Gönderen Konu: Minareler  (Okunma sayısı 2778 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

uzman.

  • Ziyaretçi
Minareler
« : 06 Temmuz 2012, 02:21:49 »

Namaza sesli çağrı, minaresiz ilk muştu;
Bilâl-i Habeşî'yle gönülden okunmuştu.
                                                                          
Pek kısa bir zamanda çoğaldı diyar diyar,
Toplu ibâdetlere "gel", "gel", diyen ezanlar.

Beş şartın beş vaktine yaraşan gelmeliydi,
Temelden, kalem ucu gibi yükselmeliydi.

Mahşere kalmazdı ya, yarım yüzyıl sonrası,
Gelivermişti işte, minarenin sırası.

Dört veya çok köşeli, doğudaki destanda;
Mısır, Suriye, Irak, İran ve Hindistan'da

Anadolu'da Selçuk, Balkanlar'da Osmanlı,
Sütun sütun derlemiş, sır vermiş anlı-şanlı.

Nöbetçi gibi dikmiş, yanına Taçkapı'nın
Mimarbaşı Sinan o, eli değen yapının:

En ahenkli şeklini, nasıl da buluvermiş?
Câmiînin üslubuna uymuş, sokuluvermiş.

Gövdeyle petekleri; burma, yiv ve oluklu,
Üç şerefeli ise, üç merdiven soluklu.

Kıvrımlı merdivenler genişidir, en darın;
Temel düne dayalı, boy bugün, âlem yarın.

Âlem: Kâide ve küp, sonra armut, bilezik,
Din sembolü hilâlle sona erer tepelik.

Secde eder göklere, selâm verir Kıble'ye,
En içten duâları herkese ve herşeye.

Teki, çifti, dörtlüsü, altılıya uzanır;
İlk mahya şerefeyi, Sultanahmed'den tanır.

Sonra Süleymâniye ve üçyüz yıldan beri,
Lâilâhe illAllah, Osmanlı Türk eseri.

Gültekin Samanoğlu