Gönderen Konu: Bir Sahabinin Vasiyeti  (Okunma sayısı 4147 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Bir Sahabinin Vasiyeti
« : 29 Mayıs 2010, 09:25:50 »


Selmân-ı Fârisî (r.a.) ölüm döşeğinde iken Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.) ziyaretine gitmişti. O girince Selmân-ı Fârisî Hazretleri ağlamaya başladı. Sa'd (r.a.):

"Niçin ağlıyorsun? Arkadaşlarına kavuşacaksın, Havz-ı Kevser kenarında Resûlullâh'a (s.a.v.) varacak­sın. Peygamberimiz senden razı olarak âhirete irtihal etti." diyerek teselli etti.

Hz. Selman (r.a.) şöyle cevap verdi: "Ben ölümden korktuğum için ağlamıyorum. Dünyâya bağlılıktan da değil. Ancak Resûlullâh (s.a.v.) bize şöyle buyurmuştu:

'Dünyâdan ayrılırken nasîbiniz bir yolcunun azığı ka­dar olsun.' (Evindeki eşyayı göstererek) Ama şu etrâfımdakileri görüyorsunuz." Hâlbuki evinde birkaç kap kaçaktan başka bir şeyi yoktu.

Sa'd (r.a.), kendisine tavsiyede bulunmasını isteyin­ce, Selmân (r.a.): "Bir sıkıntıya uğradığında, birisi hak­kında hüküm verdiğinde ve taksimatta bulunduğunda Rabb'ini zikret." dedi.

 Fazilet Takvimi

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular:
« Yanıtla #1 : 20 Haziran 2010, 10:37:17 »
Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular:

• "Üç şeye çok gülmüşümdür: Ölüm kendisini istediği hâlde dünyâyı arzulayana, kendi gaflette olup, gaflet içe­risinde hesaba çekilecek olan kişiye ve Rabb'ini gadablandırdığını veya razı ettiğini bilmeden kahkaha ile gülene.

Üç şeye de çok ağlamışımdır: Resûlullâh (s.a.v.) ve ashabından ayrı kaldığıma, kabirden kalktığım zamanki korkulu hâle ve cennete ya da cehenneme gideceğimi bilmeden Rabb'imin huzurunda beklemeğe."

• "Mü'min, yanında doktoru olan hastaya benzer. Dok­toru onun hastalığını da, ilacını da bilir. Hasta, kendisine zararlı olan bir şey arzu ederse doktor ona mâni olur ve "Buna yaklaşırsan helak (mahv) olursun!" der. Ona dâima engel olmaya çalışır. Mü'min de böyledir. O da birçok (zararlı) şeyi arzular ama ölünceye kadar Allâhü Teâlâ ona mâni olur ve mü'min cennete girer."

• "Allâhü Teâlâ, mü'min kulunu bir sıkıntıya uğratıp, sonra ona afiyet verince, bu, o kulun geçmiş günahları için keffâret olur. Allâhü Teâlâ, fâcir (yani mü'min olmayan) bir kulunu bir sıkıntıya düşürüp, sonra ona afiyet verirse, bu kişi, sahibi tarafından önce bağlanan, sonra da salıverilen bir deve gibidir. Çünkü deve, kendisini niçin bağladıklarını ve salıverdiklerini bilemez."

• "Kalb ile cesedin hâli, âmâ (kör) ile topalın hâli gibi­ dir. Topal: 'Bir meyve görüyorum, ama uzanıp da alamı­ yorum, beni sırtına al ki onu alayım.' der. Bunun üzerine kör onu sırtına yüklenir. O da, meyveyi koparıp alır. Hem kendisi yer, hem de âmâya yedirir."

F.T.