Gönderen Konu: Kin Kapısı  (Okunma sayısı 2262 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kin Kapısı
« : 10 Kasım 2014, 10:59:30 »

Kin Kapısı

Sene 1821… Padişah II. Mahmut zamanı. Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yapılan Mora İsyanı'nın plânlayıcısı olan, Rum Patriği Gregorius'un, Rus Çarı Alexandr'a gönderdiği ihanet mektubu ele geçirildi.

Bu ihanet Mektubu’nun ve Mora’nın İsyanı’na ilişkin belgelerin bulunması üzerine yapılan duruşma sonucunda, bu hain suçlu bulunarak Fener Patrikhanesi'nin orta kapısı önünde asılmak suretiyle idam edildi.

Bunun üzerine, Patrik Gregorius’tan sonra gizlice toplanan patrikhane yönetimi, aynı yerde bir Türk devlet veya din adamı asılana kadar, kapının kapalı tutulmasına karar verdi.

Bu kapı halen kapalıdır. Günümüzde, Rum Ortodoks Patrikleri, Patrikhane’ye başka kapıdan girip çıkmaktadırlar.

Eğer soracak gücümüz varsa, Akdamar’daki âyine katılan Bartholomeos’a, bu kapının niçin hâlâ kapalı tutulup açılmadığı sorulabilirse, sorulmalıdır.

Eğer bunun bir sebebi yoksa buyursun açsın. Nihayet bir kapı değil mi?

Ama açmaaaz.

Veya Akdamar kilisesini âyine açanlar, buyursunlar kin kapısını da açtırsınlar.

Açtıramazlar!

İtiraz ediliyorsa, buyursunlar açtırsınlar.

Denemesi bedava. Değil mi ya!

***

Esas meseleye gelelim.

Ayasofya’nın ibâdete açılmasını milletçe candan ve şiddetle istememize rağmen bir türlü açılmıyor. Onun içindir ki, senelerimiz hüzünlü ve üzüntülü geçiyor.

Babalarımız bu beklentiyle yaşadı ve bu üzüntüyü çeke-çeke öldüler. Onun için öbür âleme gözleri açık gitti.

Biz, bu dünyadan gözümüz açık gitmek istemiyoruz.

Ayasofya konusunda sadece biz üzülüyor değiliz. Hiç şüphesiz bizden daha çok atamız Fâtih Sultan Mehmed Han üzülüyor. Üzülmek ne kelime, kabrinde dilhûn oluyor.

***

Ayasofya’nın ibâdete açılmamasının verdiği üzüntüden başka, ayrı bir üzüntü sebebi de Ayasofya’nın açılmamasına rağmen kiliselerin millet parasıyla restore ettirilip teker teker âyine açılmasıdır. Bu da üzüntümüzün üzerine tuz biber ekiyor.

Fâtih Kostantîniyye’yi fethetmiş, dolayısıyla bu güzel şehirde Hıristiyanlık mağlûp olmuş, İslamın bayrağı dalgalanmaya başlamıştı. Harp hukukuna uygun olarak da Fâtih’in emriyle Ayasofya kiliselikten câmiye çevrilmişti.

Gel gör ki, asırlarca sonra, “Burada, hak-bâtıl, doğru-yanlış hiçbir dinî faaliyet yapılamaz” denircesine, Ayasofya câmilikten çıkarılıp, bir oldu bittiye getirilerek müze yapılıvermiş. Bu kabul edilebilir bir şey mi?..


Ali EREN | 08 Kasım 2014, 08:07 | http://www.haberkita.com/kin-kapisi-makale,219960.html