Gönderen Konu: -*-Havlunun İçindeki Taş-*-  (Okunma sayısı 4274 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sedat_islam

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 232
    • Milli Görüş Forum
-*-Havlunun İçindeki Taş-*-
« : 16 Şubat 2005, 14:48:18 »

Kameraların önünde kendini anlatan şarkıcı, “Doğu’daki fakir öğrencilere bir kamyon dolusu bedava kitap gönderdim. Bunu ne kimse bilir, ne de ben söylerim” diyor. Hadi ismini de verelim; bunları pop şarkıcısı isminin baş harfi Doğuş söylüyor.

Değil mi? Söylemediği buysa, söylediği kimbilir nasıldır?

Bazı şeyleri anlatmak için, bundan daha iyi örnek olamaz. Evet, “sağ elin verdiğini sol elin duymaması lazım” nasihati, “duysun cümle alem, duysun tüm dünya” şarkısına dönüşeli çok oldu.
Esiden, bir muhtaca yardım yapmaya balerin adımlarla gidilirdi. Kimse duymasın, duyup da karşı taraf rencide olmasın diye.

Erzak, kapı önüne sessizce bırakılır, sonra oradan hızla uzaklaşılırdı. Kapısının önünde bir koli erzağı gören kişi, önce sağına soluna bakar, kimseyi göremeyince bu kez yukarıya bakar, “Hızır” diye mırıldanırdı. Eğer para yardımı yapılacaksa, çaktırmadan cebine bir zarf sokulur ya da anne babaya belli etmeden çocuğun eline sıkıştırılırdı. Veya, insanlar kendilerini geri çeker, “bunu, ismini açıklamak istemeyen biri gönderdi” derdi..

Şimdi ise yardım yapmaya kameralarla gidiliyor. Zarfın içinde kaç para olduğu ve kim tarafından verildiği canlı yayında söyleniyor.

Çünkü insanların hatırı sayılır bir kısmı, iyilikten kazanacağı sevabı değil, yapacağı reklamı düşünüyor. Hal böyle olunca da, fakir bir aileye on milyonluk gıda yardımı yaparken; bir milyarlık reklam yapılmış oluyor.

Gıda maddeleri falanca marketten... Kıyafetler şu mağazadan... Ayakkabılar bilmem ne kunduraevinden... Sağlık giderleri özel nokta nokta hastanesinden...

Bütün bunlar, iyiliği başa kakmak gibi geliyor bana. Bunları öğrenince, vay be diyoruz, şu market sahibi amma hayırsevermiş; bundan sonra alış verişlerimizi oradan yapalım, kıyafetlerimizi de adı geçen mağazadan alalım...

Bir düşünün: Kameramanın arkasına takılan bir sürü meraklı insan, yardıma maruz kalacak ailenin komşuları, acımakla karışık meraklı bakışlar, şunlar bunlar... Hep birlikte, yardıma muhtaç ailenin kapısını çalıyorlar. Hane sahibi kapıyı açsa bir türlü, açmasa bir. Çaresiz açıyor. Çünkü çaresiz...

Kemara, yokluktan beli bükülmüş annenin utançla karışık sevinç gözyaşlarına; aldığı oyuncağı kurcalayan çocukların mahçup tebessümlerine, aile bireylerinin eğilip bükülmelerine odaklanıyor.

Komşularla söyleşi yapılıyor; evin rutubetten çürümüş duvarları ve kırık dökük eşyalar sık sık ekrana getiriliyor, velhasıl yoksulluk teşhir ediliyor, yağmalanıyor...

Bütün bu icraatlara imza atanların gerekçesi ise şu: İnsanlar, fakirlerin halini görsünler ki, aşka gelip ellerini ceplerine atsınlar.

Peki Hızır’a ne oldu?

Bu arada, fakirleri sıraya dizip onlara kamyonlardan yardım torbaları atanları da unutmayalım. Bu talihsiz manzara, hangi birimizin yüreğini parçalamıyor? İki paket makarna için itişip kakışanlar, kavga edenler, çamurlara bulananlar, utanıp da bacak kadar çocuklarını o kargaşanın içine gönderenler...

Bu durum, çok zor durumda olan boksöre, kenardan atılan havluya benziyor. Fakat aradaki fark şu: Havlunun içinde taş var...
Zafer Yakındır ve Zafer, İNANANLARINDIR...

Çevrimdışı hilmi

  • okur
  • *
  • İleti: 67
Re: -*-Havlunun İçindeki Taş-*-
« Yanıtla #1 : 16 Şubat 2005, 15:35:41 »
Erzak, kapı önüne sessizce bırakılır, sonra oradan hızla uzaklaşılırdı. Kapısının önünde bir koli erzağı gören kişi, önce sağına soluna bakar, kimseyi göremeyince bu kez yukarıya bakar, “Hızır” diye mırıldanırdı. Eğer para yardımı yapılacaksa, çaktırmadan cebine bir zarf sokulur ya da anne babaya belli etmeden çocuğun eline sıkıştırılırdı. Veya, insanlar kendilerini geri çeker, “bunu, ismini açıklamak istemeyen biri gönderdi” derdi..

   Evet size kesinlikle katiliyorum.. Hatta eski zamanlarda (benim tevellutum bu olaylari gormeye yetmedi) vilayetlerin bazi yerlerin ozellile buyuk camilerin onlerinde TAS sutunlar olurmus ismini bilemedigim.. Zekatini veya bir fakire tasaddutta bulunacak olan sahis buraya gece veya gunduzun belli saatlerinde birakmak istedigini birakir  ozellikle geceleyinde ihtiyac sahipleri sadece ihtiyaci oraninda gerekeni oradan temin ederlermis.. Bize ulasan anektod bu sekilde.. Simdi bu uygulama ve inanisi mumla arar olduk..  toplumumuzun bir yarasina deginmisiniz.. Tebrikler..

   Sevgi  ve muhabbet ile


   Hilmi EFENDIOGLU
Marifetki ; Allah'in sifatlarini te$bihsiz ispat ve iptalsiz tenzih etmektir !!!!!
............................
ilimlerin basi Allah"i bilmektir,
Allah"i bilmeyenin ilmi bosa emektir!!