DİNİ KATEGORİLER > İSLAM-GENEL

Camiler kiliseye mi dönüşüyor!

<< < (12/12)

yusufs:
Burada kabahatli kim? Diyanet işleri başkanlığının kurul kararları arasında bu konu ile ilgili fetvası mevcut.
Buna rağmen o sandalyeleri koyanları oradaki namaz kıldırma memurlarının uyarmaması, hatta ve hatta caminin arka bölümüne oturacak sıra yapılmasına göz yumulması işin vahametini göstermektedir. İster sert çıkın ister yumuşak. Camilerin bir an önce kilise görüntüsünden kurtulması şart.

yusufs:
İşte karara ait link:

http://kurul.diyanet.gov.tr/sorusor/duyurular.aspx?haber=44#div44

mazhar:
Camilerde korkulan oluyor

Camilerde yaygınlaşmasından korkulan sandalye alışkanlığı bir aşama daha da ileriye gitti.


Camilerde giderek artan ve büyük tartışmalara neden olan "sandelye alışkanlığı"nın değiştirilmesi konusunda bir ilerleme sağlanamazken, Anadolu'nun farklı şehirlerinden gelen haberler işin daha ilerilere taşındığını ortaya koyuyor. Artık sandelyelerle de yetinmeyen bazı cami yöneticileri, camilere kiliselerdekinin neredeyse aynısı olan tahta sıralar ve setler koymuş durumda.

Din alimlerinin "Yerde oturma sorunu olmadıkça sandalyede namaz kılınmaz" şeklindeki fetvalarına rağmen halen bazı camilerde sandelye ya da tahtadan oturak ve sıra yapılması soru işaretlerine neden oldu.

KİLİSEYİ ANDIRAN GÖRÜNTÜ

Son olarak, İstanbul'un Pendik İlçesinde bulunan Veli Baba Camii'nde 2 Eylül Pazar günü çekilen aşağıdaki fotoğraf karesi akıllara kiliseleri getirdi. Caminin arka kısmına konan tahtadan sıra ve hemen önüne konan engel kiliselerdeki oturaklara birebir benziyor. Kiliseden tek farkı ise yerde halıların bulunması. Camideki görüntü, durumu üzüntüyle karşılayan Müslümanların "Camiler birgün kiliselere benzeyecek" korkusunu haklı çıkaracak cinsten.

DİYANET UYARMIŞTI

Ayrıca, Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu, hasta ve engellilerin dahi, namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmalarının uygun olduğunu açıklaması da işe yaramadı.

"Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan, namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabeye 'Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl' (Buhari, Taksiru'As-Salat, 19) buyurmuştur.

AYAKTA KILMA EN SON ÇARE

Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar. Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar. Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda eder. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile yerine getirir. Namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır. Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar, bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır."

Dünya Bülteni.Haber Vaktim.com

uzman.:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

و قال النبي صلي الله عليه وسلم : وَاعْلَمُوا أَنَّ خَيْرَ أَعْمَالِكُمُ الصَّلاَةُ

SANDALYEDE NAMAZ

Değerli Müminler!

Namaz, kulun Allah’a en çok yakınlık kazandığı ibadettir. Hz. Peygamber (s.a.v) bu ibadeti “en hayırlı amel” olarak tanımlamış[1], kıyamet gününde hesabı sorulacak ilk amelin namaz olacağını bildirmiştir.[2] Bu sebeple namazın terkedilmesi caiz görülmemiş, ima ile de olsa mutlaka kılınması emredilmiştir. Hz. Peygamber “Kim namazı kasten terkederse Allah’ın himayesi ondan uzak olur” buyurmuştur.[3]

Namazın erkânı Kur’an ve Sünnette belirtilmiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de “Namazlarınızı benden gördüğünüz gibi kılın”[4] buyurmuştur. Namazın rükünleri iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rüku, secde ve ka‘de-i âhiredir. Allah Teâlâ, “Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz”[5] buyurarak namazın bazı rükünlerine işaret etmiştir. Rükünlerden herhangi birinin mazeretsiz olarak yapılmaması durumunda namaz sahih olmaz.

Ancak dinimizde sorumluluklar, kulun gücüne göre belirlenmiş[6] kuldan yapabileceği kadarı istenmiştir.[7] Buna göre namazı bilinen şekliyle ayakta kılamayan kimse oturarak da kılabilir. Böyle bir kişi kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak namazını kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabeye, “Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl” buyurmuştur.[8]

Muhterem Müminler!

Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.

Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar.

Ayakta durabildiği ve rükû yapabildiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak secdeyi ima ile eda eder.

Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse ise namazı tabure benzeri bir şey üzerine oturarak rükû ve secdeleri ima ile yerine getirir.

Değerli Kardeşlerim!

Dinimiz bizden, namaz kılarken hem ihlâslı ve samimi olmamızı hem de namazın şekil şartlarına riayet etmemizi istemiştir. Namaz kılan kişi, gücü yettiği halde gerekli itinayı göstermediği takdirde Rabbine karşı sorumlu olacağını bilmelidir. Bu sebeple namazını tabure ve benzeri şeyler üzerinde kılanlar ileri sürdükleri mazeretleri, bizzat kendileri dürüstçe değerlendirmelidirler.

Namazı aslî şekline uygun olarak kılmaya engel teşkil etmeyen hafif bedeni rahatsızlıklar, bu konuda mazeret olarak ileri sürülmemelidir. Bu itibarla dinî açıdan zorunlu bir sebep bulunmadıkça sandalyede namaz kılmak, meşru görülmemiştir. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacıyla camilere sıralar halinde oturakların konulması, cami dokusu ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve sakatlık gibi herhangi bir mazereti bulunanların, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları gerekir.

Cenâb-ı Hak her türlü ibadetleri rızasına uygun şekilde yerine getirmeyi cümlemize nasip etsin.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 01.12.2010 tarihli kararından alınmıştır.
[1] İbn Mâce, “Taharet”, 4.

[2] Tirmizî, “Salât”, 188.

[3] Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 421.

[4] Buhârî, “Ezân”, 18.

[5] Hac, 22/77.

[6] Bakara, 2/286.

[7] Bakara, 2/185.

[8] Buhârî, “Taksîrü’s-salât”, 18.

Fatihan:
Sandalyede Namaz”ın arkasındaki plan ne?

Câmilerde sandalye dinde reformun neresinde?

Navigasyon

[0] Mesajlar

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek