Kânûnî'nin kız kardeşi 1524'te muhteşem bir düğün ile ibrâhim Paşa ile evlendi. Aradan altı yıl geçtikten sonra istanbul'da pâdişâhın oğullarının sünnet düğünü de aynı ihtişamla yapıldı. Pâdişâh sünnet düğününde bizzât bulunmuş ve çok hoşlanmıştı. Düğünün en harâretli bir ânında pâdişâh, yanında oturan dâmâdı ibrâhim Paşa'ya:
-"Söyle bakalım paşa dedi, kız kardeşimin düğünü ile bu düğün arasında bir fark görüyor musun? Sizce hangisi güzel ve ihtişamlı?" Pâdişâha göre, ibrâhim Paşa bu düğünü beğenecek ve ona göre methiyeler yapacaktı. Fakat, ibrâhim Paşa:
-"Benim düğünüm gibi bir düğün aslâ yapılmamıştır ve bir daha da yapılmayacaktır" dedi. Kânûnî bunun sebebini sorduğunda ibrâhim Paşa şöyle cevap verdi:
- "Bu düğünde benim düğünümdeki gibi büyük bir davetli yok. Oysaki benim düğünümü zamanın Süleyman'ı şereflendirmişti." Pâdişâh bu sözden memnun olmuş ve şöyle demişti:
- "Âferin ibrâhim, beni ilzâm ettin" (ilzâm etmek: Karşısındakini susturmak, taşı gediğine koymak.)