Insan kalbi de tas gibidir, hatta belki de tastan bile daha katidir. Bu katilik ancak hem korku ve hem de sükür halinde aglayarak giderilebilir.
Peygamberimiz ((SallAllahu Aleyhi Vesellem).) buyuruyor ki:
«— Kiyamet Günü «hamdediciler ayaga kalksin» diye ses gelir, bu ses üzerine bir zümre ayaga kalkar, onlara özel bir sancak verilerek hepsi cennete gönderilir.»
Sahabiler «hamdediciler kimlerdir?» diye sorarlar. Peygamber (S.A.V)´imiz: "Her durumda Allâh (C.C.)'a sükrederlerdir."
(baska bir rivayete göre): "Rahatlikta ve sıkıntıda Allâh (C.C.)'a sükredenlerdir)" diye buyurur.
Peygamberimiz ((s.a.v.).) «hamd (sükür) Rahman'in elbisesidir» buyurmustur.
Ulu Allah (C.C.) Hz. Eyyûb'e (A.S.) uzun bir konusmada:
«Ben sevdigim kullarimin sükrünü mükafat olarak kabut ederim.» diye vahyetti.
Ulu Allâh (C.C.), yine Hz. Eyyûb'e sabirli kullar hakkinda:
«Onlarin yurdu »Dârusselâm»´dir. Oraya girdiklerinde onlara sükretmeyi ilham ederim, o sözlerin en hayirlisidir. Sükrettikleri zaman onlara verdiklerimi artiririm, beni görmelerini nasip ederek onlara verdigim nimetleri artirmis olurum.» diye vahyetti.
Mal yigma hakkindaki âyetlerden biri. inince Hz. Ömer (R.A.) Peygamber´imize ((s.a.v.).) hangi mali biriktirelim? diye sorar.
Peygamber ((s.a.v.).)´imiz: "Biriniz zikreden dil ve sükreden kalb edininiz» diye buyurur.
Görülüyor ki, Peygamber ((s.a.v.).)'imiz servet yerine sükreden kalb sahibi olmayi emrediyor. Ibni Mes'ûd (R.A.) «sükür, imanin yansidir» der.
Bilesin ki, sükür hem kalbi, hem dili ve hem de vücûdun belli basli organlarini ilgilendirir.
1 — Kalbi ilgilendiren sükür, iyilige yönelmek ve bütün canlilar için iyilik duygusu beslemektir.
2 — Dili ilgilendiren sükür, hamd mânâsi ifâde eden sözleri Allah (C.C)'i sükür için dile getirmektir.
3 — Baslica vücüd organlarini ilgilendiren sükür. Allah (C.C)'in verdigi nimetleri O'na kulluk maksadi ile kullanmak, O'nun emrine aykiri sekilde kullanmaktan sakinmaktir.
Buna göre gözler vasitasi ile yapilacak sükürden biri, müslümanin görülen kusurlarina göz yummak, kulak ile yapilacak bir sükür çesidi de müslüman hakkinda isitilen bir kusuru saklamaktir. Her kim davranis da göz ve kulaga bagislanan nimetlere karsilik olarak yapilacak olan sükür görevleri arasindadir.
Allâh (C.C.)'in tekdirine karsi hosnutluk belirtmek, dilin görevi olan bir sükür çesididir. Nitekim Peygamber'imiz ((s.a.v.).) bir sabah sahabilerden birine:
«Gecen nasil geçti» diye sorar. Sahabi de: «iyi geçti» diye cevap verir. Pey-gamber ((s.a.v.).)'imiz üçüncü seferinde, "Allâh (C.C.)'a hamd ve sükürler olsun, iyi gecti" cevabini alincaya kadar ayni soruyu arka arkaya tekrarlar. Nihayet son cevabi alinca «senden aradigim buydu» diye buyurur.
Eski örnek müslümnlar biribirlerinin halini sormayi geleneklestirmislerdi. Maksatlari Allâh (C.C.)'a sükretmeye firsat hazirlamakti. Böylece hem sükreden ve hem de ona bu imkâni verdigi için halhatir soran birlikte ibadet etmis oluyordu. Yoksa amaçlari, karsi tarafa ilgi ve iltifat gösterip riyakârlik etmek degildi.
Hali sorulan herkes ya sükreder, ya durumundan sikâyet edebilir veya hiç bir cevap vermez. Sükür ile cevap vermek ibadettir. Halden sikâyet ederek cevap vermek, müslümana yakismayan, çirkin bir davranistir. Her seye kadir olan ulu Allâh (C.C.)'i elinden hiç bir sey gelmeyen bir kula sikâyet etmek nasil çirkin olmaz!
Basina gelen belâya katlanmayi beceremedigi ve iradesinin zayifligi kendisini sikâyet etmeye sürükledigi takdirde insanin bu sikâyeti, hiç olmazca. Allâh (C.C.)'a yapmasi daha yerindedir. Çünki belâyi veren de o, giderebilecek olan da O'dur.
Kulun Allâh (C.C.) karsisinda düskünlügünü arzetmesi sereftir, fakat Allâh (C.C.)'dan baskasi önünde sikâyet etmek alçakliktir. Karsindakinin de kendisi gibi âciz bir kul oldugunu gözden kaçirarak bir insanin baskasi önünde zavallilasmasi halinden yakinmasi çirkin bir alçakliktir.
Nitekim Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:
«— Hiç süphesiz, siz Allah'i birakip putlara tapiyor ve asesiz güç kaynaklari uyduruyorsunuz. «Allah'i birakip taptiginiz putlar, size hiç bir sey veremezler. Rizki Allah katinda arayiniz, sirf O'na kulluk ediniz, yalniz O'na sükrediniz, O'nun katina döndürüleceksiniz.»
(Ankebût Sûre-i Celilesi: 17)
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
«— Allah'i birakip yardima çagirdiklariniz da sizin gibi kullardir. Eger bu tutumunuzda yanilmiyorsaniz, haydi onlari yardima çagirin da cevap versinler»
(A´raf Sûre-i Celilesi: 194)
Buna göre dil ile sükretmek, sükür görevinin bir çesididir.
Rivayet edildigine göre bir gün bir heyet emevî halifelerinden Ömer Ibni Abdülâziz'i (R.A.) ziyarete gider. Aralarindan bir delikanli ayaga kalkip konusmak ister. Halife, «en yasliniz konussun, en yasliniz» der.
Bunun üzerine ayaga kalkan delikanli «Ey Emirel mü´minin is yasa kalsaydi, müsiümanlar arasinda senden daha yaslisi vardi (onun halife olmasi gerekirdi)» der.
Cevabdan hoslanan halife, delikanliya «Haydi, o halde sen konus» deyince. Delikanli sunlari söyler: «Bizler ne bir sey istemek için ve ne de himaye edilmek için gelen bir heyetiz. Cünki faziletli idaren bize istediklerimizi ulastirdi. Adaletin de bizden korkuyu giderek güvenligimizi sagladi.
Bizler sadece bir sükran heyetiyiz, sana sözlü olarak sükranlanmizi arzedip dönmeye geldik.»
İmam Gazali
Kalplerin Keşfi