Gönderen Konu: Benli Sultan  (Okunma sayısı 6386 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı durma

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 4
Benli Sultan
« : 04 Haziran 2008, 15:54:31 »

Benli Sultan
          Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemekle birlikte hakkında anlatılan menkıbelerden hareketle XVI. Asrın başlarında yaşamış olduğu kabul edilen Benli Sultan’ın adı etrafında oluşturulan etki halesi oldukça geniştir. Kastamonu Postası’ndan Cebrail Keleş’in yazısından öğrendiğimize göre, külliyesi  Kastamonu'ya 27 km uzaklıkta Ilgaz Dağı'nın eteklerindeki  Ahlat Köyü'nün Benli Sultan mahallesindedir. Cami, mutfak, misafirhane ve türbeden müteşekkil yapılar topluluğunun Yavuz Sultan Selim (1512-1520)  döneminde ve muhtemelen onun emriyle inşa edilmiş olduğu kabul edilir. Külliyenin bir yangın geçirdiğini, önce Şeyh Şani Efendi, daha sonra  da Şeyh Nureddin Efendi tarafından tamir gördüğünü ve  1994'te de  Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş olduğunu öğreniyoruz.
          Türbesinde sekiz ve ön tarafta üç olmak üzere onbir sanduka vardır. Kıble tarafında en başta bulunan sanduka Bayrami şeyhi Mehmet Muhyiddin Efendi'ye aittir. Yanağında büyükçe bir ben bulunduğu için Benli Sultan lakabıyla meşhur olan Mehmet Muhyiddin Efendi’nin  Tosya'dan, Sivas'tan veya aynı köyden ya da bir başka köyden gelip buraya yerleştiğine inanılır. 1500 yılları başında buraya gelerek II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim dönemleri ile Kanuni'nin saltanat yılları başına kadar yaşadığı söylenmektedir. Hz. Pir Şeyh Şa'ban-ı Veli (1500-1570) döneminde yaşamış ve menkıbelere göre onunla yakın münasebet içinde olmuştur. Halkın dini ve tasavvufi açıdan eğitilmesine çok büyük katkıları olur  ve hatta Kanuni döneminin meşhur vaizlerinden Kastamonulu Şeyh Muharrem Efendi’nin onun müritlerinden biri olduğu ileri sürülür.
          Zekiye Çağımlar’ın ‘Kastamonu Halk Kültürü İçinde Yatır-Ziyaret İnancı Ve Bu İnanç Çerçevesinde Şeyh Şaban-ı Veli Etrafında Oluşturulan Efsaneler’ adlı çalışmasından öğrendiğimize göre, Benli Sultan hakkında anlatılan menkıbelerden bazıları şöyledir.
          Bu gün türbesinin güneydoğu köşesindeki derenin başında bulunan  görkemli ağacın evliyanın inzivaya çekildiği ağaç olduğuna inanılmaktadır (bilindiği gibi Şeyh Şaban-ı Veli de Kastamonu’ya gelişlerinde başlangıçta bir ağaç kovuğunda bir süre ikamet eder). Yine inanışa göre Benli Sultan bir gün atıyla dolaşırken ağacın yanına gelmiş, ağaç evliyaya saygısından yere eğilmiş, evliya da atıyla ağacın üzerinde dolaşmıştır. Bu sebeple bugün bile ağacın gövdesinde at nallarının izinin bulunduğuna inanılmaktadır; Muhyiddin Efendi asasıyla toprağa vurarak bugün Asa Suyu denilen suyu çıkarır. Çeşitli cilt hastalıklarına şifa olan bu suyun üzerine son zamanlarda beton bir çeşme ve hamam yapılmıştır. Bu inziva sırasında vahşi hayvanlarla bağ kurup onların dilinden anlayan evliyaya dergahının yapımında ilk yardımcı olanlar, evliyanın dostluk kurduğu işte bu geyikler olur. Geyikler evliyaya yardım ederken köyün öküzleri geyikleri kovalar ve üstelik onlara zarar verir. Köy halkı da bunu görmesine rağmen öküzlerin zarar vermesine engel olmazlar. Bunun üzerine evliya da “Öküzünüz çift olmasın” diyerek beddua eder. İnanışa göre, o günden sonra türbenin bulunduğu köyde kimsenin iki tane öküzü olmamış, bir öküzü varken diğerini alan kişinin öküzünden birisi mutlaka ölmüştür. Yüzlerce yıl önce yapılan bedduanın etkisinin bugün de sürdüğüne inanılmaktadır .
          Bazı menkıbelerde Benli Sultan, Şeyh Şaban-ı Veli’nin kardeşi olarak anlatılır. Şeyh Şaban Veli’nin 7 kardeşi vardır. Bu kardeşlerin her biri değişik köylere giderek buralarda Hakk yolunu anlatacaklardır. Benli Sultan da bugün türbesinin bulunduğu köye yakın dağda yaşamaktadır. Bir gün mendiline kar koyarak kardeşi Şeyh Şaban-ı ziyarete şehre gelir. Kardeşinin yanına geldiğinde kunduracılık yapan kardeşinin bir kadının ayak ölçüsünü aldığını ve bu sırada da kadının topuğunun göründüğünü fark eder. Bunun üzerine mendildeki kar eriyip damlamaya başlar.  Şeyh Şaban mendilden damlayan karı görünce, “Kardeş dağda insan yüzü görmeden evliya olmak kolay, zor olan kalabalığın içinde erişmek”, der. Bunun üzerine çok utanan Benli Sultan yaşadığı dağa tekrar döner ve bir daha şehre inmez.  Bu menkıbenin Merzifon’daki Piri Baba hakkında değişik versiyonlarıyla Amasya çevresinde anlatıldığını da burada not edelim. Abdulhalim Durma’nın ‘Evliyalar Şehri Amasya’ adlı çalışmasından öğrendiğimize göre, menkıbenin üç farklı versiyonundan birinde Amasya’nın Karasenir Köyünde yaşamış olan Serçoban, diğerinde Çorum’un Osmancık ilçesindeki Koyun Baba, ve sonuncusunda  da Gümüşhacıköy evliyalarından Niyaz Baba, Piri Baba’nın daima kardeşi olarak kabul edilir. 
          Asa Suyu ile ilgili anlatılan bir menkıbe de şöyledir;
          Kadının birinin 5 kızı olmuştur ve kocası da kendisi de erkek çocuk istemektedirler. Bir gün kadın rüyasında Benli Sultan’ı görür. Evliya bir oğlunun olacağını müjdeler ve oğlu dünyaya geldikten sonra türbede kurban kesmesini söyler. Bu rüyanın üzerinden çok geçmeden kadın hamile olduğunu anlar. Doğan çocuk da müjdelendiği gibi, erkek olur. Çocuk doğduğu zaman ekonomik durumu pek iyi olmadığından ve o yıllarda da ulaşım zorluğundan dolayı kadın Benli Sultan’ın türbesine giderek kurban kesemez. Bununla birlikte rüyasında söz verdiği kurbanı kendi köyünde keser.  Aradan zaman geçip çocuk yedi yaşına gelince, romatizma rahatsızlığı görülür. Bu rahatsızlıktan dolayı da bir süre sonra yürüyemez hale gelir. Ne kadar doktora götürseler de çocukta iyileşme görülmez. Yine bir gün kadın Benli Sultan’ı rüyasında görür. Rüyada evliya kadına “Ben sana kurbanı benim türbemde kesmeni söylemiştim, sen kesmedin. Şimdi kurbanı alıp burada kes de çocuğun iyileşsin”, der. Bu rüya üzerine kurban alınıp, çocukla beraber öküz arabasına binilerek Benli Sultan’ın türbesine gidilir. Fakat yolda giderken  kurban ellerinden kaçar. Kadın çaresizlik içindedir. Ağlayarak türbeye ulaştığında, kurbanın türbede olduğunu görür. Hemen orada kurban olarak getirilen koç kesilir ve fakirlere dağıtılır. Çocuk da orada akan Asa Suyu ile yıkanır. Bu olayın kahramanı çocuk, çok sonraları, hikayeyi şöyle tamamlar. “Çocuktum ama çok iyi hatırlıyorum. Çevredekiler suyun çok soğuk olduğunu zatürre olacağımı, annemin yıkamamasını söylediler. Annem Benli Sultan’a çok inandığı için, “bir şey olmaz”, diyerek beni yıkadı. O buz gibi dedikleri su, bana ateş gibi geliyordu. Değil üşümek ben o suda yanarak yıkandım. Bir süre sonra da zaten ne romatizma kaldı ne ağrılar. O günden sonra uygun olan zamanlarda, mümkünse yılda bir defa bu ziyarette Allah rızası için koç kesip dağıtmaya çalışırım”.
          Benli Sultan türbesindeki Asa Suyu ile ilgili bir inanca göre, çocuğu olmayan çiftler bu suyla yıkanırlarsa kısa bir süre sonra çocuklarının olacağına inanılmaktadır. Bunun için karı koca türbeye gelip namaz kılıp dua etmekte, türbenin yanındaki ağacın altında buradan akan suyla sembolik şekilde yıkanmakta ve Allah’tan çocuk sahibi olmayı dilemektedirler.
          Necati Kertiş’in, ‘Kastamonu yatırlarının sosyal bütünleşme açısından bölge halkı üzerindeki tesirleri’ isimli çalışmasında zikrettiği Şeyh Şa'ban-ı Veli hazretleriyle Benli Sultan arasında geçen bir menkıbe de şöyledir. Şa'ban-ı Veli hazretleri bir gün dervişleriyle İlgaz Dağı'ndaki meşhur Benli Sultan'ı ziyarete gider. Buçuk Çayı denen yere gelince Hz. Pir attan iner, dervişlerine taş getirmelerini söyler. Bir mezar çevirip dua ederler. Sebebi sorulunca der ki: "Bu semtlerden birinde Allah dostlarından biri ahirete irtihal etti, ona işarettir. Çok üzüldü. Çok mübarek bir insandı. Vefat ettiği zaman namazını kılıp mezarına o indirse derdim, kısmet değilmiş" dedi. Benli Sultan ve Şa'ban Efendi gidip Osman Fakih'in namazını kıldılar ve definde hazır bulundular. Şa'ban-ı Veli'nin Benli Sultan'a gelirken çevirdiği mezar işte bu Osman Fakih içindi.
          Necati Kertiş, çalışmasında ayrıca şunları kaydeder. “ Şakaik-i Numaniye'de bu zattan bahsedilirken ‘Namus-u Ekber ve tâvus-u ahdar gibi mele-i alada (büyük ve ileri gelen meleklerin toplandığı yer) mekan bulur idi. Erbab-ı kulub ve ashab-ı mükâşefeden idi. Sırlara, hafızalara ve gözlere vâkıf idi.’ diye öv(ül)mektedir.” Kastamonu’nun bir diğer evliyası Ballıkzade Mahir Efendi, türbeyi ziyaretleri esnasında Benli Sultan hakkında şu şiiri söyler:

"Bu dergah-ı muallâ Kabe-i erbab-ı irfandır
"Asa suyu ferevandır(fer u an) ona yok gerçi söz amma
Olanlar bende elbet mazhar-ı altaf-ı sûbhandır
" Anı icra eden bu kutb-i alem Benli Sultandır"

"Bu ali zirve-i İlgaz o Sultan-ı keremkân     
"Sakın etme tereddüt feyz-i imdadında ey zâir
 Uluvv-i kadimi temsil eder gaye ki bir handır"   
Büyük küçük âna halk-ı vilayet cümle kurbandır"

KAYNAKÇA
Çağımlar Zekiye,  KASTAMONU HALK KÜLTÜRÜ İÇİNDE YATIR-ZİYARET İNANCI VE BU iNANÇ ÇERÇEVESİNDE ŞEYH ŞABAN-I VELİ ETRAFINDA OLUŞTURULAN EFSANELER
Durma Abdulhalim, Evliyalar Şehri Amasya
Kalafat Yaşar, KASTAMONU VE YAKIN ÇEVRESİNDE İSLAM AZİZLERİ
Keleş Cebrail, Kastamonu Postası
KERTİŞ Necati, Kastamonu yatırlarının sosyal bütünleşme açısından bölge halkı üzerindeki tesirleri
Türkiye Gazetesi, Evliyalar Ansiklopedisi