Gönderen Konu: "Bilmek en büyük hazinedir."  (Okunma sayısı 5102 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı dihancioglu

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 244
"Bilmek en büyük hazinedir."
« : 31 Ağustos 2005, 16:35:08 »

Büyük Selçuk Sultanlığı döneminde İran'ın ufak bir şehrinde tek oğlu olan dul bir kadın yaşıyormuş. Dünya hayatının sonuna gelmiş olduğunu hissedince oğlunu çağırmış ve ona şöyle demiş: "Çok güçlük içinde yaşadık, çünkü fakiriz; ama sana büyük bir zenginlik emanet ediyorum. Onu bana güçlü bir büyücü hediye etmişti. İçinde muazzam bir defineye ulaşmak için gereken bütün işaretler mevcut. Benim bunu okuyacak ne takatim var, ne de zamanım. Şimdi onu sana emanet ediyorum.
 
Talimatları uygula, çok zengin olacaksın."
Annesini kaybetmenin verdiği derin üzüntü geçtikten sonra oğul, o eski ve değerli büyük kitabı okumak üzere almış. Kitabın baş kısmında şöyle yazıyormuş: "Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer hemen netice kısmına atlarsanız, kitap bir sihirle kendiliğinden yok olacak ve hazineye erişemeyeceksiniz."
Bundan sonra ise uzak bir ülkede birikmiş olan zenginliğin miktarından bahsediliyor, ayrıca bu hazinenin bir mağarada çok iyi korunmakta olduğu da yazılıyormuş. İlk sayfalardaki Farsça metin bir yerde kesilmiş ve bundan sonrası Arapça devam ediyormuş. Kendisini şimdiden zengin olarak görmekte olan genç, başkaları da bu sırrı öğrenip, üstelik kendisine yanlış bilgi vererek hazineye sahip olmasınlar diye metni tercüme ettirmeye teşebbüs etmemiş. Onun yerine büyük bir ihtirasla Arapça öğrenmeye başlamış.
Sonunda metni mükemmel şekilde okuyacak hale gelmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çince devam ediyormuş. Sonra da başka lisanlar geliyormuş. Genç adam azimle ve sabırla bunların hepsini çalışmış. Bu arada yaşamak için gereken parayı da bu öğrendiği lisanlardan temin etmeyi başarmış ve bir süre sonra da başkentin en iyi tercümanlarından biri olarak tanınmış. Böylece bir zaman sonra hayatı toparlanmaya başlamış.
Birçok lisanda yazılmış bir dolu sayfadan sonra kitapta bu hazinenin nasıl idare edilmesi gerektiğine dair talimatlar varmış. Buraya geldikten sonra genç adam istekli bir şekilde iktisat ve ticaret öğrenmiş; ayrıca hazineyi bir kere ele geçirdikten sonra aldatılmalara maruz kalmamak için kıymetli metallerin ve mücevherlerin, menkul eşyalarının ve gayri menkullerin değerlerini de belirlemeyi öğrenmiş.
Bu arada daha iyi bir hayat sürdürebilmek için de, öğrendiklerini uyguluyormuş. Hatta onun çok lisan bilen ve maliyeden iyi anlayan biri olarak şöhreti saraya, hatta sultana kadar ulaşmış. Ona önceleri bazı küçük vazifeler tevdi eden sultan, sonunda onu krallığın genel valisi olarak tayin etmiş.
Birçok önsözden sonra kitap sonuna doğru gereken daha teknik konulara giriyor ve büyük kapı nasıl inşa edilir, vinç nasıl yapılır, mağaraya erişmek için bocurgat nasıl kurulur, büyük taş kapılar açılırken, büyük taş kütleler nasıl çıkartılır, yol yapımında yolları düzlemek için dolambaçlı yerler nasıl doldurulur ve buna benzer konuları anlatıyormuş.
Bu sırrını asla hiç kimseyle paylaşmayı düşünmeyen ve dolayısıyla hiç kimseden yardım almayan o dul kadının oğlu, böylece bilge ve sayılan bir kişi olmuş. Daha sonra mühendislik ve şehir planlamacılığı çalışmış. Nihayet kültürü çok takdir eden sultan, onu vekili ve sarayın mimarı atamış ve derken sonunda vezirliğe yükseltmiş.
Gerçekten tüm krallıkta onun kadar ilme yatkın, bizim Hazine Kitabı'nı okuyacak kadar kabiliyetli bir kişi yokmuş.
 
Artık son sayfaya gelmiş ve hatta bu son sayfayı okuyacağı aynı gün, şahın kızı ile evlenecekmiş.
En son yaprağı çevirip şu son cümleyi okumuş:
 
 
 
"Bilmek en büyük hazinedir."

ALINTI:
Of eşrafından 80 yıllık bir M E K T U P

Çevrimdışı dihancioglu

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 244
"Bilmek en büyük hazinedir."
« Yanıtla #1 : 31 Ağustos 2005, 18:07:56 »
>>Bir acelesi oldugunu, onu görür görmez anlamistim. Saganak halinde yagan
>>yagmura aldiris bile etmiyor ve bükülmüs beline ragmen, saga sola
>>kosuyordu.
>>
>>    Yanina sokularak:
>>
>>    - Hayrola teyzecigim!. dedi. Bir derdiniz mi var?
>>
>>    Sicak bir tebessümle:
>>
>>    - Buralara yabanciyim evladim!. dedi. Hastane tarafina giden bir araba
>> ariyorum.
>>
>>    - Biraz beklerseniz, ayni dolmusa binebiliriz!. dedim. Oraya
>> geldigimizde size haber veririm.
>>
>>    Tesekkür ederek yanima yaklasti ve küçük bir çocuk gibi semsiyemin
>> altina girdi. Nurlu yüzü yagmur damlaciklariyla islanmis ve yanaciklari
>> pembe pembe olmustu.
>>
>>    - Torunlarimdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati
>> bitmeden dolasmak istemistim.
>>
>>    Saatime baktiktan sonra:
>>
>>    - Yirmi dakikaniz var!. dedim. Hastane yakin ama, bu havada araba
>> bulunmuyor.
>>
>>    Duraga herkesten önce geldigimiz için, dolmusa da rahatça binecegimizi
>> zannediyordum. Ancak araba yanastiginda, arkamizda duran kisilerin bir
>> anda hücum ettigini gördüm.
>>
>>    Içeriye dolusan ve arkadas olduklari anlasilan adamlara:
>>
>>    - Ilk önce biz gelmistik, dedim. Sirayi bozmaya hakkiniz var mi?
>>
>>    Ön koltukta oturani:
>>
>>    - Hak istiyorsan, Hakkari'ye gideceksin arkadasim!. dedi. Hem oradaki
>> haklardan K.D.V. de alinmiyormus.
>>
>>    Bu laf üzerine attiklari kahkahalarla bindikleri araba sarsilmis ve
>> sinirlerim allak bullak olmustu.
>>
>>    Sakinlesmeye çalisarak:
>>
>>    - Ben biraz daha bekleyebilirim!. dedim. Ama su yasli teyzenin
>> hastaneye yetismesi gerekiyor.
>>
>>    Soför lafa karisip:
>>
>>    - Teyzenin arabaya falan ihtiyaci yok be kardesim!. dedi. Okuyup
>> üfledi mi, oraya uçuverir.
>>
>>    Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklasti. Yasli kadina
>> baktim, öylece susuyordu.
>>
>>    Daha sonraki dolmus, biraz geç geldi. Arka koltuga yan yana oturduk.
>> Yasli kadin, yapacagi ziyaretten ümitsiz görünmesine ragmen sikayet
>> etmiyordu. Üstelik de yol çok kalabalikti.
>>
>>    Soför meraklanarak:
>>
>>    - Bu vakitte yol tikanmazdi!. dedi. Sebebini anlasam iyi olacak.
>>
>>    Arabayi çalisir vaziyette birakip ileriye dogru yürüdü ve biraz sonra
>> dönerek:
>>
>>    - Kismete bak yahu!. diye söylendi. Bizden önce kalkan dolmusa kamyon
>> çarpmis.
>>
>>    Heyecanla:
>>
>>    - Bir sey olmus mu? dedim. Yarali falan var mi?
>>
>>- Herhalde varmis!. dedi. Soför dahil bes kisiyi, teyzenin gidecegi
>>hastaneye kaldirmislar.
>>
>>    Göz ucuyla yasli kadina baktim.
>>
>>    Solgun dudaklariyla bir seyler mirildaniyor ve sanki onlar için dualar
>> ediyordu.
>>
>>    Soför, saskinlik içinde:
>>
>>    - Kismet iste!. diye tekrarliyordu. Koca bir kamyon gelip sana
>> çarpsin. Hem de Hakkari'den gelen bir kamyon...
Of eşrafından 80 yıllık bir M E K T U P

Çevrimdışı dihancioglu

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 244
"Bilmek en büyük hazinedir."
« Yanıtla #2 : 02 Eylül 2005, 16:26:41 »
Günün Hikayesi

ODTÜ İşletme'nin deli ama çok bilge, hem en sevilen hem en nefret edilen profesörü Muhan Hocanın Strateji Yönetimi dersinin ilk saati öğretim üyelerinin bile katılımıyla geçer ki her senesi ayrı ilginçtir. Derslerinden birinden bir anekdot:
 
Muhan Soysal tepegöze bir Picasso resmi koyar. Herkes bakar bakar ama tarzı zaten kübik olan sürrealist  resimde sanatla fazla ilgilenmeyenlerin anlayabileceği çok az şey vardır. Bozuk perspektifli bir oda, sarı uzun saçlı yaratığa benzeyen bişey. Etrafında başka yaratıklar, yerde yine bir yaratık ve arkadaki şekli bozuk içi parlak dikdörtgenin içinde başka bişeyler daha.
 

5-10 dakka hiçbişey söylemeden sınıfı izleyen hoca, birazdan Picasso'nun resmini alıp Meninas'in bir resmini koyar. Bu resimde sandalyenin üzerinde oturan sarı uzun saçlı bir aristokrat kızının etrafındaki dadıları onun saçını tararken yerde köpeği yatmaktadır. Ve babası arkasından ışık sızan kapıdan kızını izlemektedir.

 
 

Ancak ikinci resmi görünce Picasso'nun resmindeki öğelerin ne olduğunu ve bu resmin Meninas'in tablosuna gönderme olarak yapılmış olduğunu farkeder tüm sınıf.
 
Ve Muhan Soysal hiç unutamayacağımız dersini verir:
 
"Hayatta hiçbirşey Meninas'in resmi kadar belirgin ve net değildir. İş hayatı gerçekleri size Picasso'nun resmindeki gibi şekil değiştirmiş olarak  gösterir. Picasso'nun resmine bakıp, Meninas'in resmini görebilenleriniz  başarılı olacak, diğerleri kübik şekillere bakıp yanlış anlamlar çıkarmaktan gerçekleri hiç göremeyecek."


İslamın ışında hayatın gerçeklerini görmemiz dileğiyle
 :gul:
Of eşrafından 80 yıllık bir M E K T U P