Mektubât-ı Şerife - 453. Mektûbu Şerif
MEVZUU: Kadınlar için zaruri olan nasihatler.
NOT: İmam-ı Rabbani Hz. bu mektubu, saliha hanımlardan birine yazmıştır.
***
Önce bir ayet-i kerime meali:
Allahü Teâla şöyle buyurdu:
"Ey Nebi, iman eden kadınlar sana: Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ayakları arasında iftira düzmemek, herhangi bir iyilikte sana asi olmamak üzere, biat için sana geldikleri zaman; onlarla biat et. Onlar için, Allah'tan bağış talebinde bulun. Çünkü: Allah Gafur Rahim'dir."(60/12).
Mekke'nin fethi günü, Resulullah (sav) Efendimiz, erkeklerle olan biati tamamladıktan sonra; kadınlarla biat etmeye başladı.
Kadınlarla olan biat, yalnız sözlü idi; Resulullah (sav) Efendimizin eli, biat eden kadınların ellerine hiç değmedi.
Kötü ve düşük huylar, erkeklerden çok kadınlarda bulunduğundan; erkeklerin biatına göre kadınların biatında fazladan şartlar beyan buyurdu. Yüce Allah'ın emrine imtisal ederek, o vakitte kadınları o kötü huylardan men etti.
O şartlardan birincisi şuydu: Allah'a şirk koşmamak... Koşulan sirk, yüce Hakkın ne vücub vücubunda, ne de ibadet istihkakında olacaktır.
Bir kimsenin ameli; riyadan, süm'adan, (Görsünler ve işitsinler diye yapılmaktan), Allahu Teâla’nın gayrından; sözde ve övmekle olsa dahi ecir talebinden beri olmaz ise, o amel şirk dairesinin dışında değildir. O ameli yapan dahi, halis bir muvahhid olmaz. Resulullah (sav) Efendimiz bu manada şöyle buyurdu:
"Ümmetimde şirk, karanlık gecede kara taşın üzerinde yürüyen karıncanın ayak izinden daha gizlidir."
Bir şiir:
Şirksiz olma sözü incedir karınca izinden;
Karanlık gecede bir kara taş üstündekinden...
Resulullah (sav) Efendimiz, bir başka hadis-i şerifinde şöyle buyurdu: "En küçük şirkten sakınınız." Sordular: -En küçük şirk nedir ya RasulAllah? "Riyadır..."
Bundan başka, şirk âdetlerine, küfür mevsimlerine tazim etmek şirkte sağlam bir basamaktır.
İki dini tasdik eden dahi, şirk ehlinden sayılır. İslâm hükümlerinin mecmuu ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden dahi müşterektir. Hâlbuki küfürden teberri etmek, şirk şaibelerinden sakınmak tevhiddir.
Marazların, hastalıkların defi için, asnamdan ve tağuttan (kâhin ve putlardan) yardım talep etmek aynen şirktir. Böyle şeyler, ehl-i İslâm'ın cahilleri arasında şayi olmaktadır.
Yontulmuş taşlardan hacet talep etmek dahi küfrün kendisi olup yüce Vacibü'l-Vücud zatı inkârdır.
Allahu Teâla, bazı dalâlet ehlinin halinden şikâyet ederek, şöyle buyurdu:
"Şu kimseleri görmez misin ki, onlar sana indirilen ve senden önce indirilene iman ettiklerini sanırlar; kâhini de hakem tutmak isterler. Hâlbuki ona küfretmek için emir almışlardır. Şeytan dahi, onları, derin bir sapıklıkla saptırmak ister."(4/60)
Kadınların pek çoğu, memnu olan bu yardım talebini yapmaya müptelâdırlar. Kendilerinde bulunan tam cehalet sebebi ise, müsemmadan hali olan bu isimlerden beliyyenin defini talep ederler... Şirk ehlinin ve şirkin merasimini edaya meftundurlar. Bilhassa, Hindistan kadınları sırasında:
-Setile... diye bilinen cederi (çiçek veya benzeri kabarcıklı bir hastalık) marazının arız olduğu vakitlerde.
Anlatılan fiil, o kadınların hayırlısında ve şerlisinde; bu zamanda müşahede edilip görülmektedir. O derecede ki, bu şirkin inceliklerinden geri kalan, onun âdetlerinden bir âdete gitmeyen tek kadın bulunamamaktadır. Meğer ki Allahu Teala'nın koruduğu biri ola...
Hinduların büyük bildikleri günlere tazim, Yahudilerce bilinen gün âdetlerine uymak küfrü icab ettirip şirki gerektirir.
Nitekim ehi-i islâm'ın cahilleri, bilhassa kadın kısımları küffarın belli günlerinde küfür merasimini icra etmektedirler. Bunları kendileri için de bayram kabul edip kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlara benzeyen hediyeler yollamaktadırlar. Zarflarını dahi küffar gibi o mevsimde boyarlar. Ayrıca onları kırmızı pirinçle doldurduktan sonra yollarlar. O mevsime de tam manası ile itina ederler.
Bütün bu anlatılanlar şirktir ve Allah'ın dinine karşı küfürdür. Bu manada, Allahu Teala, şöyle buyurdu:
"Onların pek çoğu, Allah'a iman etmez; meğerki müşrik halleri ile inanalar..."(12/106)
Kendilerine adak yapılmış olarak, meşayihin kabirlerinde, meşayih için adak olarak kesilen kurbanları dahi, fıkhi rivayetlerde fukaha şirke dâhil edip üzerinde sıkı durdular. Sonra bunu, şer'an men edilen cinne tapanların kestikleri cinse dâhil eylediler. Kendisinde şirk şaibesi olduğundan, bu amelden dahi sakınmak gerek. Zira adak yolları bunun dışında çoktur. Neden dolayı, öyle bir şekilde hayvan boğazlanıp da, cinne tapanların cin için kestiklerine benzetilip onlara katılmak olsun?
Kadınların, meşayih niyeti ile oruç tutmaları da böyledir. Bunların isimlerini ekseriyetle kendiliklerinden uydururlar; onların niyeti ile de oruç tutarlar. Her gününün iftarı için, hususi bir vaziyet tayin ederler. Oruç için de, günler tayin ederler. Taleplerini ve maksatlarını da bu oruçlara bağlı kılarlar. Bu oruçlar sebebi ile o meşayihten hacetlerinin yerine gelmesine talep ederler. Sanırlar ki, işlerinin yerine gelmesi onlardandır. Böyle bir fiil, Allah'ın ibadetinde başkasını ortak etmektir. Ona ibadet yolu ile hacetlerin talebini başkasından yapmaktır. Üstte anlatılan fiilin şenaatini bilmek gerek. Bir hadis-i kusdisede şöyle geldi: "Oruç benim içindir; onun mükâfatını ben veririm." Bunun daha açık manası şudur:
-Oruç bana mahsustur; oruçta başkasının bana ortaklığı olamaz. Her ne kadar yüce Hakka bütün ibadetlerde başkasını ortak etmek aciz olmasa dahi; bunun oruca mahsus görülmesi, ona önem verip ondan ortaklığı atmak içindir.
Bu şeni fiili izhar ettikleri zaman, bazı kadınlar der ki: -Biz, bu oruçları Allah için tutarız. Ancak, onun sevabını meşayihin ruhlarına hediye ederiz.
Böyle bir söz, onlardan gelen hile yoludur. Eğer bu sözlerinde doğru iseler; oruç için günlerin tayinine ne hacet? Hususi taam vermek, iftarda çeşitli şeni vaziyetlerin tayinine neden gerek duyulur?
Onlar, çok kere, iftar vaktinde haram işler irtikâb ederler. Haram olan bir şeyle de oruç açarlar. Hiç de muhtaç olmadıkları halde, dilenirler ve o dilenerek aldıkları ile oruç açarlar. Sanırlar ki, hacetlerinin yerine gelmesi, bu haramı irtikâbına bağlıdır.
Üstte anlatılan manada yapılan işler aynen dalâlet olup, şeytanın aldatmacalarıdır. Allah korusun.
…