Gönderen Konu: Dikkat Keçi Çıkabilir!  (Okunma sayısı 3134 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dikkat Keçi Çıkabilir!
« : 13 Nisan 2015, 11:32:34 »

Dikkat Keçi Çıkabilir!



Koyun sürülerinin arasına keçi katılırdı. Keçi, çevikliği ve hareketli gövdesiyle koyunlar ortasında kendini, kim bilir ne kadar yabancı hissederdi. Koyunlar ortasında, melül melül yürür dururdu. Çobana “Niye bu hayvancağızı keçilerden ayırır da koyunların arasına koyarsınız.” diye sorarlar. Çoban “O keçi, sürüyü yıldırımdan korur. Yıldırım düşecek ağacı bilir, güvenilir bir ağacın altına sığınır. Biz de sürüyü oraya götürür, boş yere ıslatmayız.” cevabını verir.

Keçiler kışlaktan yaylaya doğru karınlarını doyurmak için yol almıştır aslında. Ancak keçilerle otomobilin karşılaşma esnasında bir hikaye gizli. O hikaye de yamaç aşağı yuvarlanan tekerleğin asırlar sonra yokuşa doğru tırmanmasıdır. O hikaye, yamaç yukarı sürülen keçilerin yamaç aşağı inmesidir. Bu nasıl mı oldu?

Tekerlek, araba oldu

Tekerliği icat eden, herhalde petrolü hesaba katmamıştır. Ya da bir tekerlek yüzünden petrol
savaşları çıkacağını düşünmemiştir. Tekerlek, ilk yapıldığında tek başına bir mana ifade etmiyordu. Birbirine tutturulup, at, eşek veya öküzlerle araba haline getirilmeliydi. Keçi ise evin yanında etrafında durmadan koşuyordu. Etinden sütünden kılından hiçbir karşılık beklemeksizin, insanoğluna hizmet ediyordu. Tekerlek, dayanıklı olsun diye taştan yapılmıştı, lakin ağırdı. Tahtadan yapıldığında hafif kalıyor, ancak ağır yük altında çabuk kırılabiliyordu. Demirden yapıldığında ise daha da ağırlaşıyor, hayvanları canından bezdiriyordu. Sadece göç zamanlarında kullanılıyor, sonrasında bir kenarda bekletiliyordu.

Petrol bulunana kadar böyle devam etti. Lastik kaplanan demir, artık yük arabası olmaktan çıkmış lüks bir hale gelmişti. 19. yüzyıl, tekerleğin hızlı döndüğü keçinin ise sabit hızda kaldığı zamanlardı. Tekerlek dönmüyor, döndürülüyordu ve devir sürat devri idi. Tekerleğin bu kadar hızlı dönmesi, petrolün talihini de döndürdü. İnsanoğlu tamamıyla tekerleğe hükmetmişti. Bütün yollar arabalara açıldı. Yeni arabalar ve yeni yollar, çift şeritli, dört şeritli, otobanlar, tüneller hepsi tekerlek endüstrisinin çarkını hızla döndürüyordu.

Bir çocuğun oyuncağı, yani oyun arkadaşı geçmişte keçilerin yavrusu oğlak iken, sanayileşme ile oyuncak arabalar oğlağın yerini alıyor. Dağlarda, ormanlarda tabiat ile iç içe bir çocukluk yaşanırken, yolda tekerlek yuvarlamaya başlanmışsa bir şeyler değişmişti. Keçilerin adını ezberleyen çocuklar, artık araba markalarını sayıyordu. Keçi yolu artık araba yoluna dönmüştü.

Keçi lambaları diye bir şey düşünülmüş müydü acaba! Ya keçi nerede kalmıştı?

Keçi hep keçi kaldı

Kimse arabasına, aslında bu tekerlekti, demiyordu. O, artık otomobildi, arabaydı; ancak keçi inat eder gibi hep keçi kaldı. Arabalar evin etrafından, insanın en yakın hayvanlarını kovmuştu. Tekerlek köylü, ibtidai idi; araba şehirli ve modern idi. Evin yanında ağıl ve ahır yerine garaj yapılmıştı. Keçileri, hayvanları otlatmak için uzaklara gidilerken, petrol istasyonları arabanın karnını doyuruyordu. Her evde bir keçi bulmak imkânsızdı, her kapıda bir otomobil park edilirdi. Araba almak için nice keçiler satılıvermişti. Keçinin değeri, arabaya mı geçmişti!

Büyük şehirlerde kat kat kapalı otoparklar yapılıyordu. ilçelerde oto sanayi siteleri kuruluyordu. Keçilerin ise ormana girmesi dahi yasaklanıyordu. Seçim vaatlerinde yol yapmak, en ön sıralarda söyleniyordu. Belki de yol yapmak tekerlek endüstrisine dolaylı yoldan destek vermekti. Kimse, büyük keçi çiftlikleri meralar kuracağını vaad etmiyordu, keçinin derdinde değildi. Eskiden Bey, hayvanlar için otlaklar yeni meralar bulacağını söylerken, günümüzde arabalara yol yapmak revaçtaydı. Yayalar için denilen trafik lambaları bile arabalar içindi. Keçi yamaç yukarı sürülmüş, tekerlek yamaç aşağı yuvarlanmıştı. ikisi herhangi bir sebep ile karşılaştığında ise keçinin arabaya yol vermesi gerekiyordu.

Keçiler otobana giremez

Trafik levhalarına dikkat edelim. Hemen hepsinde araba esaslı bir işaret ve yönlendirme vardır. Keçiler otobana giremez, onun kendine ait patikası/keçi yolu vardır. Arabalar da oradan gidemezdi. Oysa patikalar araba yolunun ilk haliydi.

Türkiye’de otobanların güzergahları düşünüldüğünde, keçilerin karşıya geçemediği alanların haritası çıkıverir. Asırlardır insanoğlunun yol yaptığı keçiler artık yola çıkamıyordu. Göç zamanında o nazik ayakları incinmesin diye arabalarla taşınmalıydı.

Keçiler etrafı kirletip şehre zarar verebilirdi. Ancak otomobil sağlığa zararlı değildi, çıkardığı gazlar havayı ve çevreyi kirletmiyordu! Trafik kazalarından ölenlerin sebebi en azından keçiler değildi. Aslında bu, insanın hırslanarak icat ettiği arabayı daha değerli görüp, tamamıyla hükmedemediği yani değiştiremediği keçiyi hayatından çıkarmasıydı. “Değer yargısı”nın ölçüsü, bir şeyi değiştirebildiği ve elde edebildiği kadardı.

Keçi varken levhayı koyalım

Yayla yolundan devam edelim. Bir inşaat alanında “Dikkat hafriyat kamyonu çıkabilir!” yazısını okursunuz. Yol kenarında bir çobanın “Buraya dikkat keçi çıkabilir, levhasını koymak çok mu zor?” sorusu, duraklatır arabanızı. Ancak 500 kilometrelik bir göç güzergâhında, bir sürü trafik levhası varken “Dikkat keçi çıkabilir!” levhasını arar durursunuz. Göç yolları üzerinde hayvanlar için ne alt ne de üst geçit düşünülmüştü.

Eğer bir gün keçiler, koyunlar, sığırlar yolumuza çıkmazsa; biberona süt renginde sıvılar koymak için marketin yolunu tutmuşuzdur.


Sadik Canlar | 01 Nisan 2015 | http://insanvehayat.com/dikkat-keci-cikabilir/