Gönderen Konu: Hanta virüsü, Kırım Kongo'dan daha tehlikeli  (Okunma sayısı 4414 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Hanta virüsü, Kırım Kongo'dan daha tehlikeli
« : 21 Nisan 2009, 20:39:25 »



Kemirgenler yoluyla insanlara bulaşan ve öldürücü olan Hanta virüsünün, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığından daha tehlikeli olduğu bildirildi.

Ziraat Yüksek Mühendisi ve Böcek Uzmanı Derya Ulaşoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zonguldak ve Bartın'da 8 kişinin hastalanmasına, birinin de yaşamını yitirmesine neden olan Hanta virüsün, ''Bunyaviridae familyasına'' bağlı bir RNA virüsü olduğunu, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığı etkeniyle aynı familyada bulunduğunu ve bu virüsün de kanamalı ateşe yol açtığını söyledi.

Ulaşoğlu, 30'dan fazla türü olan virüsün 20 türünün insan için risk oluşturduğunu, bu virüsü kemirgenlerin taşıdığını bildirdi. Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığının kene ısırmasıyla bulaştığını, oysa bu virüsün solunum yoluyla bile alınabileceğine dikkati çekti. Ulaşoğlu, bu nedenle Hanta virüsün Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığından daha tehlikeli olduğunu vurguladı. Memeli hayvan çalışan bilim adamlarının, açık alanda çalışan biyologların, kemirgen ilaçlaması yapan firma çalışanlarının, dağcıların, piknikçilerin, açık alanda oyun oynayan çocukların ve orman çalışanlarının bu virüs açısından risk altında olduğunu bildiren Ulaşoğlu, şunları söyledi:

''Hantavirüs, kemirgen ile kemirgen atıklarına temasla ciltteki yarık ve çatlaklardan deri yoluyla ve en önemlisi kemirgenin yuvasının ya da öldüğü yerin yakınında hava yoluyla bulaşır. Her mevsimde görülebilmesine rağmen, nisan-temmuz ayları daha fazla risk taşır. Bu virüs insandan insana bulaşmaz. Sadece kemirgenlerden bulaşır ve ölüme neden olur. Normal oda sıcaklığında 2-3 gün yaşayan virüs, sıcaklık ve nem oranına bağlı olarak yaşam süresini uzatabilir. Bu virüsün bulaştığı kişide ateş, kas ağrısı, öksürük, baş ağrısı, bulantı, kusma, titreme, genel durum bozukluğu, bulanık görme ve ardından başlayan akciğer ödemi görülür. Dünyanın çok sayıda ülkesinde bu virüse rastlanır. Hanta virüs, dünyada her yıl yaklaşık 200 bin kişiyi etkilemektedir.''

Bu virüsten korunmak için ciddi tedbirler alınması gerektiğini ifade eden Ulaşoğlu, öncelikle evcil hayvan olarak fare ya da kemirgen beslenmemesi gerektiğini belirtti. Bunun yanı sıra kemirgen yuvalarıyla direkt temastan kaçınılması, gıda ürünleri ve hayvan yemlerinin açıkta bırakılmamasını öneren Ulaşoğlu, kemirgen kontrol hizmetinin, mutlaka Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı onaylı firmalardan alınması gerektiğini bildirdi. Ulaşoğlu, şöyle devam etti:

''Konutlara koruma amaçlı sistemler kurulabilir. İç alanda kemirgenleri canlı yakalayan mekanik sistemler, dış alanlarda plastik yem istasyonları kurulabilir. Evde kedi besleyenler, 'Nasılsa kedim var, benim için tehlike yok' diye düşünmesinler. Çünkü eğer kedi enfekte olmuş kemirgeni yemişse konut içinde hastalık etkenini taşıyabilir ve bu hastalık etkenini insana bulaştırabilir. Virüs solunum yoluyla bulaşabildiği için, kemirgenlerin gezdiği alanlar, süpürülerek temizlenmemeli, havaya toz kaldırılmamalıdır. Kapı ve pencerelere sineklik konulmalı, çöp konteynerlerinin kapakları sürekli kapalı tutulmalıdır. Kemirgenlerin yaşam alanı olan rögar kapakları tamir edilmeli, depolarda gereksiz eşyalar saklanmamalı, hijyen tedbirlerine azami özen gösterilmelidir. Fare leşlerinin bulunduğu alan çamaşır suyuyla dezenfekte edilebilir. Riskli aktivitelerde mutlaka eldiven kullanılmalıdır. Bu virüsün bulaşmasını önlemek için karantina derecesinde sıkı önlemler almak, hatta acil eylem planı uygulamak gerekir."

Zaman
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı devran

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Hanta virüsü konusunda farelere dikkat!
« Yanıtla #1 : 26 Nisan 2009, 16:15:38 »
Hanta virüsü konusunda farelere dikkat!

Hanta virüsünün doğada fare ve diğer kemiricilerde bulunduğunu belirten uzmanlar, ''Virüsten korunmak için 'farelerden ve fare çıkartılarından, kaçınmak yeterli korunma sağlar'' diyor.
Bayındır Hastanesi Kavaklıdere Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı, Hanta virüsünün doğada fare ve diğer kemiricilerde bulunduğunu belirterek, ''Virüsten korunmak için 'farelerden ve fare çıkartılarından (idrar, idrarla kirlenmiş toz dahil her türlü eşya, farelerin ezilerek öldürülmesi sırasında havaya saçılan sıvı zerrecikler ve bunlarla kirlenmiş toz-toprak) kaçınmak yeterli korunma sağlar'' dedi. 
 
Doğancı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, virüsün ismini Güney Kore'de bulunan Hantaan nehrinden aldığını söyledi.

Hastalığın ilk olarak MÖ 960 yıllarında Çin tıp kitaplarında geçtiğini belirten Doğancı, Amerikan iç savaşında ve Rus-Japon savaşında, 1932'de Japon İmparatorluk ordularının Mançurya operasyonları sırasında salgınlara neden olduğunu, II. Dünya Savaşında askerler arasında ve Kore'de de savaşan BM gücünde görüldüğünü anlattı.

Hastalığın Güney Koreli Prof. Dr. Ho Wang Lee ile eşi Dr. P.W Lee tarafından 1976'da tanımlandığını hatırlatan Doğancı, şunları kaydetti:

''Bu, biyolojik güvenlik düzeyi yüksek, tehlikeli, ölümcül hastalıklara yol açabilen bir virüstür. Doğada farelerde (tarla fareleri başta olmak üzere) ve diğer kemiricilerde bulunur. Bu farelerin özellikle idrarlarında bol miktarda virüs vardır, insanlara aerosol haline gelmiş idrar ve diğer çıkartı ve salgıları (özellikle vücutlarının ezilmesi sonucu olarak ortaya çıkan sıvılarla) bulaşır. İnsandan insana geçiş bildirilmemekle birlikte potansiyel olarak tehlikelidir.''

Doğancı, ''askerler, kırsal alanda yaşayan ve kemiricilerle temas eden çiftçiler, kırsal arazide çalışanlar, deney fareleriyle laboratuvarlarda çalışan personelin'' risk altında olduğuna dikkati çekerek, ''Diğer bir yandan ülkemize Çin, Hindistan, Kore ve diğer uzak doğu ülkelerinden ithal edilen kargoları taşıyan gemi personeli ve liman işçileri de tehdit altında olabilirler'' uyarısında bulundu.

Hanta virusü enfeksiyonunda 4 evre bulunduğunu anlatan Doğancı, 1. evrede 39-40 derece ateş, baş-göz ve sırtta ağrı, 2. evrede idrar miktarının çok azalması, yüksek tansiyon ve göz sıvısında ani artış nedeniyle akut miyopi geliştiğini, gözde ve boyunda kanamaların oluştuğunu söyledi. Doğancı, 3. evrede kanamaların belirginleştiğini ve 4. evrede iyileşmekte olan hastalarda bol miktarda (litrelerce) idrar çıkışının olduğunu kaydetti.

Hanta virüsüne bağlı ölüm oranının, ülkeden ülkeye değiştiğini ifade eden Doğancı, ölüm oranının ortalama yüzde 10-25 arasında olduğunu bildirdi.

-''BİYOLOJİK TERÖR YORUMLARI GERÇEKÇİ DEĞİL''-

Türkiye'de ilk olguların Bartın ve Zonguldak'ta görüldüğünü belirten Doğancı, ''Bu virüs, ülkemizde önem kazanan enfeksiyonlar kategorisindedir'' dedi.

Doğancı, hanta virüsünün, ''biyolojik terör olabileceği'' yönündeki yorumları da gerçekçi bulmayarak, şöyle devam etti:

''Bunun için hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Hanta virüsü, tüm çevremizdeki ülkelerde de yıllardır gözlenen bir hastalıktır. Ülkemizde, liman kentlerimiz fare tehdidine açık bulunmaktadır. Çin, Güney Kore ve Hindistan'la artan bir ticaretimiz vardır. Virüsün, gelen gemilerle liman kentlerimize ulaşmış olma olasılığı çok daha yüksektir.

Ayrıca bu hastalık kanama yapabilme kabiliyeti nedeniyle Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile karışabilir. KKKA'da genellikle kandaki beyaz küre sayısında azalma bulunur. Bu hastalarda ise genellikle kanda lökosit sayısı artmıştır (lökositoz). Ayrıca bizim bulunduğumuz coğrafyada, 'nefropati' dediğimiz böbrek tutulumları Hanta virusü enfeksiyonunda belirgin bir özelliktir.''

-''KKKA'DAN DAHA BÜYÜK SALGIN RİSKİ TAŞIMIYOR''-

Türkiye'de tam teyit edilmemiş 16 olgudan söz edildiğini anlatan Doğancı, ''hastalığın KKKA'dan daha büyük bir salgın riski taşımadığını'' söyledi. Doğancı, ''Çünkü, kemirgenlerle temas daha az bir olasılıktır. Kene ise daha sinsi bir canlı ve kolayca fark edilemeyecek kadar küçüktür. Farelerden gözle görülebildiği için uzak durmak kolaydır. Bu nedenle farelerle mücadele etmek de kenelerle mücadele etmekten çok daha kolay olacaktır'' değerlendirmesinde bulundu.

Virüsten korunmak için ''farelerden ve fare çıkartılarından (idrar, idrarla kirlenmiş toz dahil her türlü eşya, farelerin ezilerek öldürülmesi sırasında havaya saçılan sıvı zerrecikler ve bunlarla kirlenmiş toz-toprak) kaçınmanın yeterli bir korunma sağlayacağını'' ifade eden Doğancı, ''Prof. Dr. Lee tarafından geliştirilmiş ve Güney Kore Ordusunda denenmiş aşı olduğu biliniyor ama piyasada satılmayan bir aşıdır. Faz III güvenilirlik çalışmalarının tamamladığına dair kanıt bulunmamaktadır. Kore'de ve bazı diğer ülkelerde damardan verilen ribavirinin başarılı olduğu bildirilmiştir'' diye konuştu.


AA

Gün Olur devran döner.