Gönderen Konu: Ben o Toprağı Kiliseye Değil, Ümmetime Hediye Olarak Gönderdim  (Okunma sayısı 2693 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Eymen

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 313

Ayasofya bazı kaynaklara göre 360 tarihinde yapıldı. Daha sonra birçok defalar deprem ve yangınlarda yıkıldı. 532 senesinde çıkan büyük bir yangında yanmıştı. İmparator Justinyanus tarafından inşasına yeniden başlanmış, kubbesi hariç 537/538 de tamamlanmıştır.
 
Ayasofya’nın açılışında imparator mağrur bir halde “Ey Süleyman, seni yendim, bu halinle mescidi Aksa’yı bile geçtin” diyerek ihtişamı ile gururlanmıştı. Binanın kubbesi bir türlü inşa edilemiyordu. Kubbe yapılıyor, bir müddet sonra tekrar çöküyordu. İmparatorun mağrurane bu sözünden sonra Ayasofya’nın kubbesi bir türlü tutmamış ve her seferinde çökmüştür.
Aradan yıllar geçiyor, ustabaşı bir gün krala “Diyarı Arap’ta bir peygamber zuhur etti, O’nun duasını alırsak belki kubbe tutar” dedi. Kral da peygamberimize elçi gönderdi. O da küçük bir toprak parçasını kubbenin harcına katmak üzere verdi. Bu kubbe kıyamete kadar çökmeyecektir. Elçiler çok sevindiler. Bundan sonra kubbe yapıldı.

(Burada çalışan ustabaşı ise Hızır (a.s.) idi. Ve şöyle demişti: “Ben ileride İslam’a hizmet edecek diye böyle bir tavsiyede bulundum”)

Ashabı Kiram ise çok üzüldüler. Bunu gören peygamberimiz (s.a.v.) “Ben o toprağı kiliseye değil, ümmetime hediye olarak gönderdim” buyurdular. Ve meşhur hadisi şerifi okudular.

(Belgelerle Fatih Sultan Mehmet Han, sayfa 116–117)


Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.