Gönderen Konu: ÇAĞA VURULAN DAMGA  (Okunma sayısı 2927 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı BOZKURT-61

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 15
    • http://www.nihatmalkoc.siteleri.com
ÇAĞA VURULAN DAMGA
« : 22 Haziran 2005, 18:12:17 »

ÇAĞA VURULAN DAMGA


                                                                    M.NİHAT MALKOÇ

   Bundan 552 yıl evvel,ülkemizin gözbebeği olan İstanbul,Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmişti.Bu “Feth-i Mübin” sadece İlâ-i kelimetullah aşkıyla gerçekleştirilmişti.Hocası,Akşemseddin’in çile dergâhında olgunlaşmıştı Fatih…Nefsinin oyuncağı olmaktan kurtulmuştu.Manevî sahada rüştünü defalarca ispatlamıştı.İstanbul’u fetihteki gayesi son Peygamber Hz.Muhammed(SAV)’in hadiste zikrettiği ilâhî müjdeye mahzar olmaktı.Zira Resulullah Efendimiz: “İstanbul mutlaka fetholunacaktır. O’nu fetheden komutan ne güzel komutan ve O’nu fetheden asker ne güzel askerdir” buyurarak fethin önemini belirtmiştir.Zira burası alınmadan evvel Bizans İmparatorluğunun başkentiydi.
İstanbul’un fethedilmesi Müslümanlar için bambaşka bir mânâ ifade ediyordu.Peygamberin övgüsüne mahzar olmak müminler için çok ehemmiyetliydi.Bu yüzden Müslümanlar İstanbul’un fethi için büyük gayret göstermişlerdir.İlk teşebbüs Hz.Osman zamanında gerçekleştirildi.Muaviye’nin oğlu Yezid’in önderliğindeki İslâm ordusu,şehri kuşatmasına rağmen fethe muktedir olamadı.Bu ordunun içinde sahabelerin büyüklerinden Hz.Ebu Eyyub-ı Ensarî de vardı.Kuşatma sırasında dizanteriden öldüğü için İstanbul’da kendi adıyla anılan ilçede,adına yaptırılan caminin avlusunda  defnedilmiştir.Bunun dışında,pek çok fetih teşebbüsünde bulunulmuşsa da neticeye ulaşılamamıştır.Bu şeref İkinci Mehmet Han’a nasip olmuştur.
   İstanbul’un fethi büyük bir askerî ve taktik başarıdır.O zamanın geri teknolojisiyle bizzat Fatih’in döktüğü ağır toplarla,surlar yerle bir edilmiştir.Mağrur surlarda tarihe şekil veren mukaddes gedikler açılmıştır.Bu fetihle beraber köhnemiş bir çağ kapanırken yepyeni bir çağ açılmıştır.Karadeniz,bir Osmanlı gölü hâline dönüştürülmüştür.Osmanlı bir dünya devleti olduğunu ispatlamıştır.
   Fethin mimarı İkinci Mehmet Han,bu muazzam zaferden sonra müslümana yakışır bir hoşgörüyle gayri müslimlere inanç hürriyeti tanımıştır.İstanbul’la birlikte Hıristiyanların da gönlünü fethetmiştir.Bunun üzerine bir Bizans vatandaşı şu enteresan ifadeleri kullanmıştır: “Burada kardinal külâhı görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederim.” Osmanlı bu hoşgörüsü sayesinde altı yüzyılı aşkın bir süre yaşadı.
   Fatih Sultan Mehmet,İstanbul’u fethettiğinde tarihler 29 Mayıs 1453’ü gösteriyordu.Bizler şimdi yeni bir yüzyıla girdik.O günden bugüne 552 sene geçti.Köprülerin altından çok sular aktı.İstanbul şimdi Fatih zamanındaki İstanbul değil.Nüfusu arttıkça yozlaştı ve değerlerinden uzaklaştı bu koca şehir!..Adeta kimliğini kaybetti.Bugün İstanbul maddeten bizim olsa da,manevî bakımdan bizden çok uzaktır.Bu şehrin manevî bir fethe ihtiyacı vardır.İstanbul’un bugünkü durumu hakkındaki düşüncelerimi “İstanbul’a Dair” adlı şiirimde vaktiyle şöyle dile getirmiştim:

“Hayâl misin gerçek mi?...Seni tanımak çok zor
Bu hâle nasıl düştün anlayan birine sor
Bak Fatih mezarında hâline üzülüyor
İstanbul’un içinde bir İstanbul daha var
Üvey evlât misali öz evlâtlarına dar

İstanbul neden küstün öz evlâdına böyle?
Niçin mahzûn durursun,derdin var ise söyle
Bana Yavuz’dan,Fatih’ten,Hamit’ten bahseyle
   Düşman mutlanır iken dost ağlıyor hâline
Henüz yol yakın iken İstanbul dön kendine!...

Ey koca şehir ufkun neden böyle karardı?
Ömrünün taze baharında benzin sarardı
Hayalimizde seni hep mağrur görmek vardı
Bir zaman söz vermiştin direnecektin güya
Kiliseler gülerken ağlıyor Ayasofya…

Mabetler kan ağlıyor Beyoğlu’nun hâline
Geçmiyor rezaletsiz ne gün,ne ay,ne sene
Eyüp Sultan ‘da kabir davet ediyor dine
Ne olacak bu hâlin derdine bir deva bul
Çıkar o pis gömleği mâzine dön İstanbul!...”