Gönderen Konu: Civanımı Vurdular! - Harun Şahin  (Okunma sayısı 2897 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Civanımı Vurdular! - Harun Şahin
« : 23 Temmuz 2011, 17:41:35 »

Civanımı Vurdular!

Seherlerde beklerdim seni Ey Sevgili,

Aşkın makbul saati seherdi. Seherde ya da gecenin en umulmadık saatinde.

Bu sefer öyle olmadı. Şaşırttın beni Ey dualarımın Sultanı.

***

Bir öğle sıcağında, gölgelenirken bir mevzide ya da bir meşe dibinde…

Günlerdir insanlara,  bil cümle hayvanata, buğdaya, zeytine,  kuru üzüme, incire hasılı bütün nebatata düşman, esfel-i sefilin canavarların peşinde koşmaktan yorulmuşken..

Yurdumda, analar korkusuz uyusun, bebekler ağıtsız büyüsün, ümitleri solmasın diye kız kardeşimin alın terimi, gözyaşımı ve kanımı toprağa akıtırken…

Süleyman Şah, Yiğitler Sultanı Alparslan, Selahattin Eyyübî, Diyar-i Bekir Erenleri hulâsa bütün ecdat ve piran ülkemden himmetini esirgemesin diye yılanların peşine düşmüşken…

Susuzluktan kuruyan dudaklarım, bulutlar rahmetini esirgemesin, güneşim eksilip karanlığa teslim olmasın memleketim diye dua ederken…

Geliverdin, rüya ile hayal arasında

Girdin,hayal ile hakikat arasına,güneşle göz arasına.

***

Açtım, susuz, uykusuz ve yorgundum Ey Sevgili!

Alıp götürdün beni amansız ve apansız.

Bir kıt'a-yı muhayyelde değil artık O belde; Nehr-i dûr ile mahdûd da değil.

Asude, rahat, sakin bir belde bir nefes ötede.

***

Bazıları anlayamadılar seni, senin yüceliğini, sana olan sevdamı Ey sevgili. Kırıldılar, üzüldüler gidişime. Beni, sana getiren taht-ı revânıma “tahta kutu” diyenler bile oldu. Kabullenemediler bir türlü seninle gidişimi, sana olan aşkım uğruna kendilerini terk edişimi; oysa Bedir’den beri ülkemin Müslümanları hep seni arzuladılar.

Seherlerde, iftar sofralarında, ramazan, bayram ve kandil gecelerinde; Beyt’ül Haramda, Mültezem’de, Hicr-i İsmail’de, Makam-ı İbrahim’de, Ravza’sında Peygamberin…  velhasıl her mübarek zaman ve mekanda hep seni arzuladılar, sana kavuşmak için rahmet dilediler rahman ve rahim olan Rabbimizden.

Uhut’ta, Yemen’de, Mohaç’ta Çanakkale’de düğüne koşar gibi gazaya koşan ecdadım hep sana vurgundular Ey Peri.

***

Sana âşık olduğumuz için Ey Mehpare!

İstanbul burçlarında Ulubatlı Hasan’ın  da

Medine Müdafaasında Fahrettin Paşa’nın da

Beşparmak’ta can veren Mehmet’in de

Üzerine yağan

Ok değildi, kurşun değildi… yıldızdı üzerimize yağan kar gibi..

Bombalar, güller açmıştı sinemizde sevgilinin yoluna güller serelim diye.

Ve biz gülleri kuşanmış sana geliyorduk.

***

Ey Sevgili! Biliyorum.

Seninle gittim diye:

Garip Anam “Civanımı vurdular” diye ağıtlar yakacak,

Biricik bacım, başına ak yerine karalar bağlayacak.

Usulca toprağa düşecek gözyaşları babamın,

Kardeşlerim adımı çağıracak her uçurumun kenarından biliyorum.

***

Oysa Ey Can!

Seherlerde Fatihalar,Yasinler okuyarak kalbinden beni hiç çıkarmasın diye anam;

“Şehidim”
diye toprağımı öperek gururlansın diye babam;

Kanımı katarak vatan yaptığım bu toprakta en delişmen naralarını atsın diye kısraklarım.

Davetine koştum Ey Yâr.

***

İntikam mı dedin benim küçük yiğidim?

Belki;  “Güneş dürüldüğünde,

Yıldızlar döküldüğünde, …

Vahşi hayvanlar toplandığında,

Dağlar yürütüldüğünde,

Kıyılmaz mallara kıyıldığında,

Denizler ateşlendiğinde,

Nefisler çiftleştiğinde,

O diri diri gömülen masumlara hangi günahla gömüldüğü sorulduğunda
… Belki de daha yakın bir zamanda, sorulur elbette bizim de hesabımız...

Üzülme yiğidim…



Harun Şahin