Gönderen Konu: İslam ile iman aynı manada mıdır ayrı manada mıdır?  (Okunma sayısı 3113 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SERAHSİ-HÂCE

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 22

İMAN İLE İSLAM AYNI MANADA MIDIR AYRI MANADA MIDIR?

Her ne kadar Allah Hucurât sûresi 17. âyetinde iman ile İslâm'ı ayrı kav¬ramlar imiş gibi zikretmişse de, Kur'ân'da bu şekil¬de zikrolunması mecazî mânâda kullanılmış olması sebebiyledir (Kâdi 'Abdulcebbâr, Çerhu'l - Usûli'l - Hamse, b. 706 vd.) Mu'tezile'nin ileri sürmüş olduğu iman ile İslâm'ın aynı olduğu fikri, Ebû Tâlib el-Mekkî (v. 386/996) (ez-Zebîdİ, Şerhu'l - İhya, c. II, s. 238. ) îbn Hazm (v. 456/1064) (îbn Hazm, el-Fasl, c. III, s. 225 vd.) ile Hanefî-Mâ.turldî ekolüne mensup kelâmcılar tarafından da ileri sürülmüştür. (es-Sâbûnî, el-Kifâye, vr. 90«; Kemâl b. Ebî Şerif, el-Mü-sâmere, s. 12 vd.)
İmam el-Mâturidî (v. 333/944) bu konuda: «Her ne kadar kitap ve sünnette iman ile İslâm birbirin¬den ayrı olarak zikredilmese de hakikatte iman ile İslâm aynı mânâda kullanılır. Zira bütün mezhebler imandan çıkanın İslâm çizgisinden çıkmış olacağında ittifak etmişlerdir» der.

İman ile İslâm'ın aynı şey olduğunu savunanlar şu âyetleri delil getirirler:

وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمٖينَ
Mûsa da dedi ki: «Ey kavmim! Eğer Allah'a imân etmiş iseniz, eğer teslimiyette bulunmuşlar iseniz artık ona itimad ediniz.» (YÛNUS suresi 84. ayet)


وَمَا اَنْتَ بِهَادِى الْعُمْیِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ
Ve sen o körleri sapıklıklarından hidâyete erdirici değilsin, sen ancak Bizim âyetlerimize inananlara işittirirsin, işte müslüman olanlar da onlardır. (NEML suresi 81. ayet)


فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فٖيهَا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ فَمَا وَجَدْنَا فٖيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِمٖين
Artık orada bulunan mü'minlerden kim var ise çıkardık. Fakat orada müslümanlardan bir haneden başka bulmadık. (ZÂRİYÂT suresi 35.36. ayet)
Yukarıki âyetlerde aynı grup insanlardan bazen mü'-min, bazen de müslim diye bahsedilmekte, iman ile İslâm'ın farklı şeyler olmadıkları ortaya konulmak¬tadır.
Peygamber Efendimiz, 'Abdullah b. 'Ömer'den (v. 73/692) rivayet edilen bir hadîslerinde şöyle buyurur¬lar: «İslâm beş şey üzerine bina olundu. (Bu beş şey) "Allah'tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed O'nun elçisidir." demek, namaz kılmak, zekât vermek, hac¬cetmek, ramazan orucunu tutmaktır» (el-Buhârî, el-îmân, B. 1, 3; Müslim, el-îmân, B. 5; et-Tirmizî, el-îmân, B. 3; en-Nesâî, el-îmân, B. 13; Ahmed b. Hanbel, c. II, s. 26, 93, 120; c. IV, s. 364.). Bu hadiste de Hz. Peygamber: «Allah'tan başka ilâh yoktur. Mu¬hammed O'nun elçisidir» diye şehâdet etmeyi, yani iman etmeyi İslâm diye isimlendirmiştir. Bu bilgile¬rin ışığı altında mü'min ile müslim arasında bir ayı¬rım yapılamaz. Mü'min olan herkes müslim, müslim olan da mü'min olmaktadır.


ez-Zebidî (v. 1205/1791) iman ile İslâm'ın bazen eşanlamlı, bazen de farklı mânâlarda kullanıldığını söyleyerek (ez-Zebidî, ag. esr., ç. II, s. 235. ) iman ile İslâm'ın müteradif kavramlar olduğunu savunanların fikirlerim şu şekilde açıklığa kavuşturur: «İslâm teslimiyet demektir. Teslimiyet ya kalben olur ki, bu kat'î inanç demektir. Yahut lisan¬la olurki, bu da ikrardır. Yahut da organlarla olur. Bunlar da ibadetlerdir. Bu üç şeklin en faziletlisi kalb-le olanıdırki, o da iman diye isimlendirilir. Îmanın îslâm mânâsına yorumlanmasına gelince; bu da İs¬lâm'ın kalbin teslimiyeti kabul edilmesidir. Amel ve söz ise kalbte gizli olan teslimiyetin neticesi ve se-meresidir. Bazen ağaç denince, ağacın kendisi kaste¬dildiği gibi meyvesi de kastolunur. Bunun gibi İslâm denince, imanın kastolundugu da görülmüştür»

Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi Hanefî - Mâ-turidi ekolü mensupları iman ile İslâm'ın birbirini ta¬mamladıklarını savunuyorlar. Bu gruba göre iman içten bağlanış, İslâm ise teslimiyet, itaat ve boyun eğiştir. Bu da emir ve yasaklara dikkat etmekle ger¬çekleşir. Bu durumda iman ile îslâm birbirleriyle ya¬kın alâkası olan iki kavram olup, biri diğerinin ta¬mamlayıcısı durumundadır. Bu anlayış tarzı ile, «iman İslâm'ın aynıdır» diyen Mu'tezüenin anlayış tarzı ara¬sında fark vardır. Zira Mu'tezileye göre iman ile İs¬lâm bir tek kavramdır. Mâturîdilere göre ise, iman ve İslâm birbirlerini bütünlemeleri ve hüküm yönün¬den ayrılmaz kabul edilir. (Şerafeddin Gölcük, İsimler ve Hükümler Yönünden îman ve İslâm Kavramları, Atatürk Üniversitesi îslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, sayı, H, s. 199.)

İman ile İslâm kavramlarının birbirinden farklı kavramlar olduğunu kabul eden ehl-i sünnet kelâm-cıları ise Eş'arilerdir. Mâturîdüerden Ebu'l-Ma'in en-Nesefî (v. 508/1115) ile 'Ali el-Kârî (v. 1014/1806) " iman ile İslâm'ın farklı iki mefhum olduğunu, çünkü imanın içten boyun eğme, İslâm'ın da dıştan boyun eğme mânâsına geldiğini, imanın kalbin, İslâm'ın da organlarının işi olduğunu söylemişlerdir.
İmam el-Eş'arî'ye (v. 324/936) göre iman ile îslâm farklı şeylerdir. Ona göre îslâm, imandan daha ge¬niş olup, imanı kuşatmaktadır. Yine o İslâm diye ni¬telenen her şeyin iman olmadığı kanaatmdadır. (el-Eş'arî, eî-İbâne, s. 10.)

İmam ei-Eş'ari'nin izinde yürüyen Eş'arî kelâmcı-ları onun bu görüşünü nıetocUu bir şekilde geliştir¬mişler, çeşitli delillerle desteklemişlerdir. (el-Bâkillânî, et-Temhîd, s. 347; el-Insfif, s. 58 vd.) Bu eko¬lün el-Eş'ari'den sonraki büyük temsilcisi el-Bâkillâni (v. 403/1013), her imanın îslâm olduğunu fakat her İslâm'ın iman olmadığını söylemiştir. Ona göre imanın mânâsı tasdik; İslâm'ın mânâsı boyun eğmek¬tir. Tasdik eden kişinin boyun eğenden başka biri olması imkânsızdır. Buna mukabil boyun eğenin tas¬dik etmeyen biri olması mümkündür. Bu her nebî-nin sâlih olması, fakat her sâlihin nebi olmayışı gi¬bidir.


Bir başka Eş'arî kelâmcısı olan eş-Şehristânî (v. 548/1153) ise bu mevzuda şöyle der: «İslâm sözü hem mü'mtn hem de münafık için kullanılan müşterek bir lâfızdır. İslâm bir başlangıçtır. Eğer İslâm kalbin ha¬lisane tasdikiyle beraber bulunursa, ancak o imana sahip olan kişi hakiki mü'min olabilir. Öyleyse Hz. Peygamberin hadiste belirttiği gibi (el-Buhârî, el-îmân, B. 37; et-Teisîr, sûre: 31; Müslim, el-İmân, B. 1; Ebû Dâvüd, es-Sünnet, B. 15; et-TIrmizî, el-îm&n, B. 4; îbn Mâce, el-Mukaddime, B. 9; Ahmed b. Han-bel, c. I, s. 51 vd derece olarak İslâm bir başlangıç, iman orta, ihsan da kemâldir» (eg-Şehristânî, ag. esr. c. I, s. 40 vd.)


et-Taftâzâni de (v. 793/1390) iman ile İslâm'ın bir ol¬duğunu savunan kelâmcılann İslâm'ı, tasdikin haki¬kati olan ve hükümlerin kabulü anlamına gelen «in-kıyad» mânâsına aldıklarını zikrederek, bir grup ke-lâmcınm bu şekilde söylemesinin sebebinin, iki mef¬hum arasında bir başkalığın bulunmadığı, yahut da biri olmadan diğerinin bulunamayacağı için söyledi¬ğini, yoksa iman ile İslâm'ın mefhumlarının birliği demek olmadığını ileri sürmüştür.( et-Taftâzâni, Şerhırl - 'Akâid, s. 159 vd.; Şerhu'l - Makâ-sıd, c. II, s. 259.)
Bu açıklamalarda görüleceği gibi Eş'arilere göre İslâm imandan daha umumî, iman ise İslâm'dan da¬ha hususi olup, bu durumda her tasdik teslim olmak¬ta, fakat her teslim tasdik olmamaktadır.
Eş'ariler iman ile İslâm'ın farklı iki kavram ol¬duğu fikrini müdafaa ederlerken Hucurât sûresinin 14. âyetini delil getirirler. Bu âyet Eşlem oğulları ka¬bilesinden bir grubun, kuraklık senesi Medine'ye ge¬lerek kelime-i şehâdeti söylemeleri, buna karşılık da Resulüllah'tan maddi yardım istemeleri neticesinde nâzil olmuş ve elçisine Yüce Allah şunları vahyetmiş-tir: قَالَتِ
الْاَعْرَابُ اٰمَنَّا قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰـكِنْ قُولُوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْاٖيمَانُ فٖى قُلُوبِكُمْ وَاِنْ تُطٖيعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْپًا اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
«Araplar "iman ettik" dediler. De ki: "Siz iman etmediniz, bari müslüman gözüktük" deyiniz». Bu âyette de görüleceği gibi Allah iman ile İslâm'ı ayr-mış, ikisinin farklı iki mefhûm olduğunu belirtmiş¬ti-
Cibril hadîsi diye şöhret bulmuş olan bir hadiste ân Peygamber Efendimiz iman, İslâm, ve ihsan mef¬humlarının birbirinden farklı üç kavram olduğunu . söylemiştir. Ebû Hureyre Cv. 59/679) şunları anlatı¬yor: Resûlüllah bir gün insanlarla beraberken, bir adam (bu şahsın Cebrail (a.s.) olduğu hadîsin sonunda Peygamberimiz tarafından açıklanmıştır) kendi¬sine gelerek,
— İman nedir? diye sordu. Resûlüllah da,
—İman; Allah'a, meleklerine, Allah'a kavuşmaya, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye inanmak demektir, cevabını verdi. Bunun üzerine o şahıs,
— İslam nedir? dedi. Resûl-i Ekrem de cevaben,
— Allah'a ibadet etmen, O'na şirk koşmaman, na¬mazı kılman, farz olan zekâtı vermen, ramazan ayın¬da oruç tutmandır, karşılığını verdi. Aynı kişi,
— İhsan nedir? diye bir soru yöneltti. Hz. Pey¬gamber de,
—Allah'a, O'nu görüyormuş gibi, ibadet etmen¬dir. Çünkü sen O'nu görmüyor olsan da O seni görüyor (el-Buhâri, el-İnân. B- 37i et-Tefsîr, sûre: 31; Müslim, el-îmân, B. 1; Ebû pâvûd, es-Sünnet, B. 15; et-Tirmİzî, el-îmân, B. 4; İbn MâıT^ el-Mukaddime, B. 9; Ahmed b. Han-bel, c. I, s. 51 vd.)buyurdu. Bu hadiste açıkça görüldüğü gibi Hz. Peygamber, iman, İslâm ve ihsanı değişik şekillerde tarif etmiş, birbirlerinden farklı mefhumlar oldukla¬rını ortaya koymuştur. . Bu hadiste açıkça görüldüğü gibi Hz. Peygamber, iman, İslâm ve ihsanı değişik şekillerde tarif etmiş, birbirlerinden farklı mefhumlar oldukla¬rını ortaya koymuştur. (Doç. Dr. Âhmed Sâim Kılavuz, İman Küfür Sınırı Tekfir Meselesi, Marifet Yayınları: 49-55.)
« Son Düzenleme: 27 Ocak 2009, 17:17:56 Gönderen: SERAHSİ-HÂCE »