Gönderen Konu: “Bu Ses çan sesi Evladım''  (Okunma sayısı 4766 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fuba30

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 101
    • http://www.islamiyetim.net
“Bu Ses çan sesi Evladım''
« : 05 Temmuz 2011, 16:23:58 »

“BU SES, ÇAN SESİ EVLÂDIM!”

Bu, olayın “ticarî” boyutu!.. Bir de, “dinî” boyutu var ki, asıl düşündürücü olan taraf, burası!..

“Adamlar” diyor, sayın Kökdemir; “Bir taşla iki kuş birden vuruyor!”

Peki, nasıl?..

Bir, “İngilizce öğretmeyen kitaplar” satarak, para kazanıyorlar!..
İki, o kitaplar vasıtasıyla “misyonerlik” yapıyorlar!..

“Bir baba geldi yanıma” diyor, “Çıldıracağım!” diye yakınıyordu!..

Kızı; “Baba, Pazar günleri biz niye kiliseye gitmiyoruz?” diye sormuş!..

“O çocuk, elbette sorar” diyor ve ekliyor:

“Çünkü Oxford kitaplarında; Mr. Braun, Cek’le Mari’nin ellerinden tutuyor, kiliseye götürüyor!.. Parkta oturuyorlar!..

Cek’le Meri; “Baba bu neyin nesi?” diyor… Braun, “Bu ses, çan sesi evlâdım. Pazar günü sizi kiliseye götüreceğim” cevabını veriyor!”
Peki, bu kitap, Oxford Yayınevi‘nden değil de, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Kökdemir‘in elinden çıksaydı nasıl olurdu?..

İşte, Kökdemir‘in cevabı:

“O İngilizce kitabını ben yazarsam; Cek’leri, Meri’leri değil, bizim Ahmet’leri, Ayşe’leri alır, parka giderdim!.. Braun’un oturduğu banka, Ahmet Kökdemir oturur ve çocuklar, “Baba bu ne?” diye sorduklarında, şu karşılığı verirdim:

“Bu ses, ezan sesidir evlâdım… O ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli!..”

Sonra da;

“Gelin, şöyle şadırvana doğru ilerleyelim, kolları sıvayalım, hadi namaza da gidiverelim” derdim!..

Evet, ben olsam böyle yazardım bu kitabı… Ama Oxford; hem İngilizce’yi öğretmiyor, hem öğretmediği dilden para kazanıyor, hem de kendi dinlerinin propagandasını yapıyor!.. Yani, bir taşla birkaç kuş birden vuruyorlar!“
***

BU VAHŞETİ ANCAK DİL PAKLAR

Bir başka örnek olarak da, “İsrail’deki bir TV kanalında düzenlenen yarışma”yı gösteriyor sayın Kökdemir ve diyor ki:

“Yarışmanın konusu İsrail’i dünya milletleri önünde iyi tanıtacak ve ona yönelecek birtakım sözleri, olumsuz tavırları anında bertaraf edecek yapıda kabiliyetli elemanlar yarışması!..

Güzel, etkili konuşmalı ve kavrayışı çok yüksek olmalı ki, ani sorularla bocalamasın, İsrail’i aklasın!..

İsrail’in yaptığı şu vahşeti hangi deterjan paklayabilir?..

Sadece dil!..

Bu kadar vahşeti temizleyecek deterjan henüz bulunmadı!..

Birinciye vaat edilen mükâfat külliyatlı para!.. Paranın dışında, ABD’ye gönderip, İsrail Büyükelçiliği’nde basın sözcülüğü görevi veriyorlar!.. Yaşı ne olursa olsun.

Dilin gücünü kavrayan her ülke bunlardan faydalanıyor. Ancak biz bu konularda başımız dara düşünce maalesef!!!”
…………..
Nasıl; tesbit ve teşhisler “son derece çarpıcı” değil mi?..

O halde, sayın Ahmet Kökdemir‘in son tesbitini aktaralım:

“Dil, dehşetli bir güç!.. Dokunduğu yeri ya birleştirir, ya da kökünden koparır!”

***

Şimdi, soralım kendimize;

“Kök”lerimizden kopmamız, “dil”den kopmamızla mı başladı acaba?..

Sıra, galiba “din“e geldi!..

Öyle ya, “bıçak yarası” geçer;

Ama “dilin açtığı yara” geçmez!..

Atalarımız; “dil, kılıçtan çabuk öldürür” derken, bunu mu kastediyordu acaba?..

“Tabelâlar“, hâlimizi anlatmaya herhalde yeter!..

Kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=146968,

29 Mart 2006

(Tashih ve düzenlemelerle Halis ECE)


« Son Düzenleme: 05 Temmuz 2011, 23:16:42 Gönderen: Tuğra »