Gönderen Konu: Beyinle ilgili doğru bilinen 10 yanlış  (Okunma sayısı 6296 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Beyinle ilgili doğru bilinen 10 yanlış
« : 18 Haziran 2009, 16:42:45 »

Almanya'da yayın yapan welt online haberine göre Yıllardır beyinimizi çalıştırarak, güçlü belleğe ve zekaya sahip olmak için uyguladığımız 10 metotun yanlış olduğu bilim adamları tarafından açıklandı.

Herkes güçlü bir belleğe ve zekaya sahip olmak ister. Peki ama belleğimizin kalıcılığı için kendimize nasıl yardım edebiliriz. Beyin bir kas gibidir, sürekli beyni çalıştırmanın belleği güçlendireceğini yıllardır söylenir durur. Bazıları ise; beyin antrenmanlarının sınırlı olması gerektiğini belirtirler. Peki ama zeka ve öğrenme ile ilgili doğru yöntemler nelerdir..!

Hayatta karşılaşılacak psikolojik yıkıntıların beyinsel rahatsızlıklara sebep olacağı düşüncesi Almanya´da bir kâbus gibi yaygındır. Ama nörologlara ve bilim adamlarına göre; bir kaç kural sayesinde hayat boyunca zihinsel bilgi ve becerilerimize sahip kalabiliriz ve daha fazlasını belleğimizde saklayabiliriz. Hatta yaşı ilerlemiş kişilerin müthiş bir beyne sahip olabilmeleri bu kurallar sayesinde mümkündür.

Nasıl daha başarili sonuçlara ulaşılabileceği hakkında çok sert tartışmalar ve söylentiler mevcuttur. Beynin taleplerimizi karşılaması ve belleğimizin güçlü kalması için bir kas gibi çalıştırılması makul bir metottur. Bununla birlikte eğitim kitapları yada bilgisayar oyunları halen rağbet gören beyin antrenmanlarıdır. Örneğin Avrupa da her hafta 60.000 adet ´´Nintendo´´ (Dr. Kawashimas Beyin-Kosusu) satılmaktadır.

Bazı uzmanlar, bilgisayar programlarını beyin koşuları için tercih etmektedir; fakat başka araştırmacılar ise, yaşam şeklinin değiştirilmesine odaklanılması gerektiğini savunurlar. Çok ama çok fazla saçmalıklar beyinde gün boyu dolaşıp beyni meşgul etmektedir; bilinen bazı yanlış bilgiler ise güçü bir şekilde beyinde kalabilmektedir ve çok tehlikeli olabilmektedir..!

İste yanlış bilinen 10 büyük efsanevi bilgi, ve bu yanlışlar için bilim adamlarının yerine göre önerileri ve tedbirleri mevcuttur.

YANLIŞ 1. Beyin koşuları ve antrenmanları Zekayi geliştirir...

(Amerika´da beyin gelişim programları sunan ´´Fitness.Studyo´´lar mevcuttur, katılımcılar bilgisayar basında değişik program ve oyunlarla bellek antrenmanları yapmaktadırlar. Ama kötü bir haberimiz var ki; insanları daha zeki yapabilecek beyin antrenmanları yoktur, böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin için yapılan her aktivite sadece o aktivitenin daha iyi yapılmasını sağlar ama zeka gelişimine yardımcı olmaz!)

YANLIŞ 2. Meditasyonlar beyni rahatlatır...

(Meditasyon yapan insanlarin genelde barışçıl ve sessiz olduklarini görürüz, peki ama bu kişilerin beyinlerinde belleklerinde artı bir durum mevcut mudur?.! Bir kötü haber daha, hayır. Meditasyon beyin gelişimine yardımcı olmaz.)

YANLIŞ 3. Yaşlı insanlar, gençler gibi asla öğrenemezler...

(Sigmund Freud insan fiziği üzerinde birçok umutsuz durum bildirmiştir; terapilerin yaşlı insanlara yardımcı olamayacağını, zihinsel kayıpların geri getirilemeyeceğini belirtmiştir. Ama günümüzde bu bilgilerin karşısında olan Psikoterapistlerden birisi olan Hartmut Radebold; 50 Yaşın üzerindeki yaşlıların terapilere olumlu cevap verdiklerini ve yaşları ilerlediği halde iyi öğrenebilme yeteneklerini taşıyabildiklerini raporlarında belirtmiştir.)

YANLIŞ 4. Müzik eşliğinde daha kolay öğrenilir...

(Öğrencilerin müzik eşliğinde daha iyi öğrenebileceği, yada müzik eşliğinde okuyarak - söyleyerek- eşlik ederek öğrenimin hızlandırılacağı düşünülmektedir. Genelde müzik eşliğinde insanların bir çoğu daha rahat çalıştıklarını söylerler. Zurich Üniversitesi Profesörlerinden Lutz Jäncke, ´´duymak ve öğrenmek´´ iki farklı algılama biçimidir diyor ve ekliyor,iki eylemin ayni anda yapılmasının sadece beyne ağırlık olacağını bildiriyor.)

YANLIŞ 5. Mozart dinlemek zekileştirir...

(Internet sayfalarındaki Mozart-Fan sayfalarında Mozart dinlemenin kişilere pozitif etkiler yapacağı ve zekileştireceği yazıyor. Bu yazılanlara karşın Psikologlar Frances Rauscher ve Kim Ky´ nin beraber calistiklari Fizikci Gordon Shaw ile araştırmaları sonucunda belirtilmiştir ki; bu durumda kesinlikle IQ da bir beceri yâda olumlu bir ilerleme söz konusu değildir.)

YANLIŞ 6 . İlaçlar zekayı uçurur...

(İlaç kullanmanın zekâ da her hangi negatif bir durum yapmayacağı kanıtlanmıştır. Bazı kişiler kullandıkları ilaçların yan etkilerinden dolayı zekalarında düşüncelerinde değişiklikler olduğunu; sinirli, gergin, intihar düşünebildiklerini belirtmişlerdir. Ama bu tür durumların kullanılan ilaçlar ile değil, tamamıyla psikolojik sebeplerden kaynaklandığı ıspatlanmıştır.)

YANLIŞ 7. Baskı altında daha iyi öğrenilir...

(Bir çok üniversite örgencisinde görülmüştür ki; sınavlarından kısa bir süre önce öğrenmeye başlarlar ve bu manevi baskı altında kendilerini mecbur hissederek daha çabuk ve iyi öğreneceklerini düşünürler. Oysa bu da tamamen yanlıştır, stres altında öğrenmeye çalışmak sadece adrenalin yüksekliğine ve Cortisol gibi Hormonların bozukluğuna sebep olur.)

YANLIŞ 8. Sudoku Alzheimer hastalığına karşı iyi bir yol...

(Almanya´nın yaşlı nüfusu her gecen gün artarken, bir Japon oyunu olan Sudoku oyununun Alzheimer için bir adım olup olmadığı sorusunun cevabını tam 30 bilim adamı cevaplıyorlar ve bu tür oyunların beyin için herhangi bir artısı yoktur diyorlar.)

YANLIŞ 9. Spor yapmak aptallaştırır...

(Beyin sporlarının beyne herhangi bir artı katmayacağı gibi, vücutsal yapılan sporların da beyinde herhangi bir negatifliğe sebep olmayacağı kesinleşmiştir. Stanford Center on Longevity ve Max-Planck Enstitüsünden bilimcilerin bildirimleri doğrultusunda; bilimsel olarak düzenli spor yapmanın vücuda ve kan dolaşımına faydalı olduğu, bu sebeple de düşünme yeteneğinin olumlu yönde etkilendiği bildirilmiştir.)

YANLIŞ 10. Sinirlere karşı tatlı yemek gereklidir...

(Tatlı yiyeceklerin sinirlere iyi geldiği düşüncesi toplumlar arasında yaygındır. Çok fazla şekerli ve yağlı yiyeceklerin beyne ciddi oranda zarar verdiği bilimsel olarak kanıtlanan gerçekler arasındadır. Deneylerde kullanılan kobay hayvanlarda dahi şeker ve yağ fazlalılığının beyine ne kadar hasar verdiği gözlemlenmiştir.)

Habername.com

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İş
« Yanıtla #1 : 10 Nisan 2015, 10:30:53 »
İş'te Beyniniz!



Aslında işletme danışmanlığı a yapan yazar David Rock’un “İş’te Beyniniz” adlı kitabını, Klinik Profesörü Daniel J. şu cümleyle özetliyor: “David bilim insanları ile doğrudan görüşüyor; onları laboratuarlarında ziyaret ederek, zihnin ve beynin hayatımızı nasıl etkilediği konusunda en geçerli anlayışın özüne ulaşmak için en yeni bilgiler üzerinde yüzlerce saatini harcıyor.” Kitabı bitirdiğinizde siz de insan beyni üzerinde yapılan birbirinden enteresan çalışmaların etkili anlatımını bulacaksınız. Deneylerin sonuçlarını yazarın cümlelerinden okurken bazen sığ kalarak hadisenin merkezine ulaşamadığını görebilirsiniz. Keşke “şu” kavramı bilerek yazsaydı dediğiniz yerler olacaktır. Ancak sizin için seçtiklerimizi okuyup parçaları siz birleştirdiğinizde etkili sonuca ulaşabilirsiniz.

Beynin limiti, “Eli işte gözü dışarıda ne kadar mümkün?”

Beynin limitine dair iki deney. Harold Pashler, beynin limitini ilginç bir deneyle ortaya koyuyordu. Gönüllüler, duydukları sesin düzeyini temsil eden iki pedaldan birine hızlıca basacaklardı. Bu egzersiz epey dikkat gerektiriyordu. Araştırmacılar vida sıkmak gibi bir fizikî görev eklediklerinde, insanlar bunu şöyle
ya da böyle performansta yüzde yirmilik bir düşüşle yapabiliyorlar. Lakin, pedal egzersizine basit bir problem eklendiğinde, mesela tek haneli iki tam sayıyı toplamaları istendiğinde, (5+3=8) performans yüzde elli düşüyor. Bu deney, aynı anda iki işi yapmaktan ziyade, benzer görevleri yerine getirmek olduğunu ortaya çıkartıyor. Tabi eğer performansta gözle görülür düşüşü önemsemiyorsanız.

• Beyin her fikir için bilinçli çalıştığından, ölçülebilir ve limitli bir kaynağı kullanıyor.

O Bir seferde ancak bir tek göreve odaklanabilirsiniz.

• Aynı anda iki şeyi yapmaya çalışırken kendinizi yakalayın. Ve yavaşlamaya çalışın.

• iyi odaklanma için, işlerinizde öncelik sıralaması yapın.

Bir defada ne kadar bilgi, “Bir koltukta kaç karpuz taşınır?”

1956 yılında George A. Miller bir insanın bir defada aklında tutabileceği şeylerin maksimum sayısının 7 olduğunu bulmuştu. Nelson Cowan ise 2001 yılında yaptığı araştırmada aslında insanın aklında en çok 4 şey tutabileceğini çıkardı. O da zihinde tutulacak değerlerin birbirine bağlantılı olma durumunu ve karmaşıklık derecesine göre değişiyordu. Dört cümle, dört rakam. Bu pek de fazla sayılmaz.

McGovern Beyin Enstitüsünden Robert Desimone, beynin bir seferde fotoğrafın tek temsilini barındırabildiğini keşfetmişti. Bu tıpkı aynı fotoğrafta ya bir vazo ya da yaşlı bir kadının portresini görebildiğiniz o bilindik görsel aldatmacaya benzer. Beyin bir seferde tek algıda karar kılmalıdır; ikisini aynı anda göremezsiniz.

Zihninizde tek seferde tutabileceğiniz kavramlar kısıtlı olduğuna göre bir defada ne kadar azını bulundurursanız o kadar iyi. Bir seferde idrak edeceğiniz fikirlerin ideal sayısı bir gibi görünüyor. Eğer daha çok sayıda bilgiyi aklınızda tutmanız gerekiyorsa, bu sayıyı bir seferde üç ya da dörtle sınırlı tutmayı deneyin.

• RAM’ı düşük bir bilgisayarda çalıştığınızı düşünün.

• Karmaşık fikirleri ana unsurlarına ayırma yeteneği başarılı idarecilerin geliştirdiği bir alışkanlıktır.

• Usta satranç oyuncuları yüzlerce hamleyi önceden düşünmezler. Tahtanın bütün yerleşim yerleri için uygun isimler geliştirirler. Ancak bu parçaların her biri yüzlerce hamle grubunu temsil eder. Herhangi bir alanda ustalaşmak, amatörlerden daha hızlı ve doğru kararlar vermenizi sağlayan büyük sayıda parçalar geliştirmenizi sağlar. Güncel görüş, her yeni alanda “ustalığa” ulaştıran yeterli parçaların yaklaşık on yıllık pratikle gerçekleştiğidir.

Sürekli yarı dikkat

Microsof müdür yardımcısı Linda Stone, “Sürekli Yarı Dikkat” kavramını 1998’de şöyle tanımlamıştı. “En ehemmiyetli işi merkeze alarak, çevreyi daha önemli bir şey çıkarsa diye düzenli bir tarama halinde bulunmaktır.”

Her zaman acık mod

Londra Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, sürekli e-postalaşma ve mesajlaşmanın IQ testindeki zihin kapasitesini ortalama on puan düşürdüğünü ortaya çıkarmıştı. Oran, erkekler için esrar içmenin üç katına denk geliyor. En yaygın verimlilik araçlarından birinin insanı bir müptela gibi sersemletmesi hiç eğlenceli değil. “Hep açık” bulunmak verimli çalışma yöntemi olmayabilir. Çünkü beyin, “alarmda” olmayla çok fazla zorlanıyor. Sürekli, her yerde, her alanda açık olma yapay bir sürekli kriz durumu oluşturuyor.

Stres hormonları ve tehdit sezinleyen diğer faktörler sürekli kriz durumunda “Savaş ya da Sıvış” durumunu devreye sokuyor.

• Karar vermek için doğru sıralamaya zaman ayırmak, kuyruğunuzdaki çözüme kavuşmamış meseleleri azaltarak genel çaba ve enerjinizin ekserisini kurtarıyor.

Dikkat dağıtıcılara karşı çözüm

MİT nörologları Trey Hedden ve Jhon Gabrieli, insanlar zor görevlerle meşgulken içsel (hissiyatla alakalı) düşünceler tarafından dikkatlerin dağıldığında beyinde ne olduğu üzerinde çalıştılar. Dikkatteki boşlukların, görevden bağımsız olarak performansı
zayıflattığını ve bu boşlukların orta prefrontal korteksi harekete geçirdiğini buldular. Orta prefrontal korteks, prefrontal korteksin içinde, alnınızın ortası civarında bulunur. Kendinizi ve başka insanları düşündüğünüzde aktif hale gelir. Beynin bu bölgesi “varsayılan mod” şebekesi diye adlandırılır.

• Beynin dikkati kolayca dağılır ve dikkat dağıtıcıların ciddi enerji bedelleri vardır. Odaklanmış kalmak sadece telefonunuzu kapatmayı öğrenmekten fazlasını gerektirir. Zor olan tahrik eden duygular sonrasında kısıtlamayı öğrenmektir. Tahrik eden duygular harekete dahil olmadan onları veto etmeyi öğrenmelisiniz.

Püf noktası: Frene basmak

Nörologlar odaklanma eylemi üzerinde çalışma için geliştirdikleri yaygın bir test vardır: Stroop testi. Gönüllülere farklı renklerde basılmış kelimeler verilip kelimenin kendisini değil yazının rengini sesli söylemelerini istenir. Nörologlar, beyindeki kan akışı değişikliklerini kaydeden, işlevsel manyetik görüntüleme gibi tarama teknolojilerini kullanarak insanların doğal tepkilerini kısıtladığını gözlemlemiş ve bu olurken aktif hale gelen şebekeleri keşfetmiştir. Prefrontal kortekste her türlü kısıtlamanın merkezi olarak öne çıkan bir bölge vardır. Sağ ventrorateral prefrontal korteks (RVLPFC) diye adlandırılır ve sağ şakağın tam arkasında konumlanır. RVLPFC türlü tepkileri kısıtlar. Görünüşe göre beynin, dil, duygular, hareketler ve anıları kapsayan bütün bölgeleriyle, pek çok farklı “gaz pedalı” var. Lakin bütün frenleme türleri için kullanılan tek bir merkezi fren sistemi mevcut. Bu frenleme sistemini yani RVLPFC’yi iyi kullanabilmeniz, ne kadar iyi odaklanabildiğinizle yakından ilişkili gibi görünüyor.

Frenleme sistemini Roy Baumeister anlatırken şu cümleleri kullanır: “İrade sınırlı bir kaynaktır. İrade sergilendikten sonra insanların azalmış bir irade sergileme hünerleri kalır.”

• Odaklanmanız gerektiğinde dışarıdan gelen bütün dikkat dağıtıcıları ortadan kaldırın.

• Zor görevlere başlamadan zihninizi boşaltarak içten gelen dikkat dağıtıcı olasılığını da azaltın.

•Fizikî hareketler dahil olmak üzere her türlü frenleme üzerinde pratik yaparak zihin frenleme sisteminizi geliştirin.

•Dikkat dağıtıcıları, hareket ortaya çıkmadan, erken kısıtlamaya çalışın.


Mehmet Numan TANIR | 01 Nisan 2015 | http://insanvehayat.com/iste-beyniniz/

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Beynin Gelişimini Etkileyen Faktörler DEHB'E Neden Olabilir!
« Yanıtla #2 : 10 Nisan 2015, 10:36:51 »
Beynin Gelişimini Etkileyen Faktörler DEHB'E Neden Olabilir!



Hastalığın yaygınlığı nedir?

DEHB çocukluk çağında en sık teşhis edilen nöropsikiyatrik hastalıklarından biridir ve dünya çapında yaygınlığı çocuklarda %5, yetişkinlerde ise %2,5 kadardır. Erkeklerde daha sık görülmektedir ve erkek/kız oranı farklı çalışmalarda 2/1ila 9/1 arasında değişmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda 20 kişilik bir sınıfta 1 ya da 2 DEHB’ li çocuk olabilir.

DEHB’ li çocuklarda görülen yaygın davranış özellikleri nelerdir?

Adından da anlaşılacağı üzere DEHB’ in belirtileri iki alt kümede sınıflandırılır: aşırı hareketlilik/ dürtüsellik ve dikkat eksikliği… Aşırı hareketlilik/ dürtüsellik bölümü sürekli kıpır kıpır olma, çok konuşma, sabırsızlık, sırasını bekleyememe ve huzursuzluk şeklinde ortaya çıkarken; dikkatsizlik bölümü dikkatin kolaylıkla dağılması, unutkanlık, eşya kaybetme ve sürekli (uzun süreli) dikkat gerektiren zihinsel uğraşlardan (ders çalışma, ödev yapma ya da ders dinleme) kaçınma şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Risk almayı sevmeleri…

DEHB’li çocuklar, sonuçlarını düşünmeden anlık alınan kararlarla hareket ederler. Risk almayı severler ve birçok riskli davranışlar sergilerler.

Koşar, düşer, bir yerlerini incitir, bir yerlere çarpar, korkusuz görünür, tırmanır, atlar. Risk almaya meyilli bu çocuklar için önemli bir diğer durum kötü alışkanlıklara daha yatkın olmalarıdır. Hastalık zamanında fark edilmez ve yeterli tedavi uygulanmazsa -özellikle dürtüselliğin ön planda olduğu çocuklarda-sigara, alkol ve madde bağımlılığı ergenlikten itibaren ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkar.

DEHB’ de neden sigara ve madde bağımlılığı çok konuşuluyor?

Sigaranın uyardığı nikotinik reseptörlerle ya da bazı maddelerle (esrar, kokain, ekstazi) hastalığın temel bulgusu olan dopamin eksikliği giderilmiş oluyor; bir tür kendi kendine tedavi gibi. Bir işe 10 dakikadan fazla odaklanamazken sigara ya da benzeri madde aldığında süre uzuyor. Bu nedenle hastalığın erken teşhisi ve tedavisi bu tür zararlı risklerden korunmak için gerçekten önemli.
Nereden çıktı bu hastalık, eskiden var mıydı?

Tıp literatüründe yüz, yüz yirmi yıllık bir tarihi olan hastalık 20.yy başlarında “minimal beyin hasarı”, “hiperaktif sendrom” gibi farklı tanımlarla ifade edilmiştir. Daha önceki tarihlerde bu çocuklar tedavi edilemedikleri için eğitim hayatları yarıda kesilir, başka işlere yönlendirilirlerdi. Şanslı olanları hareket gerektiren askerlik ya da spor gibi işlerde başarılı olurken şanssız olanları, risk almaya da meyilli oldukları için, suç örgütlerinin eline düşüp hayatlarını bitirebiliyorlardı. Şimdi ise şartlar değişti. Her çocuğun üzerinde dikkatle duruluyor. Derslerdeki başarısızlığın ve sosyal hayattaki sorunların nedenlerini ortaya çıkartmak için bütün hastalık sebepleri araştırılıyor. Şimdiki toplumsal yapıda, eğitim hayatı hiç değilse lise bitene kadar devam ediyor ve okumaktan başka çarenin kalmadığı bu durumlarda DEHB başarıszılığın önemli bir sebebi olarak karşımıza çıkıyor.

Hastalığın sebepleri?

Sebepleri genetik ve çevre faktörleri olarak iki ana başlığa ayırabiliriz. Bir veri ile ifade edersek, DEHB’li çocukların kardeşlerinde ve ebeveynlerinde DEHB sıklığı diğer insanlarla karşılaştırıldığında 2-8 kat artmıştır. Çevre faktörleri ise gebelik döneminde, doğumda ve doğumdan sonra beyin gelişimini etkileyen bütün süreçleri kapsar. Gebelikte annenin sigara kullanımı, kullanılan bazı ilaçlar, gelişebilen bazı tıbbi sorunlar, prematür-postmatür doğum, düşük doğum ağırlığı ile doğum, zor doğum, uzun süre küvezde kalma hikayesi önemli çevresel riskler olarak sayılabilir. Çeşitli gıda katkı maddeleri, renklendiriciler, koruyucular ve şeker ise hastalığın sebebi olmaktan çok hastalığın şiddetini artırmaktadır. Hastalarımıza cips, kola ve benzeri gazlı içeceklerden kaçınmalarını tavsiye ediyoruz.

Sadece biyolojik sebepler mi söz konusu?

Buraya kadar biyolojik faktörler diyebiliriz. Bir de psikososyal faktörler var. Parçalanmış ailelerde büyüyen, istismara uğrayan, yeterli beslenemeyen, sınırsız ve kuralsız büyüyen çocuklar da DEHB açısından risk grupları arasındadır. Aslında bu tür duygusal zorlanmalar beyin gelişimini olumsuz etkileyerek DEHB’e sebep olmaktadır. Ayrıca psikososyal zorluğu olan çocuklarda hastalık şiddeti daha fazladır diyebiliriz.

Tedavi süreci nasıl ilerliyor?

DEHB’de birincil tedavi seçeneği ilaç tedavisidir. Tabi ki önce teşhis koyulma süreci var. Doğrudan gözlem, psikiyatrik muayene, gelişim hikayesi, aile ve öğretmenlerden alınan bilgiler ve gerekirse uygulanan bazı testlerle teşhis koyuyoruz. Tam bir teşhis konduktan sonra aileye durum anlatılarak en düşük dozda ilaç tedavisine başlanıyor.

ilaç tedavisiyle beyindeki dopamin eksikliğinin gidermesi ve dikkat eksikliği ile alakalı problemlerin (derse odaklanamama, ders dinleyememe) ortadan kalkmasını bekliyoruz.

İlaç kullanmadan çözülebilir mi?

Teşhis doğru ise ilaçsız tedavi ile sonuç alınması çok zor. Hastalığın sebebi net: Beynin ön bölgelerinde dopamin eksikliği… Dolayısıyla dopamini artırmadan tedavide başarılı olamayız. Ama tek başına ilaç kullanarak da tedavide yetersiz kalabiliriz. Tedavi sürecinde ilacın yanında ebeveyn eğitimi, okulda bazı düzenlemeler, DEHB’li çocuğun psikoeğitimi de önemli. Saydığımız bu psikososyal değişiklikleri de yapabildiğimizde ihtiyaç duyulan ilaç dozu ve kullanım süresi de azalabilir.

İlaçlar bağımlılık yapar mı?

Tedavide kullanılan ilaçların büyük kısmı stimülanlar olarak sınıflandırılmakta ve beyni uyarıcı niteliğe sahiptir. Bazı uyarıcı maddeler de, örneğin kokain aynı grupta yer alır, yani bir stimülandır. Tedavinin bağımlılık yaptığı ile ilgili iddialar/ tezler ilaçların kokainle benzer etki mekanizmasına sahip olmasından kaynaklanıyor. Ancak, tedavide kullanılan stimülanların gerek teknolojisi (kırılıp ezilememeleri, kokain gibi çok hızlı ve yüksek oranda DAT blokajı yapmamaları. v.b.) gerekse çocuklarda ebeveyn kontrolünde kullanılıyor olmaları bağımlılık riskini azaltıyor. Hatta az önce konuştuğumuz gibi zamanında ve yeterli tedavi sağlanmazsa daha sonra DEHB’li çocukların bağımlılık riski DEHB’i olamayan çocuklara göre hayli yüksek oluyor.

Son olarak DEHB ile odaklanma problemi birbirinden farklı mı?

Çalışılan derse ya da yapılan işe odaklanamama bir belirtidir, bu belirtinin altında birçok sebep olabilir. DEHB’ de bu sebepler arasından sadece birisidir. Depresyon gibi bazı psikiyatrik hastalıklar, bazı ilaçlar, bazı tıbbi sorunlar odaklanamamaya neden olabilir. Bazen bir problem olmasa da çocuklar odaklanmayı nasıl artıracaklarını bilemediklerinden odaklanma problemi yaşarlar. Örneğin, bilgisayar açıktır, telefon açıktır, masa dağınıktır, kafa karışıktır, odada uyaran çoktur..v.b.

*Kayseri Eğitim Araştırma Hastanesi, Emel-Mehmet Tarman Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Çocuk Psikiyatri Kliniği


Ferhat KAYA | 01 Nisan 2015 | http://insanvehayat.com/beynin-gelisimini-etkileyen-faktorler-dehbe-neden-olabilir/