Gönderen Konu: Bir ibadet, bin mükâfat  (Okunma sayısı 3602 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Bir ibadet, bin mükâfat
« : 24 Haziran 2011, 05:34:45 »

Hayat hızlı, işler yoğun, şairin dediği gibi 'ibadetler özürlü'. Çoğu kez sevapları 'acele'ye kurban ediyoruz. Oysa, yaptığımız küçük iyilikler, ibadetler konusunda göstereceğimiz dikkat ve özen Allah'ın rızasını kazanmanın vesilesi olabilir.

Bazı gecelerde yastığa başımızı koyduğumuzda dünya hayatına fazla ehemmiyet verip görevlerimizi yerine getirmediğimizi düşünürüz. Bir miktar huzursuzlukla birlikte gelecek günleri daha iyi değerlendireceğimiz konusunda ikna etmeye çalışırız kendimizi. Bu düşüncelerle uykuyu karşılarız ve devam eden günler ne yazık ki bir öncekinden farklı olmaz.

Biraz düşünsek, sevap kazanacağımız amelleri yapmak çok mu zor, hakikaten yapmamız gereken işlerden alıkoyar mı bizleri? Ne kadar vaktimizi alır ki namaz kıldıktan sonra tespih çekip dua etmek, namazın sünnetini terk etmemek, her vakitte abdest almak ya da saatlerce televizyon izlemek yerine birkaç sayfa Kur'an okumak...

Sevabını bildiğimiz halde her nedense bazı amelleri yapmakta biraz ilgisiz davranıyoruz. Dinimiz kolaylıklar dini. Çok küçük bir amelle bile büyük mükafatlar kazanabiliyoruz. Peygamberimiz (sas), çölde susuzluktan ölmek üzere olan köpeğe su vermenin bile cennete girme vesilesi olabileceğini müjdeliyor.

Küçük amellere büyük neticeler veriliyor İslam dininde. İhmalkâr davrandığımız, belki de terk etmeyi alışkanlık haline getirdiğimiz ibadetlerin mükâfatını bilmek en önemlisi. Böylelikle günlük hayatın yoğunluğundan sıyrılıp ibadetlerimizi yerine getirmekte biraz daha itinalı davranabiliriz.

Fazileti büyük ameller ön sıraya alınmalı

Bir ameli yerine getirebilmek için öncelikle ilim gerekiyor. Sonrasında da niyet ve iradeyle birlikte büyük sevaplar kazanabiliriz. İlahiyatçı Doç. Dr. Şadi Eren, bu kısa hayatta ebedi cenneti kazanabilmenin yolunun küçük fırsatları değerlendirebilmekten geçtiğini düşünüyor. Ona göre daha mühim olan ibadetler öne alınmalı, yani sıralama yapılmalı. Böyle olduğunda kazanç daha fazla oluyor.

Küçük gibi görünse de Allah rızası için yapılan amellerin sevabı ölçülemez. Eren, "Küçük, büyük her amel, Allah katında çok faziletlidir. Herkes kendini sorgulamalı. Dünyaya ve ahirete fayda vermeyen, lüzumsuz şeyleri terk etmeli. Peygamberimiz (sas), 'Yaptığın her iyilik senin için sadakadır.' diye buyuruyor. Yerdeki çöpü almak, mümin kardeşine tebessüm etmek sadakadır. Bu bağlamda hayatımızdaki her bir iş sevap kazandırabilir. Bunları uygulamakta da hiçbir zorluk yok." diyor.

Peygamberimiz'in (sas), "Her kim yatsı namazını cemaatle kılmışsa, o kimse gecenin yarısına kadar namaz kılmış gibidir ve her kim de sabah namazını cemaatle kılmışsa o kimse gecenin hepsini namazla geçirmiş gibidir." hadisini hatırlatan Eren, bu gibi hediye olarak düşünebileceğimiz işleri kaçırmamamız gerektiğini söylüyor.

İlahiyatçı Dr. Emanullah Polat ise hayatın; Allah Teâlâ'yı tanıma, O'nunla Kur'anî ölçülere göre karşılıklı diyalog kurma esasına dayandığına değiniyor. Bu diyaloğu bir çeşit ticaret ve alışveriş olarak görmenin de mümkün olduğuna inanan Polat, Kur'anî ölçülere riayet edildiği takdirde her zaman kulun kârlı çıkacağını anlatıyor. Bazı amellerin yapılmasının kolay, sevabının da bol olduğunu hatırlatan Polat, bu amelleri şöyle sıralıyor: "Allah Teâlâ'yı çok zikretmek, O'nu sevenleri sevmek, abdest almak, elhamdülillah ve sübhanAllah deyip Kur'an-ı Kerim okumak, hastaları ziyaret etmek ve cenazeye katılmak..."

Günlük hayatta birçok davranışın sadaka olduğunu ve yerine getirdiğimizde büyük kazanım elde edeceğimizi söyleyen Polat şöyle konuşuyor:

 "İnsanlara tebessümle muamelede bulunmak, yolunu kaybedene yolunu göstermek, bilmeyenlere iyi ve kötü olan şeyleri anlatmak, âmâ olana yol göstermek, yolda bulunan herhangi bir engeli kaldırmak, bir Müslüman'a ihtiyacı halinde borç para vermek, sevapları gizli yapmak, kişinin kendi rızkı için diktiği meyve veya mahsulden insan veya hayvanların yemesi sadakadır."



Biraz dikkat, biraz özen, sevap kazan...

Akşam yemeğinden sonra televizyonun karşısında geçen saatler... Aklımızda da yatsı namazı. Yorgun düştüğümüz, saatin ilerlediği bir vakitte namaza niyet ederiz. Tabii sadece farzını ve vitir vacibini kılmak üzere!

Bir abdestle birkaç vakit namaz kılarız. Abdest alırken dökülen her bir damlayla küçük günahlarımızın af olacağını bildiğimiz halde...

"İbadetlerin en faziletlisi, vaktinde kılınan namazdır." hadisini hepimiz biliriz ama namazı son anda kılmakta ısrar ederiz. Namaz kıldıktan sonra tesbih çekmenin ehemmiyetini bildiğimiz halde, mühim işlerimiz olduğundan dolayı tesbih çekmeden ve dua etmeden ayrılırız seccadeden.

Dostlarımızla saatlerce muhabbet eder, uzun dakikalar televizyon karşısında kalabiliriz ama iki sayfa Kur'an okumaya vaktimiz yoktur.

Vaktimizin müsait olmadığı gerekçesiyle bahaneler üreterek cemaatle namaz kılmayız. "Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan 27 derece daha üstündür." hadisi zihinlerimize işlemiştir oysa.

"Her kim sabah namazını kılmışsa, o kimse Allah'ın korumasındadır." hadisine rağmen geç yattığımızdan dolayı sabah namazını ihmal ederiz.

Sohbete çağrıldığımızda vaktimiz olmadığından dolayı ya gitmek istemez ya da zorlanırız. Gezmeye davet ise yorgunlukları unutturur. Peygamberimiz, "Âlimin sohbetinde bulunmak, bin rekât nafile namazdan üstündür." buyuruyor.

Pahalı kıyafetler alıp lüks yerlerde yemek yiyebiliriz ama yardım istendiğinde o cömertliği gösteremeyiz. "Sadaka, malı eksiltmez aksine sarf edilen malın yerine daha iyisi verilir." hadisi gerçek zenginliği anlatıyor.

***

Peygamber Efendimiz, "Ezanla kamet arasındaki dua asla geri çevrilmez." buyuruyor.

Hadislerin müjdelediği mükâfatlar

Cuma namazı için mescide ilk giden kişi bir deve, ikinci giden bir sığır, üçüncü giden kişi de bir koç kesmiş gibi sevap kazanır.

Ezanla kamet arasında yapılan dua asla geri çevrilmez.

Her kim bir cenaze namazına ulaşır ve namazını kılarsa onun için bir kıyrat sevap vardır ve her kim de onun defninde iştirak ederse onun için de iki kıyrat sevap vardır. Denildi ki: İki kıyrat nedir? İki koskocaman dağdır buyurdular.

Dul kadına ve yoksul kimseye yardım için uğraşan, tıpkı Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.

Her kim günahlarının çok olmasına rağmen affedilmesi için, günde yüz defa "SübhanAllahi ve bihamdihi" derse deniz köpükleri adedince günahları olsa dahi bunlar silinir.

Her kim sabah namazını kılmışsa, o kimse Allah'ın korumasındadır.

Bütün aylar içinde üç gün oruç tutmak, bütün yıl oruç tutmak gibidir.

Peygamberimiz (sas) dedi ki: La havle ve la kuvvete illa billah (güç ve kuvvet yalnızca Allah'a mahsustur) zikri, cennet hazinelerinden bir hazinedir.

Fatma Turan

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Bir ibadet, bin mükâfat
« Yanıtla #1 : 24 Haziran 2011, 09:32:16 »
"İnsanlara tebessümle muamelede bulunmak, yolunu kaybedene yolunu göstermek, bilmeyenlere iyi ve kötü olan şeyleri anlatmak, âmâ olana yol göstermek, yolda bulunan herhangi bir engeli kaldırmak, bir Müslüman'a ihtiyacı halinde borç para vermek, sevapları gizli yapmak, kişinin kendi rızkı için diktiği meyve veya mahsulden insan veya hayvanların yemesi sadakadır."



Bu güzel paylaşım için Allah razı olsun.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Bir ibadet, bin mükâfat
« Yanıtla #2 : 24 Haziran 2011, 19:57:05 »
Teşekkürler İsra ve Mazhar, çok kıymetli hatırlatmalar...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana