Gönderen Konu: Bayramlık 16 fıkra ve Türkiye karikatürü  (Okunma sayısı 3544 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tesniye

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 395
  • Nişan aldık yıldızları..
Bayramlık 16 fıkra ve Türkiye karikatürü
« : 12 Ekim 2007, 23:29:00 »

1- Devlet ileri gelenleriyle yenilen bir yemekte Sadrazam Yusuf Kamil Paşa, çatalına aldığı bir iri çileği tuza batırıp ağzına alır.

 

Önce yüzünü buruşturur ama muziplik olsun diye:

“Yahu arkadaşlar, tuzlu çilek hiç de fena olmuyormuş, bir de siz tadına bakın,” der

Sofradakiler, bir yandan çilekleri tuzlayıp yerken, bir yandan da:

 

“Gerçekten de Paşa Hazretleri tadına doyum olmuyormuş,” diye fikir beyan ederler.

 

Kamil Paşa:

“Sen ne dersin Minas Efendi?” diye sorunca, Sözünü sakınmadığı bilinen Minas Efendi:

“Benim diyeceğim şudur efendimiz,”der,

 

“Arkadaşlarımız, sadece özel hayatlarında düşündüklerinin tersini söyleseler, mesele değil.

Ama en önemli devlet konularında da düşündüklerinin tersini söylüyorlar ve bu yüzden işlerimiz ters gidiyor.”

 

Bu fıkra çevrelerindeki yalaka ve soytarılarca pohpohlanıp, akıl almaz hatalara düşen ve bunlardan ders almayan liderlere

 

2- Abdi Efendi'nin 'İbiş'le sarayda Tuluat tiyatrosu oynadığı yıllar…

Bir bayram günü sarayda tuluat yapar ve Padişah Abdülhamid'i bayağı güldürür, keyiflendirmeyi başarır ve kendisine 20 sarı altın verilir.

Ama Abdi Efendi daha fazla almak istemektedir…

Padişahın locasını saygıyla selamlayarak:

“Şevketlü Efendim,”der,

 

“Koynumda hepsi birbirinden güzel 20 tane sarı kız var. Ama bu genç ve güzel dilberler benim gibi göbekli, meşe kütüğü gövdeli, yaşlı bir herifi bilmem beğenirler mi?

Bunların yanında büyükanneleri de olsaydı, yüreğim daha rahat ederdi.”

Abdülhamid, bu ince espriye kahkahalarla güler ve yanındakilere:

 

“Öyle olsun, sarı kızların büyükannelerini de yollayın Abdi Efendi'ye”

 

Aklı, iki sarıdan başka bir şeye ermeyen “dereyi geçene kadar” hükümet dalkavukluğu ifşa edilen “Hür” basın yöneticilerine

 

3- Bir gün Heybeliada'da dolaşan Hamamizade, bakmış ki vapura geç kalacak, hemen oradan bir eşek tutup, düşmüş yola. Ama eşeğin de inadı tutmamış mı?

Eşekçi çocuk, eşeği yürütmek için başlamış çubuğuyla vurmaya.

Bu arada bir iki çubuk da Hamamizade'ye gelince,

Hamamizade bağırmış:

“Ne yapıyorsun yavrum, kim yürüyecekse, ona vursana!”

 

Memleketin yıllardır yanlış yapılan ve çözülemeyen sorunlarında, kendilerini hiç sorgulamadan suçu hep meclise atanlara

 

4- Ahmet Haşim'in giyim kuşamına gösterdiği özeni, insanlığına göstermeyen bir tanıdığı varmış. Bir mecliste ondan övgüyle söz edilmeye başlanınca Ahmet Haşim araya girmiş:

“Aman ha,” demiş.

 

“Siz onun şık kostümüne, ağzının laf yapmasına, kibar görünmesine bakmayın… O tıpkı yataklı vagonlardaki pırıl pırıl aynalı kapılara benzer, tokmağı çevirip açtınız mı arkası tuvalettir.”

 

İnsanları “düşünce ve akla” değil, “kılık ve kıyafete” göre değerlendiren tüm “kostüm beyinlilere”

 

5- Bir resim sergisinde, izleyicilerden biri Şevket Dağ'a sormuş:

“Şu resmin adı nedir acaba?”

“Onun adı "Istırap veren boşluk" tur.”

Adam bir süre düşündükten sonra:

“Peki, ama” demiş,

“Boşluk ıstırap verir mi?”

Şevket Dağ, gülmüş:

“Beyefendi, sizin hiç başınız ağrımaz mı?”

 

Hiç başı ağrımayan “Bidon” beyinli yazarlara

 

6- Padişah Abdülaziz bir gün Fuat Paşa'ya sormuş:

“Paşa, senin, Ali ve Rüştü Paşalardan farkın nedir?”

Fuat Paşa:

“Bu farkı bir misalle anlatayım efendim…

Yeni bir köprü yapılsa!”,

 

“Ben üzerinden düşünmeden geçerim.

Ali Paşa köprünün sağlamlığını garantiye aldıktan sonra geçer,

Rüştü Paşa ise köprüden bir alay asker geçtikten sonra geçer.”

 

Gettolarda askerlik çağındaki çocuklarıyla keyif çatıp, plazalarından askeri harekât yöneten, 40 bin gariban askeri gözünü kırpmadan savaşa gönderen medya elitlerine

 

7- Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı'na Enver Paşa'nın gayretleri ile girmişti.

Bir gün Enver Paşa'nın babası Ahmet Paşa'ya sormuşlar:

“Paşam, yaşınıza göre çok dinç görünüyorsunuz, bunun sırrı nedir?”

Ahmet Paşa, gururla:

“Hiç harama uçkur çözmedim,” demiş. “Dinç kalmamın sırrı budur.”

Bunu duyan Salah Cimcoz hemen atılmış:

 

“Paşam,”demiş, “Keşke helale de uçkur çözmeseydiniz de Enver Paşa'yı başımıza bela etmeseydiniz.”

 

Ortadoğu cehenneminde macera arayan Enver Paşa'nın apoletli torunlarına

 

8- Mehmet Akif Ersoy, Mısır'a yerleştikten sonra arkadaşları ve dostları tarafından ihmal edilir, aranıp sorulmaz. Bir gün yakını olan Ferid Kam'dan bir mektup alır. Mektup annesinin vefat ettiğini bildirmektedir. Mehmet Akif, bu mektuba yazdığı cevapta, şu acı nükteyi yapar:

 

“Yahu, sizden ses çıkması için, bizim evden cenaze çıkması mı gerekiyordu?”

 

Şehitlerin sayısına göre işi ciddiye alan ve zirve yapan devlet büyüklerimize

 

9- Namık Kemal, özellikle kendisini çekemeyenlerin yönelttiği eleştirilere özel bir dikkat gösterirmiş. Arkadaşlarından biri;

“Bunlar senin düşmanın; söylediklerine ne bakıyorsun?” deyince, hemen itiraz etmiş:

 

“Yoo; İnsan düşmanlarına minnettar olmalı, çünkü ayıplarını herkesten önce onlar görüp, onlar söyler sana.”

 

***

Fuat Paşa, Sadrazamken Divan yolu'nu onartıp, yeniden yaptırmış. Herkes bu çalışması için onu kutlarken, o şöyle demiş:

“Ben o caddeyi bana atılan taşlarla yaptırdım.”

 

Danışman çevresi ve istişare halkası başka mahalle sakinlerine kapalı politikacılara

 

10- Bir gün Ziya Paşa, Arif Hikmet ve Namık Kemal bir kayıkla Üsküdar'a geçmeye çalışırken müthiş bir fırtınayla karşılaşırlar.

Kayık, ceviz kabuğu gibi sallanmaya başlayınca Namık Kemal telaşlanır.

Arif Hikmet, onun bu telaşlı haliyle dalga geçmek ister:

“Amma da tatlı canın varmış be Kemal,”der.

 

Namık Kemal, kayıktakilere şöyle bir baktıktan sonra:

“Ben sadece kendi canım için telaş etmiyorum, der,

“Kayık batarsa, efkâr-ı umumiye boğulacak.”

 

Kendilerini memleket için bulunmaz Hint kumaşı sanan bazı “köşe kadıları”na

 

11- Nasreddin Hoca bir gün katıra binmiş.

Katır da katır; inatçı mı inatçı!

Hoca, katırı sağa döndürmeye çalışmış, döndürememiş…

Sola döndürmeye çalışmış, döndürememiş.

Onu katırla didişirken gören bir tanıdığı:

“Hoca nereye gidiyorsun?” diye sormuş.

Nasrettin Hoca:

“Katırın istediği yere” demiş.

 

İktidarın kimde olduğu belli olmayan ülkeler için!

 

12- İstiklal Mahkemeleri kurulduğu zaman Akbaba mizah dergisi yayımcısı Velit Ebuziya arkadaşlarına öğüt veriyormuş:

“Aman çocuklar dikkat! Fincancı katırlarını ürkütmeyelim.”

Orada bulunan Yusuf Ziya Ortaç, söze karışmış:

“Ama bu imkânsız!”

“Neden?”

“Memlekette o kadar çok katır var ki?”

 

301 çeşit katırın yetiştiği bol haralı ülkeler için!

 

13- Hastalık hastası bir adam iyileşebilmek için türlü türlü ilaçlar yaptırır. Ama daha fazla fenalaşır. Akibet ölüm anı gelir.

Sekeratta ailesini ve kızlarını başına toplar ve şöyle der:

“İşte ben ölüyorum. Size vasiyet ediyorum ki mezarımın taşına:

 

“İyi idi, daha iyi olayım diye hırs gösterdi ve öldü” şeklinde yazın!(veya manşet atın!)

 

Zenginlik hırsı yüzünden memleketi batırmayı göze alan “imparator” patronlara

 

14- Bir dost meclisinde, çeşitli fikir hareketleri üzerinde görüş alış verişinde bulunulurken, birisi:

“Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat çıkar.” (Fikirlerin çatışmasından gerçek ortaya çıkar!) deyince orada bulunanlardan Refik Halit hemen itiraz etmiş:

 

“Yok, yok!” demiş, “Bizde bu çatışmalardan ya kurşun çıkıyor, ya da sürgün!”

 

Beyni kas hücreli olup yumrukla konuşulmasından ve masaya vurulmasından hoşlanan barbarlara

 

15- Padişah bir gün zindanı gezerken mahpuslara teker teker niçin hapsolunduklarını sormuş. Bütün mahkûmlar masum olduklarını söylemişler.

Yalnız içlerinden biri suçlu olduğunu itiraf etmiş. Padişah bunun doğru sözlü bir adam olmasından memnun olmuş ve zindan ağasına emretmiş:

 

“Su herifi tiz buradan çıkarın. Bu kadar namuslu ve masum adamın ahlakını bozacak…”

 

Hapishanelerde mi, yoksa dışarıda mı daha çok suçlu var kafası karışanlara

 

16-Vehbi Koç'a

“Oğlunuz kendisine yat yaptırıyor, lüks otomobillere biniyor ama siz neden çok sade yaşıyor, hatta uçakta bile ekonomik sınıfta uçuyorsunuz?”

Vehbi Koç: “O yaptırır, o lüks otomobillere biner” demiş.

 

“Çünkü onun babası Vehbi Koç!”

 

Yüz binlerce doları en lüks ciplere yatırıp, ithal mamullerle ev düzüp, mutfak dolduran sonra ekonomik gidişattan, cari açıktan şikâyet edenlere

 

 

Not: Bu fıkralardan nasibi olmayan herkese

          İyi bayramlar ve mutluluklar dileğiyle...

internethaber.com
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma.
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben..
<< Lüzumsuz Konular Atlası >>