Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Bazı meşhur fakihler ve eserleri

Başlatan kenz, 14 Ağustos 2007, 00:23:51

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kenz

Abdullah İbnü Abbâs


Peygamber (S.A.V.) Efendimizin amcası Hz. Abbas (R.A.)'m oğludur. Ashâb-ı kiram arasında ilim ve fekâheti ile temeyyüz etmiştir.

Hz. Abdullah (R.A.)'ın annesi Lübâbetü'l-Kübrâ binti Hâris-i Hilâliyye, ilk müslüman olanlardandır.

Hz. Abbas (R.A.) da, önceden müslüman olduğu hâlde, bunu gizli tutmuş ve müslüman olduğunu Mekke'nin fethinde açıklamıştı.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, hicretten bir kaç sene önce Mekke'de doğmuş ve 68 (milâdî 687) senesinde Tâif'te vefat etmiştir.

Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Abdullah ibni Abbas (R.A.) hakkında şöyle duâ buyurmuştur:
— "Yâ Rabbi, ona hikmet öğret."
O'nun hakkında bir başka duası da şöyledir:
—"Yâ Rabbi, onu dinde fakıyh kıl ve ona tefsir (= te'vil) ilmi­ni Öğret.'

Abdullah İbni Abbas (R.A.), daha küçük yaştan itibaren Pey­gamber (S.A.V.) Efendimizin yanına gidip gelirdi. Teyzesi Meymûne binti Haris (R. Anhâ), Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in zevcesi ol­duğu için, bu sebeple de, İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Peygamber (S.A.V.) Efendimizin evine giderdi. Bazı gecelerde de orada kalırdı.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, bu şekilde, peygamber (S.A.V.) Efendimizin yakınında ve hizmetinde bulunmuş ve abdest almayı, namaz kılmayı bizzat O'ndan öğrenmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri henüz küçük yaşta iken, Fahr-i Kâinat (S.A.V.) Efendimizi sık sık görmüş ve nübüvvet kay­nağından feyz almıştır.

Peygamber (S.A.V.) efendimiz Medine'ye hicret ettikten son­ra, Abdullah İbni Abbas (R.A.), hicretin sekizinci senesine kadar, ailesi ile birlikte Mekke'de kalmıştır. Mekke'nin fethinden son­ra, Medine'ye hicret etmiştir. İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Medi­ne'ye hicret ettiği sırada henüz 11-12 yaşlarında bulunuyordu.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Peygamber (S.A.V.) Efendimizin Vefatı sırasında 13 veya 15 yaşında bulunuyordu ve Kur'ân-ı Kerim'in bir kısmını ezberlemişti.

Bundan sonra Kur'ân-ı Kerîm'in tamamını ezberlemiş ve Übey İbni Ka'b (R.A.) ile Zeyd İbni Sabit (R.A.)'e dinletmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.), Hz. Ömer (R.A.) 'in sohbetlerine ve ilim meclisine devam etmiş, O'ndan ve ashâb-ı kiramın diğer ileri gelenlerinden gerektiği gibi istifade etmiştir.

Hz. Ömer (R.A.) de, genç bir zât olmasına rağmen Abdullah İbni Abbas (R.A.)'e hürmet eder ve ilminden dolayı, onu yaşlı zât­ların önünde tutardı.

Abbullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, daha genç yaşlarda iken ilimde yüksek derecelere ulaşmıştı. Hz. Ebû Bekir (R.A.) 'in halife­liği sırasında ilimle iştigal etmiş ve tefsir, hadis, fıkıh ilimleri ile şiir­de, edebiyatta ve diğer sahalarda çok iyi bir şekilde yetişmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.), Hz. Ömer ve Hz. Osman (R.A.)'m halifelikleri sırasında müftülük yapmış, halka fetva vermiştir.

Hz. Ömer (R.A.), zor mes'elelerin O'na sorulmasını ve alınan cevabın kendisine bildirilmesini isterdi.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, kendisine sorulan mes'eleleri çok isabetli bir şekilde cevaplandırmış ve hiç bir mes'elede te­reddüde düşmemiştir.

İbni Abbas (R.A.) kendisine sorulan mes'elelere cevap verir­ken, önce Kur'ân-ı Kerim'e bakar; onda açıkça bulamazsa, hadise bakar sonra Hz. Ebû Bekir (R.A.) ve Hz. Ömer (R.A.)'in mes'ele hakkındaki hükümlerini araştırırdı. Bunlarda da bulamazsa, kendi ictihâdiyle cevap verirdi.

İbni Abbas (R.A.) hazretleri, kendisine havale edilen mes'elele­re, gayet açık ve isabetli cevaplar vermekle meşhur olmuştur. Bun­dan dolayı, kendisine çok sayıda mürâcat vâki olur ve soru sahiple­rini ellişer kişilik gurublar hâlinde huzuruna alıp mes'elelerine ce­vap verirdi.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Hz. Osman (R.A.) 'nın zamanında yapılan Afrika seferine katılmış ve bu seferde, İslâm or­dusu adına kendisine elçilik görevi verilmişti. Bu vesile ile, o sırada Afrikada hükümdarlık eden Cercis ile görüşmüştür. Cercis ve adam­ları, İbni Abbas (R.A.) hazretlerinin akü, zekâ, fikrî kuvvet ve ilmi­ni görüp hayret etmişler ve "Bu, arapların mütebahhir âlimidir."demişlerdir.

İbni Abbas (R.A.), Hz. Osman (R.A.) zamanında, O'nun em­riyle, "O'nun adına hac emîri" olmuş ve bu hac emirliğinden dön­düğünde, Hz. Osman (R.A.) şehid edilmişti.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Hz. Ali (R.A.)'nin ha­lifeliği sırasında Basra valiliği yapmış ve daha sonra da Mekke'ye yerleşmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.), hangi gün ne iş yapacağını önce­den plânlar ve yaptığı bu plânı aynen uygulardı. Ashâb-ı kiram ara­sında, ilminin üstünlüğü ile tanınırdı.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Hz. Ömer (R.A.), Hz. Osman (R.A.) ve diğer sahâbüerden pek çok iltifat görmüş ve bu il­tifatlar karşısında hâlini asla değiştirmeyip, tevazuu terketmemiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.), özellikle Kur'an-ı Kerim ve tefsir ilminde yüksek bir mertebe sahibi idi. Bu sebeple O'na tercümânü'I-Kur'ân denilirdi.

İbni Mes'ûd (R.A.) hazretleri, Abdullah İbni Abbas (R.A.) hak­kında: "O, sultânü'l-müfessirîn'dir." buyurmuştur.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretlerine, hirb'ı ümme (= üm­metin âlimi) ve bahr ilimde derya, deniz) gibi isimler de verilmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, hadis sahasında da de­rin bir âlim idi. Kendisi, Peygamber (S.V.A.) Efendimizden 1660 ka­dar hadîs-i şerif rivayet etmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, fıkıh ilminde de en bü­yük âlimlerden biri idi. O, fıkıh ilminin temel direklerindendir. Fet­vaları ciltlerle kitap dolduracak kadar çoktur. O'nun fetvaları, fıkıh ilminin temellerindendir.

Mekke'de yetişen fakıyhler; ya doğrudan doğruya ondan ders alarak veya dolaylı olarak onun ilminden istifâde ederek onun va­sıtası ile yetişmişlerdir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) fıkıh ilminin mühim bir kolu olan ferâiz ( mîras hukuku) sahasında da ileri derecede bilgi sahibi idi.

Abdullah îbni Abbas (R.A.) hazretleri, kendisinden ilmî bir mes'ele soranlara, o mes'eleyi öğretirdi. Bir âyet-i kerîmeyi anlamayan veya kendisine birmüşkilini arzeden kimselere, onları tatmin edecek olan cevabı verirdi.

Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, Kur'ân âyetlerinin bir araya toplanıp, mushaf hâline getirilmesinde mühim hizmetler yapmıştır.

İbni Abbas (R.A.) hazretlerinin müstakil bir tefsir kitabı yok­tur. Ancak, O'nun tefsir hakkındaki rivayetleri muhtelif tefsir kilaplarında  yer almıştır.

Abdullah İbni Abbas (R.A.)'ın derslerinde tefsir, hadis, fıkıh gibi dîni ilimlerden başka, lisan, şiir, edebiyat ve tahrir gibi ilimler de öğretilirdi.

Müstakil derslerden başka, namazların sonunda halka vaiz ve nasihatta bulunur; hutbeler iradederdi.

İslâm ülkesinin hudutları genişleyince, Abdullah İbni Abbas (R.A.) hazretleri, yeni fethedilen beldelere seyahatler yapmış ve bu­ralardaki arapça bilmeyen müslümanlara da tercümanlar aracılığı ile vaiz-u nasihatlerde bulunmuştur.

Abdullah İbni Abbas (R.A.), pek çok âlim yetiştirmiştir. Ve ken­disinden pek çok âlim hadîs-i şerîf rivayet etmiştir.

Abdullah İbni Abbas (R.A.), son günlerinde bir hafta kadar has­ta yattıktan sonra vefat etti ve cenaze namazım Hz. Ali (R.A.)'nin oğlu Muhammed İbni Hanifiyye (R.A.) kıldırdı. Ve: "Bu gün, bu ümmetin en Rabbânî âlimi vefat etti." buyurdu.

Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), 15/155-159.
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

mütevazi

hz Allah sefaatlerine nail eylesin

kenz

Abdullah İbnü Amr İbni Âs

Abdullah, ashâb-ı kiramın ileri gelenlerinden Amr İbni Âs (R.A.)'ın oğludur. Ve babasından önce müslüman olmuştur.

Tam ismi Abdullah ibni Amr İbni Âs ibini Vâil İbni Hâşim İbni Said İbni Sehn İbni Amr İbni Haris İbni Ka'b İbni Lüey el-Kareyşı'dir.

Asıl adı Âs idi. İslâmiyetle şereflendikten sonra, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Âs ismini Abdullah olarak değiştirdi.

Künyesi, Ebû Muhammed veya ebü Abdurrahman'dır.

Annesi, Râita binti Miinebbinh İbni Haccac İbni Âmir İbni Huzeyfe İbni Satmi bin Zehm'dir.

Hanımı ise, Peygamber (S.A.V.) efendimizin amcasının oğlu Ab­dullah (ibni Abbas)'ın kızı Umre (R. Anhâ) idi. Oğlu Muhammed, bu evlilikten dünyaya geldi.

Abdullah, babası Amr ibni As'tan sadece on iki yaş küçüktür.

Abdullah İbni Amr İbni Âs (R.A.) Hazretleri yaklaşık 70 yıl yaşadı. Ve hicrî 65 (milâdî 684) yılında Şam'da vefat etti. Bununla beraber vefat yerinin Mekke, Tâif veya Mısır olduğu hususunda ve vefat tarihi hakkında değişik görüşler de vardır.

Abdullah İbni Amr İbni Âs (R.A.) hazretleri, ashab-ı kiram arasın­da ilmi ile temayüz etmiş bir zât'dı. Hadis-i şerifleri yazardı. Tefsir ve fıkıh sahasında ileri bîr âlim idi. Ve Kur'ân-ı Kerim'in tamamını  ezberleyen hafızlardan idi.

Abdullah İbni Amr (R.A.) hazretlerinden 700 hadis-i şerîf rivayet edilmiştir.

Kendisi, ibâdetle pek çok iştigal eden âbid ve zâhid bir zât idi. Bu sebepten dolayı Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Abdullah İbn Amr (R.A.) hazretlerine:
—"Muhakkak ki, senin üzerinde bedeninin hakkı vardır; eşi­nin hakkı vardır; iki gözünün de hakkı vardır. Her hususta itidale riâyet etmek lâzımdır. Artık kendini fazla yormamalısın." buyurmuştu.

Abdullah İbni Amr (R. A.), çok Kur'an okur; geceleri namaz kılar; gündüzleri oruç tutardı.

Abdullah İbni Amr (R.A.) , Bedir ve Uhud savaşlarından başka, bütün savaşlarda Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yanında bulun­muştur. Bu ilk iki savaşa da yaşının küçük olması sebebiyle katılamamıştır.

Abdullah İbni Âs (R.A.) hazretleri çok cömertti; eline geçen şeyi hemen dağıtır ve herkesi memnun ederdi.

Abdullah İbni Amr İbni Âs (R.A.) hazretleri, bizzat Peygamber (S.A.V.) Efendimizden işiterek, pek çok şey öğrenmiştir. Şöyle ki: Abdullah İbni Amr (R.A.) Hazretleri, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz­den, "kendisinden işittiği her şeyi yazmak için" izin istemiş ve aldı­ğı bu izin üzerine pek çok hadîs-i şerif yazmıştır.

Ashâb-ı kiram arasında en çok hadis rivayet eden Ebû Hureyre (R.A.):

—"Resûlullah (S.A.V.)'in hadislerini, benden çok ezberleyen ve rivayet eden olmamıştır. Fakat, Abdullah İbni Ömer benden daha çok ezberlemiştir. Çünkü, O yazıyordu. Ben ise yazmıyordum." diyerek, O'nun ilminin çokluğunu belirtmiştir.

Abdullah İbni Amr (R.A.)'ın, Fahr-ı Kâinat (S.A.V.) Efendimiz­den her işittiğini yazdığını gören ileri gelen sahâbiler, ona:
—"Sen Resûlullah (S.A.V.)'dan işittiğin her şeyi yazıyorsun; hal­buki Resûl-i Ekrem (S.A.V..), söz söylerken bazen gazap ve kızgın­lık hâlinde, bazen de sevinç hâlinde bulunmaktadır." dediler. Bu­nun üzerine tereddüde düşen Abdullah İbni Amr (R.A.) hazretleri, bu mes'eleyi tekrar Peygamber (S.A.V.) Efendimize arzetti.
Fahr-i Kâinat (S.A.V.) Efendimiz, O'nu dinledikten sonra: "Yazmaya devam et. Çünkü, Allahu Teâla'ya yemin ederim ki, ağzımdan hak (doğru, gerçek) olandan başka bir şey çıkma­mıştır." buyurmuştur.

Abdullah İbni Amr İbni Âs (R.A.) hazretleri, Peygamber (S.A.V.) Efendimizden işittiği bütün hadîs-i şerifleri Sâhife-i Sadıka denilen bir mecmuada toplamıştır. Kendisine bir suâl sorulduğu zaman, yazdı­ğı bu mecmuaya bakarak cevap verirdi.

Abdullah İbni Amr İbni Âs (R.A.) hazretlerinin ilminden en çok is­tifâde eden muhitlerden biride Basra idi. Bütün müslümanlar, O'nun naklettiği ilimlerden istifâde etmişlerdir.

Abdullah İbni Amr (R.A.) hazretleri, doğrudan doğruya Peygam­ber (S.A.V.) Efendimiz'den hadis-i şerifler rivayet ettiği gibi, O'nun mübarek hadislerini, Hz. Ömer (R.A.), Abdurrahman İbni Amr (R.A.) ve Muâz İbni Cebel (R.A.) gibi pek çok sahâbiden de rivayet etmiştir. Kendisinden de Enes ibni Mâlik, Ebû Umâme, Sen! İbni Hamı ve Ab­dullah İbni Haris İbni Nevfel gibi pek çok âlim hadîs-i şerif rivayet etmiştir. Abdullah İbni Amr (R.A.) hazretleri, bizzat Resuhıllah (S.A.V.)'in mübarek ağzından işiterek topladığı hadîs-i şerif mecmuasına son de­rece titizlik gösterirdi.

İmâm Mücâhid (R.A.) şöyle anlatıyor:
— Abdullah ibni Amr (R.A.)'ın elinde bulunan kitaplardan her hangi birine bakmak istediğimiz zaman, O, buna mâni olmazdı. Fa­kat, bu hadis mecmualarından birini okumak istediğimiz zaman, ona son derece itina gösterir ve bize: "Ben, bunu, bizzat Resûl-i Ekrem (S.A.V.)'in mübarek ağzından işiterek topladım. Onu, bütün dün­yaya değişmem." derdi.

Abdullah İbni Amr İbni Âs (R.A.) hazretlerinin ilim halkaları çok gelmişti. Kendisinden ilim öğrenmek için çok uzak yerlerden gelir­lerdi. Talebeleri, O'nu çok severlerdi.

Abdullah ibni Amr (R.A.) hazretlerinin pek çok hikmetli sözleri vardır:

Bir gün, kendisine:

—"Şerrin en fenası ve hayrın en iyisi hangisidir?" diye sordular. O, şöyle buyurdu:
— Hayrın .en iyisi doğru söz, kötülük düşünmeyen kalb ve itaat eden hanımdır. Serlerin en fenası, ise yalan söz, fenalık düşünen kalb ve itaat etmiyen hanımdır.

Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), : 15/159-162.
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

kenz

Abdullah İbni Ebî Bekk


İslâmiyeti ilk kabul eden zâtlardan olup, Hz. Ebû Bekir (R.A.)'in oğludur. Ve küçük yaşta müslüman olmuş bir sahabîdir.

Resûl-i Ekrem (S.A.V.) ile Hz. Ebû Bekir, hicret esnasında sevr mağarasında bulundukları sırada, Hz. Abdullah, akşam karanlığın­dan istifade ederek, onların yanlarına gider; yemek ve su götürür; Kureyşin ahvalini onlara haber verirdi. Geceyi orada geçirir ve tan yeri ağarmadan Mekke'ye dönerdi.

Abdullah İbni Ebî Bekir (R.A.), hicret-i nebeviden sonra Mekke'­den Medine'ye geldi. Bilâhare Mekke-i Mükerreme'nin fethinde ve bundan sonra da Huneyn ve Tâif gazalarında bulundu. Âlim ve fakiyh bir zât idi.

Huneyn'den kaçan Sakîflilerle Havâzinlilerin toplanıp, bir ara­ya gelenlerine mâni olmak için, onların sığınıp saklandıkları Taif ka­lesini muhasara etti. Bu muhasara esnasında kendisine isabet eden bir okla yaralandı. Ve, Medine'ye yaralı olarak döndü.

Hz. Ebû Bekir (R.A.)'in halifeliğinin başlarında ve hicretin on birinci yılının Şevval ayında, Tâif'te aldığı yaranın iyileşmemesi se­bebiyle vefat etti. Bu yüzden, Tâif Şehitlerinden sayılır.

Hz. Abdullah (R.A.)'ın cenaze namazını, babası Ebû Bekfi's-Sıddîk (R.A.) kıldırdı. Kabre ise, Hz. Ömer (R.A.) ile Hz. Talha (R.A.) ve kardeşi Abdurrahman İbnü Ebî Bekir (R.A.) indirdiler.

Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), 15/162-163.
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

kenz

Abdullah İbnü Ebî Evfâ


Adbullah İbnü Ebî Evfâ (R.A.) ashab-ı kirâmdandır. Hicretten bir müddet önce Medine'de doğmuştur. Babası Ebû Evfâ da ashâb-ı kirâmdandır. Ebû Evfâ'nın adı Alkame'dir.

Abdullah îbnü Ebî Evfâ (R.A.),yaşı küçük olduğu için Me­dine devrinde meydana gelen ilk gazvelere iştirak edememiştir. Hayber Gazvesi'nden itibaren. Peygamber (S.A.V.) Efendimizle bera­ber bir çok gazada bulunmuştur.

Abdullah bin Ebî Evfâ (R.A.), Mekke'nin fethinden sonra, Hu­neyn Gazvesi'ne iştirak etmiş ve bu savaşta ağır bir şeklide yaralan­mıştır. Daha sonra da Tebük Gazvesine iştirak etmiştir.

Abdullah bin Ebî Evfâ (R.A.) hazretleri, Hz. Ebu Bekir (R.A.) zamanında mürtedlerle yapılan savaşlara da katılmıştır.

İbnü Ebî Evfâ (R.A.), Hz. Ömer (R.A.) zamanında Irak tarafı­na gitmiş ve Kûfe'de yerleşmiştir.

Abdullah b. Ebî Evfâ (R.A.) hazretleri, tavattun ettiği Kûfe'de vefat etmiş ve Kûfe'de vefat eden en son sahâbi bu zât olmuştur.

Abdullah b. Ebî Evfâ (R.A.), fakıyh bir zattı. Etrafındakilere va'z-u nasihatta bulunur ve bildiklerini, diğer insanlara aktarırdı.

İbnü Ebî Evfâ (R.A.) hazretleri, Peygamber (S.A.V.) Efendi­mizden 95 hadîs-i şerîf rivayet etmiştir.

Hicrî 86 senesinde Kûfe'de vefat etmiş ve orada defnedilmiştir


Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye),  15/163.
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

kenz

Abdullah İbnü Ebî Müleyke


Tabiînin büyüklerinden, fakıyh bir zâttır.

Mekke-i Mükerreme'de yaşamış ve hicri 117 (mîlâdî 735) sene­sinde, yine orada vefat etmiştir.

Abdullah b. Ebî Müleyke, fıkıh, tefsir, hadis ve kıraat ilimle­rinde, zamanın meşhur âlimlerinden idi.

İmâm Buhârî'nin rivayetine göre, İbnü Ebî Müleyke otuz sahâbî ile görüşmüş ve onlardan çok sayıda hadis-i şerîf rivayet etmiştir.

Ebû Zür'a ve Ebû Hâtem, "İbnü Ebî Müleyke'nin sika (gü­venilir) bir râvî olduğunu ve müksirün'dan (en çok hadis rivayet edenlerden) bulunduğunu" söylemişlerdir. Rivayet ettiği hadislerden bir kısmı Sahih-i Buhârî'de mevcuttur.

İbnü Ebî Müleyke, bir ara, Mekke'de halifeliğini îlan eden Ab­dullah bin Zübeyr'in kadılığını da yapmıştır.

Feteva-i Hindiyye  15/163-164.
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Vuslat Yolcusu


Tuğra

〰〰〰〰🐠