Beytülmâle Riayet
Muhterem Müslümanlar!
Bu haftaki hutbemiz, beytülmâle riayet hakkında olacaktır.
Lügat itibariyle mal evi, hazine manasına gelen beytülmâl; ilk zamanlar mücerret bir mefhum idi. Elde edilen ganimetler hiç bekletilmeden ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı. Hz. Ömer (R.A) devrinde ise gelir kaynakları artarak, Medine-i Münevvere’ye pek çok paralar gelmeye başladığından, toplanan malların muhafazası için hazine tesis edilerek buna “beytülmâl” adı verildi.
Hz. Ömer RA bu hazineyi tesis ettiğinde, Ashab-ı Kiramdan bazıları Halifeye gelerek, daha önce yapılan tatbikat üzere, toplanan malların hemen dağıtılması fikrinde olduklarını beyan buyurdular. Hz. Ömer bu yeni tatbikatını delilleri ile beraber şöyle izah ettiler: Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde şöyle buyurur: “Allah’ın (fethedilen diğer küffar) memleketler(i) ehâlisinden peygamberine verdiği fey’i, Allah’a, peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir.” Bu ayet-i kerimeyi okuduktan sonra: “VAllahi onu yalnız onlara vermedi” deyip: “(Bilhassa o fey) hicret eden fakirlere aittir ki onlar Allah’dan fazl(-u inayet) ve hoşnudluk ararlar ve Allah’a ve peygamberine mallarıyla, canlarıyla yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır.” mealindeki ayet-i celileyi okudular. Devamında : “VAllahi toplanan bu mallar sadece bunlara da mahsus değildir.”, diyerek şu ayet-i celile-i okudu: “Bunların arkasından gelenler (şöyle derler): “Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile önden bizi geçmiş olan din kardeşlerimizi bağışla. İman etmiş olanlar için kalblerimizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz, şüphesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin. İşte bu ayet-i kerime kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlara şamildir. Bu ganimetten onların da hakkı vardır ve bu hakkı gözetmek icap eder. Bu ise ganimeti taksim etmeyip, mahafazasını icabeder.” şeklinde hayli uzun bir konuşma yaptılar.
Peygamber Efendimiz, beytülmalin ehli olmayan kimselerce istimalinin neticesini, hadis-i şeriflerinde şöyle haber verirler: “Şüphesiz ki, haksız olarak Allah’ın malını kullanan kimseler, kıyamet gününde cehennemi hak ederler.”
Allah ve Rasülünün emir ve tavsiyelerine harfiyen uymaktan başka keramet göstermeyen Ashab-ı Kiram, beytülmal hususunda da, kıyamete kadar gelecek Müslümanlar için, numune-i imtisal olacak hassasiyet ve itina göstermişlerdir.
Sıddık-ı Ekber (R.A) Efendimiz ölüm döşeğinde; beytülmalden maaş almak istemediğini, Müslümanların hazinesini genişletmeyi çok arzu ettiğini ve o zamana kadar hazineden aldığı toplam miktar karşılığında, filan yerdeki tarlasının hazineye verilmesini, kendisine tahsis edilen köle, deve ve elbisenin de vefat ettiği zaman Hz. Ömer’e teslim edilmesini vasiyet etmiş ve bu vasiyet yerine getirilmişti.
Hz. Ömer (RA) Efendimiz, beytülmalden ne aldığını merak edenlere; kendisinin ve ailesinin nafakasının Kureyş’ten orta halli bir ailenin geçimi seviyesinde olduğunu, ancak bunu helal gördüğünü ve ayrıca Müslümanlardan herhangi biri gibi, kendi payına düşecek olan maaşı alacağını bildirmişti.
Hz. Ömer halife iken, Abdurrahman bin Avf hz’leri ziyarete gelmişti. Selam verip müsait bir yere oturdu. Hz. Ömer R.A kendisiyle hiç meşgul olmuyor, hatta selamını bile almıyordu. Hayretle neticeyi beklerken, Hz. Ömer işini bitirdikten sonra, beytülmale ait olan mumu söndürüp, kendi şahsına ait olan mumu yaktıktan sonra “Ve aleyküm Selam” deyip selamını aldı.
Taif gazasından sonra Peygamber Efendimiz: “Ganimet malından, habersiz olarak, her kim ne aldıysa, geri getirsin!”, emrini vermişti. Amcaoğlu Hz. Âkil, hanımına verdiği bir dikiş iğnesini, ganimet malına hıyanet korkusundan, getirip, teslim etti.
Hayber savaşı kazanılmış, elde edilen ganimetler, birkaç kalede toplanmıştı. Rasülüllah SAV Efendimiz, ganimetlerin başına muhafızlar tayin ederek, taksimden önce habersiz bir iğne dahi alanın, Cehennem ateşine müstehak olacağını bildirmişti. Bu emir ve emanete riayet etmeyerek, ganimet malından menfaatlenen birinin ölümü üzerine, Peygamber Efendimiz: “O kimseyi Cehennem ateşinde görüyorum”, buyurmuş ve Hz Ömer’i çağırarak: “Ya Ömer! Git, halka “Cennete müminlerden başka kimse giremez”, diye ilan et!.. . emrini vermişti.
Muhterem Müslümanlar!
Beytülmâl ve kul hakkı cehenneme girmeye yegane sebeptir. Kişi beytülmaldeki tasarrufuyla, bir iğneden dahi hesaba çekileceğini unutmadan, kullanmak ve istifade etmek için kendisine tahsis edilen varlıkları, gözü gibi muhafaza ederek, kendi malından daha fazla hassasiyet ve i’tina göstermelidir.
Ebü'l Faruk(k.s) hazretleri şöyle buyururlar: "Vakfedilen malın, Hakiki sahibi Cenab-ı Hakk, Mecâzi sahibi ise insandır. Vakfeden kimse: Bu malı hakiki malikine teslim ettim, bıraktım demek ister. Vakıfta davacı: Varis-i Rasülullah, dava vekili: Fahri Alem, Hâkim: Cenab-ı Hakk, Vakfa musallat olanların hali ise perişan olur. "
Haşr 7
Haşr 8
Haşr 10
Elmalılı, Hak Dili Kur’an Dili c.7 s.4850
Riyazü’s-Salihîn c. 2 s.174
Ayni c.5 s. 419
Dr. Celal Yeniçeri, İslamda Devlet Bütçesi s.300
İslam Tarihi c. s 462
İslam Tarihi c.3 s.357
Ali Erol, Hatıratım 1 s.46