Gönderen Konu: Bu caminin minaresi neden ters?  (Okunma sayısı 4253 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ruy-ı zemin

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1109
  • Seher vakti bereket vakti...
Bu caminin minaresi neden ters?
« : 12 Mayıs 2008, 16:31:33 »

Bu caminin minaresi neden ters
Ne kadar da dikkatsizmişim…

Cuma namazlarını kılmaktan en keyif aldığım camilerden biri olan İstanbul’un Sultanahmet semtindeki o güzelim Firuzağa Camii’nin minaresi meğer tersmiş…

Geçtiğimiz günlerde Geleceğin Sektörleri konusunda bir sunum yapmak üzere Kandilli’de bulunan Hünkâr Köşkü’nde MÜSiAD Yayın Komisyonu toplantısına katıldım. Toplantıdan önce Rumeli Hisarı’nı karşıdan gören boğazın o nefis manzarasına nazır oldukça keyifli bir ortamda dostlarla sohbet ederken, bir işadamımız bana döndü ve “Değerli Hocam, Firuzağa Camii’nin minaresi neden ters?” diye sordu.

İstanbul’da iki ayrı yerde Firuzağa isminde cami olduğundan, “Şu bizim Sultanahmet Meydanı’ndaki Firuzağa Camii’nin mi?” dedim. “Evet, hocam dedi, biliyorsunuz o caminin minaresi arkada solda… Neden acaba?” dedi. Ben bunun üzerine şaşkınlıkla, “Nasıl olur dedim, ben 30 yıldır İstanbul’dayım, belki de en çok cuma namazı kıldığım yer orası. Hiç dikkatimi çekmedi…”   

İnsan bilim insanı olunca, her şeyi bilmekle yükümlü biri gibi algılanıyor maalesef. Konu hakkında hiçbir bilgim olmadığını söyledimse de, orada bulunanların tamamı sorudaki orijinalliğe kilitlenince, üzerime odaklanan bakışlar nedeniyle, uzun yıllarını Osmanlı arşivlerine vermiş, Osmanlı’daki sosyal hayatın nasıl olduğuna dair binlerce belgeye göz atmış biri olarak bir iki kelime etme zarureti hâsıl oldu...

Bunun üzerine, sizlerden öncelikle şunu rica ediyorum; Söyleyeceklerimi soruya bir cevap gibi algılamayınız, sadece ben biraz yüksek sesli düşünürken işittiğiniz şeyler olarak kabul ediniz dedim. “Tamam” dediler…

Komşular rahatsız olmasın…

Bildiğim kadarıyla bu cami İstanbul’un fethinden sonra yapılan ilk camilerden. O tarihte İstanbul’un yaklaşık yüzde 80’i Rum’du. Cami şehrin en merkezi yerinde… Etrafında büyük ihtimalle Rum yerleşim yerleri vardı. Bana kalırsa, oraya cami yapılmasına karar verildiğinde, caminin hemen sağında ve oldukça da yakınında oturan Rum vatandaşlar ezan sesinden rahatsız olmamak için yetkililerden rica etmişlerdir ve minarenin yeri değiştirilmiştir dedim. Bir de, özellikle Ege bölgesinde Rumlardan geriye kalan evlerde de dikkati çektiği gibi, bir binanın diğerinin güneş ışığını kesmemesi konusunda büyük hassasiyetleri var. Bunun da gerekçelerden biri olabileceğini ifade ettim.

Bir Rum’un ricasıyla cami minaresinin yerinin değiştirilmesi dinleyenlere ilk planda çok da makul gelmedi haliyle… E, gerçi ben de peşin olarak, sadece tecrübelerimden yola çıkarak yüksek sesle düşünüyorum demiştim.

Bunun üzerine gazeteci dostumuz Hüseyin Öztürk hemen telefona sarıldı ve ülkemizin kıymetli kültür ve medeniyet tarihçilerinden Dursun Gürlek Bey’i aradı. Dursun Bey telefonda, benzer şeyleri ifade etmiş. Rum vatandaşların ricası üzerine daha inşa safhasında iken minarenin yerinin değiştirildiğini söylemiş.

Nerden nereye geldik?

Bu yazı içinde hem caminin bir resmine yer verebilmek için fotoğraf çekmek, hem de konu hakkında biraz daha araştırmada bulunmak için cuma günü Firuzağa Camii’ne gittim. Hakikaten doğruymuş.J Baktım caminin minaresi arka solda… Hatta arka sol bile sayılmaz. Caminin arka kısmında sol duvara yandan bitişik vaziyette. Nerden baksanız bu haliyle bile minare birkaç metre daha sağdaki yerleşim yerlerinden uzak tutulmuş oluyor.

Osmanlı Devleti hakikaten sadece dini, milliyeti ayrı insanların değil, kurdun kuşun bile huzur içinde yaşadığı rüya gibi bir toplum yapısı inşa etmişti. Bursa’daki Ulu Cami’nin içinde yer alan şadırvan da zaten, cami için istimlâk yapılırken bir Rum’un yerini gönülsüz vermesi üzerine, gönülsüz verilen yerde huşu ile ibadet nasıl yapılır ki düşüncesinden hareketle inşa edilmemiş mi?

Osmanlı Devleti’nin en geniş sınırlara ulaştığı dönemde Türklerin nüfusu toplamın ancak onda birini oluşturuyordu ve problem yoktu. Şimdilerde sayıları 1–2 bini bulmayan Rum nüfustan tedirgin olan bir özgüven eksikliği içinde bocalayıp duruyor ülke… Üstelik, hoparlörleri karşı apartmana çevirip bebekler uyuyor mu, hasta - yaşlı var mı diye düşünmeden sesi sonuna kadar açmak maharet sayılıyor şimdi...

Özellikleri…

Cami hakkında kısa bir iki anekdot aktararak yazımızı sonlandıralım.

Divanyolu’nda, Sultan Ahmet Camii’nin karşısında, Sultanahmet tramvay durağının hemen yanında bulunan Firuz Ağa Camii, Fatih’in oğlu Sultan 2. Bayezid’in hazinedarbaşısı Firuz Ağa tarafından 1491 yaptırılmış. Divanyolu’nun genişletilmesinden önce daha büyük bir avlusu olan cami, kapısını üstündeki Şeyh Hamdullah Efendi’nin kaleme aldığı kitabeden de anlaşılacağı gibi 1491 yılında, yani fetihten sadece 38 yıl sonra inşa edilmiş. Bu cami inşa edildiğinde Sultanahmet'in yapımına daha 120 yıl vardı.

Firuzağa Camii'nin bir özelliği de, uzun yıllardır İkindi ezanlarının Sultanahmet Camii ile karşılıklı olarak okunmasıdır... Önce Sultanahmet Camii müezzini ezana başlar, ardından Firuzağa'nın müezzini buna cevap verir şekilde ezanın aynı bölümünü tekrarlar. Her iki cami arasında karşılıklı olarak başından sonuna kadar ezan yankılı olarak okunur. Her iki caminin müezzini de seçme ve güzel sesli olduklarından, 5 dakika süreyle iç titreten bir ahenk yaşanır minareler arasında... Alman Çeşmesi ile Atmeydanı, bu iki ibadethanenin tam ortasında kaldığından, ezan sesleri en iyi bu bölgede dinlenir. Ayasofya'nın cami olduğu dönemlerde bu karşılıklı okuma faslı, Sultanahmet ile Ayasofya arasında yaşanırmış...

Nerden nereye…

Bu yazıyı tam bitirmek üzereydim ki, konuyla bağlantılı ilginç bir haber düştü haber7.com’a. Malum, Yeni Şafak gazetesi kısa bir süre sonra Milliyet, Radikal, Posta gazeteleri ile Kanal D, CNN Türk ve Star TV’nin hemen yanındaki Dünya Plaza’ya taşınıyor ve Doğan Medya Grubu'na komşu oluyor. Habere göre, daha taşınma işlemleri başlamadan, Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert'in yaptığı öne sürülen, "Dünya Plaza'nın en tepesine minare diktireceğim" şeklindeki bir espri Doğan medya çalışanlarının uykusunu kaçırmış.

Doğan Medya Grubu yöneticilerinden kimilerinin, kulaklarına kadar ulaşan espriyi ciddiye alarak. "Ya bunlar bir yolunu bulup bizi çileden çıkarmak için tepeye minare dikerse. Dahası günde 5 vakit ezan da okumaya kalkarlarsa..." diyorlarmış…

Bunlar elbette şaka olmakla birlikte, benim Doğan Grubu’na yine de tavsiyem şu olsun. Vakti zamanında nasıl ki Osmanlı, Rum vatandaşlarının ricasını kırmayarak minare konusunda onları da rahatlatan bir çözüm üretti ise, Yeni Şafak ekibi de komşularının müsterih olacağı ve onları rahatsız etmeyecek bir çözüm muhakkak bulacak ve iyi komşuluk ilişkilerine halel getirmeyecektir.

www.osmanozsoy.com
« Son Düzenleme: 15 Haziran 2008, 21:08:14 Gönderen: Tuğra »
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Bu caminin minaresi neden ters?
« Yanıtla #1 : 15 Haziran 2008, 17:36:33 »
Teşekkür ederiz ilginç


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Bu caminin minaresi neden ters?
« Yanıtla #2 : 04 Ekim 2012, 06:17:49 »
'Türkiye'deki camilerde mimari sorunu var'

'Engelsiz cami engelsiz ibadet' projesi kapsamında Tuzla'da yeniden düzenlenen bir camideki törene katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof.
Dr. Mehmet Görmez, camilerin hem mimari hem kullanım hem de temizlik yönüyle yeniden ele alınması gerektiğini belirtti. Görmez, Türkiye'de camilerde ciddi bir mimari sorunu bulunduğu belirterek, bu konuda çalışma yürüttüklerini söyledi.

Mehmet Görmez, Tuzla Belediyesi tarafından engellilere yönelik yeniden düzenlenen Çiçekçiler Camii'nin açılış törenine katıldı. Tuzla Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen törende konuşan Görmez, camilerin Müslümanlar için önemine dikkat çekerek Türkiye'deki şehir ve kırsal alanda bulunan cami sayılarına yönelik çarpıcı bilgiler verdi. Türkiye'de 30-40 yıl boyunca cami yapımında köyden kente göçen fakir ama bir o kadar da mabed sevgisi taşıyan insanlar tarafından yapıldığını anlatan Görmez, Avrupa'da Müslümanların yaptırdığı yaklaşık 5 bin cami bulunduğunu dile getirdi.

Cumhuriyet döneminden günümüze kadar cami istatistikleri veren Görmez, "Türkiye'de 86 bin cami var. Cumhuriyet döneminde bu sayı 11 bindir. Bu 86 bin camiden 50 bini ise köylerde, gerisi şehirlerde bulunuyor. Şehirlerdeki 36 bin camiden 6 bini apartman altında hizmet veriyor." dedi. Köy ve kent nüfusları dikkate alındığında yüzde 25 kırsal nüfusa 50 bin, yüzde 75'e ise 36 bin cami düştüğünü anlatan Görmez, engelli vatandaşların bu konuda desteklenmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'de 8 milyon engelli bulunduğunu ve bu yıl proje ile bu insanlara ulaşmayı hedeflediklerini anlatan Görmez, Hz Muhammed'in yanında 50 engelli sahabi olduğunu belirterek peygamberin bu sahabilerle çok iyi ilişkileri olduğunu anlattı.

Konuşmasında camilerdeki sorunları sıralayan Görmez, en önemli meselelerden biri olarak mimari sorununu gördüklerini ve bu konuda Mimar Sinan Üniversetisi ile ortak bir çalışma yürütüldüğünü ifade etti. Camilerin kadınlar tarafından kullanımı konusunda da sorunlar bulunduğunu anlatan Görmez, "Tıpkı Resul-u Ekrem zamanında olduğu gibi Osmanlı döneminde nasıl ki sultan mahfiline muadil olmuş ve en güzel mekan olmuşsa, camilerimizde de bu en güzel mekanları oluşturmak gibi bir görevimiz var." dedi. Görmez, ayrıca engelli ve çocuklar için de camilerde düzenlemeye ihtiyaç olduğunu ve bu kampanya ile bu ihtiyaçları gidermeye çalıştıklarını belirtti.

CİHAN
Habervaktim.com