çanakkale zaferi

Başlatan vedat1980, 18 Mart 2005, 11:54:38

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

vedat1980

Gönderilemeyen Mektup

Bilirsiniz şehitler kanlı elbiseleriyle defnedilir. Kanlı elbiseleri, onların beraat kararları gibidir. Allah'ın huzuruna onunla çıkarlar.
Ve bir şehit. Defnedilmeden önce üstü arandığında mübarek kanına bulanmış bir mektup çıktı cebinden. Karısına hitaben yazmış, ancak gönderecek zamanı olmamıştı.
Şehidin adı Zahit, rütbesi üsteğmen. O zamanki deyişle "Mülâzim-i Sani Zahit Efendi..."
Mektubun bugünkü dille özeti şöyle:
"Aziziye (Pınarbaşı) İlçesi'nin Kılıç Mehmet Bey Köyü'nden Ahmet Efendi kızı eşim Hanife Hanıma...
"İşte bugün seferberlik ilan edildi. Ben hem kendim, hem mesleğim itibariyle tam bir asker, hem şerefli bir askerim.
"Asker olmam nedeniyle, sevgili vatanımı savunmaya gidiyorum. Gidip gelmemek, gelip bulmamak var. Her şey insan içindir.
"Böyle olmakla beraber, şu vasiyetnameyi yazmak hemen ölmek demek değildir.
"Yüce Allah ve İlahi mukadderat bir birimizi önceden tanımadığımız ve bilmediğimiz halde, uzak memleketlerden bizi bir birimize nasip etti. Allah'ın emrine ve Peygamber'in kavline uygun olarak nikahımız kıyıldı. Yaşadığımız sürece geçimimizi sağlamaya çalıştım. Fakat, bizi toparlayıp bir araya getiren devletimiz harp ilan etti. Ben de vatanım ve milletim uğruna harbe iştirak ediyorum. Eğer şehit olursam, Büyük Allah'ım ruhlarımızı birbirine kavuşturur.
"Vatan uğruna şehit olursam bana ne mutlu. Böyle bir hal olduğunda mevcut olan eşyam ve taşınabilir mallarımdan mihri müeccelinizi almanız için sizi vekil tayin ediyorum. Eğer bunlar yetmezse hakkınızı helal edeceğinize ve beni borçlu yatırmayacağınıza eminim.
"Birbirimize verdiğimiz sözlerden dönmemenizi ister ve umarım. Ruhuma bir mevlit okutmak vicdanınıza kalmıştır. Kendim için başka bir şey istemiyorum. Şehitlik bana yeter.
"Mektubumu aldığınız zaman, yüksek sesle ağlamanıza razı değilim." (Bu mektubun içinden, aziz şehidin biricik yavrusu Nadide'ye ait kırmızı kurdele ile bağlı bir demet sarı saç bulunmuştur)
Çanakkale Zaferi'ni kazananların iç dünyası böylesine temiz, yürekleri kıbleye dönüktü.
Çanakkale Zaferi'nin 90. yıldönümünde şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarken, bizi yok etme amacında ittifak edip üzerimize gelenleri de unutmamamız gerekiyor.
¥
İngiliz Bahriye Nazırı Churchille, İngiliz donanmasını Çanakkale'ye gönderdiği andan itibaren yaptığı bütün konuşmalarda aynı hayali seslendiriyordu: "Çanakkale mutlaka geçilmelidir, geçilecektir. Osmanlı Devleti mutlaka bertaraf edilmelidir, edilecektir."
Aynı günlerde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, subaylarını cephe gerisinde toplamış, şöyle konuşuyordu:
"Silah arkadaşlarım! Biz, düşmanın toplarına ve zırhlılarına karşı imanımızla çıkacağız. Şarapnellere ve mermilere göğsümüzü siper edeceğiz. Ve bütün dünyaya Çanakkale Geçilmez sözünü bir darb-ı mesel gibi söyleteceğiz."
Açıkçası bu savaş,"Çanakkale'yi mutlaka geçeceğiz!.." diyenlerle, "Çanakkale geçilmez!.." diyenlerin savaşıydı?
"Çanakkale geçilmez!.." diyenler kazandı.
Dedelerimiz Çanakkale'de, her gün 23 bin top mermisi altında dünya cehennemini yaşarken, Avrupa bayram yeri gibiydi. Başkentler süslenmiş, tarihi kiliseler temizlenerek zafer âyinine hazırlanmıştı. Batı, dereyi görmeden paçaları sıvamıştı. Hava akınları, çıkarmalar, kara harekâtları, derken, günler geçti?
Milâdi takvimler 18 Mart 1915 gününe aktı. Mehmed Akif'in, çok haklı olarak, "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ!.." dediği kuvvetler karadan, havadan ve denizden saldırıya geçtiler?
Çanakkale sırtları denizden, havadan ve karadan atılan bombalarla bir anda cehenneme dündü.
O gün başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, tekmil Avrupa zafer müjdesi bekliyordu. Ne var ki felaket haberine çarpıldılar. Felaket haberi geldiğinde Churchille, Avam Kamarası'nda konuşuyordu. Eline tutuşturulan notu havaya kaldırdı ve, "Bu not Çanakkale cephesinden geliyor, umarım kesin zaferimizin müjdesidir" dedi. Fakat göz atar atmaz, rengi sarardı. Elini başına vurarak: "Eyvah, mahvolduk!.." diye inledi.
18 Mart 1915'te, bir kısmı çocuk yaşta, üçyüz bin civarında şehidin iradesi, dünyanın en büyük, en teknik donanmasını Çanakkale sularına gömdü.
Bu zafer çok önemlidir: Çünkü İstiklâl Savaşı'mızı Çanakkale Zaferi'mizin moral desteği üzerine inşa ettik.

Yavuz Bahadıroğlu
Bir insanı doyurmak istiyorsanız ona hergün balık vermeyiniz, balık tutmayı öğretin"

Abi-hayat

Dun cok guzel bir belgesel izledim bunun uzerine..Birazda ailede buyuk dedelerimizin bu savasa gidip ne sekilde geldiklerini ve hatiralarini paylastik ..Insan gecmisini hic bir zaman unutmamali..Buyuklerimiz neler gormus ne acilar cekilmis..Bu vatan oyle kolay kazanilmamis...
.

Mücteba