Gönderen Konu: Resulullahın güzel ahlâkı ve âdetleri  (Okunma sayısı 4873 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Resulullahın güzel ahlâkı ve âdetleri
« : 21 Nisan 2010, 16:15:57 »

Bugün 20 Nisan... Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam mîlâdi 571 senesinde, Nisan ayının yirmisinde, Arabi Rebî’ul-evvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke-i mükerreme şehrinde dünyaya gelmişti. Rebî’ul-evvel, ilkbahar demektir. Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, 14 asırdır her sene, bu geceyi yani hicri Rebî’ul-evvel ayının on ikinci gecesini Mevlid Kandili olarak kutlamaktadırlar. Dinimizde mübarek günler, geceler, kandiller, bayramlar hep hicri yıla göredir. Bunların dışında miladi yıla göre kutlu gün ihdas etmek, kutlamak bid’attir. Bid’at, dinde olmayıp sonradan ortaya çıkartılan ve ibadet olarak yapılan, kutlanan şeyler demektir.

Ancak, özel gün ihdas etmeden Resulullah Efendimizden her zaman bahsetmek, onu methetmek sevaptır, ibadettir. Çünkü; her Müslümanın yaşayışında, hayatında örnek alacağı yegane zat Efendiniz aleyhisselamdır. O en güzel ahlâk, en güzel huy üzerine yaratılmıştır. “Sen güzel huylu olarak yaratıldın” meâlindeki âyet-i kerime ile bu bildirilmektedir. Âyet-i kerimede, “Sen huluk-ı azîm üzeresin” buyuruldu. Huluk-ı azîm demek, Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de güzel huylu olmak demektir.

AllahÜ TEALA OTURANI SEVMEZ!

Resûlullahın ahlâkından ve âdetlerinden bazıları şunlardır:

* Kendisini kimseden üstün tutmazdı. Bir yolculukta, yemek yapılacağı zaman, herkes bir işe yönelince Resûlullah Efendimiz de, ben odun toplarım dedi. Yâ ResûlAllah! Sen istirâhat buyur! Biz toplarız dediler. “Evet! Sizin her şeyi yapacağınızı biliyorum. Fakat, iş görenlerden ayrılarak oturmak istemem. Allahü teâlâ, arkadaşlarından ayrılıp oturanı sevmez” buyurdu. Kalkıp odun toplamaya gitti.

* Eshâbının oturdukları yere gelince, baş tarafa geçmezdi. Gördüğü boş bir yere otururdu. “Benim için ayağa kalkmayınız! Ben de, sizin gibi bir insanım. Herkes gibi yerim. Yorulunca, otururum” buyurdu.

* Yemekte, giymekte ve her şeyde hizmetçilerini kendinden ayırmazdı. Onların işlerine yardım ederdi. Çarşıdan satın aldığını eve kendisi götürürdü. Kimseyi dövdüğü, sövdüğü hiç görülmedi. Her zaman hizmetinde bulunan Enes bin Mâlik diyor ki: Resûlullaha on sene hizmet ettim. Onun bana yaptığı hizmet, benim Ona yaptığımdan çok idi. Bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim.

* Hastaları ziyâret eder, cenâzelerde bulunurdu. Gönül almak için, kâfirlerin ve münâfıkların hastalarını da ziyâret ederdi. Sabah namazlarını kıldırdıktan sonra, cemaate karşı oturup, “Hasta olan kardeşimiz var mı? Ziyâretine gidelim!” buyururdu. Hasta yoksa, “Cenâzesi olan var mı? Yardıma gidelim!” derdi. Cenâze olursa, yıkanmasında, kefenlenmesinde yardım eder, namazını kıldırır, kabrine kadar giderdi.

BİR TOPLULUĞUN EN ÜSTÜNÜ

* Eshâbından birini üç gün görmese, onu sorardı. Yolculuğa gitmiş ise, hayır duâ eder, şehirde ise, ziyâretine giderdi. Yolda karşılaştığı Müslümana önce kendi selâm verirdi. Misâfirlerine, Eshâbına hizmet eder, “Bir kavmin efendisi, en üstünü, onlara hizmet edendir” buyururdu. Bekçileri, kapıcıları yoktu. Herkes kolayca yanına gelip, derdini anlatırdı.

* Kahkaha ile güldüğü hiç görülmedi. Sessizce tebessüm ederdi. Bâzan gülerken mübârek ön dişleri görünürdü. Hep düşünceli, üzüntülü görünür, az söylerdi. Konuşmaya tebessüm ederek başlardı. Lüzûmsuz ve faydasız bir şey söylemezdi. Lâzım olunca, kısa, faydalı ve mânası açık olarak söylerdi. İyi anlaşılması için bâzan üç kere tekrar ederdi.

* Her çağırana, lebbeyk (efendim) diyerek cevap verirdi. Kimsenin yanında, ayaklarını uzatmazdı. Diz çöküp otururdu. Hayvan üzerinde giderken, bir yaya görünce, arkasına bindirirdi.
« Son Düzenleme: 21 Nisan 2010, 16:18:48 Gönderen: İsra »

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Resulullahın güzel ahlâkı ve âdetleri
« Yanıtla #1 : 21 Nisan 2010, 16:17:53 »
* Resul aleyhisselam, çok cömert idi. Yüzlerle deve ve koyunlar bağışlar, kendisine bir şey bırakmazdı. Nice katı kalbli kâfirler, bu ihsânlarını görerek îmana gelmişlerdir. Kendisinden bir şey istenince yok dediği hiç işitilmedi. Var ise verir, yok ise sükût ederdi. Hediyeyi kabûl ederdi. Ekseriyâ karşılığını ziyâdesi ile verirdi.

* Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Kimseden şikâyet etmez, arkasından söylemezdi. Bir kimsenin sözünü veya işini beğenmediği zaman, “Bazı kimseler, acaba neden şöyle yapıyorlar?” derdi.

* Allahü teâlâ, “İste vereyim” buyurmuşken, dünya servetini istemedi. Elenmiş buğday unu ekmeğini hiç yemedi. Hep elenmemiş arpa unu ekmeğini yerdi. Doyuncaya kadar yediği görülmedi. Ekmeği katıksız olarak veya hurma ile, sirke ile, meyve ile, çorba ile veya zeytinyağına batırıp yerdi. Ekseriyâ süt veya hurma yerdi. Evde iki üç ay yemek pişmeyip, ekmek yapılmayıp, yalnız hurma yediği aylar da olmuştur. İki üç gün bir şey yemediği de olurdu.

SADELİĞİ TERCİH EDERDİ

* Bir yemeği beğenmediği işitilmedi. Beğendiğini yer, beğenmediğini yemez ve bir şey söylemezdi. Günde bir kere yerdi. Bâzan sabah, bâzan akşam yerdi. Eve gelince “Yiyecek var mı?“ der, yok denirse, oruç tutardı. Yemeği yerde, diz çökerek, bir şeye dayanmadan yerdi. Yemeğe besmele okuyarak başlardı. Sağ eli ile yerdi. Yemekler arasında koyun etini, et suyunu, kabağı, tatlıları, balı, hurmayı, sütü, kaymağı, karpuzu, kavunu, üzümü, hıyarı ve serin suyu severdi. Suyu yavaş yavaş, besmele ile başlayarak üç yudumda içer, sonunda (Elhamdülillah) der ve duâ ederdi.

* Giymesi câiz olanlardan her bulduğunu giyerdi. Kalın kumaştan ihram şeklinde dikilmemiş şeylerle örtünür, peştamal sarınır, gömlek ve cübbe de giyerdi. Bunlar pamuktan, yünden veya kıldan dokunmuştu. Ekseriyâ beyaz, bâzan yeşil giyerdi. Dikilmiş elbise giydiği de olurdu. Cuma ve bayramlarda ve yabancı elçiler geldiklerinde ve cenk zamanlarında kıymetli gömlekler, cübbeler giyerdi. Elbiselerinin renkleri ekseriyâ beyaz olurdu. Yeşil, kırmızı ve siyah olduğu da olurdu. Ellerine, başına, yüzüne misk veya başka kokular sürerdi.

* Yatağı, içi hurma iplikleri ile dolu, dabağlanmış deriden idi. İçi yünle dolmuş bir yatak getirdiklerinde, kabûl etmedi ve “Yâ Âişe! Allaha yemin ederim ki, eğer istesem, Allahü teâlâ her yerde altın ve gümüş yığınlarını yanımda bulundurur“ dedi. Bâzan hasır, tahta, döşek, yünden dokunmuş keçe veya kuru toprak üzerinde de yatardı.

* Resûlullah, sakalını bir tutamdan fazla uzatmazdı. Fazlasını makasla kısaltırdı.

* Her gece mübârek gözlerine üç kere sürme çekerdi. Evinde ayna, tarak, sürme kabı, misvak, makas, iğne, iplik eksik olmazdı. Yolculukta bunları berâber götürürdü.

* Her işinde sağdan başlamayı, sağ eliyle yapmayı severdi. Yalnız, sol eliyle tahâretlenirdi. Mümkün olduğu kadar, her işini tek sayıda yapardı.

ONU METHE KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ

* Yatsıdan sonra, gece yarısına kadar uyuyup, sonra sabah namazına kadar ibâdet yapardı. Sağ yanına yatar, sağ elini yanağı altına kor, bazı sûreler okuyup uyurdu.

* Tefe’ül ederdi. Yâni, ilk gördüğü, birdenbire gördüğü şeyleri hayra yorardı. Hiçbir şeyi uğursuz saymazdı. Üzüntülü zamanlarında sakalını tutar, düşünürdü. Üzüldüğü zaman, hemen namaza başlardı. Namazın lezzeti, safâsı ile gammı giderdi.

* Gıybet edenin, yâni başkasını çekiştirenin sözünü aslâ dinlemezdi.

* Şefkati çoktu. Hayvanlara su verir. Su kabını eliyle tutarak doymalarını beklerdi. Bindiği atın yüzünü ve gözünü silerdi.
Sözün kısası: İnsanlarda bulunabilecek bütün iyi huyların hepsi Ona ihsân olundu. Büyük şair Ömer bin Fârıda, “Resûlullahı niçin medh etmedin” dediklerinde, “Onu medh etmeye gücümün yetmeyeceğini anladım. Onu medh edecek kelime bulamadım” demiştir.

mehmet oruç