Gönderen Konu: Bu namazı tanıyormusunuz  (Okunma sayısı 24813 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Takva nedir?
« Yanıtla #15 : 14 Kasım 2012, 10:20:42 »

Hazret-i Ömer –radıyAllahu anh-,bir gün Übey bin Ka’b-RadıyAllahu anh-a takvanın ne olduğunu sorar.
Übey-radıyAllahu anh-da ona:
“sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?”der.
Hazret-i Ömer:
“-Evet, yürüdüm”karşılığını verince bu sefer.
“-Peki, ne yaptın? Diye sorar.
Hazret-i Ömer:
“-Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.”cevabını verir.
Bunun üzerine Übey bin Ka’b –radıyAllahu anh-:
“-İşte takva budur.”der.


Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Bu namazı tanıyormusunuz
« Yanıtla #16 : 26 Kasım 2012, 00:12:48 »


"Her şeyden evvel dünyada râbıtasız insan yoktur... Hemen herkes hatta her şey mutlaka bir yerlere, bir şeylere bağlıdır. Bu sebeple aklı başında bir insanın, râbıtayı inkâr etmesi mümkün değildir. Hatta inkâr eden insan, bir lahza düşünse, inkâr ettiği şeyin kendisinde var olduğunu görecektir. Meselâ, namaz kılacak olan bir kimse, şayet gâfillerden ise, namaza durduğunda aklı, çeşitli evhâm ve efkâra dalar; Rabb’inden yüz çevirir... Ya çoluk-çocuğu ile, ya malı-mülkü veya bir başka sevdiği şeyle meşgul olur... Onlara bağlanır, onlara râbıta yapar! Fakat, namazdan sonra da râbıtasını inkâr eder!

Evet, bu âlemde her şey râbıta ile kaimdir, onunla ayakta durur, varlığını, nizam ve intizâmını bir başka şeye râbıta ile devam ettirir. Meselâ Dünya, Ay ve diğer bazı gezegenler Güneş’e râbıtalıdır... Güneş ise, Arş-ı A‘lây’a, o da sıfât-ı İlâhî’nin nûruna râbıta hâlindedir. "


Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
..Bir Kedi Kadar Olamadık ..
« Yanıtla #17 : 11 Aralık 2012, 22:22:41 »
    İbni Helekan (ra) anlatıyor:
    - “Ebu’l Hasan arkadaşları ile yemek yerken bir kedi çıkagelmiş. Ona bir lokma atmışlar. Biraz sonra yine gelmiş. Bir lokma daha atmışlar. Kedinin geliş gidişleri beşi bulunca içlerinden biri kalkıp o kediyi takip etmiş. Kedi aldığı lokmaları bir harabeye götürüyormuş. Onu takip eden adam içeri girince, kedinin lokmaları gözleri kör olan başka bir kediye taşıdığına şahit olmuş ve bunu gidip Ebu’l Hasan’a anlatmış.
    O da:
    ‘Yazıklar olsun bize!Bir kedi kadar olamadık. Gaflet içinde vakit geçiriyoruz’
    demiş ve o günden sonra nerede yardıma muhtaç biri varsa onu arayıp bulmuş.




 
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Müslüman Asla Pes Etmemeli ve Tembellik Yapmamalıdır!!!
« Yanıtla #18 : 15 Aralık 2012, 19:44:50 »



    Evet biz müslümanların durumu bu....Bu dünyada sürünüyoruz bir anlamda her ne kadar gönlümüz mutlu bile olsa ama ahirette kelebek olup uçacaz inşaAllah.....Bu yüzden bu dünyadaki bütün sıkıntılara göğüs gerebiliriz....Ve asla tembellik etmemeliyiz....Sonuçta sonsuz bir hayat bizleri bekliyor....Haydin ''Bismillah'' diyip çalışmaya başlıyalım.....Dünya tarlasını ekip ahiret meyvesini yiyelim.....
   

 
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

mazhar

  • Ziyaretçi
"La Rahatün Fiddünya"
« Yanıtla #19 : 15 Aralık 2012, 20:04:56 »
LA RAHATÜN FİDDÜNYA (dünya rahat yeri değil)

“La rahatün fiddünya...”der, resul-ü Kibriya!
Bu mealde gerçeği, daim demiş enbiya.
Asfiya ve ulema, tasdik etmiş manayı,
Bu kıstasla yaşayan, olmuş makbul evliya!


Çalışırsın kırk sene, bir yerlere gelirsin,
Olur, mevki makamın, çok unvanlar alırsın.
Bir musibet gelerek, alt üst eder planı,
Her şey çıkar elinden, cıs cıbıldık kalırsın!


Gurbet ele giderek, her işleri yaparsın,
Unutursun sılayı, dost ahbaptan koparsın.
Cem edersin mal diye,” ahlı Oflu” emeği,
Ummadığın bir anda, bir hastalık kaparsın!


Kazandığın her şeyi, doktorlara verirsin!
Ne bir sefa sürersin, ne hayrını görürsün.
Belki yetmez birikim, ücret için hekime,
Dilenirsin çarşıda, halka rüsva olursun!


Bol maaşlar alırsın, belki vekil olarak,
Yükselirsin epeyce, orda bakan kalarak.
Bir gün biter saltanat, alaşağı ederler,
Artı hesap verirsin, halka zanlı olarak!


Belki şöhret olarak, zirvelere çıkarsın!
Kabuğunu beğenmez, halka horca bakarsın.
Olur, köşkün araban, sevgilide sınır yok,
Sahnelere sığmazsın, keklik gibi sekersin.


Umulmadık bir kaza, oluverir bir anda,
Ziyan epey büyüktür, hem malında hem canda.
Tasdik eder izanın, dünya dar-ı imtihan,
Rahat yeri cennettir, olmaz rahat cihanda!


Demek boşa dememiş, hak resulü o sözü!
Görmüş bütün hikmeti, gayb aşina o gözü.
Kim ararsa huzuru, rıza üzre yaşasın,
Dışı yansa narlarda, cennette yaşar özü


Bura hizmet yeridir, halka hakka ve dine!
Bu aşk ile dolmalı, idrak şuur ve sine.
Ücret yeri uhradır, rahat bağlı rızaya,
Düstur edin rızayı, şu hayatta kendine!

Cihat Şahin

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
çoçuğun dünyası
« Yanıtla #20 : 19 Aralık 2012, 23:30:24 »


    Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
    Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.

    Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

    Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
    ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

    Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.

    Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum .

    Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
    alırsa ben ne yapacaktım?

    Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

    Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.

    Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
    Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

    Farkında' Olmalı İnsan...

    Kendisinin, Hayatın Olayların,
    Gidişatın Farkında Olmalı.

    Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
    Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.


 
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
'Kaderini sev belki seninki en iyisidir'
« Yanıtla #21 : 20 Aralık 2012, 00:05:56 »

 
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.

O da Allah'a[c.c.] yakarır keşke güneş olsaydım diye.
"Ol" der Allah[c.c.]. Güneş oluverir.

Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Allah[c.c.] Bulut olur.

Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Allah[c.c.]
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.

Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan eser burdan eser, kaya bana mısın demez!
Bildiniz Allah[c.c.] kaya olmasına da izin verir.

Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı
Sırtında bir acı ile uyanır
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadı


'KADERİNİ SEV BELKİ SENİNKİ EN İYİSİDİR
[/font][/color]
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Başarının sırrı.........
« Yanıtla #22 : 01 Ocak 2013, 03:59:42 »
Usta'ya sormuşlar, başarının sırrı nedir?

- Doğru kararlar.

Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabiliyorsun?

- Tecrübe.

İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı nedir?

- Yanlis kararlar!
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Sözlerin Etkisi
« Yanıtla #23 : 02 Ocak 2013, 17:03:01 »
Zengin ve nufuz sahibi bir adam,çok sayıda seçkin konuğu ziyafete davet etti.Konuklar arasında iyileştirme gücüyle tanınanbir sufi şeyhi,birde fransada eğitim görmüş bir doktor olan sağlık bakanı vardı.Yemekten sonra, ev sahibinin kızının aniden başı dönmeye başladı ve kızı yatağına yatırdılar.
Evsahibi,şeyhten ona dua etmaesini istedi.Şeyh de kızın yanuna gitti ve onun sağlığı için dua etti.

   Bu durum sağlık bakanını kızdırdı ve homurdanarak bu tip  hurafelere artık inanılmaması gerektiğini söyledi"Günümüzde"dedi,"İnsanları iyileştirmek için vitamin enjeksiyonları,modern ilaçlar ve başka bilimsel yollara sahibiz!Bu tip modası geçmiş saçmalıklar ilerlememizi önlüyor!"

   Şeyh bakana döndü ve dediki;"bu günlerde bakan üniformasını eşeklere giydirdiklerini bilmiyordum!" "Böylesine aptal ve cahil bir adam bırakın bakan olmayı,nasıl bir doktor olabilir?"Bakan kızgınlıktan küplere biniyordu.Yüzü kıpkırmızı kesildi ve öfkeden konuşamaz hale geldi.

   Şeyh daha sonra yumuşak ve nazik bir sesle,"Bakanım!Lütfen beni affedin.Bu aşağılayıcı sözleri yalnızca bir hususa işaret etmek içinsöyledim.görüyormusunuz yüzünüz nasıl kızardı,kan damarlarınız şişiti,nabzınız hızlandı ve adrenalin düzeyiniz  tavana vurdu.Bütün bunlara bir kaç söz neden oldu.Eğer sıradan olan sözler bu gibi fiziki değişimlere neden olabiliyorsa,belkide Allah (C.C.)'in kitabından gelen ilahi sözlerde fiziki iyileşmeye sebep olabilir".
  KALP NEFİS VE RUH kitabından
   sayfa 135-136
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
kefen sizin olsun
« Yanıtla #24 : 08 Ocak 2013, 16:36:14 »
Bir ihtiyar... Ömrünün son demlerini yasamakta... Yolculukta... Azigi bitmis. Aç. Susuz. Bir kasabaya geliyor. Camiye gidiyor...

Hos geldin diyen yok, perisan haline bakip bir ihtiyacin var mi diyen yok. Sadece bos ve donuk gözlerle bakiyorlar...

Aksam oluyor, namaz. Yatsi oluyor, namaz. Buyur eden yok. Tek basina camide. Allah'in evinde. Allah'in misafiri.

O gece ölüyor. Belki de açliktan...

Sabah namazina gelen ayni insanlar. Yabanciya karsi vazifelerini yapiyorlar. Yikiyorlar, kefenliyorlar ve gömüyorlar.

Gömüldügünün gecesi gene sabah namazi. O da ne; Mihrapta bir kefen. Kefen. Bir kagit. Kagit bos degil. Bir yazi:

- Biz size bir misafir gönderdik. Hem yorgundu. Hem de aç. Onu misafir etmediniz. Ne yedirdiniz ne de içirdiniz. Alin istemiyoruz. Kefeniniz de sizin olsun!

Aman... Aman... Dikkat. Gelen Allah misafiridir...
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
misafire ikramın değeri
« Yanıtla #25 : 08 Ocak 2013, 16:46:23 »
Eskilerden biri akşam yemeğini sarayda yemek üzere halifenin davetlisiydi. Hızlı hızlı saraya doğru giderken önüne biri çıktı. Önüne çıkan adama kim olduğunu sordu. Adam:
  - Ben yolcuyum. Buranın yabancısıyım. Aç ve yorgunum, dedi. O da:
  - Ben halifenin davetlisiyim. Gel beraber gidelim, dediyse de misafir:
  - Benim halife ile ne işim olacak. Senin bana vereceğin bir tas çorban varsa ver, yoksa bırak, deyince fazla ilgilenmeyip saraya doğru yöneldi.
Davetten sonra dönüşte baktı ki, adam bir kenara kıvrılmış uyuyor. Uyandırmak istemedi ve “Sabah uyanacağı vakitte gelir ve karnını doyururum” diye düşündü, evine gitti, yattı ve uyudu.

O gece bir rüya gördü. Kendisi bir çöldeydi. Yüzünden ışıklar saçılan büyük bir kalabalık ve o kalabalığın önünde de daha nurlu bir zat bulunuyordu. Bunların kimler olduğunu sordu. Kendisine:
  - Bunlar 124 bin Peygamberdir. En önde olan da son Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) dır, dediler.
Hemen Peygamberimiz’in elini öpmek istediyse de, Peygamberimiz elini vermedi. Ve buyurdu ki:
  - Biz, sevdiklerimizden bir tas çorbayı esirgeyenlere elimizi vermeyiz.
Uyanır uyanmaz hemen akşamki yabancıyı bulmak için koştu. O, henüz kalkmış ve yola koyulmuştu. Geri çevirmeye uğraştı ve “Ne olur bir tas çorbamı iç” diye yalvardı. Yabancı adam ısrarlara rağmen kabul etmedi ve şöyle dedi.
  - Senin bir tas çorba vermen için illâ da 124 bin Peygamberi seferber mi etmek lâzım? O güçte olmayanlar ne yapacaklar?
Bundan sonra o zat rastladığı hiç bir misafire yemek ikram etmeden göndermezdi. Hatta kendisine misafir olup yemeğini yemesi için yalvarırdı.
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Ynt: Bu namazı tanıyormusunuz
« Yanıtla #26 : 15 Ocak 2013, 15:06:28 »
Arı ile Karınca

    Bir arı, bir karıncanın bin bir güçlükle taneyi yuvasına götürdüğünü görünce, ona şöyle seslendi:

    “-Ey karınca, bu kendine yüklediğin nasıl bir meşakkat, seçtiğin nasıl bir yüktür? Gel de benim yediğim içtiğim yeri bir gör. En güzel ve en hoş yiyecekler benden artmadıkça padişahlara ulaşmaz. İstediğim yere konar, istediğimi seçer ve istediğimden yerim.”
    Bu sözleri söylerken uçtu ve kasap dükkânında bir etin üzerine kondu. Kasap elindeki bıçağı o mağrur arının üzerine öyle bir vurdu ki onu iki parçaya böldü ve yere attı. Karınca gelip onu ayağından çekti ve şöyle dedi:
    “Nice bir anlık şehvet vardır ki, sahibini uzun zaman üzüntüde bırakır.”
    Arı ise: “Beni istemediğim yere götürme” dedi. Karınca da:

    “Kim hırs ve şehveti sebebiyle dilediği, arzu ettiği yere konarsa, onu istemediği yere götürürler” diye karşılık verdi. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 16.Cilt, Erkam Yay.)

Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Ynt: Bu namazı tanıyormusunuz
« Yanıtla #27 : 15 Ocak 2013, 15:20:33 »
    Kendine doğruyu söyle

    "Üşendim" de

    "tembellik ettim"de

    "canim istemedi"de

    "yapmak içimden gelmedi"de

    hiç degilse "yattim"de

    Ne dersen de ama "imkanim yoktu" deme.Unutma, "iman en büyük imkândir."


 
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Ynt: Bu namazı tanıyormusunuz
« Yanıtla #28 : 15 Ocak 2013, 15:30:06 »
Ulu bir kavak agacinin yaninda bir kabak filizi boy göstermis. Bahar ilerledikçe bitki kavak agacina sarilarak yükselmeye baslamis. Yagmurlarin ve günesin etkisiyle müthis hizla büyümüs ve neredeyse kavak agaciyla ayni boya gelmis.

Bir gün dayanamayip sormus kavağa:

“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”
10 yilda” demis kavak

10 yilda mi?” diye gülmüs ve çiçeklerini sallamis kabak

“Ben neredeyse 2 ayda seninle ayni boya geldim bak!”

“Dogru” demis agaç “dogru”

Günler günleri kovalamis ve sonbaharin ilk rüzgarlari basladiginda

Kabak önce üsümeye sonra yapraklarini düsürmeye, soguklar arttikçada asagiya dogru inmeye baslamis.

Sormus endiseyle kavaga:
“Neler oluyor bana agaç?”

“Ölüyorsun” demis kavak
“Niçin?”

“Benim on yilda geldigim yere sen iki ayda gelmeye çalistigin için”

 
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]

Çevrimdışı sons

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 213
Bismillah
« Yanıtla #29 : 15 Ocak 2013, 19:28:30 »
Hoca vaazında;


“Bismillah diyerek yürürseniz, suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz.”
der.


Bu söze inanan bir köylü, artık köprü yerine nehirden geçmektedir.


Bir gün hocayı evine davet eder.


Kabul eden hocayla birlikte giderken, karşılarına nehir çıkar ve adam nehrin üzerinden yürüyerek geçer.


Ama hoca suya girmeye cesaret edemez.


Şaşkın köylü,

“Hocam böyle dememiş miydiniz, gelsenize!”
diye seslenir.


Hoca şöyle cevap verir:

“Onu söyleyen dil bende; ama ona inanan kalp sende…!”
Bazen Susmalıyım Diyorum Kendime..
Susmalıyım Ki Gönlümün Sesi Gönüllere Ulaşsın..
Sesimi Duymamak İçin Direnen Kulaklar Bari Gönlümü Dinlesin..
Ben Susmalıyım Ki Tüm Zor Cümleler Gönlümü Dinleyenlere Kalsın..
Dilimle Konuşmak Canımı Çok Acıttı..
... ... Bari Gönlümden Konuşayım Da,
Biraz da ...
Canımı Acıtanların Canları Acısın...


[Mevlâna Celaleddin Rumî]