SADAKAT MEDRESESİ > HOCA - TALEBE MÜNASEBETLERİ

Bir hocanın talebesine nasihatleri

(1/2) > >>

Fatihan:
1656-1734 yılları arasında yaşamış ve ömrünü medreselerde ve ilim meclislerinde geçirmiş olan Hoca Fakirullah'ın talebesi olan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerine yapmış oldukları Nasihatler:

• Ey Molla (talebem) İbrahim Hakkı, Allah-u Teâlâ'ya bütün arzularını sana vermesi için yalvardım. Allah-u Teâlâ'nın, bütün maksatlarına kavuşturacağını ümit ederim.

• Tevekkül etmek,

• Teslim olmak,

• Sabretmek,

• Rıza göstermek, Allah (c.c.)'a varan yolun esaslarıdır.

• Sabrın başlangıcı çok acı, sonu bal gibi tatlıdır.

• Allah-u Teâlâ'dan râzı olandan Allah (c.c.) râzı olur. Kazâya rıza, evliyanın (Allah dostunun) şânındandır.

• Sevgiliden gelen sıkıntı bahşiştir. Bahşişi kabul etmemek hatadır.

• Allah (c.c.) bir kulun mârifet sahibi olmasını isterse, kendi nûrunu o kulunun kalbine koyar ve kul o nur ile Rabbini tanır.

• İbadetlerin en üstünü, Müslümanlara din ilmi öğretmektir. İlimlerin en üstünü de namaz ilmidir. Çünkü o, mü'minin mirâcıdır. Sen farzları vaktinde, sünnetleri ile birlikte kıl. Mümkünse cemaati kaçırma.

• Netice, hep hayrı ve iyiliği tavsiye etmek, insanlarla iyi geçinmek, Yaratana gerçek kul olabilmektir.

(Mevlüt Özcan'ın M.Gazetedeki bugünkü yazısından özetlenmiştir.)

giligili:
Ahmed er-Rifâî Hazretleri her gördüğü şahsa selam verirdi. Bir köy veya kasabada birinin hasta olduğunu duysa ilk fırsatta ziyaretine giderdi. Bu yolculuk esnasında karşılaştığı âmâların ellerinden tutar, gidecekleri yere kadar götürüverirdi...
Bir ihtiyarla karşılaşacak olsa, elindeki yüke yardım eder ve etrafındaki dostlarına Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şu hadîs-i şerîfiyle nasihatte bulunurdu:
“Kim bir ihtiyara hürmet ve yardım ederse, Allah Teâlâ da ona, ihtiyarlığında hürmet ve hizmet edecek bir kimseyi ihsan eder.” (Tirmizî, Birr, 75)
Şehir dışına yapmış olduğu seyahatlerden dönüşte, ormana gider, odun keser ve merkebine yükleyerek şehre getirir; bu odunları dullara, çaresiz, fakir ve muhtaçlara dağıtırdı.
Mecnun ve kötürümlerin hizmetlerine koşar, elbiselerini temizler, birlikte oturur, onlarla sohbet eder, yemeklerini kendi elleriyle getirir ve yedirirdi. Sonra da onlardan dua etmelerini isterdi. Talebelerine de:
“- Bu gibi âcizleri ziyaret müstehab değil, vaciptir!..” derdi.
Birgün çocuklar oyun oynarken yanlarından geçmişti. Birkaç çocuk, Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin manevî heybetinden korkup kaçtı. Hazret-i Pîr, derhal arkalarından koştu ve büyük bir şefkat ve muhabbet içerisinde onları bağrına basıp gönüllerini fethetti ve:
“- Evlâdlarım! Görüyorsunuz ki, ben de âciz bir kulum! Sizi endişelendirdiysem hakkınızı helâl edin!” diye onlardan bir de özür diledi...

ihvan:
teşekkürler büyüklerin halleri ve nasihatlarını küpe edenlerden oluruz inşaAllah

adilcevaz:
elinize saglık.güzel bilgiler.

anise:
a.r.o. insAllah böyle ve buna benzer nasihatler sitemizde cogalir

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek