yaşında bir çocuk olduğunu ifade eden Muharrem Baltacı, köylüleri temsilen yaptığı açıklamada; "Sebebi ne olursa olsun Sivas'ta katledilen insanlarda bu ülkenin vatandaşıdır. Özellikle 1993 yılı Türkiye'de, faili meçhullerle dolu bir yıl olmuştur. Görsel ve yazılı basınımızın tarafsız gözle baktığında 2 Temmuz 1993 yılından 3 gün sonra köyümüz Erzincan ili, Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü'ne kamuoyunca Başbağlar Katliamı olarak hatırlanan, tarihte eşine rastlanmamış, gizli ellerin yönettiği, hain terör örgütleri tarafından bir katliama ve soykırıma maruz kalmıştır. 5 Temmuz 1993 tarihinde yüze yakın eşkıya akşam namazında köyümüze baskın yapmış, köyümüzü haritadan silercesine toplayabildikleri tüm köylülerimizi katletmek için toplamışlar. Bu olay sonucunda 28 kişi kurşunlanarak, 5 vatandaşımızı da evinde diri diri yakmak suretiyle 33 masum insanımızı katletmişlerdir. Bu olaydan üç vatandaşımız yaralı kurtulmuştur. Başbağlar Köyü'nün tarihi ve kültürel varlıkları ile beraber ateşe verilmiştir." şeklinde konuştu.

Katliamı gerçekleştiren teröristlerin olay yerine 'Sivas ve benzeri katliamların misillemesidir' diye not bıraktığını belirten Baltacı, "Başbağlar katliamının Sivas olaylarının bir sonucu olduğunu kendi ifadeleri ile ortaya koymuşlardır. Dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit'in 22 Ağustos 1998 tarihinde, Başbağlar Köyü'nde devlet vatandaş işbirliği ile yapılmış konutların anahtar teslim töreninde kendi ifadesiyle 'Başbağlar ve Sivas katliamını gerçekleştirenler aynı ellerdir' diyerek olayın iki yönlü olduğunu belirmiştir." dedi.

'BAŞBAĞLAR İÇİN TBMM'DE KOMİSYON KURULSUN'
Muharrem Baltacı, Erzincan'dan İzmir DGM'ye alınan Başbağlar dava dosyanın 25 duruşma sonra 1998 yılında takipsizlik kararı ile sonuçlandığı aktardı. Baltacı, "Bugün Sivas davasının adil yargılanmadığını savunanların Başbağlar davasının neresinde olduklarını merak ediyoruz. Başbağlar'da yitirdiğimiz canlar bizim vatandaşımız değil miydi? Başbağlar katliamı, Sivas olaylarının sebebi değil sonucu olmuştur. Zulüm dünyanın neresinde olursa olsun, kimden gelirse gelsin, kime yönelmiş olursa olsun varlık olma bilinciyle zulme karşı koymanın ve kınamanın doğru ve onurlu bir davranış olduğunu düşünüyoruz. Bu vesile ile Başbağlar ve faili meçhul katliamlarına yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Araştırma Komisyonu tarafından özel bir inceleme ile takip edilmesini ve dava süreçlerinin yüce adaletimizden faili meçhul davaların soruşturulmasını canı gönülden temenni ediyoruz." diye konuştu.

'BİZ ZAMAN AŞIMINDAN DA BAHSEDEMİYORUZ, ÇÜNKÜ ORTADA FAİL YOK'
Başbağlar katliamı döneminde köy derneği başkanı olan Mehmet Ali Dikkaya da, 33 masum insanın evlerinden çıkartılarak hunharca katledildiğini hatırlattı. Kaya, "Sivas davasında zaman aşımından bahsediliyor. Biz maalesef zaman aşımından da bahsedemiyoruz, çünkü ortada fail yok. 1998 yılında mahkeme dosyası kapattı. Mahkemenin arşivinde, kirli raflarında bekliyor." dedi. Mahkeme safhasında dikkat çekici gelişmelerin yaşandığını hatırlatan Dikkaya, "Erzincan DGM'de devam ederken hiçbir sebep yokken İzmir DGM'ye alındı. Dava, İzmir DGM'de 1998 yılına kadar devam etti. Ancak bu arada itirafçı bir sanık vardı. İtirafçı sanık, Diyarbakır Cezaevi'nde kalmasına rağmen bir yıl süreyle İzmir DGM'ye bir türlü getirilemedi. Sebebi nedir onu da bilemiyoruz. Bir yıl sonunda DGM'ye getirildiğinde verdiği isimler üzerinde hiç durulmadı. Buna rağmen dosya kapatıldı. Elbistan Cezaevi'nde yatan bir itirafçı daha vardı. Bu itirafçı sanık da duruşmaya hiç getirilmedi. Diyarbakır Cezaevi'ndeki sanığın İzmir'e getirilmemesine gerekçe olarak ise Buca Cezaevi'nde itirafçı koğuşunun olmamasıydı." dedi.

Sivas ve Başbağlar olaylarının öncesinde Sivas kırsalında teröristlerin iki olaya ilişkin telsiz konuşmaları olduğunu ifade eden Dikkaya, "Doktor Baran kod adlı teröristin telsizden '22 kişi Sivas kırsalından ayrılıp Tunceli kırsalına geçtik, Başbağlar olayını yapmak üzere' diyor. Yani bir kısmı Sivas kırsalında kalıyor. 1 Temmuz'da onlar hareket ediyor. 2 Temmuz'da Sivas'ı orada kalanlar yapıyor. 5 Temmuz'da da oradaki 22 kişi ile birlikte hareket edip, oradaki diğer civar yerlerdeki teröristlerle de birleşip yüze yakın teröristlerle de Başbağlar olayını gerçekleştiriyorlar." ifadelerini kullandı.

'BAŞBAĞLAR KAMUOYUNDA İLGİ GÖRMEDİ'
Başbağlar katliamının kamuoyunda gerekli ilgiyi görmediğini ifade eden Dikkaya, "Belki de biz de gerekli kadar kamuoyunu bilgilendiremedik. Ancak Başbağlar'da yaşanan tam bir soykırımdır. Çünkü orada tarihimizi yok ettiler. Ancak bunu basın gerektiği kadar dile getirmedi. Biz Başbağlar olayının, hatta Sivas ile birlikte yeniden dosyalarını açılıp, yeniden inceleme yapılmasını, araştırma yapılmasını ve faillerinin bulunun gereken cezayı görmelerini istiyoruz. Çünkü Başbağlar'da hiç fail yok.

Yüz kişi baskın yapıyor. 585 adet boş kovan toplanıyor. Ancak bunların balistik incelemeleri yapılmıyor. Bu mermiler hangi silahtan çıktı? o bilinmiyor. Köyde evler dümdüz ediliyor. Dünyanın neresinde iş makinesiyle ceset arandığı görünmüştür. Burada maksat nedir bilemiyoruz. Kimler yaptı niye yaptı bilemiyoruz. Bunların açığa çıkmasını istiyoruz." dedi.

'ARAŞTIRMA KOMİSYONU, KÖYDE DEĞİL İSTANBUL'DA İNCELEME YAPTI'
Mehmet Ali Dkikkaya, o dönemde Doğu ve Güney Doğu Anadolu olaylarını araştırmak için kurulan komisyonun Başbağlar'da yapması gereken incelemeyi İstanbul'daki dernek lokalinde yaptığını söyledi. Dikkaya, "Olay mahallinde inceleme yapılması gerekiyordu. Orada deliller karartıldı. Orada hiç bir şey açığa çıkartılamadı. Evler dümdüz edildi." şeklinde konuştu. Adil bir yargılama olduğunu düşünmediklerini aktaran Dikkaya, "İzmir'de bir ara duruşmada tanıklarla sanıkların yüzleştirilmesi, 20 tane o zaman için sanık vardı. Bunların yüzleştirilmesi kararı verilmişti bu bile yok sayıldı. Yani tanıklar bile mahkemede dinlenmedi. Bu köyde ne yaşandı. Her birinin ayrı bir hikayesi var. Başbağlar'da yaşananların kamuoyu yüzde birini bile bilmiyor." diye konuştu.

YARALI KURTULAN MUHTAR:
Başbağlar baskınından yaralı olarak kurtulan Muhtar Ali Akarpınar ise, o gün yaşananları anlattı. Teröristlerin 5 Temmuz günü, akşam ezanı okunduğu sırada Başbağlar'a geldiğini ifade eden Akarpınar, "İnsanları toplu olarak köyün çıkışındaki bir alana toplantı yapmak amacıyla topladılar. İçlerinde ben de vardım. Kendileri öncelikle 'Sivas Katliamı', 'Çorum Katliamı', 'Kahramanmaraş Katliamı' gibi olayları sözde Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığını, bunun misillemesinin mutlaka olacağını, buraların Kürdistan toprakları olduğunu, geniş bir propaganda süresi kullandıktan sonra takriben yarım saat diğer gruptan haberimiz yok tabi. Diğer bir grup da köyü yakmakla, talan etmekle meşgulmüş. Diğerlerinin zamanı dolduktan sonra üzerimize otomatik silahlarla kurşun yağdırdılar. Orada 28 vatandaşımızı kaybettik. Ben de dahil olmak üzere 3 kişi de yaralı kurtuldu. Diğer beş vatandaşımızın bir tanesi 13 yaşında genç kardeşimiz, bir tane de bayan yengemiz olmak üzere 5 vatandaşımız da evlerinde diri diri yakmak üzere Başbağlar Köyü'nde 33 vatandaşın katledilmesiyle büyük bir katliamı gerçekleştirdiler." dedi.

YENİDEN YARGILAMA İSTİYORUZ
Başbağlar katliamının adil bir şekilde yargılanmadığını ileri süren Akarpınar, "Başbağlar halkının genel isteği yeniden yargılanmanın yapılması. Varsa suçluların bir an önce ortaya çıkarılması. Tetiği çekenlerden ziyade olayı tezgahlayan gizli ellerin ortaya çıkartılması ve gerekli cezanın verilmesi gerekiyor." dedi.

Sivas ve Başbağlar konusunda çifte standart uygulandığını dile getiren Akarpınar, "Bu iki olayın, tarihsel ve terörist grubun bıraktığı bildiri itibariyle birbirinin devamı olduğunu düşünüyoruz. İki olaya aynı orunda kamuoyunun, özellikle sivil toplum kuruluşlarının ilgi göstermediğine inanıyoruz. Dolayısıyla biz bu konuda mağduruz." ifadelerini kullandı.

'RESMİ SORUMLULAR YENİDEN SORGULANSIN'
Başbağlar Köyü Derneği Başkan Vekili Ercan Özçelik ise, o dönemde bölgede görev yapan resmi yetkililerin özel bir savcı tarafından yeniden sorgulanmasını istediklerini kaydetti. Özçelik, "Sorumlularının mutlaka ve mutlaka ifadelerine başvurulmasını istiyorum. Bu gibi faili meçhul olaylarda gizli tanıklar çıkıyor, itirafçılar çıkıyor. Burada da öyle birilerinin çıkacağına inanıyorum. Dava şehitlerimizin gidişi gibi 5 yıl içinde sessizce bitirilmiştir. Biz Sivas'taki olayları da Başbağlar'da ki katliamı da kınıyoruz. Hepsine eşit mesafedeyiz. Rengi dini ırkı ne olursa olsun bütün terör faaliyetlerini lanetliyoruz." dedi. habervaktim

'' Hudâ yardımcıdır ehl-i hüdaya ,

   Sizi ısmarladım hıfz-ı Hudâ'ya ''


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Başbağlar katliamı
« Yanıtla #4 : 17 Mart 2012, 03:07:31 »
Başbağlar'da İşlenen Büyük İnsanlık Suçu


Erzincan'ın Başbağlar köyünde büyük, korkunç, vahşi bir insanlık suçu işlenmiştir.  Camiden çıkan otuz küsur Müslüman kurşuna dizilmiştir.

Onların hiçbir kusuru, suçu, kabahati yoktu.

Tamamen mâsum idiler.

Tek suçları Sünnî Müslüman olmaktı.

Birileri bu insanlık suçunun üstünü örtüyor.

Birileri bu cinayeti unutturmak istiyor.

Vicdanlı, medenî ve âdil bir insan olup da bu insanlık suçunu, bu faciayı protesto etmemek mümkün değildir.

http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/ynt_mehmet_sevket_eygi_beyin_gunluk_yazilari_ve_makaleleri-t53321.0.html;msg258368;topicseen#msg258368

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Başbağlar katliamı
« Yanıtla #5 : 30 Mart 2012, 07:53:57 »
Sivas ve Başbağlar dosyaları birleştirilsin




Yeni deliller ışığında Sivas olayları hakkında yeniden soruşturma açılarak, örgüt bağının araştırılmaya başlanması memnuniyetle karşılandı. Hukukçular ve STK'lar, Sivas soruşturmasına 33 kişinin katledildiği Başbağlar'ın da dahil edilmesini istediler.



Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nın yeni iddialar ışığında Sivas olaylarıyla ilgili yeniden soruşturma başlattı. Karartılan birçok provokasyonu ortaya çıkartması beklenen soruşturma, Sivas olaylarından nemalananları rahatsız ediyor. Akit'e konuşan Sivas davası sanıklarının eski Avukatı Hüsnü Tuna, soruşturmanın gerçek katilleri ortaya çıkarması açısından önemli olacağını ifade etti. Başbağlar olayları ile Sivas olayları arasında ortak isimlerin bulunduğunu ifade eden Emekli Cumhuriyet Savcısı Reşat Petek ise dosyaların birleştirilmesini istedi
 
“GERÇEK FAİLLER ORTAYA ÇIKAR”
 
Sivas olayları sonrasında olayın gerçek faillerinin üzerine gidilmediğini ifade eden Tuna, özel yetkili savcılığın başlattığı soruşturmanın önemine vurgu yaptı. Soruşturmanın derinleştirilmesi sonucunda gerçek faillerin ortaya çıkacağını ifade eden Tuna, “Şimdiye kadar bu davadan hüküm giyenlerin çoğu, asıl suçlu değil. Yeniden başlayacak olan soruşturma, olayın gerçek mimarlarının ortaya çıkarılmasında önemli olabilir” şeklinde konuştu.
 
“ÖZEL YETKİLİ SAVCILIK ŞART”
 
Soruşturmanın özel yetkili savcılık tarafından yürütülmesinin de önemli olduğunu kaydeden Tuna, “Çünkü bunun örgütlü, planlı, organizeli bir proje olduğunu düşünüyorum. Sadece Sivas olayları da değil, Başbağlar olayında da eylemden önce yasadışı kişi ve örgütlerin oralarda planlar yaptığını herkes biliyor. Bundan dolayı, davanın özel yetkili savcılık tarafından soruşturulması normal ve gerekli” diye konuştu.
 
“DOSYALAR BİRLEŞTİRİLMELİ”
 
Emekli Cumhuriyet Savcısı Reşat Petek ise Başbağlar olayları ile Sivas olayları arasında ortak isimlerin bulunduğunu ifade etti. Bu isimlerin üstüne gidilmediğini kaydeden Petek, soruşturmayı açan savcılığın Sivas olayları ile Başbaşlar olayını birlikte ele alması gerektiğini söyledi. Petek, “Bir savcı olarak bu olayların tesadüf olduğuna inanmıyorum. Olaylarda organize bir derin devlet işi söz konusu” dedi.
 
“SORUŞTURMA DERİNLEŞMELİ”
 
Soruşturmanın kapsamlı bir şekilde yürütülmesi halinde büyük mesafe katedileceğini belirten Petek şöyle konuştu: “Sivas Valisi'nin ve Tugay Komutanı'nın o dönem sarf ettiği önemli ifadeler var. Bütün bunlar soruşturulmamış vaziyette. Sivas olaylarının tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için soruşturmanın derinleştirilmesi gerekiyor”
 
ONLARDAN SES YOK!
 
Öte yandan konuyla ilgili görüşlerini almak istediğimiz Pir Sultan Abdal Derneği, DİSK ve KESK yöneticileri görüş bildirmekten kaçındılar. Böylesi önemli bir konuda telefonu ilgili kişilere bağlamayan yetkililer, yoğunluğu ve 4+4+4 ile ilgili Ankara'da yapılan mitingi bahane gösterdi. Daha önce “zamanaşımına hayır” sloganlarını atan söz konusu dernek ve sendikaların şimdi ne diyecekleri merakla bekleniyor.
Şükrü Macun.Haber vaktim.com.