Gönderen Konu: Birlik ve beraberlik  (Okunma sayısı 16806 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Birlik ve beraberlik
« : 04 Mart 2007, 22:49:41 »


Muhterem Müslümanlar!

Bu haftaki hutbemiz, birlik ve beraberlik hakkında olacaktır.
   
Mahlukatın en şereflisi olmakla beraber, aciz olarak yaratılan insan, yaşayabilmesi için başkasına muhtaçtır. Bu ihtiyaç insanları, beraber yaşamaya, kardeş olmaya sevketmiştir.

Sevgi, Cenab-ı Hakk’ın kullarına hediyesidir ve yalnız ondan gelir. Birlik beraberlik, evvelâ kalplerde hasıl olur, sonra da fiillere akseder. “Ben kendi başıma dinimi, imanımı muhafaza edebilirim”, demek tehlikelidir. Cenab-ı Hakkın müminlerden istediği cemaat halinde olmaktır:

Ayet-i Kerimede:

“Hepiniz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın  üzerinizdeki nimetini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken, o sizin kalplerinizin arasında ülfet husule getirip, yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz...” , buyrulmaktadır.

Yine Cenab-ı Hakk’ın bizlerden istediği; kalplerdeki niyyet ve imanları, bir kelime etrafında toplayıp, birbirlerini sevip tutan; zahirde de kuvvetli bir irtibat ile yek diğerine bağlanmış, saf saf duran sağlam binalar gibi olmaktır. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:

“Haberiniz olsun ki, Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.”  

Yine:

“Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara”  

Bir de Cenab-ı Hakk’ın sevmediği ve kaçınmamızı istediği bir şey vardır. Ayet-i celilesinde şöyle izah buyururlar: “...Sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri dağınıktır, bu, onların aklı yetmez bir kavim olmalarındandır.”  Her biri başka sevdada, başka emelde. Kendi zevk ve hissiyatına göre ayrı fikir ve yolda...

Bir kelime etrafında toplanıp da, gönül birliğiyle hareket edemezler. Fırsat buldukça, birbirlerine hıyanet ederler. Böyle bir cemiyet zahirde ne kadar toplu ve kuvvetli görünse, hakikatte bir cemiyyet değil, cüzleri arasında hiçbir bağ bulunmayan kül yığını gibi, hafif bir rüzgarla savrulacak kuru kalabalıktan ibarettir.

Muhterem Müslümanlar!

Din kardeşliğini, nesep kardeşliğinden üstün tutan Peygamber Efendimiz (SAV) birlik ve beraberlik içinde, tefrikaya düşmeden, bu müessesenin devamı için Ashabını sık sık ikaz ederlerdi. Bunlardan bir tanesini nakledelim.

Peygamber Efendimiz (SAV) Zâtüsselasil gazası için, daha yeni müslüman olmuş Hz. Amr komutasında, 300 kişilik bir ordu hazırlatmıştı. İhtiyaç üzerine Hz. Ubeydetü’bnü Cerrah komutasında 200 kişilik bir takviye kuvvet daha gönderdi. Hz. Ubeyde’yi gönderirken şöyle buyurdular: “Amr ile ihtilaf etmeden, beraberce hareket ediniz!”

İki islam birliği buluştukları zaman, Hz. Amr, takviye için gelen kuvvetin kendi emrinde olduğunu söyledi. Hz. Ubede ise, kendisinin ve Hz. Amr’ın birliklerinin kumandanı olduğunu bildirdi. Hz. Amr, ikinci birliğin kendisi tarafından istenen bir yardımcı kuvvet olmakla, birinci birliğe tâbi olmaları icab ettiğini söyledi.

Bu şekilde cereyan eden konuşmalardan sonra Hz. Ebu Ubeyde, namaz vakti gelince imamlık yapmak istedi. Hz. Amr, başkumandanın kendisi olduğunu beyanla, buna râzı olmadı. Muhâcir sahabiler Hz. Ebu Ubeyde’nin fikrini desteklediler.

Hz. Ebu Ubeyde yumuşak tabiatlı, güzel ahlak ve huy sahibi bir zattı. İşin böyle ihtilafa sürüklenmesini arzu etmiyordu. Hz. Amr’ın emirlikteki ısrarı karşısında:

Ey Amr! Hiddetlenmene lüzum yok! Allah’ın Rasülü, birbirimize itaat ile emredip, ihtilaftan kaçınmamızı tavsiye buyurmuştu! Bu emir muvacehesinde eğer sen, bana tabi olmazsan, ben sana tabi olurum! buyurdular.  

Muhterem Müslümanlar!

Birlik beraberlik içinde yaşayabilmek için, fertlerin yek diğerlerine göstermesi zaruri olan bir takım âdab mevcuttur. Bunları Hz. Üstâzımız şöyle ifade buyururlar:

1-   Kardeşinde kendini nefyeylemek. Her üstünlük ve kemâlâtı kardeşinde görüp, onu isbat eylemek,
2-   Kardeşliği, dünya ve menfaatleri için değil, yalnız Allah ve O’nun rızası için yapmak,
3-   Kardeşinin hatalarını görmeyerek, onu daima affetmek,
4-   Kardeşine ihlaskâr hurmet ve sevgi beslemek,
5-   Maddi ve manevi yardımını kardeşinden esirgememek.
« Son Düzenleme: 16 Kasım 2010, 00:46:19 Gönderen: Tuğra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Birlik ve beraberlik
« Yanıtla #1 : 14 Aralık 2007, 00:47:00 »

Muhterem Müslümanlar!

Bu haftaki hutbemiz, birlik ve beraberlik hakkında olacaktır.
   
Mahlukatın en şereflisi olmakla beraber, aciz olarak yaratılan insan, yaşayabilmesi için başkasına muhtaçtır. Bu ihtiyaç insanları, beraber yaşamaya, kardeş olmaya sevketmiştir.

Sevgi, Cenab-ı Hakk’ın kullarına hediyesidir ve yalnız ondan gelir. Birlik beraberlik, evvelâ kalplerde hasıl olur, sonra da fiillere akseder. “Ben kendi başıma dinimi, imanımı muhafaza edebilirim”, demek tehlikelidir. Cenab-ı Hakkın müminlerden istediği cemaat halinde olmaktır: Ayet-i Kerimede:

“Hepiniz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın  üzerinizdeki nimetini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken, o sizin kalplerinizin arasında ülfet husule getirip, yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz...” , buyrulmuştur.

Yine Cenab-ı Hakk’ın bizlerden istediği; kalplerdeki niyyet ve imanları, bir kelime etrafında toplayıp, birbirlerini sevip tutan; zahirde de kuvvetli bir irtibat ile yek diğerine bağlanmış, saflar halinde duran, sağlam binalar gibi olmaktır. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:

“Haberiniz olsun ki, Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.”  Yine:

“Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara”  

Bir de Cenab-ı Hakk’ın sevmediği ve kaçınmamızı istediği şeyler vardır. Ayet-i celilesinde şöyle izah buyururlar:

“...Sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri dağınıktır, bu, onların aklı yetmez bir kavim olmalarındandır.”  Her biri başka sevdada, başka emelde. Kendi zevk ve hissiyatına göre ayrı fikir ve yolda... Bir kelime etrafında toplanıp da, gönül birliğiyle hareket edemezler.

Fırsat buldukça, birbirlerine hıyanet ederler. Böyle bir cemiyet zahirde ne kadar toplu ve kuvvetli görünse, hakikatte bir cemiyyet değil, cüzleri arasında hiçbir bağ bulunmayan kül yığını gibi, hafif bir rüzgarla savrulacak kuru kalabalıktan ibarettir.

Muhterem Müslümanlar!

Birlik beraberliğin temini için dikkat edilmesi icabeden bir takım hususlar vardır. Bunların başında, bir idare altında toplanmak gelir. Baş durumunda  bulunan emir sahibinin emirleri müvacehesinde hareket ederek, onun emrine itaatte, hoşa gitse de gitmese de kusur göstermemek lazımdır. İşine geldiği yerde mutı’ görünüp, işine gelmediği zaman isyanı basan fertlerle, birlik beraberliği temin etmek mümkün değildir.  

Asıl itaat, kendi aleyhineymiş gibi görünen yerde yapılandır. Numune olması için, Peygamber Efendimizin, Ebu Zerri’l-Gıfariye hazretlerine yaptığı nasihate hep beraber bir bakalım.

 Ebu Zeri’l-Gıfâri R.A, Peygamber Efendimizin hizmetini görüyor, akşam olduğunda da, yatacak başka bir yeri olmadığı için, mescide gidip, orada istirahat ediyorlardı. Bir gece Peygamber Efendimiz S.A.V mescide girdiğinde, Ebu Zerr’il-Gıfârî hazretlerini, mescidin toprak zemininde uyuyor halde gördüler.
  
Rasülüllah SAV, Ebu Zerr hazretlerini uyandırıp, “Niçin burada yatıyorsun.”, diye sordular. Ebu Zerr hazretleri: “Yatacak başka yerim yok ya Rasülellah”, şeklinde cevap verdi. Allah rasülü, Ebu Zerr’in yanına oturarak, onunla konuşmaya başladılar: “Peki, seni bu mescitten çıkarırlarsa ne yaparsın?” Ebu Zerr Hz.: “Şam’a giderim” dedi. “Ya oradan da çıkartılırsan?” “Tekrar bu mescide gelirim.”, diye cevap verdi.

“Peki bu mescitten  tekrar çıkartılırsan..? Ebu Zerr hazretleri: “Kılıcımı alır, ölünceye kadar dövüşürüm!”, şeklinde cevap verdi. Rasülüllah Efendimiz, Ebu Zerr hazretlerinin verdiği cevaba gülümseyerek, elini, onun omzuna koydu ve kıyamete kadar gelecek müslümanlara bir ölçü olacak şu tavsiyede bulundular:

“Ben sana bundan daha iyi bir yol göstereyim, Ya Eba Zerr. Seni nereye sürerlerse, nereye gönderirlerse, onları dinler, istedikleri yere gidersin. Bana kavuşuncaya kadar bu şekilde davranırsın!.”,  

Muhterem Müslümanlar!

Birlik beraberlik içinde kardeş olarak yaşabilmek için, fertlerin yek diğerlerine göstermesi zaruri olan bir takım âdab mevcuttur. Bunları Hz. Üstâzımız şöyle ifade buyururlar:

1-   Kardeşinde kendini nefyeylemek. Her üstünlük ve kemâlâtı kardeşinde görüp, onu isbat eylemek,
2-   Kardeşliği, dünya ve menfaatleri için değil, yalnız Allah ve O’nun rızası için yapmak,
3-   Kardeşinin hatalarını görmeyerek, onu daima affetmek,
4-   Kardeşine ihlaskâr hurmet ve sevgi beslemek,
5-   Maddi ve manevi yardımını kardeşinden esirgememek.


  Al-i imran 103
  Saf 4
  Saffat 1
  Haşr 14
  Elmalılı, c.7 s.4859 Eser neş.
  Hayatüs-Sahabe c.2 s.122
  Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme s.162


« Son Düzenleme: 16 Kasım 2010, 00:47:24 Gönderen: Tuğra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Birlik ve beraberlik
« Yanıtla #2 : 14 Aralık 2007, 00:48:03 »

Muhterem Mü’minler!

Bu haftaki hutbemiz, birlik ve beraberlik hakkındadır.
   
Mahlukatın en şereflisi olmakla beraber, aciz olarak halkedilen insan, yaşayabilmesi için başkasına muhtaçtır. Bu ihtiyaç insanları, beraber yaşamaya, kardeş olmaya, Allah için birlik olmaya sevketmiştir.

Muhabbet, Cenab-ı Hakk’ın kullarına hediyesidir ve yalnız ondan gelir. Birlik beraberlik, evvelâ kalplerde hasıl olur, sonra da fiillere akseder. “Ben kendi başıma dinimi, imanımı muhafaza edebilirim”, demek tehlikelidir.

Cenab-ı Hakkın müminlerden istediği cemaat halinde olmaktır: Ayet-i Kerimede:

“Hepiniz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın  üzerinizdeki nimetini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken, o sizin kalplerinizin arasında ülfet husule getirip, yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz...” , buyrulmuştur. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz

Hadis-i Şeriflerinde: “Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu hal üzere ölürse, câhiliyye ölümüyle ölür.”   buyuruyorlar.
Yine Cenab-ı Hakk’ın bizlerden istediği; kalplerdeki niyyet ve imanları, bir kelime etrafında toplayıp, birbirlerini sevip tutan; zahirde de kuvvetli bir irtibat ile yek diğerine bağlanmış, saflar halinde duran, sağlam binalar gibi olmaktır.

Ayet-i kerimede Mevlamız şöyle buyuruyor:
“Haberiniz olsun ki, Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak hizmet edenleri  sever.”  Yine:

“Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara”  

Bir de Cenab-ı Hakk’ın sevmediği ve kaçınmamızı istediği şey vardır. Ayet-i celilesinde şöyle izah buyururlar: “...Sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri dağınıktır, bu, onların aklı yetmez bir kavim olmalarındandır.”  Her biri başka sevdada, başka emelde.

Kendi zevk ve hissiyatına göre ayrı fikir ve yolda... Bir kelime etrafında toplanıp da, gönül birliğiyle hareket edemezler. Fırsat buldukça, birbirlerine hıyanet ederler. Böyle bir cemiyet zahirde ne kadar toplu ve kuvvetli görünse, hakikatte bir cemiyyet değil, cüzleri arasında hiçbir bağ bulunmayan kül yığını gibi, hafif bir rüzgarla savrulacak kuru kalabalıktan ibarettir.

Muhterem Mü’minler!

Birlik beraberliğin temini için dikkat edilmesi icabeden bir takım hususlar vardır. Bunların başında, bir idare altında toplanmak gelir. Baş durumunda  bulunan emir sahibinin emirleri müvacehesinde hareket ederek, onun emrine itaatte, hoşa gitse de gitmese de kusur göstermemek lazımdır. İşine geldiği yerde mutı’ görünüp, işine gelmediği zaman isyanı basan fertlerle, birlik beraberliği temin etmek mümkün değildir. Asıl itaat, kendi aleyhineymiş gibi görünen yerde yapılandır.

Tarihte büyük hizmetleri olmuş, Allah’ın veli bir kulu olan kaptan-ı derya  Barbaros Hayrettin Paşa; aldığı kararlar, yaptığı icraatler neticesinde etrafındaki yardımcıları, emrindeki askerlerden bazıları, kendi zahiri anlayışlarına göre o alınan kararların, icra edilen faaliyetlerin isabetli olup olmadığı hususunda tereddüt etmeye başlarlar. İçlerinde bir şüphe ve tereddüt peydah olmaya başlar. Bunun üzerine böyle düşünenlerden 40 kişi kadarı aynı gece aynı şekilde bir rüya görürler. Rüyalarında:

“Rasülüllah Efendimiz’in riyasetinde çok kalabalık bir toplantı heyeti vardır. Barbaros Hayrettin Paşa kalabalığın arasını yararak Rasülüllah Efendimiz’in mübarek huzur-u şeriflerine gelir. Rasulüllah Efendimiz’in mübarek elini öperek huzur-u şeriflerinde bulunurlar. Rasülüllah Efendimiz de memnuniyetlerini izhar ettikten sonra huzurdan ayrılır.” Sabaha çıktıklarında hepside başları önlerine eğik, hatalarını müdrik bir vaziyette Barbaros’un huzuruna gelirler ve özür beyan ederek aflarını taleb ederler.

Muhterem Mü’minler!

Birlik beraberlik içinde yaşabilmek için, itaat ve teslimiyyet hususunda taviz vermemeye gayret etmek, kardeşlik münasebetlerini kuvvetlendirmek ve kardeşliği, dünya ve menfaatleri için değil, yalnız Allah(cc) ve O’nun rızası için yapmak çok mühimdir.
Peygamber Efendimiz SAV şöyle buyururlar: “Bütün müminler tek bir kişi gibidir. Onun başı ağrısa, (vücudun) tamamı şikayetçi olur. Gözü ağrısa ( bundan bütün vücut) acı duyar.”


  Al-i imran 103
  Sahih-i Müslim c. 3 s.1376 H. No: 1848 (Kitabül İmare)
  Saf 4
  Saffat 1
  Haşr 14
  Elmalılı, c.7 s.4859 Eser neş.
  Feyzül Kadir c.6 s.259

« Son Düzenleme: 16 Kasım 2010, 00:48:14 Gönderen: Tuğra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Ynt: Birlik ve beraberlik
« Yanıtla #3 : 11 Mart 2008, 18:07:59 »

وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَاماً

İslam dini, (İslam) kelimesinin ifade ettiği manadan da anlaşılacağı üzere selamet, huzur ve barış dinidir.

Bu selametten yanlız müslümanların değil bütün insanların istifade etme hakkı vardır. Onun için de hakiki Müslüman ne elinden ne dilinden kimsenin zarar görmediği insan demektir.

Müslüman merhametli insan demektir. Nitekim peygamber efendimiz (s.a.v.): ‘yer yüzünde olanlara merhamet edin (acıyın) ki gökteki melekler de size merhamet etsin buyurmaktadır. Bir başka Hadisi Şerifde de: acımayana merhamet edilmez. Buyurmaktadır.

Bunun için Müslüman yerdeki bir karıncayı bile ezmemek için, attığı her adıma dikkat eden, insandır.

Bu ruh haline sahip olan bir Müslüman, hele bir cana kesinlikle kıyamaz. Bakın cenab-ı Hak Ku’an-ı Keriminde gerçek müslümanın vasıflarından bahs ederken ne buyuruyor: ‘O Rahmanın kulları, onlar ki arzın üzerinde tevazuyla yürüler ve cahiller kendilerine laf attığı vakit ‘SELAMETLE’ derler...

Ve onlarki Allah’ın beraberinde diğer bir tanrıya dua etmezler, Allahın haram kıldığı nefsi haksızla katletmezler ve zina yapmazlar, her kimde bunları yaparsa ağır cezaya çarpar. Kıyamet günü ona azap katlanır ve onda ebediyyen hor ve hakir olarak kalır.’

Yukardaki ayeti kerime ve hadis-i Şeriflerden de anlaşılacağı üzere hakiki Müslüman cana kıyamaz. İslamı bilmediğinden ve bir takım yanlış saplantılardan dolayı kötülüğe bulaşmış olanlar ise hiçbir zaman İslam ve Müslümanlar için örnek teşkil edemez.
Ne mutlu bu hakikatı anlıyanlara.

Liebe Brüder im İslam,

der Islam ist wie man auch aus dem Wort „Islam“ selbst versteht eine Religion der Sicherheit, der Zufriedenheit und des Friedens.
Diese Sicherheit gilt nicht nur für Muslime sondern für alle Menschen. Deswegen ist die Faustregel das ein guter Muslime jemand ist, bei dem sich die Menschen Wohlfühlen.

Ein Moslem ist ein Mitfühlender Mensch. In einem Hadis heißt es: Zeigt den Lebewesen auf der Erde euer Mitgefühl, damit auch die Engel euch so behandeln. In einem anderen Hadis heißt es: Derjenige der kein Mitgefühl zeigt, dem wird auch kein Mitgefühl entgegengebracht.
Deswegen ist ein Muslime jemand der sogar auf seine Schritte achtet um keine Ameise zu zertreten.

Ein Muslime mit dieser Einstellung kann keiner Fliege was zu leide tun, geschweige denn einem Menschen. Lassen sie uns die Eigenschaften eines Muslimen aus einem Vers Zitieren: die Anhänger des Allbarmherzigen, sind diejenigen die auf der Erde mit Erfurcht laufen, die nicht Überheblich sind. Und wenn ein nicht wissender ihn belästigt dann sagt er nur „SELAMA“. Und kümmert sich nicht drum. Sie sind auch diejenigen die außer Allah niemanden anbeten und die niemals einen Unschuldige Menschen töten. Sie sind auch diejenigen die keinen verbotenen Geschlechtsverkehr haben. Wer das trotzdem macht, dem blüht fürchterliches im Jenseits.“

Nach den Versen und Hadisen die wir hier beschrieben haben, kann ein Muslime keinen Menschen töten. Diejenigen die entweder den Islam nicht kennen oder einer vom Islam abgewichenen Schiene folgen, können den Islam und die Muslime niemals Repräsentieren.
Wie schön für diejenigen die diese Wirklichkeit verstehen.
« Son Düzenleme: 16 Kasım 2010, 00:49:13 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Birlik ve beraberlik
« Yanıtla #4 : 16 Kasım 2010, 00:49:27 »
Teşekkürler
〰〰〰〰🐠